Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Salkım Cennet (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
O belde. Evet, O beldedir ruhumun sızısını dindirecek olan. O beldedir aşkımın can ağrısını silecek olan. O beldedir beni onunla ebedi birlikteliğe perçinleyen tılsımlı ufuk, sevda ülkesi, aşk yurdu.

Ahmet Haşim'in bir şiirinin ismiyle başladım yazıma. Sırlı bir belde olarak tanıdım orayı. Bu sebepten verdim bu adı.

Ağzımdan en son çıkacak, kalemimden en son dökülecek ismi söylememek için kendimi zor tutuyorum.

Uyuyordum. Birden yakaza gibi hâl içinde birkaç cümle zuhur etti gibi geldi. Yüzüm tavana dönüktü.

"Hicret ne güzel kelime. Bir salkım cennet." cümlelerini huşû ile duydum. Ama gayri ihtiyari sağıma döndüm.

Uyandım. Eyvah dedim. Güzel bir rüyayı yarıda kestim.

O beldeye gideceğimi biliyordum. Orası ile ilgili olabilir mi diye düşündüm. Ama yine de bu cümlenin şuur altı bir şey olabileceğini vehmederek, hafife aldım. Sonra unuttum.

Evet, Amerika'ya gitmek bir bakıma bir hicret sayılırdı. Ama benim için geçici bir hicretti bu. Gerçi ben zaman tahdit edilmediği için süresiz bir yolculuğa hazırlanmıştım.

İşim gücüm Türkiye'de olduğu için geriye dönecektim çar naçar.

Peki, "Bir salkım cennet" ne idi. O beldeye gidişimle ilgili olabilir miydi? Belki de. Ama nisyan her şeyi örtüveriyor. Unutmak ne zalim bir duvar, ya da ne nankör bir örtü.

Birkaç gün sonra Amerika yoluna revan olduk.

Dokuz saatlik bir yolculuk sonunda New York Havaalanı'na ulaştık. Benim elimde birkaç hediye vardı.

Ben bunları görevlilere göstermekte bir beis görmedim. Ama sen gel gör ki görevliler bu hediyeleri ciddiye aldı. Fatura falan sordular. Ben ise bu hediyeleri birinden sahibine ulaştıracaktım. Ne fatura aklıma geldi, ne bir şey.

Haydi, bakalım bir, bir buçuk saate yakın bir arbede…

İlgili Türkçe bilmiyor. Biz İngilizce bilmiyoruz. Bir süre böyle sıkıcı bir konuşma yaptık. Adam öfkeli bir şekilde tercüman aramak için bulunduğu kabinden çıktı. O tercüman araya dursun bizler biraz ilerden geçen ve Türkçe konuşan bir kız görmüştük. O'na bize yardım etmesini söyledik. Kız tamam dedi, yanımıza geldi.

Ama ben şaşkındım. Zira kız bizim mahalledeki tanıdık bir simaya o kadar benziyordu ki şaşılır.

İsmi Firdevs olan mahallemizdeki sima "Mehmet Abi ben de senin gibi öğretmen olacağım." deyip on sekiz yaşında ilkokul mezunu iken arka arkaya dışardan imtihanlara girip orta, lise ve üniversiteyi bitirip bizi şaşkına çevirmişti. Şimdi ise öğretmen.

İşte aynen Firdevs'e benzeyen bu kız bende şok meydana getirdi. O bizi oradaki zor durumdan ALLAH'ın izniyle kurtardı. Hatta üç yüz elli, dört yüz dolarlık cezayı 82-83 dolara kadar düşürdü ve bizi ferahlattı.

Benim canımın dudağımda olduğu bu sıkıntılı anımda hemen rüya aklıma geldi. Ondan sonra bir ilahi sürece girdiğimin farkına vararak olaylara, konuşulanlara, görevlilerin bakış eda ve sedalarındaki alaycı tavırlarına ancak bu kader düşüncesiyle sabredebildim.

Ama hâlâ ihtimal sınırlarında dolaşıyor, şuur altı ile ilgili bir söz, bir cümle olduğunu düşünerek yolculuğuma devam ediyordum.

Yalnız bir taraftan da şaşkınlık geçiriyordum. Heyecan dalgaları içimi istiab ediyordu.

Yoksa Nebiler Nebisine "Sakın terk-i edepten kûy-u Mahbubu Hüda'dır bu" mısraındaki Nâbi saygısına benzer bir dikkat ve saygıya beni davet miydi yaşadıklarım.

Neyse gideceğimiz beldeye vardık. Bizim için hazırlanan "Muhabba" isimli eve gittik..

Kapıyı açtığım ve içeri girdiğimde ilk gözüme çarpan şey bir salkım üzümdü. Ben iyice şoka girdim. Rüyayı adım adım yaşamanın verdiği şaşkınlığı yaşıyordum.

O salkımdan yediğim üzüm tanelerinin sayısı kaldığım günlerin sayısına tekabül edince (ki ben uzun süre kalmayı düşünürken birden babamın rahatsızlığından dolayı Türkiye'ye dönmem gerekti) artık şaşkınlığımı siz düşünün. Ben bütün bu yaşadıklarımdan sonra "Rabbim sen her yerde hazır ve nazırsın. Amerika da bile olsak bizleri gözeten sensin." diyerek şükür dolu kalbimle o beldeye bir isim verdim.

Her gün dua dua Hakk'a yakarışların senfonileştiği, dünyevî bir şeyin akla bile gelmediği, sadece ruhanî ve Rabbanî bir iklimin bizleri sardığı o beldeye bir isim verdim.

"At kalbini girdaba açıl engine ruh ol" diyen şair gibi kalbim heyecanla bana "At kendi o otağa melek ol, ruh ol, gönül adamı ol!" diyor ve şevk ile kanat çırpıyordu.

"Fanileri gökten ayıran perdeye değdim." dediği gibi şairin sanki bir süre daha kalsam uhrevi iklimden, eriyen, belki de yok olan perde ardından bize uzanmış bir salkım üzümü tutup koparacak, bir cennet tuğlasını alıp getirecektim. Orası benim gibi ham ruhlu adamı bile böylesine etkilemiş, yoğurup şekillendirmiş, biraz dahi olsa kıvamına getirmişti.

Ben o beldeye cennet. Hatta Firdevs ismini koydum. Siz olsanız hangi ismi verirdiniz?

Mehmet Erdogan
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt