Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir varmış.. Bir yokmuş.. (Karanlıklar Prensi!) (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Bir varmış.. Bir yokmuş.. (Karanlıklar Prensi!)

Evvel zaman içinde bir Karanlıklar Prensi varmış...
Karanlıklar Prensinin eli delikmiş
daha dogrusu çok müsrif oldugu için halk eli deliktir dermiş
bir tarafında yalancı cenneti bir tarafında yalancı cehennemi bulunurmuş
kendisine boyun eğenleri
arkasına sorgusuz sualsiz düşenleri
baş sallayıp alkış tutanları
en büyük sensin diye övenleri korur;
baş dikenleri
yaptıklarına itiraz edenleri cehennemden beter işkencelere atarmış..
Herkes beni sevmeli, beni saymalı, benim önümde eğilmeli,
emirlerime uyup yasaklarımdan sakınlamı der,
bir nevi ilahlık dava edermiş.
İnsanlar bıkmış usanmışmış,
ama seslerini çıkaramaz korkudan düşündüklerini söyleyemezler,
içlerinden diş gıcırdatsalar bile
dışlarından Karanlıklar Prensine tabi olmuş görünürlermiş
zamanla yasakların sınırlarını genişletmiş...
Kimse Allah demiyecek, Allahuekber diye bağırmayacak demiş
neredeyse 'benden izin almadan güneş doğmayacak,
rüzgar esmeyecek
ülkemin sınırları içinde haberim olmadan yaprak kıpırdamayacak' demek üzereymiş
dese ne olurmuşki...
Güneş yine programlandığı vakitte doğacak,
rüzgar ilahi kanunlara uygun esecek,
rüzgar estiği müddetçe de ülkenin her tarafında yapraklar kımıldamayacakmış...
Ama galiba Karanlıklar Prensinin gururunu işaretlemek için
böyle bir tevatür çıkarmışlar
öylesine guruyluymuş, öylesine bencilmiş, öylesine büyüklenirmişki,
hiç kimseyi adam yerine koymaz
kimsenin düşüncesini sormaz
herşeyi sadece ben bilirim havasında emir yağdırırmış
ama bütün zekasını dünyaya kullandığı halde bir türlü dünya işlerini düzeltemezmiş...
Düzeltemediği içinde memlekette kıtlık, yokluk,
fakirlik eksik olmazmış
Karanlıklar Prensi ile yakınları bir elleri yağda bir elleri balda yaşarken
ahali bir dilim kuru ekmek bulamaz
karnını yeterince doyuramazmış
halkın başını sokabileceği bir kulübeciği yokmuş
ama Karanlıklar Prensi ile yakınlarının sarayları,
köşkleri ve şatoları varmış
gündüzleri uyur gece sabahlara kadar içip içip eğlenirlermiş
karada, denizde ve havada giden vasıtaları varmış
bunlara binip kırk günde dünyayı dolaşabilir
başka ülkelerden getirttiği bir aleti kullanarak
sesini aynı anda herkese duyurabilirmiş
büyük ordulara hükmeder
ordularına dayanarak herkese istediğini yaptırırmış
günlerden bir gün Karanlıklar Prensinin kulağına bir fısıltı gitmiş
'Nur Sultan çıktı, Karanlıklar Prensine meydan okuyor!'
küplere binmiş o kadar öfkelenmiş o kadar öfkelenmişki
küp gibi içip sarhoş olmuş
ertesi sabah ayılır ayılmazda sormuş
-hangi ülkenin sultanıdır?
-kendi vicdanının, demişler
sormuş
-ordusu kaç kişiliktir?
-tek kişilik, demişler -kendisi tek başına bir ordudur
-ne tür silah kullanıyor?
sormuşlar soruşturmuşlar ve haber ulaştırmışlar
-iki tür silah kullanıyor biri kalem, biri kelam
bir hayli rahatlamış Karanlıklar Prensi
tek kişi üstelikte silahsız diye düşünmüş, bana ne yapabilirki?
böyle düşünmüş ama içinede bir kurt düşmüş
düşmesiyle uyku tutmaz olmuş
suikast korkusuyla sürekli yatak değiştirmeye başlamış
muhafızlarının sayısını arttırmış
hala huzur bulamayınca
en kurnaz adamlarını görevlendirmiş bu işin esasını ögrenmeye
gidin iyice soruşturun
hangi cesaretle bana meydan okuduğunu, bu cürretini nerden aldığını öğrenin
emredersiniz ey ulu Karanlıklar Prensi diyerek selama durmuşlar
sonrada araştırmaya soruşturmaya koyulmuşlar
nihayet dönmüşler, hepside aynı şeyi söylemiş
ey Karanlıklar Prensi ulu efendimiz
onda sizde olmayan birşey var
cesaretinide kuvvetinide o şeyden alıyor
Karanlıklar Prensi sabırsızlıkla yerinden fırlayıp emretmiş
-çabuk söyleyin o şey nedirki bende yok onda vardır!
dünya yüzünde bende olmayıpta başkasında olan şey varmı?
büzülüp mırıldanmışlar
-varmış ulu efendimiz
-neymiş?
-adına iman derlermiş, biz görmedik, duyduk
zaten görülmezde yaşanırmış
Karanlıklar Prensi Nur Sultanda olupta kendisinde olmayan şeyi
öğrenir öğrenmez kükremiş
-derhal banada bulacaksınız! memleketi köşe bucak arayın!
olmazsa komşu memleketlerden bol bol getirtin!
bütün imanları satın alıp onu güçsüz ve cesaretsiz bırakmak istiyorum
yine ezile büzüle gerçeği fısıldamışlar
-ey Karanlıklar Prensi ey ulu efendimiz
iman dediğimiz nesne parayla satın alınamayan nadir nesnelerdenmiş
Nur Sultanın dediğine bakılırsa
'iman hem nurdur, hem kuvvettir.hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir!'
evet böyle diyormuş işte
-desenize onun için bana meydan okuyabiliyor
-evet efendimiz ey büyük Karanlıklar Prensi,
sağlam bir imana sahip olduğu için meydan okuyabiliyor
-öyleyse bende şey yaparım: bütün imanları sallandırırım
-Nuru asamazsınızki
-yakarım!
-ruhu yakamazsınızki
-keserim!
-inancı kesemezsinizki
hem öfkesi artmış Karanlıklar Prensinin hemde çaresizliği
başını bir o duvara vurmuş bir bu duvara vurmuş
sonra dünyaya küsmüş oturmuş
ama küskünlüğü uzun sürmemiş
bütün hayatı dünyasından ibaret olduğu için
hemen dünya ile barışmış
yine içmiş yine sormuş
-ben şimdi ne yapacağım?
etrafındakiler şaşkına dönmüşler
hiç fikirleri sorulmadığından düşünce merkezleri körelmişmiş
-siz bilirsiniz, demişler
-iyi ama bilmiyorum işte, bilmiyorum!
kazkafalılar her şeyi niçin benden bekliyorsunuz, sizin kafanız yokmu?
bu sefer birbirlerine bakalım kafası varmı diye bakmışlar
-varmış efendimiz, diye cevap vermişler
-niye düşünmüyorsunuz öyleyse, niçin bir çare bulmuyorsunuz?
aralarında fısıl fısıl konuşmuşlar
nihayet anlaşmışlar
-ey Karanlıklar Prensi ey ulu efendimiz!
bizim yerimize hep siz düşündünüz, siz karar verdiniz
böylece düşünmemizi ve karar vermemizi fiilen engellediniz
buna alıştık beynimizi kullanmaya kullanmaya körelttik
kararı siz vereceksiniz bize emir buyuracaksınız
kararınızı uygulayacağız
-pekala pekala anlaşıldı, demiş Karanlıklar Prensi
-onu dünya cehennemlerinden bir cehenneme sürün
çok şükür sayemde memleketin her köşesinde
cehenneme benzer bölgeler var
birini seçin onu gönderin
-başüstüne ey Karanlıklar Prensi ulu efendimiz
temenna edip çıkmışlar
kendilerinden daha küçükleri çağırıp emri tekrarlamışlar
-cehennemlerden bir cehenneme sürün!
bir süre sonra küçükler bir bir gelip tekmil vermişler
-sürdük
Karanlıklar Prensinin adamları derin bir nefes almışlar
-Oooh kurtulduk
gidip Karanlıklar Prensine arz etmişler
-sürdük
sevinerek ellerini oğuşturmuş
-Oooh defterini dürdük
fakat sürgün cehenneminin cennete dönüştüğü yolundaki haberler
kısa zaman sonunda kulağına gelmiş
adamlarını çağırıp sormuş
-sürgün ne yapıyor?
-bir ulu çınarı mesken tutmuş kitab-ı kebir-i kainata okuyormuş
-eyvahlar olsun emeklerime diyerek yerinden fırlamış
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Karanlıklar Prensi
herkesin gözünden ve gönlünden sakladıklarıma dikkat çekiyor demekki
derhal huzurunu bozun!
yine bir süre sonra gelmişler arz etmişler
-huzursuzlukta huzur bulmuş ey Karanlıklar Prensi
galiba huzur onun içinde, galiba imanının yanında,
bozamıyoruz, aciz kaldık ne emir buyurursunuz
-tekrar sürün!
tekrar sürülmüş Nur Sultan...
Fakat Karanlıklar Prensinin arzusu yine yerine gelmemiş
aczin kıskacında kıvrana kıvrana bir emir daha vermiş
-zincirleyip öyle götürün!
zincirleyip yola çıkarmışlar
derken namaz vakti gelmiş
-zincirlerimi çözün, demiş Nur Sultan
çözmemişler.
korkarız, sana hürmetimiz var, ama büyüklerimizden korkarız.
Hele Karanlıklar Prensinin kulağına giderse bizi yalancı cehennemine atar
perişan oluruz
-duymaz merak etmeyin, demiş Nur Sultan
-çözün! hiç bir namazımı kazaya bırakmadım bunuda bırakmayacağım
bekçilerden biri bilgiçliğe kurulmuş
öğüde kalkmış
-mazeretin var kazaya bırakabilirsin
Nur Sultan hiç seslenmemiş
ellerini öne uzatmış avuçlarını semaya açmış
avuçlarının az yukarısındaki demir halkaya
bir sarı kelebek konmuş
tam kilidin üzerine
Nur Sultan hafif bir çıt sesi duymuş
duymasıyla hafiften gülmüş
zincirler bileğinden kaymış ayaklarının altına düşmüş
şaşkın şaşkın bakan bekçilere
-kilidi bozulmadı, demiş
namazdan sonra yine takarsınız.
Bekçiler ölüp ölüp dirilmişler
dirilip dirilip ölmüşler
ödleri ağızlarına gelmiş
şaşkınlıktan ve korkudan seslenememişler
namazdan sonra yine zincirlemişler
bir o zindana götürmüşler bir bu zindana götürmüşler
götürürken bütün insanlık onun arkası sıra gidiyor gibi ürkekleşmişler
dünyayı ona dost kendilerine düşman görmüşler
'dost istersen Allah yeter!' diye diye götürüldüğü her yere gitmiş
girdiği her zindanda Allah Allah demiş
insanlarla konuşmuş, her çeşidiyle
masumuyla, suçlusuyla, katiliyle, dertlisiyle, dertsiziyle,
hastasıyla, sakatıyla, sağlamıyla, dürüstüyle, vurguncusuyla,
ayığıyla, sarhoşuyla konuşmuş
onlara ebedi hakikatın sırlarını açmış
Karanlıklar Prensi ile yardakçılarının anlamadıklarını,
anlamak istemediklerini, ondan anlar gibi olmuşlar
katiller, caniler, vurguncular, sarhoşlar
şefkat sinesine sığınıp hayatıda, mematıda keşfetmişler
birer örnek vatandaş haline gelmişler
artık zabıta kuvvetlerini arkalarından koşturmamışlar
gençler aşk-ı mecaziden aşk-ı hakikiye geçip
ebedi sevdalarına kavuşmuşlar
abideleşmişler
halk benimsemiş sevmiş Nur Sultanı
ama Karanlıklar Prensi nefret etmiş...
Karanlıklar Prensinin yardakçıları, dalkavukları nefret etmiş...
Birde kalpleri her türlü sevgiye, bilgiye, duyduya,
kaygıya, irşada, telkine kapalı olanlar nefret etmiş...
Ne nefrette eritebilmişler, ne dünyadan sürebilmişler
her sürgün yeri kısa sürede gülistan olmuş, cennete dönmüş
Karanlıklar Prensi her haber alışında besbeter kararan kinini
biley taşına tutmuş emirler savurmuş
-tecride atın, kimseyle görüştürmeyin!
Tecride atmışlar
yaşlı ve hasta olmasına rağmen kimseyi hizmetine vermemişler
ifadesini yazdırmak üzere defalarca bir katip istediği halde reddetmişler
çünki Karanlıklar Prensi öyle buyurmuş...
Emir demiri kesermiş...
ama emir bazı yüreklere işlemez demire geçse bazı yüreklere geçmezmiş
yörük yüreklere...
Nur Sultanın yüreğinede geçmemiş
duvardan sınırları kaldırıp sınır ötelerine gitmiş
sınır ötelerinde Abdurkadir Geylani Hz leri ile buluşmuş
Gazali Hz ile görüşmüş...
Ardından Yavuz padişahla halleşip
ittiha-ı islam mefkuresine biat etmiş
zindancı başı yoklamaya geldiğinde
hücresinde bulmuş cismini
ruhunun hürriyet ufuklarında kanat çırptığını bilmediğinden
birde kendisinin acınacak halini göremediğinden haline acımış
-kusura bakma, demiş, emir yükseklerden yoksa tecride atmak şahsi fikrim değil
bir cevap alamayınca cesaretlenmiş
birden aklına gelmiş gibi aklına sokuşturulanı söyleyivermiş
-isterseniz kurtulabilirsiniz, yapacağınız tek şey
etrafınızı dağıtıp prensiplerimizi kabullenmekten ibarettir
benim hatırım için bunu yapınız
kıpırdamayan dudaklardan bir ses duymuş zindancı başı
-hakkın hatırı alidir hiç bir hatıra feda edilmez!
sesin nereden geldiğini kestirememiş ruhların konuşacağını nereden bilsin?
korkmuş, daracık duvarların arasında sıkılmış,
kaçar gibi uzaklaşmış...
Büyüğüne anlatmış...
Büyüğü büyüğüne nakletmiş...
Sözler tellere takılmış uzaklara gitmiş ve Karanlıklar Prensine ulaşmış
-böyle iken böyle diyor, uzlaşmaya hiçmi hiç niyeti yok
-başka ne dedi?
büyük küçüğüne, küçük daha küçüğüne sormuş aynı suali
büyükten büyüğe geçip aynı yere gelmiş
-küfrün beli kırılmıştır diyor
Karanlıklar Prensi müthiş bir ağrı hissetmiş bel kemiğinde...
Bağırarak kıvranmaya başlamış...
Sonra ağrı karnına geçmiş dayanılmazlaşmış...
Doktorlar çağrılmış...
İlaçlar yapılmış...
-daha tesirli ileçler verin!, demiş Karanlıklar Prensi...
-ya Nur Sultana?, diye sormuşlar...
-ona zehir verin!, diye emretmiş
zehir şişesine bir kelebek konmuş
okuyup üflemiş
nemrudun ateşini söndüren Ezeli Kudret, Karanlıklar Prensinin zehrini etkisiz kılmış
Karanlıklar Prensi kıvranırken Nur Sultan gürlemiş
-yüz milyon başların feda olduğu bir kudsi hakikata, başımız dahi feda olsun
dünyayı başımıza ateş yapsanız hakikat-ı kur'aniyeye feda olan başlar
zındıkaya teslim-i silah etmeyecek
vazife-i kudsiyesinde vazgeçmeyecektir!
Asla vazgeçmemiş...
Engin imanından Tullab-ı Nur gergefi örmüş
milyonlar milyonlara düğümlenmiş
küfrün sarayı çökmüş
Karanlıklar Prensinin bütün cazibesi sönmüş
dört hamle yapmış ama dördüncüsünde ancak suni desteklerle,
payandalarla ayakta durabilmiş
Nur Sultanın taraftarları artarken
Onun taraftarları sürekli azalmış...
Karanlıklar Prensinin taraftarları azaldıkça
Nur Sultanın ışığı parlamış...
Karanlıklar hızla aydınlanmış, yürekler aydınlanmış...
Karanlıklar Prensine tabi olanlar Nur Sultanın ışığından rahatsız olup
Kendilerine penceresiz kaleler inşa etmişler...
karanlık kalelerin en karanlık kulesine çekilip yarasalarla dost olmayı denemişler
yarasaların reisi şöyle bir ölçüp tartmış duyduklarını
sonra bükmüş dudaklarını
-körsekte o kadar uzun boylu değil, demiş
Allahın ihsanı radarlarımızla sizin göremediklerinizi görüyoruz
yarasalarlada anlaşamayınca
gözü değil idrakı kör taraftarlar bulma ümidiyle bağırmaya başlamışlar
-imdaaat! etraf yarasa kaynıyor, örümcek kaynıyor,
kara tehlike yaklaşıyor!
İçlerindeki karanlıkları seslendirmişler
ama Nur Sultanın, Nur Sultanların saçtığı aydınlıkları karartamamışlar
ebedi hükümleri çürütememişler
ulu çınarın yeniden dirilip filizler sürmesini önleyememişler
küsmüşler ve kendi karanlıklarında tükenmişler
Erememişler muratlarına!...
Aydınlığı öldürememişler!...
Güneşleri söndürememişler!...
 

serap8191

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Kas 2008
Mesajlar
6,183
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
ankara
selamün aleyküm ne güzel bir paylaşım olmuş.biz RABBİME sığındıkça kimse güneşimizi söndüremez.yeterki tüm kalbimizle inanıp sığınalım.emeğinize yüreğinize sağlık.ALLAHA emanetsiniz.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
selamün aleyküm ne güzel bir paylaşım olmuş.biz RABBİME sığındıkça kimse güneşimizi söndüremez.yeterki tüm kalbimizle inanıp sığınalım.emeğinize yüreğinize sağlık.ALLAHA emanetsiniz.

aleykümselam karanlıklar her zaaman karanlığa gömülmeye mahkumdur selametle
 

gölgezen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Kas 2008
Mesajlar
29
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ALLAH razı olsun çook güzeldi soluksuz okudum emegine saglık.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt