mustafa11
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ocak 2007
- Mesajlar
- 3,063
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 62
- Konum
- istanbul-maltepe
- Web Sitesi
- www.mobilyaonarim.com
Peygamber Efendimiz, kılıç darbeleriyle,
Ve giydiği zırhların ağırlık te'sîriyle,
Ve giydiği zırhların ağırlık te'sîriyle,
Düşmanların kazdığı çukura düşmüşlerdi,
Kâfirler, o Serveri "Öldü" zannetmişlerdi.
Kâfirler, o Serveri "Öldü" zannetmişlerdi.
Zîra Resûl-i ekrem, onları aldatarak,
Kalmış idi orada, hareketsiz olarak.
Kalmış idi orada, hareketsiz olarak.
Onu, "Öldü" zannetti müşrikler böylelikle,
Ayrılıp gitmişlerdi, oradan hep birlikte.
Ayrılıp gitmişlerdi, oradan hep birlikte.
Eshâbtan "Kâ'b bin Mâlik" bağırdı o arada:
(Müjde ey müslümânlar, Resûlullah burada.)
(Müjde ey müslümânlar, Resûlullah burada.)
Kahramân mücâhidler, bu sesi işitince,
Yeniden hayât bulup, gark oldular sevince.
Yeniden hayât bulup, gark oldular sevince.
"Hazreti Alî" ile "Talha bin Ubeydullah",
Oraya koştular ki, yaşıyor Resûlullah.
Oraya koştular ki, yaşıyor Resûlullah.
Büyük sevinç içinde, ikisi iki yandan,
Tutup, Resûlullahı çıkardılar oradan.
Tutup, Resûlullahı çıkardılar oradan.
Sahâbe-i kirâmdan "Mâlik bin Sinân" dahî,
İçti Resûlullahın yüzünden sızan kanı.
İçti Resûlullahın yüzünden sızan kanı.
O Server buyurdu ki: (Kanım, kimin kanına,
Karışırsa, Cehennem ateşi değmez ona.)
Karışırsa, Cehennem ateşi değmez ona.)
Peygamber-i zîşânın ölmediğin gören,
Müşrikler, Ona doğru hücûma geçti hemen.
Müşrikler, Ona doğru hücûma geçti hemen.
Lâkin mücâhidler de, Ona doğru koştular,
Etrâfında, "Geçilmez kale" oluşturdular.
Etrâfında, "Geçilmez kale" oluşturdular.
Birer aslan kesilip, herbiri ayrı ayrı,
Oradan, gerilere püskürttüler küffârı.
Oradan, gerilere püskürttüler küffârı.
Sonunda, o Servere yaklaşarak, bir zarar,
Yapamıyacağını anlayınca düşmanlar,
Yapamıyacağını anlayınca düşmanlar,
Bir zarar vermek için Allahın Resûlüne
Çıkmağa başladılar Uhud dağı üstüne.
Çıkmağa başladılar Uhud dağı üstüne.
O Serverin yanında, vardı Sa'd hazretleri,
Ona buyurdular ki: (Onları çevir geri.)
Ona buyurdular ki: (Onları çevir geri.)
Lâkin onun, "Tek ok"u mevcûd idi o zaman,
Onu, sadaktan alıp düşmana attı o an.
Onu, sadaktan alıp düşmana attı o an.
Resûlün emri ile, onu atmış idi ki,
Ok isâbet ederek, devirdi bir müşriki.
Ok isâbet ederek, devirdi bir müşriki.
Elini, sadağına götürdü tekrâr yine,
Yok iken, bir "Ok" daha geliverdi eline.
Yok iken, bir "Ok" daha geliverdi eline.
O oka, dikkatlice baktı Sa'd hazretleri,
Gördü ki, fırlattığı o "Tek ok" gelmiş geri.
Gördü ki, fırlattığı o "Tek ok" gelmiş geri.
Fırlattı onu dahî müşrikler üzerine,
Müşriklerden birisi, düşerek öldü yine.
Müşriklerden birisi, düşerek öldü yine.
Elini, sadağına götürdü sonra hemen,
Bir "Ok" daha aldı ki, aynı oktu gerçekten.
Bir "Ok" daha aldı ki, aynı oktu gerçekten.
Onu dahî atarak, öldürdü bir kâfiri,
Aynı ok, sadağına ânında geldi geri.
Aynı ok, sadağına ânında geldi geri.
"Sa'd bin Ebî Vakkâs", o bir tek okla, o gün,
Öldürdü çok kâfiri duâsıyla Resûlün.
Öldürdü çok kâfiri duâsıyla Resûlün.
Müşriklerin, peşpeşe adamları ölünce,
Artık dağa çıkmaktan vazgeçtiler böylece.
Artık dağa çıkmaktan vazgeçtiler böylece.
Velhâsıl o bir tek ok, bir mûcize eseri,
Bir müşrik ordusunu çevirdi yoldan geri.
Bir müşrik ordusunu çevirdi yoldan geri.
Hattâ yarıya kadar çıkmışken o müşrikler,
Derhâl aşağı inip, geriye çekildiler.
Derhâl aşağı inip, geriye çekildiler.