- Nefsin istediğini mi yapayım, istemediğini mi? Hace hazretleri şöyle buyurdu:
- Nefse uyup uymamak konusun da, çoğu zaman akıl da yanılabilir. Bunun en güzel ölçüsü, Hakk'ın emrettiğini yapmak, nehyettiğinden kaçmaktır; yani şeriata uymaktır
Derviş bu sefer tekrar sordu:
- Dervişlik yoluna şeytan karışır mı? Hace Abdülhalik dedi ki:
- Evet nefsini fenaya erdirmede son merhaleye ulaşmamış bir dervişin öfkelenince yoluna şeytan karışır ve işini allak bullak eder. Nefsini ifna edende ise öfke bulunmaz. Gadabın yerini gayret alır. Ancak gadapla gayret birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü gadap nefsanîdir. Gayret rabbanidir ve Allah ve Rasulü'ne düşkünlük, onlara yapılacak hakarete adem-i tahammüldür.
Aynı derviş ona bir başka gün yine şöyle dedi:
- Allah beni, cennetle cehennem arasında muhayyer bıraksa ben cehennemi tercih ederim. Çünkü cennet, nefsin muradıdır. Ben ise nefsimin arzu ve isteklerine karşı direniyorum.
Hace hazretleri buyurdu ki:
- Senin düşüncen çarpık ve sakat, çünkü tersten yine nefs kokuyor. Kulun irade ve ihtiyar ile ne işi var? Bize Hakk nereye git derse, biz oraya gideriz. Neyi yap derse onu yaparız. Kulluk ve nefse muhalefet böyle olur.
Hace Abdülhalik'ın bu cevabı, ne kadar çarpıcı. Daima Hakk'a karşı çıkan; olmayınca süret-i haktan görünüp yine aykırılık aramaktan başka işi olmayan, hep haz ve gurur peşinde koşan nefsin halini ne kadar güzel anlatmış.
Dua isteyene:
Kendisinden dua taleb eden birine şunları söyledi:
- Kişi üzerine farz olan borçlarını öder, farizalarını yerine getirir ve ondan sonra dua ederse dileği kabul olunur. Sen farzlardan sonra bizi dua ile an; biz de sana dua edelim. Umulur ki Allah, dualarımızı kabul buyurur. Çünkü Allah Rasulü: "Mü'minin, mü'min kardeşine gıyabında duası reddolunmaz." buyurmuştur.
Selam ve dua ile...
- Nefse uyup uymamak konusun da, çoğu zaman akıl da yanılabilir. Bunun en güzel ölçüsü, Hakk'ın emrettiğini yapmak, nehyettiğinden kaçmaktır; yani şeriata uymaktır
Derviş bu sefer tekrar sordu:
- Dervişlik yoluna şeytan karışır mı? Hace Abdülhalik dedi ki:
- Evet nefsini fenaya erdirmede son merhaleye ulaşmamış bir dervişin öfkelenince yoluna şeytan karışır ve işini allak bullak eder. Nefsini ifna edende ise öfke bulunmaz. Gadabın yerini gayret alır. Ancak gadapla gayret birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü gadap nefsanîdir. Gayret rabbanidir ve Allah ve Rasulü'ne düşkünlük, onlara yapılacak hakarete adem-i tahammüldür.
Aynı derviş ona bir başka gün yine şöyle dedi:
- Allah beni, cennetle cehennem arasında muhayyer bıraksa ben cehennemi tercih ederim. Çünkü cennet, nefsin muradıdır. Ben ise nefsimin arzu ve isteklerine karşı direniyorum.
Hace hazretleri buyurdu ki:
- Senin düşüncen çarpık ve sakat, çünkü tersten yine nefs kokuyor. Kulun irade ve ihtiyar ile ne işi var? Bize Hakk nereye git derse, biz oraya gideriz. Neyi yap derse onu yaparız. Kulluk ve nefse muhalefet böyle olur.
Hace Abdülhalik'ın bu cevabı, ne kadar çarpıcı. Daima Hakk'a karşı çıkan; olmayınca süret-i haktan görünüp yine aykırılık aramaktan başka işi olmayan, hep haz ve gurur peşinde koşan nefsin halini ne kadar güzel anlatmış.
Dua isteyene:
Kendisinden dua taleb eden birine şunları söyledi:
- Kişi üzerine farz olan borçlarını öder, farizalarını yerine getirir ve ondan sonra dua ederse dileği kabul olunur. Sen farzlardan sonra bizi dua ile an; biz de sana dua edelim. Umulur ki Allah, dualarımızı kabul buyurur. Çünkü Allah Rasulü: "Mü'minin, mü'min kardeşine gıyabında duası reddolunmaz." buyurmuştur.
Selam ve dua ile...