Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BİR SORU (1 Kullanıcı)

eren emin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
831
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
kars
S.A. KARDEŞLERİM DUA EDERKEN KİMİLERİ YUKARIYA BAKMAK, KİMİLERİ GÖZLERİNİ AŞAĞIYA DİREMEK SAĞA SOLA BAKMAK GÜNAH DİYOLAR.PEKİ DUA EDERKEN NEREYE BAKICAZ?BUNUNLA İLGİLİ HADİSLER VARMI? KAFAMI ÇOK KARIŞTIRDI YARDIMCI OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YÜCE RABBİM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN

ŞİMDİDEN YARDIMCI OLAN ARKADAŞLARDAN ALLAH RAZI OLSUN

ALLAH'A EMANET OLUN
 

sametbaver

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
40
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BİR SORU

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sakın sizden biriniz duâ ederken "Yâ Rabb, dilersen beni mağfiret eyle, dilersen bana merhamet eyle" demesin. İstediğini sağlamca ve kat'ıyyetle istesin. Çünkü Allah'ı şu veya bu işe zorlayabilecek hiçbir kudret yoktur." (1)

Yine Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'dan rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sizden herhangi biriniz" duâ ettim de kabul olunmadı" diyerek acele etmedikçe duâsı kabul olunur." (2)

Duâ eden duâsında ısrar etmeli, devam etmelidir. Her halde er veya geç müstecâb olur.

Bir de dünyâda müstecâb olmasa bile kul bunu yine kendi lehine bilip Allah'dan ümidini kesmemelidir. Duâ büyük bir ibâdet olduğu için âhırette de bir ecir ve sevâbı olur.

Duânın âdabı pek çokdur. Bu cümleden olarak:

1- Evvelâ abdestli bulunmak,
2- Bir namazdan sonra yapılmak,
3- Tevbe ve istiğfârını ve kemâl-i ihlâsını arzeylemek,
4- Kıbleye yönelmek,
5- Duâdan evvel Allah'a çokça hamd ü senâ etmek,
6- Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri'ne çokça salât ve selâm eylemek,
7- Duânın nihâyetini âmin ile bitirmek,
8- Duâda yalnız kendisini düşünmeyip bütün sâlihleri ve bütün mü'minleri duâya müşterek kılmak,
9- Bir hâcetini isterken ellerini semâya kaldırıp avuçlarını açarak duâ etmek,
10- Kıtlık; umumî sıkıntı ve felâketlerin def'i için ise ellerinin dışını semâya çevirerek duâ etmek ve Allah'a sığınmak,


11- Celb-i menfaat için yapılan duâların nihâyetinde ellerinin avuçlarını yüzüne mesh eylemek, def'-i mazarrat için yapılan duâlarda mesh edilmez.
12- Duânın asıl anahtarı ise helâl lokma yemektir.

Ebû Musa el-Eş'arî -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri Hayber gazâsı'na giderken maiyyetinde bulunan ashab-ı kiram bir vâdiye vardıkta yüksek sesle tekbîr ve tehlîl ederek bağıra bağıra zikrullah etmeğe başladılar. Resûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Hazretleri:

"-Kendinize rıfk u merhamet ediniz. Zîra siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Ancak her şeyi hakkıyle işiten ve size sizden yakîn olan Allah'a duâ ediyorsunuz. Ve Allahü Teâlâ Hazretleri siz nerede olursanız berâberinizdedir" buyurdu.

Yani; öyle kendinize bu derece bağırmakla zahmet vermenize hâcet yoktur. Cenâb-ı Hakk'a nisbetle hafî ve cehrî yapılan zikir müsâvidir.

Ebû Mûsâ diyor ki: O esnâda ben, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerinin hayvanının arkasında Zât-ı risâletpenâhîleriyle birlikte beraberdim.

Ve lisânımla



diyordum.


Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri bana hitâben:

- Ey Abdullah bin Kays' buyurdu. Ben de icâbetle:
- Lebbeyk yâ Resûllallah, dedim. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitâben:

- Ben sana cennet-i a'lânın hazînelerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi? buyurunca ben hemen:
- Babam ve anam sana fedâ olsun yâ resûlallah! Evet irşâd ediniz, dedim.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:



"Ma'sıyetten sakınmak ve tâat ve ibâdetlerde kuvvet ve kudret ancak Allah Teâlâ Hazretlerinin tevfık-i Rab-bâniyyesi ve irâde-i Sübhâniyyesiyledir." (3)
buyurdu.

Yâni cümle âlemin müdebbir-i hakîkisi ve mutasarrıfı, hepsinin hâlikı olan Allah sübhanehu ve teâlâ-Hazretleridir, demektir.

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz'e ve ehl-i Beyt'ine salât ve selâm da duânın en mühim âdabındandır.


Hadîs-i şerifte:



"Yapılan bir duâda, Muhammed -aleyhi's-salâtü ve's-selâm- ve ehl-i Beytine salât ve selâm edilmedikçe o duâ, makam-ı icâbete vâsıl olamaz."(4) buyurulmuştur.

Duâ eden kimse, duânın başında, ortasında ve sonunda Peygamber Efendimize salât ve selâmı tekrar etmeli. Hulûs-i kalb, nezâfet, tahâret, istikbâl-i kıble, izhâr-ı tezellül, tazarru, enbiyâ ve evliyâ ile tevessül, günahkâr ve mücrim olduğunu ikrar ile tevbe ve istiğfar edip haram lokmadan ictinâb etmelidir. Bu sûretle yapılacak hayır duâların kabûlü hakkında şübhe etmemelidir.

Şunu da ilâve edelim ki:
Nâsın bâzısı her ne kadar Cenâbı-Hakk'ın kazâ ve kaderine rızâ gösterip sükût eylemeyi duâya tercîh etmişlerse de, muhakkik âlimlerin ekserisi, dünyâ ve âhiret işlerinin esbâbından müretteb olduğunu, müstecâb duâlar ise sebeblerden berî bulunduğunu beyân ile, duâyı terketmek, kazâya rızâ göstermek fikriyle bir şey yememek, şiddetli kışda elbise giymemek, hasta olunduğunda ilâç, muharebede silâh kullanmamak gibi bir takım meşru' olmayan hareketleri irtikâb etmek gibidir, demişlerdir.

Husûsiyle duâ izhâr-ı ihtiyâç, Cenâb-ı Hakk'a ilticâ olduğundan müstakıllen bir ibâdet makamına kaaim olacağından şu halde lisânen duâ eylemek ve kalben tazarruda bulunmak gerekmektedir.
 

sametbaver

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
40
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BİR SORU

Hak Teâlâ Hazretleri buyuruyor:

"Ey Resûl-i Ekremim! Benim kullarım "Rabbi-miz uzakta mıdır, yakında mıdır?" diyerek sana beni sordukları zaman sen onlara cevap ver ki: Ben onlara pek yakınımdır. Bana duâ eden kulumun duasını kabul ederim. Duâ ettiğinde benden duâlarının kabulünü istesinler. Ve bana îman etsinler. Umulur ki onlar îmanları ve duâları sebebiyle doğru yola vâsıl olurlar ve irşâd olunurlar. "(Bakara Sûresi, 186)

Fahr-i Râzî, Kâzı Beyzâyi ve Hâzin'in beyânlarına göre ashâb-ı kiramdan bazı kimselerin: "Ya Re-sûlallah! Rabbimiz bize yakîn ise hafif sesle yahud gizlice duâ edelim. Eğer uzak ise yüksek sesle duâ edelim" demeleri üzerine bu âyet-i celîlenin nâzil olduğu mervîdir.

Başka bir rivâyette ise yahûdilerin: "Yâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Sen yer ile gök arasını pek uzak haber veriyorsun. Rabbimiz duâmızı nasıl işidir?" demeleri üzerine nâzil olduğu mervîdir. Bu sebeb-i nûzullere göre âyetin ma'nası şöyle olur:

"Ey Resûlüm! Benim kullarım sana benim evsâfımdan suâl edip Rabbimizin lutfu bize yakın mı? Duâmızı gizlice kendi içimizde mi yapalım? Yoksa uzakta mı? Duamızı yüksek sadâ ile yapalım? dediklerinde: "Sen onlara Benim tarafımdan cevâb ver. Ben onların gizli duâlarını işitirim. Zira Benim ilmim onlara pek yakındır. Binâenaleyh onların işlerini bilip sözlerini işiterek hallerine muttali' olduğumdan duâ eden kimsenin duâsı ihlâs üzere olursa icâbet ederim. Şu hâlde onlar benden icâbet talep etsinler. Ben de onlara icâbet ederim. Senin vâsıtan ile onları îmana davet etdiğimde derhal îman etsinler. Zîra ben onların duâlarına icabet edince onların da benim da'-vetime icabet ve emrime itaat etmeleri vâcibdir ve onlar davetime icabetle doğru yolu muhakkak bulurlar."
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt