Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Hadis Bir Ders (1 Kullanıcı)

haydar-kerrar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2009
Mesajlar
98
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
[1:30, Hadîs No: 1]
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor ki, Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) şöyle buyuruyor:
Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır. Şu halde kimin hicreti Allah ve Resulü için ise o kimsenin hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünya¬lık veya nikahlayacağı bir kadın için ise, onun da hicreti hicret ettiği o şeyedir. [1][2]

İnsanları değerlendirirken ifade ve hareketlerine, dışa akseden davranışları¬na göre hüküm veririz. Çünkü kalblerini bilmemiz, o hareketi niçin ve ne maksat¬la yaptığını tam kestirebilmemiz mümkün değildir. Cenab-ı Hak ise kullarının amellerini, davranış!annı değerlandirirken içte taşıdıkları niyet ve yapış maksat¬larına bakar, öyle muamele eder. İşte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) "Ameller niyetlere göredir" buyururlarken yapılan işin içte taşınan niyet ve maksada göre değerlendirileceğini bildirmektedir. "Şüphesiz Allah sizin suretlerinize ve malları¬nıza bakmaz. Ancak amellerinize ve kalblerinize bakar"[2][3] hadîsinde de aynı ger¬çek anlatılır. Bu bakımdan belki bize göre çok iyi ve güzel görünebilen bir söz veya davranış,—iyi niyetle yapılmadığı, Allah rızası gözetilmediği, gösteriş ol¬sun diye yapıldığı takdirde—Allah katında hiçbir mânâ ve değer ifade etmeyebi¬lir.
Niyet niçin bu kadar önemlidir?
Çünkü niyet söz, hareket ve davranışların esasını, belkemiğini teşkil eder. Çağımızın büyük İsiârn âlimi, müceddidi Bediüzzaman'ın ifadesiyle "Niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır[3][4] Evet, niyet ölü hareketleri dirilten, canlı, ha-yatlı hale getiren, biri bin yapan bir ruhtur. Onun içindir ki sağlam ve temiz bir ni¬yetle yapılan az amel, çok sevabı netice verir. Kısa bir ömür, Cennet gibi ebedî bir hayatı kazandırır.
Niyet, eşyanın içyüzünü, mahiyetini, aslını değiştirecek, sevabı günaha, gü¬nahı sevaba dönüştürecek kadar büyük bir tesire sahiptir. Meselâ bir insan, ha¬yır yapsa, eğer Allah için yapıyorsa bu hareketi sevaplı bir iş olur. Nefsi için "Ne kadar da cömert!" desinler diye yapıyorsa hayrı hayır olmaktan çıkar, günaha çevrilir, ameli iptal olur, geçersiz ha!e gelir. Bakara Sûresinin 264. âyetinde inan¬madan, Allah rızası gözetilmeden, gösteriş maksadıyla, başa kakmak ve eziyet vermek niyetiyle yapılan hayır ve sadakaların boşa gideceği açıkça şöyle anla¬tılır: "Ey îman edenler! Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını bağışlayan kimse gibi, siz de sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet vermekle boşa çıkarmayın. O kimsenin hali, üzerinde bir par¬ça toprak bulunan kaygan bir taşa benzer ki, şiddetli bir yağmur vurduğunda toprağı götürüp taşı çıplak bırakıverir. Öylelerinin Allah rızasını gözetmeksizin gösteriş için yaptıkları iyiliklerin hepsi ellerinden uçar gider; kazandıklarından dolayı hiçbir sevaba erişemezler. Allah o kâfirler güruhunu hayra ve doğru yola iletmez."
Kısaca ne olursa olsun, Allah İçin yapılmayan ibadetin Allah katında hiçbir değeri yoktur, sevap yerine günah kazandırır.
Niyette âdetleri ibadete dönüştürebilecek bir iksir de vardır. Günlük hayatta hergün yapageldiğimiz yeme, içme, yatma, kalkma, yürüme gibi mubah davra¬nışlar, âdetler iyi bir niyetle ibadete dönüşür. Aslında sevabı da, günahı da ol¬mayan bu davranışlar, Sünnet-i Seniyye esas alındığında, "Resûlullah nasıl ye¬miş, nasıl içmiş, nasıl yatıp kalkmış; ben de öyle hareket etmeliyim" düşünce¬siyle yapıldığında ibadete dönüşür ve insana sevap kazandırır.
Yine o niyetle insan yirmi dört saatini ibadete çevirme imkânı bulur, bütünü¬nü de âhiretine mal edebilir. Eğer bir insan beş vakit farz namazını kılar, diğer mubah dünya işlerinde de helal dairede kalmayı ve Sünnete sarılmayı esas edi¬nirse, uykusuna varıncaya kadar bütün gününü, böylece de bütün ömrünü iba¬dete dönüştürmüş olur.
Yine bu niyet sebebiyledir ki Allah yolunda cihada çıkan bir er, başkalarının altmış senede kazanamadığı sevabı kazanır, beş dakikada şehidlik gibi yüksek bir makama erer. Herkesin sefahete, günaha daldığı, dini, îmanı son plâna attı¬ğı, bütün duygularıyla dünyaya yöneldiği günümüzde de yüz şehid sevabını ka¬zanmak mümkündür.
Çünkü Allah Resulü, "Kim ümmetimin bozulduğu bir zamanda sünnetime sarılırsa, yüz şehid sevabı kazanabilir"[4][5] buyurmuştur.



[4][2] Buharı, îman: 41; Müslim, Imâre: 155; İbniMace, Zühd: 26.
İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Muhtasarı, Tercüme ve Şerhi (Heyet), Yeni Asya Neşriyat: 1/19.
[4][3] Müslim, Birr: 34; İbni Mâce, Zühd: 9.
[4][4] Mesnevî-i Nuriye, s. 61.
[4][5] Müntehabâtü Kenzi'İ-Ummâl, 1:100.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt