Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir Ayet-bir Yorum (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
FECR SURESİ
15 - İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse: "Rabbim beni üstün kıldı" der.

16 - Ama, her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa: "Rabbim beni aşağıladı." der.


Ayetlerin bildirdiğine göre insan, sahip olduğu nimetler sayesinde içinde yaşadığı bolluğu, hak etmesi sebebiyle Rabbi tarafından kendisine yapılan bir ikram olarak değerlendirir. Oysa yapılan ikram, kendisinin imtihan edilmesine yöneliktir ve sonunda hesabı görülecek bir sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Asıl ikramın ahirette olduğunu düşünemeyen insan, dünyada yapılan ikramdan haz duyar, sevinir ve bu ikramın imkânlarıyla lükse yönelir, zevke, eğlenceye, fesada dalar, taşkınlık yapar.


Kendisine ikramda bulunulmuş insanın bu davranışı nasıl nankörlükse ve sonu hüsransa, rızkının kısılması ve dünyada kendisine verilen nimetlerin azlığı suretiyle sabrı ölçülen insanın, Rabbinin kendisini horladığını düşünmesi de aynı şekilde nankörlüktür ve sonu hüsrandır. Çünkü bu insan da, sahip olduğu dünya nimetlerinin başkalarına kıyasla az oluşunun; aslında ahirette kendisine yapılacak ikramın habercisi olduğunu ve kendisini “rızık bolluğu” yolu ile yapılacak imtihandan koruduğunu düşünmez, bunu adaletsizlik olarak görür, hatta Allah`ı inkâra kadar sürüklenir.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
tekvir suresi

15. Şimdi yemin ederim o sinenlere ,

16. O akıp akıp yuvasına gidenlere,



15. ayette `sinenler` diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça`sı `hunnes`tir. Hunnes`e, akışın tersi, pusma, büzülme, sinme, gerileme anlamları verilmektedir. 16. ayette `yuvalarına girenlere` diye çevirdiğimiz deyim ise Arapça `kunnes`tir. Kunnes`e, belli güzergâh, yuvaya girme, hareket halindeki cismin yuvası anlamları verilmektedir.

16. ayetteki `akış`ı ise `cereyan` kökünden türeyen `cariye` kelimesi karşılamaktadır. … Bilim ancak 1700`lü yıllarda çekim gücünün önemini fark etmiştir. … ayetler incelenirse, bu ayetlerin çekim gücüne, çekim ile hareket arasındaki dengeye işaret ettikleri anlaşılır. Gerek atomun çekirdeği, gerek gezegenlerin ortasındaki Güneş, sinmiş, büzülmüş bir hâlde bulunmakta, atomdaki çekirdek elektronları ve Güneş sistemindeki Güneş ise gezegenleri kendi içine çekerek onları da sindirmeye, büzdürmeye çalışmaktadır.

Biz bu güce çekim, yerçekimi diyoruz. Merkezdeki sinmiş çekirdekler (Güneş), etraflarındaki elektronları (gezegenleri) kendileriyle birleştirmek, bütünleştirmek isteyerek, onları da büzmeye, kendileri gibi sindirmeye yönelik kuvvet uygularlar. Böylelikle Tekvir suresinin 15. ayetinde geçen `hunnes` kelimesinin çekim gücünü ifade ettiği hiçbir zorlama yapılmadan anlaşılmaktadır.

Atomun çekirdeğinin çekimine rağmen elektronlar çekirdeğe yapışmaz. Güneş`in çekimine rağmen de gezegenler Güneş`e yapışmaz. Elektronları çekirdeğe yapışmaktan, gezegenleri Güneş`e yapışmaktan kurtaran, elektron ve gezegenlerin hareketidir. Tekvir suresi 16. ayette geçen `cariye` kelimesi akışı, hareketi ifade eder ki, çekimden kurtaran unsuru ifade etmesi bakımından bu önemlidir. … Bu iki ayrı oluşum sayesinde elektronlar kendi yuvalarında, yörüngelerinde, gezegenler de kendi yuvalarında, yörüngelerinde hareket ederler. Bu yuvada olmayı da

16. ayetteki `kunnes` kelimesi mucizevî bir şekilde ifade etmektedir. Kur`an, yerçekimindeki merkeze çekişi `hunnes` kelimesiyle, bu çekimden kurtulmayı sağlayan hareket unsurunu `cereyan` kelimesiyle ve her iki unsur sayesinde oluşan yörüngede olmayı `kunnes` kelimesiyle anlatır. Böylece Kur`an, yerçekimi ile ilgili terminolojinin var olmadığı bir dönemde, yerçekimine bağlı oluşumları açıklamıştır.”
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
اعوذ بالله من الشيطان الرجيم بسم الله الرحمن الرحيم


"وان يمسسك الله بضر فلا كاشف له الا هو وان يردك بخير فلا راد لفضله يصيب به من يشاء من عباده وهو الغفور الرحيم" . سورة يونس



"Şayet Allah sana bir zarar verirse, onu O’ndan başka giderecek kimse yoktur. Bir hayır dilerse, onun lutfunu geri çevirecek kimse de yoktur. O, kendisi için çalışanlardan hayrını elde etmek için çaba sarf edenlere hayır eriştirir, çok bağışlayandır, çok sevendir.” Yunus(10):107



Yorum: konumuzun başlığı “hayır istemek”

Yaratıcıyla diyalogumuzu hayır eksenli kurarsak karşılığında hayır görürüz. Ama tam tersi bir diyalog içinde olursak, o zaman Yaratıcı, tabiri caizse, “yapacağım bir şey yok” diyerek doğaya yerleştirmiş olduğu kanunu işleteceğini ve ne hak edersek onu bize vereceğini beyan etmektedir. Kısacası ekilen biçilecektir.

Yaratıcıyla kurduğumuz diyalog, kendi dışımızdaki insanlar ve canlılarla olan ilişkilerimizde saklıdır. Eğer onlarla aramız iyiyse, barışık ise, bu diyalogun iyi olduğu söylenebilir. Yok eğer iyi değil ve pek çok kişi bizden şikayetçi ise o zaman aynaya tekrar bakıp kendimizi tanımaya ve tanımlamaya çalışmalıyız.​
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Mevlam razı olsun hayırlı paylaşım için
Allah'u tealaya emanet olun
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar. [Yunus Suresi, 44]

