Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldıktan sonra ashâbına dönüp,
“–İçinizde bugün oruçlu olan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Dün gece oruç tutmak aklıma gelmedi, onun için şimdi oruçlu değilim” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Ben dün gece oruç tutmayı düşündüm ve sabaha oruçlu çıktım” dedi.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz yine,
“–İçinizde bugün hasta ziyâretinde bulunan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve yerimizden ayrılmadık, nasıl hasta ziyâret edebilelim ki?” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Duydum ki kardeşim Abdurrahman bin Avf rahatsızlanmış. Mescide gelirken, bakayım durumu nasıl olmuş diye, ona bir uğrayıverdim” dedi.
Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz,
“–İçinizde bugün bir yoksulu doyuran var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve henüz yerimizden ayrılmadık.” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Mescide girdiğimde, ihtiyâcını arz eden birini gördüm. Oğlum Abdurrahmân’ın elinde bir parça arpa ekmeği vardı. Onu alıp yoksula verdim” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
“–Seni cennetle müjdelerim (ey Ebû Bekir)!” buyurdu.
Hazret-i Ömer derin bir iç çekerek, “Âh cennet!” dedi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- onun da gönlünü alacak bir söz söyledi:
“–Allah Ömer’e rahmet eylesin, Allah Ömer’e rahmet eylesin! Ne zaman bir hayır yapmak istese Ebû Bekir muhakkak onu geçer” buyurdu (Heysemî, III, 163-164. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Zekât, 36/1670; Hâkim, I, 571/1501).
Bu hadîs-i şerîften almamız gereken en büyük ders, her an Allâh’ın rızâsına vesîle olacak bir amel arayışında olabilmektir. Zîrâ âyet-i kerîmede,
“Bir (hayır) işini bitirince hemen (başka bir iş veya ibâdete) koyul ve yalnız Rabb’ine yönel” (el-İnşirâh, 7-8) buyrulmuştur.
“–İçinizde bugün oruçlu olan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Dün gece oruç tutmak aklıma gelmedi, onun için şimdi oruçlu değilim” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Ben dün gece oruç tutmayı düşündüm ve sabaha oruçlu çıktım” dedi.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz yine,
“–İçinizde bugün hasta ziyâretinde bulunan var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve yerimizden ayrılmadık, nasıl hasta ziyâret edebilelim ki?” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Duydum ki kardeşim Abdurrahman bin Avf rahatsızlanmış. Mescide gelirken, bakayım durumu nasıl olmuş diye, ona bir uğrayıverdim” dedi.
Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz,
“–İçinizde bugün bir yoksulu doyuran var mı?” diye sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-,
“–Yâ Rasûlallâh! Sabah namazını yeni kıldık ve henüz yerimizden ayrılmadık.” dedi. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ise,
“–Mescide girdiğimde, ihtiyâcını arz eden birini gördüm. Oğlum Abdurrahmân’ın elinde bir parça arpa ekmeği vardı. Onu alıp yoksula verdim” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
“–Seni cennetle müjdelerim (ey Ebû Bekir)!” buyurdu.
Hazret-i Ömer derin bir iç çekerek, “Âh cennet!” dedi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- onun da gönlünü alacak bir söz söyledi:
“–Allah Ömer’e rahmet eylesin, Allah Ömer’e rahmet eylesin! Ne zaman bir hayır yapmak istese Ebû Bekir muhakkak onu geçer” buyurdu (Heysemî, III, 163-164. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Zekât, 36/1670; Hâkim, I, 571/1501).
Bu hadîs-i şerîften almamız gereken en büyük ders, her an Allâh’ın rızâsına vesîle olacak bir amel arayışında olabilmektir. Zîrâ âyet-i kerîmede,
“Bir (hayır) işini bitirince hemen (başka bir iş veya ibâdete) koyul ve yalnız Rabb’ine yönel” (el-İnşirâh, 7-8) buyrulmuştur.