BİR ANEKTOD
Güzel bir ilkbahar günüydü.Güneş insanın içini ısıtmaya başlamıştı.Dünyada bir hareketlenme başlamış, doğa yavaş yavaş ağır uykusundan uyanmaya başlamıştı.Velhasıl tamda dışarda gezilecek bir gündü.Bense bu güzel günü annemle kardeşimin bir veli toplantısında harcıyordum.Ön sırada bu güzel günü nasıl harcadığımı düşünürken öğretmenin sınıf kapısından içeri girmesi bana hiçde mutluluk ve huzur vermeyen düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı.Gelen öğretmen tahminimce sınıf öğretmeniydi.Uzun boylu, zayıf bedenine uymayan kalınlıkta bacaklara sahipti.Kahverengi gözleri esmer tenine ve siyah saçlarına tam bir uyumluluk arzediyordu.Anlı geniş ve nerdeyse düz gibiydi.Burnu hafifce sağa doğru meyilliydi.Taktığı gözlüklerse bildiğimiz siyah çerceveli memur gözlüğüydü.Gri tonları ağırlıkta olan bir takım elbise giymişti.Bordo kravatı ise tam bir zevksizlik örneğidi.Herneyse öğretmen yavaş adımlarla sınıfın ortasına geldi.Hoşgeldiniz dedi ve bize adıını takdim etti.Adının zülfikar olduğunu bize öğreten öğretmenimiz masasına doğru yavaş adımlarla gitti ve büyük bir kurumla sandalyesine oturdu.Numara sırasına göre öğrencilerin durumunu anlatmaya başladı.Tabii ben kardeşimden emindim.Ve bu güvenimin sarsılmıyacağına düşünüyordum.Düşündüğüm gibi oldu da.Dersleri mükemmeldi.Sınıf birincisiydi.Ben biraz da bu durumun getirdiği gururla etrafa yüksekten bakınırken öğretmenin bir öğrencinin durumunu değişik ve sevinçli bir ses tonuyla anlatmaya başladığını fark edemedim.Öğretmen öğrencinin ders durumunu anlattıktan sonra hepimizin dikkatimizi ona vermemizi istedi.Hatırladığım kadarıyla (hatırladığım kadarıyla diyorum çünkü öğretmenin sözleri sinirlerimi bayağı bozduğu için bütün söylediklerini hatırlayamayacağım)öğretmenin sözleri ona dikkatimizi verdikten sonra şöyle başlamıştı:
-Evet öğrencimizin dersleri orta derece olsada bu öğrencim hakkında yüksek kanaat notu kullanacağıma emin olabilirsiniz. Bu öğrencimizin fikirleri çok hoşuma gitti.Her öğrencimin bu bilincde olmasını şahsen bütün kalbimle isterim.Bu arada ona bu bilinci aşılayan velilerine de teşekkür ederim.
Öğretmen bu sözleri söyledikten sonra önün de duran nescafesinden bir yudum aldı.Ve sözlerine bizim meraklı bakışlarımız altında şöyle devam etti.
-Geçen Tuğba (bilinçli öğrencimiz)yanıma geldi ve beni memnun eden bir fikrini bana aktardı.Öğrencimiz her türlü kapanmayı(çarşaf,başörtüsü,türban)çağdışı bulduğunu söyledi.Bu çağdaş fikirli öğrencimin dediği gibi bu zamanda kapanmak aşırılıktır.Diğer bir deyimle gericiliktir.Bunu kavradığımız vakit hedeflediğimiz çağdaş medeniyete ulaşacağız.Bu çağdaş fikirli öğrencimizin çağdaş velilerine tekrar teşşekür ediyorum.
Öğretmen bu sözleri söylerken benim içimde volkanlar kaynıyordu.Her an patlıcaktım.Nasıl patlamayayım.Bu sözler karşısında annem de dahil bütün başörtülülerin susması beni daha da öfkelendirmişti.El kaldırdım ve söz aldım.
-Sayın öğretmenim,dedim.Burda çocukların ders durumlarını konuşacağımızı zannetmiştim.Oysa siz sonu gelmeyecek bir tartışma olan başörtüsü veya diğer bir deyişle kapanma,örtünme konusunu açtınız.Sözlerimle öncelikle sözümü sonuna kadar dinlemenizi ve kesmemenizi rica ederek başlıcam.
Sözün burasında sustum.Bir iki yutkundum ve etrafımı şöyle bir süzdükten sonra sözlerime şöyle devam ettim.
-Sayın öğretmen öncelikle hatırlatmak isterimki bu ülkenin çoğunluğu müslümandır.Ve müslümanların kitabı Kurandır.Ve Kuranda,yani kutsal kitabımızda örtünme emri vardır.Ve bu dini gerekliliği inançları gereği yerine getiren müslümanlara kimse hakaret etme hakkına sahip değildir!Size haddinizi aşmamanızı tavsiye ediyorum
Unutmayın Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürkün eşi de kapalıydı.Bu vatan yolunda savaşanlarında sarıklı olduğunu ve eşlerinin kapalı olduğunu hatırlatmama gerek yok herhalde.Kahraman Maraşta ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam Fransızın eli bacılarımızın başörtüsüne uzadı diye kurşun sıkmıştır Fransıza.Ve inanıyorumki Sütçü İmam bu sırada benim yerimde otursaydı başörtüsüne uzayan bu dilinizi görseydi size de sıkardı kurşunlarını Fransıza sıktığı gibi.Fakat o bugün burada yok.Onun yerine onun torunu var burada.o torunki dedesinin yıllar önce yaptığın bu gün seve seve yapmaya hazır.Benim sözlerim bu kadar.dedim ve arkama bakmadan sınıftan çıktım.
Arkamdan sınıfın benle beraber boşaldığını duyuyordum.Adımlarımı hızlandırdım.Hızla bahçeden çıktım ve batmakta olan güneşe doğru sakince yürümeye başladım ,arkamdan bana seslenenlere aldırmaksızın.
Güzel bir ilkbahar günüydü.Güneş insanın içini ısıtmaya başlamıştı.Dünyada bir hareketlenme başlamış, doğa yavaş yavaş ağır uykusundan uyanmaya başlamıştı.Velhasıl tamda dışarda gezilecek bir gündü.Bense bu güzel günü annemle kardeşimin bir veli toplantısında harcıyordum.Ön sırada bu güzel günü nasıl harcadığımı düşünürken öğretmenin sınıf kapısından içeri girmesi bana hiçde mutluluk ve huzur vermeyen düşüncelerimden sıyrılmamı sağladı.Gelen öğretmen tahminimce sınıf öğretmeniydi.Uzun boylu, zayıf bedenine uymayan kalınlıkta bacaklara sahipti.Kahverengi gözleri esmer tenine ve siyah saçlarına tam bir uyumluluk arzediyordu.Anlı geniş ve nerdeyse düz gibiydi.Burnu hafifce sağa doğru meyilliydi.Taktığı gözlüklerse bildiğimiz siyah çerceveli memur gözlüğüydü.Gri tonları ağırlıkta olan bir takım elbise giymişti.Bordo kravatı ise tam bir zevksizlik örneğidi.Herneyse öğretmen yavaş adımlarla sınıfın ortasına geldi.Hoşgeldiniz dedi ve bize adıını takdim etti.Adının zülfikar olduğunu bize öğreten öğretmenimiz masasına doğru yavaş adımlarla gitti ve büyük bir kurumla sandalyesine oturdu.Numara sırasına göre öğrencilerin durumunu anlatmaya başladı.Tabii ben kardeşimden emindim.Ve bu güvenimin sarsılmıyacağına düşünüyordum.Düşündüğüm gibi oldu da.Dersleri mükemmeldi.Sınıf birincisiydi.Ben biraz da bu durumun getirdiği gururla etrafa yüksekten bakınırken öğretmenin bir öğrencinin durumunu değişik ve sevinçli bir ses tonuyla anlatmaya başladığını fark edemedim.Öğretmen öğrencinin ders durumunu anlattıktan sonra hepimizin dikkatimizi ona vermemizi istedi.Hatırladığım kadarıyla (hatırladığım kadarıyla diyorum çünkü öğretmenin sözleri sinirlerimi bayağı bozduğu için bütün söylediklerini hatırlayamayacağım)öğretmenin sözleri ona dikkatimizi verdikten sonra şöyle başlamıştı:
-Evet öğrencimizin dersleri orta derece olsada bu öğrencim hakkında yüksek kanaat notu kullanacağıma emin olabilirsiniz. Bu öğrencimizin fikirleri çok hoşuma gitti.Her öğrencimin bu bilincde olmasını şahsen bütün kalbimle isterim.Bu arada ona bu bilinci aşılayan velilerine de teşekkür ederim.
Öğretmen bu sözleri söyledikten sonra önün de duran nescafesinden bir yudum aldı.Ve sözlerine bizim meraklı bakışlarımız altında şöyle devam etti.
-Geçen Tuğba (bilinçli öğrencimiz)yanıma geldi ve beni memnun eden bir fikrini bana aktardı.Öğrencimiz her türlü kapanmayı(çarşaf,başörtüsü,türban)çağdışı bulduğunu söyledi.Bu çağdaş fikirli öğrencimin dediği gibi bu zamanda kapanmak aşırılıktır.Diğer bir deyimle gericiliktir.Bunu kavradığımız vakit hedeflediğimiz çağdaş medeniyete ulaşacağız.Bu çağdaş fikirli öğrencimizin çağdaş velilerine tekrar teşşekür ediyorum.
Öğretmen bu sözleri söylerken benim içimde volkanlar kaynıyordu.Her an patlıcaktım.Nasıl patlamayayım.Bu sözler karşısında annem de dahil bütün başörtülülerin susması beni daha da öfkelendirmişti.El kaldırdım ve söz aldım.
-Sayın öğretmenim,dedim.Burda çocukların ders durumlarını konuşacağımızı zannetmiştim.Oysa siz sonu gelmeyecek bir tartışma olan başörtüsü veya diğer bir deyişle kapanma,örtünme konusunu açtınız.Sözlerimle öncelikle sözümü sonuna kadar dinlemenizi ve kesmemenizi rica ederek başlıcam.
Sözün burasında sustum.Bir iki yutkundum ve etrafımı şöyle bir süzdükten sonra sözlerime şöyle devam ettim.
-Sayın öğretmen öncelikle hatırlatmak isterimki bu ülkenin çoğunluğu müslümandır.Ve müslümanların kitabı Kurandır.Ve Kuranda,yani kutsal kitabımızda örtünme emri vardır.Ve bu dini gerekliliği inançları gereği yerine getiren müslümanlara kimse hakaret etme hakkına sahip değildir!Size haddinizi aşmamanızı tavsiye ediyorum
Unutmayın Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürkün eşi de kapalıydı.Bu vatan yolunda savaşanlarında sarıklı olduğunu ve eşlerinin kapalı olduğunu hatırlatmama gerek yok herhalde.Kahraman Maraşta ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam Fransızın eli bacılarımızın başörtüsüne uzadı diye kurşun sıkmıştır Fransıza.Ve inanıyorumki Sütçü İmam bu sırada benim yerimde otursaydı başörtüsüne uzayan bu dilinizi görseydi size de sıkardı kurşunlarını Fransıza sıktığı gibi.Fakat o bugün burada yok.Onun yerine onun torunu var burada.o torunki dedesinin yıllar önce yaptığın bu gün seve seve yapmaya hazır.Benim sözlerim bu kadar.dedim ve arkama bakmadan sınıftan çıktım.
Arkamdan sınıfın benle beraber boşaldığını duyuyordum.Adımlarımı hızlandırdım.Hızla bahçeden çıktım ve batmakta olan güneşe doğru sakince yürümeye başladım ,arkamdan bana seslenenlere aldırmaksızın.