Bu ayette, Allah'ın kendilerine rahmet olarak gösterdiği yoldan yüz çeviren ya da bu yola gereği gibi uymayan insanların, yaşadıkları olumsuzlukları kendi çabalarıyla elde etmiş oldukları bildirilmektedir. Yunus Suresi'ndeki bu ayet insanların bu durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
Din ahlakından yüz çevirmiş olan bazı insanlar, Allah'ı unutup (Allah'ı tenzih ederiz.), mutlu olmanın yollarını ararlar. Halbuki mutlu olmanın yolu aslında son derece kolaydır. Allah, indirdiği hak kitap Kuran ile insanlara mutlu olabilmenin sırrını bildirmiştir. İnsan ancak kendi yaratılışına, Allah'ın kendisi için belirlediği fıtratına uygun şekilde davrandığı takdirde güzel bir hayat yaşayabilir. Allah'ın kendilerine rahmet olarak gösterdiği bu yoldan yüz çeviren ya da bu yola gereği gibi uymayan insanlar, kendi elleriyle kendilerine mutsuz bir dünya oluşturmuş olurlar. Kısacası bu insanlar kendi kendilerine azap ederler.
Örneğin duygusallık, aslında zannedildiği gibi kişinin doğuştan sahip olduğu ya da terk edemeyeceği bir karakter özelliği değildir. Titizlikle kaçınılması gereken bu ruh hali, kişinin bilinçli ya da bilinçsiz telkinle elde ettiği bir yöndür. Dolayısıyla duygulara kapılmanın -ağlamanın, hüzünlenmenin, öfkelenmenin- iradeleri dışında olduğunu, buna karşı koymaya güç yetiremediklerini iddia edenler de samimi olarak düşündüklerinde bunun geçerli olmadığını göreceklerdir. Örneğin ağlayan, üzgün bir kişiye büyük meblağda bir para teklif edildiğinde ya da ciddi bir başka menfaat sunulduğunda bu kişinin birden bire neşelenebilmesi, istediği, gerekli gördüğü takdirde bu ruh halinden kolaylıkla çıkabileceğinin en net göstergesidir. O zaman kişinin özel olarak elde ettiği bu duygusal yön, hem çevresine karşı vicdansızca bir tavır, hem de Allah'ın Kuran'da haber verdiği gibi kişinin kendi kendine zulmetmesidir. Bu kendi kendine zulmetme yanılgısından kurtulmak ise ancak Allah'a karşı mutlak bir samimiyet ve derin bir imanı yaşamakla mümkün olmaktadır.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun,
ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara Sûresi, 35-37.)
Kıssa malümdür ama yinede paylaşılmasında faide olacağı kanaatindeyim...
Hz Adem (As),Cennet'te iken şeytan aleyhilane onu
kandırabilmek için çeşitli hileler düşünür.Şu cennete bir girsemde
yasak olan meyveden Adem Aleyhisselam'a yedirsem ve onun da günah
işlemesini sağlamış olsam.Tabiki hilaler düşünür ve Cennet i alanın kapısına gelir.
Cennetin kapı bekçisi ise o zaman yılandır.Şeytan bütün gücünü ve kuvvetini kullanarak yılanı
ikna eder. Kandırır.Yılan,şeytanı sırtına alır ve sürünerek gizlice içeriye girer.Şeytanın içeriye
girdiğini kimse görmemiştir.Şeytan Cennete girdikten sonra hemen hz Adem Aleyhissellamı' kandırmanın
yollarını araştırmaya başlar.Ve kandırır Adem Aleyhisselama'e yasak olan meyveden yedirir.Hz Adem bu günahı
işlediği için Cennetten kovulur.Ve sıra yılana gelir... Allah'ü teala tarafından o şeytanı mademki sürünerek şeytanı
Cennete soktun,kıyamete kadar sürünmelisin buyurmuştur .Ondan sonra da yılanlar eski yürüyüşlerini terkedip ve bu günkü
şekilleriyle sürünmeye başlamışlardır...İşte bir emri ilahiyi yerine getirmemenin cezası olarak o cezayı alır... (üçharfbeşnokta)
Allah'ım verilen emirleri bi hakkın yerine getirmeyi cümlemize nasip eyle... Amin
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Ey İnananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun.Ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız" (Enfal Suresi, 24)

İbnü Kayyım der ki, İnsan himmet ve gayret hislerini tahrik eden fırsatları hemen değerlendirmelidir. Allah Teala kendisine böyle bir fırsat verip de bu fırsatı değerlendimeyen kulunu, kalbiyle iradesi arasına girerek ve bir daha ona iradesini kullanma imkanı vermeyerek cezalandırır. Allah ve Resulünün çağrısına cevap vermeyen kimsenin de kalbiyle iradesi arasına engel koyarda daha sonra hiçbir zaman cevap verme gücünü bulamaz.

İmam Şafii Der ki;
Şans rüzgarı eserken ganimet bil,
Çünkü her dalgalanmanın durması vardır.
O anda iyilik etmekten olma gafil
Zira bilinmez o duruş ne zamandır.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar. Yunus Suresi 44

Bu ayette, Allah'ın kendilerine rahmet olarak gösterdiği yoldan yüz çeviren ya da bu yola gereği gibi uymayan insanların, yaşadıkları olumsuzlukları kendi çabalarıyla elde etmiş oldukları bildirilmektedir. Yunus Suresi'ndeki bu ayet insanların bu durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Rabbinize alcak gönüllüce ve icin icin dua edin.
Cünkü O , haddi asanlari sevmez."
(A`raf suresi,55)

söz konusu ayette Yüce Allah, bizlerden dua ve ibadetlerimiz esnasinda ölcülü, ihlas ve samimiyet icerisinde olmamizi istemektedir.
bazi müfessirler buradaki "dua ediniz" buyrugunu "ibadet ediniz" seklinde aciklamislardir.
haddi asma cok fazla dua ev ibadet etme anlaminda degildir.
bir kisi Yüce Allah`in dua ve ibadet konusunda ortaya koydugu sinirlari asip, o sinirlar ötesinde davranir ise o kisi haddini asmis olur.
örnek olarak; bagira cagira dua etmek,
gösteris icin ibadette bulunmak,
duada günah olan seyleri istemek gibi hususlar siniri asma olarak nitelendirebilir.

bunun icin Yüce Allah, dua ve ibadetlerde keyfilikte bulunup ihlas ve samimiyeti kusanamayanlari sevmedigini bildirmektedir.
hayatimizda bir ölcü oldugu gibi ibadet ve dualarimizda da bir disiplin bir ölcü olmalidir.
Dua ve ibadet kulun, Rabbi ile bir iletisimidir.
bu iletisimde bir takim kurallarin olmasi dogaldir.
dua ve ibadetlerin kabulü icin Yüce Allah in rizasina uygun tavirlar islenmelidir.
O nun hosnut olmayacagi söz ve davranislar ibadet ve dualarimizin kabul olmasini engeller.
ayetin son bölümünde yer alan "O, haddi asanlari sevmez." cümlesi yalnizca dua ve ibadet hayatimizi degil her türlü davranislarimizda bozgunculuktan uzak durmamiz gerektigini ifade etmektedir.

hayat..ölcülü ve dengeli olmakla daha anlamli..
daha iyi ve daha güzel olur..
Yüce Allah`in koydugu ölcülerin asilmasi Onunla ilisklilerimizi bozacagi gibi, evrendeki düzeni bozar, insani iliskilerde de hayati cekilmez hale getirir..
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
(İNFAK)
"Ey iman edenler! Allah'a va ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak süretiyle boşa çıkarmayın.Böylesinin durumu , üzerinde biraz toprak bulunan ve mağruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir.Onlar kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler.Allah kafirler topluluğunu hidayete erdirmez."(Bakara suresi, 264)
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla kişinin kendi servetinden karcamada bulunmasına,ihtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardım etmesine infak denilmektedir.Bu yüzden infak hem zekatı, hemde gönüllü olarak yapılan her çeşit hayırı içerir.Çeşitli ayetlerde Allah yolunda ve O'nun rızası için yapılan harcamalar övülmüş, Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan iyiliklerin karşılığının kat kat verileceği beyan edilmiştir.
Sahip olduğu malın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilen müslüman O'nun vemiş olduğu maldan yine O'nun rızası için harcamada bulunmalıdır. Kişi yardımda bulunurken fakirin onrunu kıracak davranışlardan uzak durmalıdır.
Yukarıdaki ayette yardım yapılırken gösterişten uzak durulması ve yapılan iyiliğin başa kakılmaması emredilmiştir. Eğer yapılan iyiliğe riya karıştırılır ve başa kakılırsaa bu işten sevap elde edilemeyeceği gibi yapılan yardımın da boşa gideceği açıkca belirtilmiştir. Bu sebeple mü'min iyilik yaptığı zaman başa kalkmamalı ve gösterişten uzak durmalıdır.Kişi ancak bu şekilde yaptığı iyilikten sevap kazabilir.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun,
ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara Sûresi, 35-37.)
Kıssa malümdür ama yinede paylaşılmasında faide olacağı kanaatindeyim...
Hz Adem (As),Cennet'te iken şeytan aleyhilane onu
kandırabilmek için çeşitli hileler düşünür.Şu cennete bir girsemde
yasak olan meyveden Adem Aleyhisselam'a yedirsem ve onun da günah
işlemesini sağlamış olsam.Tabiki hilaler düşünür ve Cennet i alanın kapısına gelir.
Cennetin kapı bekçisi ise o zaman yılandır.Şeytan bütün gücünü ve kuvvetini kullanarak yılanı
ikna eder. Kandırır.Yılan,şeytanı sırtına alır ve sürünerek gizlice içeriye girer.Şeytanın içeriye
girdiğini kimse görmemiştir.Şeytan Cennete girdikten sonra hemen hz Adem Aleyhissellamı' kandırmanın
yollarını araştırmaya başlar.Ve kandırır Adem Aleyhisselama'e yasak olan meyveden yedirir.Hz Adem bu günahı
işlediği için Cennetten kovulur.Ve sıra yılana gelir... Allah'ü teala tarafından o şeytanı mademki sürünerek şeytanı
Cennete soktun,kıyamete kadar sürünmelisin buyurmuştur .Ondan sonra da yılanlar eski yürüyüşlerini terkedip ve bu günkü
şekilleriyle sürünmeye başlamışlardır...İşte bir emri ilahiyi yerine getirmemenin cezası olarak o cezayı alır... (üçharfbeşnokta)
Allah'ım verilen emirleri bi hakkın yerine getirmeyi cümlemize nasip eyle... Amin
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İnsanlardan öylesi varki,bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider;(dahası),kalbindekilere Allah ı şahit tutar,üstelik tartışmada son derece ustadır.’’
‘’Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde fesat cıkarmaya,(insanın)ürününü ve neslini yok etmeye çalışır:Allah fesadı sevmez’’
Kendisine ne zaman ‘allaha karşı sorumlulugun bilincinde ol’ dense,yersiz gururu onu günaha sevkeder.:böylelerinin payına cehennem düşecektir;ne kötü bir konaklama yeridir orası!BAKARA/204,205,206

Lafzen,’o,yeryüzünde fesat yaymk ve ürünü ve nesli yok etmek için orada koşturup durur(yahut caba gösteriri).Bir cok müfessir,bu cümlede,bu şekilde tanımlanan kişinin bilinçli bir niyet taşıdıgına işaret edildigi kaısındadır;ama li yufside deki (genel olarak fesadı yayabilmek için şeklinde anlaşılır) li edatının bu balgamda gramercilerin lamul-aibeh dedikleri ‘’sonuç belirtmek için kullanılan lam harfinin fonksyonunu görmeside mümkündür-yani bilinçli bir niyetin varlıgı veya yoklugu sözkonusu olmadan(fesat saçmakla ugraşır).
Hars ifadesinin(tarafımdan ürün olarak cevrilmiştir)gelince,bunun asıl anlamı, emek yoluyla saglanan’’kazanc’’yahut ‘’gelir’’dir;ve cogunlukla ‘’dünyevi malları’’ve özelliklede hem topragın işlenmesi yoluyla elde edilen ürünü,hemde bizzat işlanmiş tarlanın kendisini gösterir.Egere hars bu baglamda ürün olarak anlaşılırsa,bu,mecazi olarak genelde insan davranışlarına ve özeldede toplumsal tavırlara uygulanabilir.Ancak bazı müfessirler-görüşlerini ‘’kadınlarınız sizin tarlalarınızdır.’’şeklindeki kur’an ifadesine dayandırarak hars’ın burada eşleri anlattıgını iddia ederler.
Bu durumda ürünün ve neslin yok edilmesi,aile hayatının sarsıntıya ugraması ile ve sonuçta bütün bir toplumsal yapının çözülmesi ile eş anlalı olur.Bu iki yorumun her ikisine göre de pasaj şu anlama gelmektedir:YUKARIDA TANIMLANAN ZİHNİYET,GENEL BİR KABUL GÖRÜP SOSYAL DAVRANIŞLARI YÖNLENDİRİR HALE GELİR GELMEZ KAÇINILMAZ BİR ŞEKİLDE YAYGIN BİR AHLAKİ ÇÜRÜME VE SONUÇ OLARAK SOSYAL BİR ÇÖZÜLME İLE NOKTALANIR.
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
Allah razı olsun Rabbim paylaşımlarınızın devamını nasip eylesin
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.
Şura:30

Toplumumuzda varolan "başımıza gelen herşey kaderimizdir" inancını hepiniz biliyorsunuzdur.

Hastalıktan tutun da trafik kazasına kadar herşey kadere bağlanır insanımız tarafından, vakit tamam olmuş denilir, böylece (ders alma adına dahi) kendi hatalarımızı görmezden gelerek tüm suçu (haşa) Allah'a yükleriz.

Fakat yukarıdaki ayette Rabbimiz hiç de öyle demiyor. Başınıza gelenler kendi yaptıklarnız yüzündendir, sorumluluklarınızı yüklenin ve yapılan hatalardan ders alın ki bir daha aynı hataları yapmayasınız diyor bir anlamda Rabbimiz.

Peki böylesine açık bir ayet varken müslümanım diyenlerin nasıl olmuş da tüm sorumluluklardan kurtulmak adına teslimiyetçi bir kader anlayışını benimsemişler diye hayret etmeyin. Çünkü peygamberimiz ümmeti (yani bizler) hakkında şöyle bir şikayette bulunacak.

O gün Peygamber: "Ya Rabbî, halkım bu Kur'ân'ı terk edip ondan uzaklaştılar!" der.
Furkan:30
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt