Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
27 Şubat, 2011 bir çınar devrildi, köklerinden nice filizler vererek… Ülkesi için çalışan, bu uğurda önüne Firavunvari cibiliyeti olanların diken koyduğu, bedenini yıpranmasının rağmına manevi eforu hep tavan yapan, kutlu koşucunun, koşusunun önüne çekilen setlerden biri olan, meşum 28 şubatın arifesinde yine milletine mesaj vererek gitti.
Ne büyük bir ışık mahfuzmuş sadrında, İslam şuuru ile aydınlanan o güneşvari düşünce yürüyüşünü, karanlık nefesler boğmak istedikçe, senden kopan yıldız parçaları aydınlatmakta bu ülkenin gökyüzünü… Ne kadar sağlammış akiden, o kadar yıpratmalarına karşı bir adım geri gitmedin. Ne askeri baskılar, ne darbeler, ne sorgular, ne cezalar… En ufak tavizi vermeden, dava uğruna kararlıca, ısrarla, azimle yürüdün iki tarafı dikenli olan çetin yolda. O dava ki, ona hizmet edeni kutlu kılan, adının Ahmet, Mehmet, Erbakan, olmasının ehemmiyeti olmadan o dava ile yoğrulan, o davanın ağırlığını ve sorumluluğunu omuzlarında aşkla taşıyan, o dava için horlanan neferlerden oldun.
Bugün camilerimiz açıksa emin olsun bu halk, senin bunda payın büyük, hani yurt dışına gitmiştin de, düşmanların bile kan gövdeyi götürünce senden medet ummuşlardı, geri çağırmışlardı. Hani seni siyasi yasakla (piri fani olduğuna bakmadan) evine kapatmışlardı da sen o vakur ve mütevekkil halinle: “selam” demiş geçmiştin; hani o günlerde sana sürekli saldırıyorlardı, sen Cumadan çıkarken basın görevlisi seni incitmişti de sen o mütebessim çehrenle “cuman mübarek olsun kızım” demiştin. Hani sana kendini bilmezler hakaret etmişti de sen “ benim için dava önemli, şahsım değil” demiştin.
Nasıl bir yürek nasıl bir imanmış ki sınırlar ötesinden, bütün İslam coğrafyasından sana selamlar geliyordu; hani bir zamanlar Türkiye’den giden hacılar “ene min Türkiya” deyince “Erbakan, Erbakan” diye dünyanın dört bir tarafından gelen hacılar Türkleri kucaklıyorlardı.
Bu milletin dinine saldıranlar, bu ümmeti horlayanlara sen baba şefkati ile hep siper oluyordun. Sadece bu milletin mi, tüm dünyadaki ümmeti Muhammet’in hamisi, bu dinin hadimi oldun. “Kayıp milyonlar” diye yakana yapışanlar da biliyordu ki, sen dünyanın her yerindeki zor durumda olan kardeşlerin için gayrı resmi harcama yapmış, Bosna Hersek, Afganistan’da ki mümin kardeşlere roket fabrikası açmıştın, onların korkusu bütün dünyaya İslam’ın yayılacak olması idi, o yüzden sana bu kadar eza veriyorlardı.
Ne sağlam bir kökün varmış, baltalar vuruldukça sen, yeni şıvgınlar veriyordun, kökünden uzanan o yemyeşil dalları uzaktan izliyor, gizlilerde sarılıyordun evlatlarına, zira Firavun kılıklılar seni o kadar karalıyorlardı ki, evlatların incinmesin diye, kurda kendini feda eden koyun gibi kuzularını düşünüyor, onları uzaktan uzağa seviyordun. Kökün öyle sağlamdı ki, İlahi bir can suyu dolaşıyordu damarlarında, o su ile her bir dalın farklı çiçekler açıyordu, yediverenler gibi.
Sakalların kesildiği dinsizliğin moda olduğu demlerde, şanlı nişan gibi takke takıp munis bir eda ile secde secde güller ektin gönüllere. Selam sana hocam. Selam. Resulallah’a selam söyle, ben geldim de, ama arkamda sana aşık talebeler bırakarak geldim de, gözüm arkada değil ya Resulallah, bu davaya feda olacak nice Mücahitler yetiştirdim de geldim de. Hani alimleri topladın diye seni telin edenlerin, kem sözleriden çekinmemiştin ya, şimdi ehli kuburun alimleri de seni orada ağırlayacaktır. Hani postalların narası yeri göğü inlettiğinde, Kuranı susturamazsınız diye Davudi bir sayha atmıştın ya, şimdi Davut Aleyhisselam senin salanı okuyacaktır.
Sana inançlarına bağlılığın yüzünden dünyayı dar edenler bile, şimdi senin güzel amellerini, halis niyetini, güzel işlerini parlak zekanı kabul edip, düşmanların bile senin gibi bir cevheri parçalamak istedikleri için nedamet duyduklarını itiraf ediyorlar.
Kutlu dava için yaşadın, bütün millet şahit ki, sen şahittin… Sen rüku rüku eğildin, secde secde yerlere kapandın ama Allah düşmanlarının karşısında dimdik, kalplerine Hz Hamza gibi korku saldın, o yüzden senin ihtiyarlamış halinden bile korkuyorlardı. Senin işaret parmağın hep ufukları gösterdi, baş parmağın İlay-ı Kelimatullahı anlattı, yumruğun ehli küffara meydan okudu. Biliyor musun hocam Beytullahta, 60 ülkede ve hemen hemen memleketin bütün illerinde gıyabi cenaze namazın kılınacak, melekler dahi saf tutacak… Biz ibn’ul vakt olmayı bilemezken sen Ebul vakt oldun.
Hocam…Hocam ayrılık acısı yakıyor içimizi, baş parmağınla Allah lafzı çizerek havaya, o efendice tavrınla söze başlamanı, elini kalbine bastırarak tevazu ile halkı selamlayışını, Milli görüş, Adil düzen diyerek el sallamalarını özleyeceğiz. Elinle işaret ederek kalplerimize, sağlam bir mühür gibi bastığın Lafzatullah, simgeni, en zor günlerde Hak dava için verdiğin mücadeleleri, unutmayacağız.
Ah hocam bizi öksüz bıraktın…
Biz seni Allah için seviyorduk, dava adamı olduğun için seviyorduk, aynı düşünce ile Sait Nursi’yi sevdik, aynı duygularla Necip Fazıl’ı sevdik, aynı duygularla, Numan Bey’i sevdik aynı duygularla Muhsin Başkan’ı sevdik, Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdik, BİZ HALK OLARAK BU DİNE HİZMET EDENi SEVERİZ. Seni çok yordular hocam, güle güle git, ref reflerde dinlenme vaktindir.
İNNALİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN.
RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ
Bugün camilerimiz açıksa emin olsun bu halk, senin bunda payın büyük, hani yurt dışına gitmiştin de, düşmanların bile kan gövdeyi götürünce senden medet ummuşlardı, geri çağırmışlardı. Hani seni siyasi yasakla (piri fani olduğuna bakmadan) evine kapatmışlardı da sen o vakur ve mütevekkil halinle: “selam” demiş geçmiştin; hani o günlerde sana sürekli saldırıyorlardı, sen Cumadan çıkarken basın görevlisi seni incitmişti de sen o mütebessim çehrenle “cuman mübarek olsun kızım” demiştin. Hani sana kendini bilmezler hakaret etmişti de sen “ benim için dava önemli, şahsım değil” demiştin.
Nasıl bir yürek nasıl bir imanmış ki sınırlar ötesinden, bütün İslam coğrafyasından sana selamlar geliyordu; hani bir zamanlar Türkiye’den giden hacılar “ene min Türkiya” deyince “Erbakan, Erbakan” diye dünyanın dört bir tarafından gelen hacılar Türkleri kucaklıyorlardı.
Bu milletin dinine saldıranlar, bu ümmeti horlayanlara sen baba şefkati ile hep siper oluyordun. Sadece bu milletin mi, tüm dünyadaki ümmeti Muhammet’in hamisi, bu dinin hadimi oldun. “Kayıp milyonlar” diye yakana yapışanlar da biliyordu ki, sen dünyanın her yerindeki zor durumda olan kardeşlerin için gayrı resmi harcama yapmış, Bosna Hersek, Afganistan’da ki mümin kardeşlere roket fabrikası açmıştın, onların korkusu bütün dünyaya İslam’ın yayılacak olması idi, o yüzden sana bu kadar eza veriyorlardı.
Ne sağlam bir kökün varmış, baltalar vuruldukça sen, yeni şıvgınlar veriyordun, kökünden uzanan o yemyeşil dalları uzaktan izliyor, gizlilerde sarılıyordun evlatlarına, zira Firavun kılıklılar seni o kadar karalıyorlardı ki, evlatların incinmesin diye, kurda kendini feda eden koyun gibi kuzularını düşünüyor, onları uzaktan uzağa seviyordun. Kökün öyle sağlamdı ki, İlahi bir can suyu dolaşıyordu damarlarında, o su ile her bir dalın farklı çiçekler açıyordu, yediverenler gibi.
Sakalların kesildiği dinsizliğin moda olduğu demlerde, şanlı nişan gibi takke takıp munis bir eda ile secde secde güller ektin gönüllere. Selam sana hocam. Selam. Resulallah’a selam söyle, ben geldim de, ama arkamda sana aşık talebeler bırakarak geldim de, gözüm arkada değil ya Resulallah, bu davaya feda olacak nice Mücahitler yetiştirdim de geldim de. Hani alimleri topladın diye seni telin edenlerin, kem sözleriden çekinmemiştin ya, şimdi ehli kuburun alimleri de seni orada ağırlayacaktır. Hani postalların narası yeri göğü inlettiğinde, Kuranı susturamazsınız diye Davudi bir sayha atmıştın ya, şimdi Davut Aleyhisselam senin salanı okuyacaktır.
Sana inançlarına bağlılığın yüzünden dünyayı dar edenler bile, şimdi senin güzel amellerini, halis niyetini, güzel işlerini parlak zekanı kabul edip, düşmanların bile senin gibi bir cevheri parçalamak istedikleri için nedamet duyduklarını itiraf ediyorlar.
Kutlu dava için yaşadın, bütün millet şahit ki, sen şahittin… Sen rüku rüku eğildin, secde secde yerlere kapandın ama Allah düşmanlarının karşısında dimdik, kalplerine Hz Hamza gibi korku saldın, o yüzden senin ihtiyarlamış halinden bile korkuyorlardı. Senin işaret parmağın hep ufukları gösterdi, baş parmağın İlay-ı Kelimatullahı anlattı, yumruğun ehli küffara meydan okudu. Biliyor musun hocam Beytullahta, 60 ülkede ve hemen hemen memleketin bütün illerinde gıyabi cenaze namazın kılınacak, melekler dahi saf tutacak… Biz ibn’ul vakt olmayı bilemezken sen Ebul vakt oldun.
Hocam…Hocam ayrılık acısı yakıyor içimizi, baş parmağınla Allah lafzı çizerek havaya, o efendice tavrınla söze başlamanı, elini kalbine bastırarak tevazu ile halkı selamlayışını, Milli görüş, Adil düzen diyerek el sallamalarını özleyeceğiz. Elinle işaret ederek kalplerimize, sağlam bir mühür gibi bastığın Lafzatullah, simgeni, en zor günlerde Hak dava için verdiğin mücadeleleri, unutmayacağız.
Ah hocam bizi öksüz bıraktın…
Biz seni Allah için seviyorduk, dava adamı olduğun için seviyorduk, aynı düşünce ile Sait Nursi’yi sevdik, aynı duygularla Necip Fazıl’ı sevdik, aynı duygularla, Numan Bey’i sevdik aynı duygularla Muhsin Başkan’ı sevdik, Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdik, BİZ HALK OLARAK BU DİNE HİZMET EDENi SEVERİZ. Seni çok yordular hocam, güle güle git, ref reflerde dinlenme vaktindir.
İNNALİLLAHİ VE İNNA İLEYHİ RACİUN.
RUKİYE YILDIZ ERDOĞMUŞ