Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

bir genç kızın son anı (1 Kullanıcı)

´´GüLiѕтaи´´

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 May 2009
Mesajlar
1,209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Şehir içi dolmuşların birinde 20 yaşlarında ince elbiseler giyinmiş genç bir kız utanma duygusunu parçalar bir şekilde açılıp saçılmış fitne sergiliyordu. Arkasında saçı sakalı ağarmış ihtiyar genç kızın halinden dolayı arkasında utançla oturuyordu. Kızın kulağına eğilerek edeple şöyle fısıldadı: Ey kızım sana yakışan örtünmektir. Tesettür, insan kurtlarının iştahını kabartan bu şeffaf elbiseden daha faziletlidir. Hem bu hayâyı parçalar fitneye sürükler.
Genç kız şöyle dedi: sana ne kabrime benimle beraber mi gireceksin, cennete ve cehenneme koymak senin elinde mi? Kız ahmaklaşmış adamın üzerine gitmeye başlamıştı. Sonra cüreti ve utanmaz tavırlarını artırdı adamla alay ediyor şöyle diyordu: Al işte cep telefonum ALLAH'I arada bana cehennemde hangi odayı ayıracağını söyle. Kız çirkin bir kahkaha attı. Adam çekindi ALLAH'A sığındı Allah bana yeter o ne güzel vekildir dedi ve sustu.
Bu cahil kıza nasihat edeceğine pişman oldu. Sessiz geçen 10 dakikadan sonra şoför durağa gelmiş herkes inmeye başlamıştı herkes genç kızında inmesini bekledi. O arabanın kapısının yakınında oturuyordu ve uyuyup kalmıştı. Adama onu uyandırmasını söylediler. Adam çekinerek onu hafifçe sarstı ve oda yere seriliverdi. Ruhunu yaradanına teslim etmişti. Yolcular gördükleri duruma hayret ederek titrediler ve biz Allahtan geldik ona dönücüleriz diyerek istirca ettiler.
Genç kız yaratıcısıyla alay etmişti. İşte cep telefonum demişti,ALLAHI ara bana cehennemde hangi odayı ayırıcağını söyle diyordu. RABBİNE doğru yola çıkmıytı. İşte hayatı rabbiyle dalga geçtiği sırada sonlanmıştı. Bu ibret tablosu şu hadisi hatırlatıyor.
"Şüphesiz kul ucunun nereye nereye varacağını düşünmeden ALLAH 'ı gazaplandıracak bir söz söyler bu sayede cehennemi boylar."
Konuşmadan önce ne söyliceğimizi iyi düşünmek gerekiR...
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
emeğine sağlık tatlım Rabbim razı olsun, selam ve dua ile..:a03:​
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
ALLAH razı olsun çok ibretli bi yazı.yazık olmuş kıza ama oda haketmiş..Rabble dalga geçmek (haşa) kimin ne haddine?
 

huzurpınarı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
888
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
ALLAH razı olsun kardeşim RABBİM son nefes dahi iman nasip etsin inşaALLAH....aminn
 

LAHİB

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Eki 2009
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
26
Hapishanede Kılınan Namaz

Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar.


Vâli dedi ki:


- Hepsini hapsedin!


Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:


''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı.


Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:


- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?


Müdür dedi ki:


- Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor.


- Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler.


Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki:


- Sizden özür.diliyorum. Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel!


Demirci de cevabında dedi ki:


-Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem.


- Neden gelemezsiniz?


- Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın!



Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır.
Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır.
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Hapishanede Kılınan Namaz

Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar.


Vâli dedi ki:


- Hepsini hapsedin!


Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:


''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı.


Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:


- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?


Müdür dedi ki:


- Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor.


- Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler.


Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki:


- Sizden özür.diliyorum. Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel!


Demirci de cevabında dedi ki:


-Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem.


- Neden gelemezsiniz?


- Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın!



Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır.
Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır.

ALLAH razı olsun kardeş :a12:
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
..................................................................
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt