Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:
Bir akşam bir adam Peygamber Efendimizin (a.s.m.) huzuruna gelerek, "Yâ Resulallah! Ben açım! " dedi.
Resulullah Efendimiz (a.s.m.) mübarek odalarına haber gönderdi. Fakat yiyecek bir şey bulamadı. Ardından Sahabelere, "Bu fakiri Allah rızası için bu akşam barındıracak kimse yok mu? " buyurdu.
Ebu Talha (r.a.) kalktı ve " Yâ Resulallah, ben! " dedi. Ve derhal fakiri alıp evine götürdü.
Ebu Talha'nın (r.a.) hanımı çocuklarına bir şeyler pişirmekle meşguldü. Hanımına, " Misafirimiz var. Yedirecek bir şeyin var mı? " diye sordu. Hanımı, " Tenceremizde çocuklar için kaynayan biraz çorbamız var. O da ancak çocuklara yetecek kadardır " dedi. Ebu Talha (r.a.) , " Ben misafirin yanında oturuyorum. Sen çocukları avut ve uyut. Çocuklar uyudukları zaman, yemeği getir ve önümüze koy. Bir bahaneyle çırayı söndür ki, kendisiyle beraber yemediğimizi bilmesin. Bizim de yediğimizi sansın ve utanmadan doyasıya yesin" dedi.
Hanımı da öyle yaptı. Çocukları uyuttu. Çorbayı getirdi. Ardından bir bahaneyle çırayı söndürdü. Ebu Talha (r.a.) misafirini sofraya buyur etti. Kendisi de yer gibi yaptı. Fakat karanlıkta yemediği anlaşılmadı. Böylece misafiri yemekten doyasıya yedi.
Sabahleyin Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Ebu Talha'ya (r.a.) , " Cenab-ı Hak bu akşam misafirinizi doyurma şeklinizden hoşlandı" buyurdu. Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu ayeti nazil buyurdu: " Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ihtiraslarından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir. "
(Haşr Suresi: 9.)
Bir akşam bir adam Peygamber Efendimizin (a.s.m.) huzuruna gelerek, "Yâ Resulallah! Ben açım! " dedi.
Resulullah Efendimiz (a.s.m.) mübarek odalarına haber gönderdi. Fakat yiyecek bir şey bulamadı. Ardından Sahabelere, "Bu fakiri Allah rızası için bu akşam barındıracak kimse yok mu? " buyurdu.
Ebu Talha (r.a.) kalktı ve " Yâ Resulallah, ben! " dedi. Ve derhal fakiri alıp evine götürdü.
Ebu Talha'nın (r.a.) hanımı çocuklarına bir şeyler pişirmekle meşguldü. Hanımına, " Misafirimiz var. Yedirecek bir şeyin var mı? " diye sordu. Hanımı, " Tenceremizde çocuklar için kaynayan biraz çorbamız var. O da ancak çocuklara yetecek kadardır " dedi. Ebu Talha (r.a.) , " Ben misafirin yanında oturuyorum. Sen çocukları avut ve uyut. Çocuklar uyudukları zaman, yemeği getir ve önümüze koy. Bir bahaneyle çırayı söndür ki, kendisiyle beraber yemediğimizi bilmesin. Bizim de yediğimizi sansın ve utanmadan doyasıya yesin" dedi.
Hanımı da öyle yaptı. Çocukları uyuttu. Çorbayı getirdi. Ardından bir bahaneyle çırayı söndürdü. Ebu Talha (r.a.) misafirini sofraya buyur etti. Kendisi de yer gibi yaptı. Fakat karanlıkta yemediği anlaşılmadı. Böylece misafiri yemekten doyasıya yedi.
Sabahleyin Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Ebu Talha'ya (r.a.) , " Cenab-ı Hak bu akşam misafirinizi doyurma şeklinizden hoşlandı" buyurdu. Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu ayeti nazil buyurdu: " Kendileri ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ihtiraslarından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir. "
(Haşr Suresi: 9.)