Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BİR CUMA SABAHI "ansızın" KAPIMIZ ÇALINSA (1 Kullanıcı)

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45


Bismillahirrahmanirrahim

Evet; bir cuma gününün sabahında, sabah namazının vaktinde ansınızın kapınız çalınsa!
Ve o kapıyı çalan zat zamanın imamı, İmam Mehdi (a.s) olsa ne yaparsınız?

Acaba; mübarek cuma gecesini, televizyondaki lüzumsuz programları izlemekten dolayı
veya lüzumsuz chat odalarına takılmaktan ötürü, uyuklayarak yatmamız sebebiyle, gözlerimizi ovuşturarak sinirli bir şekilde
“Sen kimsin?
Sabahın bu vaktinde benim rahatımı bozarak uykumu böldün;
ben o uykumu ibadetim için bile bölmezken..” mi diyeceğiz?!

O mübarek zat kendini tanıttıktan sonra.
“Ey imam! Ben seni hiç beklemiyordum.
Zaten varlığına, bir gün geleceğine pek te inanmamıştım.
Annem, babam ve çevrem senden hep bahsederlerdi.
Ama senin bu kadar gerçek olduğunu hiç mi hiç düşünmemiştim” mi diyeceğiz.?

Diyelim ki o anda İmamdan izin alıp lüzumsuz mecmuaları, kitapları saklayarak evimize bir çeki düzen vererek toparladık.
Peki; dağınık, şüpheli, Allah’ı anmaktan gafil ve de İmamın marifetinden yoksun olan gönüllerimizi nasıl toparlayacağız.?
İmamı evin içerisine davet edecek hali ve cesareti kendimizde bulabilecek miyiz?
Ve İmam (as) bize bakarak şöyle buyursa:
“Ben senin gönlünde ve hayatında yoktum ki evine de gireyim!
...ve kapıyı yüzümüze kapatarak çıkıp gitse!

Bu durum karşısında, başımız aşağıda, ne söyleyeceğimizi bilemeyecek bir halde donup kalsak!
Ne kadar utanç verici ve ne kadar bir üzücü durum değil mi?


 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Veya; müminin gönlünün kıblesi, evlad-ı Hüseyn, Eba Salih, aynı vakit de kapımızı çaldığı zaman,
bizler seccadenin başında göz yaşlarımızı silerekten yerimizden doğrulup,
kısık bir sesle, “Kimsin?” diyerek seslendiğimiz de, karşıdaki ses:

“Ben senin Mevlanım!
Ey bana gönlünü açan! Aç kapını." buyurduğunda
ve onu karşımızda gördüğümüzde onun ayaklarına kapanıp, ayaklarına sarılarak:
“Ah efendim! Sen misin gelen? Nerelerdeydin?
Gönüllerimiz hicranınla yanmaktaydı.
Ne büyük cezaydı herkesi görüp de seni görememek, sana selam gönderip de selamını alamamak”
serzenişiyle onu içeri buyur ederekten günahkar gözlerin gözyaşıyla ıslanan seccadeye buyur etsek.

Büyük bir sevinçle koşarak hemen minik çocuklarımızı kaldırarak
“Yavrularım; bana hep sorduğunuz İmamımız niye gelmiyor?” sitemlerinize cevaben,
kalkın o beklediğiniz hep sorduğunuz imamımız geldi!” desek.
Ve onun o mübarek bedeninin arkasında ailece namazın gerçeğini görerek
ve namazın hazzını almayı yaşayaraktan onunla beraber,
Ferec ve Ahd dualarını zemzeme etsek.
İbadet bittikten sonra onunla bir tanıdık bir dost gibi hasbihal ederek,
İmam Hüseyin için yazdığımız bir şiiri okuyaraktan beraber ağlayarak, ezadar olsak.

Mahcup ama sevinçli bir şekilde onu ve ehl-i beyti tanımak için kütüphanede bulunan kitapları ona göstersek.
İmam, evin maneviyatını gördükten sonra
“Sen bana zaten sır değildin!” diye seslense.
“Halbuki, ben seninle gönül diliyle konuşuyordum” buyurarak,
başımıza el çekerek alnımızdan öperek şöyle buyursa:
“Senin beni tanıman, hatırlamam benim emrime uyman aslında benim de seni hatırlamam demekti.
Sen beni hatırlayıp ağladığın zaman, senin gözyaşların benim sana cevabımdı” diye buyursa.
“Zaten ben sana hep aşinaydım dese.
Ve İmam (as) bu misafirlikten ve ev sahibinden memnun kalarak ayrılırken bizlerin onu kapıya kadar sevinç gözyaşlarıyla uğurlarken
İmama hitaben duygularımızı şöyle ifade etsek:

“Ey Fatıma’nın Yusuf-u, gel de sende yok olsun varlığımız.
Seni anmakla şad olsun gönlümüz.
Sana bakmakla aydınlandı bu karanlık kalpler.
Yalancı leylalara bakan gönlüm ancak sana bakmakla surur ve sükut buldu.
Sana olan iştiyakım ve arzum, annesini arayan bir yetim gibi her geçen dakikada artmaktadır.
Ey sahibimiz zuhur etde gülsün Al-i Muhammed’in yetimleri.
Ey mevlam!
Bu sabah çaldığında kapımı bilmelisin ki, bu sabah cennet sabahlarından bir sabahtı bana.
Benim cennetim sensin ey sahibim.
Bizler ne kadar günahkar olsak ve sana layıkta olamasak da ne olur ey sahibimiz; elimizi bırakma, lütuf ve inayet eyle bizlere.”


Evet bu da ne kadar sevinç ve onur verici bir durum ve uğurlamadır değil mi?

Evet bizler kendimize soralım;
İmam-ı zaman, Mehdi (as) ansızın bir cuma sabahı çıkıp geldiğinde onu hangi hal üzere karşılarız?


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt