Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,590
- Tepki puanı
- 954
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Kübra'nın Günlüğünden
Mehmet Serdar ATEŞ
Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir.
Bugün halam bize geldi. Çok heyecanlıydı. Kapıdan girer girmez babamı sordu. Annem henüz gelmediğini söyledi.
Halam çok yorulmuştu. Annem onu salona aldı.
Bana “Kızım halana bir bardak su getirebilir misin?” dedi. Ben de “Tabi ki.” dedim.
Halam suyunu içti. Ancak heyecanı ve telaşı geçmemişti. Sürekli babamın ne zaman geleceğini soruyordu. Annem “Ne oldu? Neden bu kadar heyecanlısın?” diye sordu.
Halam önce durdu. Bana baktı. Sonra anlatmaya karar verdi.
“Sorun Vedat. Her geçen gün biraz daha asileşiyor. Şimdi de sigara içmeye başlamış. Bugün okuldan geldiğinde üstü başı leş gibi kokuyordu. Ceketinin iç cebinde bir paket sigara vardı. ‘Bu ne?’ diye sordum. ‘Arkadaşlar ısrar etti, o yüzden aldım’ dedi.”
Annem, “Arkadaşları kim?”
Halam, “Okul arkadaşları… ‘Okuldan çıkınca arkadaş gurubu edinmek için içtim’ dedi.”
Annem, “Sen sigaranın zararlarını anlatmadın mı?”
Halam, “Anlattım. Ancak ‘Herkes içiyor, bir şey olmaz, bu kadar büyütme!’ dedi.”
Halam ağlamaya başladı. Annem onu teskin etmeye çalışıyordu. Halam anlatmaya devam etti:
“Babası yok ki, erkek erkeğe konuşsunlar. Ancak dayısının sözünü dinler. Bu yüzden geldim.” dedi.
Az sonra babam geldi. Annem halamın anlattıklarını babama anlattı. Babam aynı şeyleri bir kez de halamdan dinledi. Sonra “Merak etme kardeşim. Ben Vedat’la konuşurum. Sen şimdi onu bize çağır. Benim onun sigara içtiğini bildiğimi bilmesin.” dedi.
Halam Vedat’ı aradı. “Dayın ve yengen bizi yemeğe davet etti. Gel” diyerek bize çağırdı.
Vedat bir süre sonra geldi. Bu arada abim de gelmişti. Vedat ve abim bir süre bilgisayarda oyun oynadılar. Babam hiç konuyu açmadı. Yemekler yenildi. Babam, “Çocuklar bugün sizinle hasta ziyaretine gidelim mi?” dedi.
Ağabeyim, “Kim hasta?” diye sordu.
Babam, “Abdullah Amcanız. Hastaneden evine gelmiş. Beraber gidelim ve ziyaret edelim. Biliyorsunuz hasta ziyareti çok sevaptır.” dedi.
Ben çok sevindim ve “Gidelim.” dedim.
Vedat ile abim de kabul ettiler.
Babam, “Haydi o zaman. Önce süt ve bisküvi alalım. Sonra da beraber Abdullah Amcanızı ziyaret edelim.” dedi.
Az sonra arabaya binip Abdullah Amca’nın evine gittik. Kapıyı hanımı Ayşe Teyze açtı. Bizi görünce çok sevindi. Hemen müjdeyi verdi. “Abdullah, bak kimler gelmiş.” dedi.
İçeri oturma odasına geçtik.
Abdullah Amca yatakta yatıyordu ve kolunda serum takılıydı. Ağzında oksijen maskesi ve oksijen tüpü vardı. Ev sanki hastanenin acili gibiydi. Başının hemen üstünde kalp atışlarını gösteren bir monitör vardı. Böyle bir manzarayı hiç birimiz beklemiyorduk. Çok şaşırmış ve üzülmüştük. O capcanlı adam solmuş, ne hale gelmişti.
Bizi görür görmez gözlerinde sevinç parıltısı oluştu. Doğrulmaya çalıştı. Hırıltılı bir sesle,
“Benim canlarım, yavrularım gelmiş. Beni ne kadar çok memnun ettiniz bir bilseniz.” dedi. Babama döndü ve: “Çocukları toplayıp getirmişsin. Bana bugün bayram oldu.” dedi.
Biz yatağının hemen yanına oturduk. Neden hastalandığını ve sağlık durumunu merak ediyorduk. Soru sormamıza gerek kalmadan Abdullah Amca,
“Çocuklar bazı insanlar, genç yaşta düşünmeden yaptıkları yanlışların bedelini, hayata tutunmaya en çok ihtiyaçları olduğu dönemde ödüyorlar.”
Biraz durakladı ve zorlukla nefes aldı. Hırıltılı bir sesle abime:
“Mustafa! Bak babanı örnek al. O benim gibi hata yapmadı. Sizin gibi çocukken, sırf arkadaş hatırına, adam olduk diye görünmek için sigara içmeye başladım. Bana uzatılan sigarayı geri çevirmedim. Sanki büyüdük gibi geliyordu biliyor musun? Sonra bir baktım ki, tiryaki olmuşum. İş işten geçmişti artık, istesem de bırakamazdım. Bırakmak istedim, bir türlü olmadı. Beni mahvetti. Kendi paramla beni kölesi yaptı. Bak şimdi halime! Ciğerlerim iflas etti. Doktor kist var dedi. Ameliyat oldum. Şimdi ise yarım bir insan gibi oldum. Tabii siz yavrularım bu konuda çok şanslısınız. İçmiyorsunuz değil mi?” dedi.
Ağabeyim ve ben kafamızı salladık. Vedat cevap vermedi. Başını öne eğdi.
Abdullah Amca, “Akıllı insan, yarını düşünen insandır. İyiyi kötüyü ayırt edebilen insandır. Hastanede
sırf sigara yüzünden, makineye bağlı, parmakları kesilmiş, ayakları kesilmiş insanlar gördüm. Hepsi de görseniz nasıl pişmandı! Ama maalesef son pişmanlığın bir faydası olmuyor. Bakın size bir büyük tavsiyesi:Sakın ha, uzak durun bu meretten!” dedi.
Bu kadar konuşma onu çok yormuştu, gözleri yaşarmıştı. Hanımı mendil getirdi ve gözlerinden akan yaşları sildi.
Biraz daha oturduktan sonra, “Hasta ziyaretinin kısası makbuldür.” diyerek kalktık. O gözleri ile bizim gitmemizi istemiyordu. Ancak “kalın” diyebilecek dermanı da yoktu.
Arabada eve gelirken abim, “Baba, ben çok üzüldüm. Ne kadar kötü görünüyor Abdullah Amca? İyi ki sen de hiç sigaraya başlamamışsın. Ben kendime seni örnek aldım. Asla sigara içmeyeceğim.” dedi.
Babam Vedat’a doğru baktı ve “Vedat da çok akıllıdır. O da asla sigara içmeyecek değil mi?” dedi.
Vedat, üzgün ve kısık bir sesle, “Söz dayı! Hiç içmeyeceğim.” dedi.
Arabadan inip eve doğru yürümeye başladığımızda Vedat biraz geride kaldı. Cebinden bir şey çıkarıp ezdi ve çöp tenekesine attı.
Abime baktım ve karşılıklı gülümsedik. Bu akşam çok verimli geçmişti.
Mehmet Serdar ATEŞ
Bir Musibet Bin Nasihatten İyidir.
Bugün halam bize geldi. Çok heyecanlıydı. Kapıdan girer girmez babamı sordu. Annem henüz gelmediğini söyledi.
Halam çok yorulmuştu. Annem onu salona aldı.
Bana “Kızım halana bir bardak su getirebilir misin?” dedi. Ben de “Tabi ki.” dedim.
Halam suyunu içti. Ancak heyecanı ve telaşı geçmemişti. Sürekli babamın ne zaman geleceğini soruyordu. Annem “Ne oldu? Neden bu kadar heyecanlısın?” diye sordu.
Halam önce durdu. Bana baktı. Sonra anlatmaya karar verdi.
“Sorun Vedat. Her geçen gün biraz daha asileşiyor. Şimdi de sigara içmeye başlamış. Bugün okuldan geldiğinde üstü başı leş gibi kokuyordu. Ceketinin iç cebinde bir paket sigara vardı. ‘Bu ne?’ diye sordum. ‘Arkadaşlar ısrar etti, o yüzden aldım’ dedi.”
Annem, “Arkadaşları kim?”
Halam, “Okul arkadaşları… ‘Okuldan çıkınca arkadaş gurubu edinmek için içtim’ dedi.”
Annem, “Sen sigaranın zararlarını anlatmadın mı?”
Halam, “Anlattım. Ancak ‘Herkes içiyor, bir şey olmaz, bu kadar büyütme!’ dedi.”
Halam ağlamaya başladı. Annem onu teskin etmeye çalışıyordu. Halam anlatmaya devam etti:
“Babası yok ki, erkek erkeğe konuşsunlar. Ancak dayısının sözünü dinler. Bu yüzden geldim.” dedi.
Az sonra babam geldi. Annem halamın anlattıklarını babama anlattı. Babam aynı şeyleri bir kez de halamdan dinledi. Sonra “Merak etme kardeşim. Ben Vedat’la konuşurum. Sen şimdi onu bize çağır. Benim onun sigara içtiğini bildiğimi bilmesin.” dedi.
Halam Vedat’ı aradı. “Dayın ve yengen bizi yemeğe davet etti. Gel” diyerek bize çağırdı.
Vedat bir süre sonra geldi. Bu arada abim de gelmişti. Vedat ve abim bir süre bilgisayarda oyun oynadılar. Babam hiç konuyu açmadı. Yemekler yenildi. Babam, “Çocuklar bugün sizinle hasta ziyaretine gidelim mi?” dedi.
Ağabeyim, “Kim hasta?” diye sordu.
Babam, “Abdullah Amcanız. Hastaneden evine gelmiş. Beraber gidelim ve ziyaret edelim. Biliyorsunuz hasta ziyareti çok sevaptır.” dedi.
Ben çok sevindim ve “Gidelim.” dedim.
Vedat ile abim de kabul ettiler.
Babam, “Haydi o zaman. Önce süt ve bisküvi alalım. Sonra da beraber Abdullah Amcanızı ziyaret edelim.” dedi.
Az sonra arabaya binip Abdullah Amca’nın evine gittik. Kapıyı hanımı Ayşe Teyze açtı. Bizi görünce çok sevindi. Hemen müjdeyi verdi. “Abdullah, bak kimler gelmiş.” dedi.
İçeri oturma odasına geçtik.
Abdullah Amca yatakta yatıyordu ve kolunda serum takılıydı. Ağzında oksijen maskesi ve oksijen tüpü vardı. Ev sanki hastanenin acili gibiydi. Başının hemen üstünde kalp atışlarını gösteren bir monitör vardı. Böyle bir manzarayı hiç birimiz beklemiyorduk. Çok şaşırmış ve üzülmüştük. O capcanlı adam solmuş, ne hale gelmişti.
Bizi görür görmez gözlerinde sevinç parıltısı oluştu. Doğrulmaya çalıştı. Hırıltılı bir sesle,
“Benim canlarım, yavrularım gelmiş. Beni ne kadar çok memnun ettiniz bir bilseniz.” dedi. Babama döndü ve: “Çocukları toplayıp getirmişsin. Bana bugün bayram oldu.” dedi.
Biz yatağının hemen yanına oturduk. Neden hastalandığını ve sağlık durumunu merak ediyorduk. Soru sormamıza gerek kalmadan Abdullah Amca,
“Çocuklar bazı insanlar, genç yaşta düşünmeden yaptıkları yanlışların bedelini, hayata tutunmaya en çok ihtiyaçları olduğu dönemde ödüyorlar.”
Biraz durakladı ve zorlukla nefes aldı. Hırıltılı bir sesle abime:
“Mustafa! Bak babanı örnek al. O benim gibi hata yapmadı. Sizin gibi çocukken, sırf arkadaş hatırına, adam olduk diye görünmek için sigara içmeye başladım. Bana uzatılan sigarayı geri çevirmedim. Sanki büyüdük gibi geliyordu biliyor musun? Sonra bir baktım ki, tiryaki olmuşum. İş işten geçmişti artık, istesem de bırakamazdım. Bırakmak istedim, bir türlü olmadı. Beni mahvetti. Kendi paramla beni kölesi yaptı. Bak şimdi halime! Ciğerlerim iflas etti. Doktor kist var dedi. Ameliyat oldum. Şimdi ise yarım bir insan gibi oldum. Tabii siz yavrularım bu konuda çok şanslısınız. İçmiyorsunuz değil mi?” dedi.
Ağabeyim ve ben kafamızı salladık. Vedat cevap vermedi. Başını öne eğdi.
Abdullah Amca, “Akıllı insan, yarını düşünen insandır. İyiyi kötüyü ayırt edebilen insandır. Hastanede
sırf sigara yüzünden, makineye bağlı, parmakları kesilmiş, ayakları kesilmiş insanlar gördüm. Hepsi de görseniz nasıl pişmandı! Ama maalesef son pişmanlığın bir faydası olmuyor. Bakın size bir büyük tavsiyesi:Sakın ha, uzak durun bu meretten!” dedi.
Bu kadar konuşma onu çok yormuştu, gözleri yaşarmıştı. Hanımı mendil getirdi ve gözlerinden akan yaşları sildi.
Biraz daha oturduktan sonra, “Hasta ziyaretinin kısası makbuldür.” diyerek kalktık. O gözleri ile bizim gitmemizi istemiyordu. Ancak “kalın” diyebilecek dermanı da yoktu.
Arabada eve gelirken abim, “Baba, ben çok üzüldüm. Ne kadar kötü görünüyor Abdullah Amca? İyi ki sen de hiç sigaraya başlamamışsın. Ben kendime seni örnek aldım. Asla sigara içmeyeceğim.” dedi.
Babam Vedat’a doğru baktı ve “Vedat da çok akıllıdır. O da asla sigara içmeyecek değil mi?” dedi.
Vedat, üzgün ve kısık bir sesle, “Söz dayı! Hiç içmeyeceğim.” dedi.
Arabadan inip eve doğru yürümeye başladığımızda Vedat biraz geride kaldı. Cebinden bir şey çıkarıp ezdi ve çöp tenekesine attı.
Abime baktım ve karşılıklı gülümsedik. Bu akşam çok verimli geçmişti.