Resul Aydın
Kayıtlı Kullanıcı
MHP’yi CIA kurdu!
MHP ve Alparslan Türkeş’in CIA ile ilişkisi, askeri müdahalelerde ABD’nin rolu… 68 kuşağı hareketinin iki atkif ismi Sarp Kuray ve Ömer Gürcan’dan şok açıklamalar. 1960’lı yıllardan günümüze Türkiye’nin derin dehlizlerinde tasarlanıp, sahnelenen oyunların arkasındaki güçler deşifre oluyor. MHP ve Alparslan Türkeş’in CIA ile ilişkisi, askeri müdahalelerde Amerika’nın rolü, solcuların İslamiyet hakkındaki yanılgıları, İnönü’nün niçin paraya fotoğrafını bastırdığı, Ömer Gürcan niçin bütün genarelleri öldürmeyi dahi düşünebildiklerini ve Türkiye’nin içinde bulunduğu kuşatılmışlığı nasıl aşacağı Gündem Ankara’da konuşuldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki eski subayı, 68 kuşağı öğrenci hareketlerinin iki aktif ismi Sarp Kuray ve Ömer Gürcan, Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Ankara’da, derin devletin Türkiye tarihindeki izlerine yönelik ilginç tespitlerde bulundular.
Sarp Kuray: Burjuva sınıfı kendi sorunlarını aşamadığı zaman, asker ve üniversite vurucu güç olarak öne çıkar. Bu gücün önemini gören Amerika ve Sovyetler Birliği, bu müdahaleleri kendi lehlerine yönlendirmeye çalışmışlardır. Sovyetler, Irak ve Suriye gibi ülkelerde bu gücü yönlendirerek Bass tipi rejimler oluşturmuşlardır. Türkiye’de ise 12 Mart, 12 Eylül müdahaleleriyle Amerika kendi çıkarlarını gözeten düzenlemeler yapmıştır.
Ömer Gürcan: Dış güçler yetiştirdikleri isimler aracılığıyla müdahaleler yapmışlardır. Bunlardan biri de Alparslan Türkeş.. Dönemin Ankara Amerikan Büyükelçisi Warren hazırladığı raporda şunları belirtiyor: “27 Mayıs’tan sonra kurulan Milli Birlik Komitesi (MBK) çok genç ve tecrübesiz, üstlendiği misyondan dolayı başı dönmüş bir gurup. Şu anki işlerimizden biri de MBK’nın içinde kimlerin etkin olduğunu tespit etmektir. MBK’nın içine en önemli üye olarak Türkeş’i yerleştirdik” (Foreign Relations 1958-60 s. 369-370)
Ayrıca Yeniçağ Gazetesi’nin yazarlarından Serdar Kuru’nun yazdığı Top Secret Yazılar adlı kitapta Alparslan Türkeş’in CIA ile ilişkisi hakkında şunları söylüyor: “1960’ta ordu yönetime el koydu daha sonra Menderes tasfiye edilerek imha edildi. Amerika mesajını vermişti: ‘İtaat et ya da öl!’. Darbenin ardından CIA ve Amerika’yı şaşırtan gelişmeler meydana gelmişti. Türk ordusunun, Venezüella ordusundan farklı olduğunu anlamışlardı. Darbeye zorlanan subay gurubu içerisinde kontrol altında tutamadıkları bir fraksiyon ortaya çıkmıştı. Ve bu beklenmeyen bir gelişme idi. İşler kontrolden çıkabilir ve işler ABD’nin aleyhine dönebilirdi. Sovyetler ise muhtemel gelişmeler için KGB’yi alarma geçirmişti. Kısaca herkes tetikte idi. Olay kısaca şuydu: Darbe içinde provoke edilen subaylardan CHP yanlısı olanlar sola eğilimliydi. Bu belli şartlar altında kabul edilebilirdi. Muhtemel bir sola kayışı önlemek için Amerika, Albay Alparslan Türkeş ve arkadaşlarına güveniyordu. Albay Türkeş, NATO bünyesinde eğitim görmüş, Amerika’da psikolojik harekât kurslarına katılmış ve “X” Operasyonunu iyi bilen bir askerdi. CIA tarafından çıkarılan psikolojik profilinde onun Turancı ve milliyetçi olduğu, Sovyetler’e karşı operasyonlarda güvenilebileceği sıkı antikomünist kimliği, karizması ve teşkilatlanma yeteneği övülüyor ve güvenilir bir subay olduğu belirtiliyordu. Albay Türkeş, Amerika’da gördüğü eğitim sırasında “Stay Behind” operasyonu konusunda bilgilendirilmiş ve “X” örgütünden haberi olan bir askerdi. CIA’nın çalışma yöntemlerini de iyi biliyordu. Çünkü tam da onları uygulama konusunda eğitim görmüştü”.
“MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’Nİ CIA KURDU”
Serdar Kuru, MHP’nin CIA tarafından kuruluşunu ise şu şekilde anlatıyor: “Yeni bir yapılanma olan MHP’nin başına geçecek Türkeş için aslında yapılacak çok bir şey de yoktu. Ondan istenen sadece vitrinde durmasıydı. Kurulacak yeni oluşumun bütün ayrıntıları CIA tarafından hazırlanmıştı. Hareketin çekirdek kadrosu ise özel olarak seçilmişti. İlk önce siyasi bir parti lazımdı. Bu sorun hali hazırda boşta duran bir partinin ele geçirilip, ismi değiştirilerek halledildi. CIA, bu hareket için “National Movement Party” (Milliyetçi Hareket Partisi) adını uygun buldu. Türkeş’in Führer gibi unvana sahip olması gerekiyordu. O da bulundu: ‘Başbuğ’. Hareketin propagandası varoşlar ve kırsal kesime yapılacağından dolayı bu kesimdeki insanların kendilerini özdeşleştirecekleri bir sembol gerekiyordu. Bu sembol için Alman ve İtalyanlar putperest dönemlerden kalan sembollerini kullanmışlardı. Yeni Milliyetçi Hareketin sembolü ise Türk mitolojisinde yer alan Bozkurttan seçildi ve buna uygun olan bir selamlama biçimi de sonradan uyduruldu”. (Tuncay Çelen-Ömer Gürcan, HESAPLAŞMA 68 Kuşağı ve Katledilişi adlı kitaptan Serdar Kuru’dan yapılan alıntı)
“MÜDAHALELERİN ARKASINDA AMERİKA VAR”
“AMERİKA, SİSTEMİN HER ALANINA YERLEŞTİ”
Kuray: Amerika, kendi eliyle yetiştirdiği kadrolar ve kurduğu kontrgerilla benzeri oluşumlarla Türkiye’de gerçekleşen askeri müdahaleleri yönlendirmiştir. 12 Mart, 12 Eylül ve bugün de tartıştığımız müdahalelerin arkasında Amerika olmuştur. Amerika kabuğu sadece orduya değil sistemin bütün kurumlarına yerleşmiştir. Bundan kurtulmak istiyorsak buralar nasıl yerleştiğini çok iyi bilmemiz gerekiyor.
Gürcan: 27 Mayıs sonrası Yassıada duruşmalarında açılan dosyalarda MİT elemanlarına paraların CIA tarafından ödendiği ortaya çıkıyor. Bu duruma Menderes bile şaşırıyor. 1964 yılında İsmet İnönü, Kıbrıs’a harekât kararı aldıktan 5 dakika sonra Amerika’dan gelen telefonda, “böyle bir şey yapamazsın” deniliyor. Arkasından İnönü yanında bulunanlara, “Biz bunları 27 Mayıs’ta kolay temizledik. Ama bundan sonra bunları atmamız çok zor. Biz soktuk artık çıkartamıyoruz” diyor. Daha sonra Ecevit ve Turgut Özal’a suikastlar düzenleniyor, ama bunların üzerine gidilemiyor. Herkesin bilip de söyleyemediği ne? Bunların hepsinde dışarıdan müdahaleler olduğu net bir şekilde görülmekte.
Kuray: Türkiye, Amerika ile birlikte harekât etmeye karar verdiği 1946’dan bu yana Amerika kendi çıkarlarını gözetecek kadroları Türkiye’deki sistemin her alanında yerleştirdi.
“İNÖNÜ KUKLAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki eski subayı, 68 kuşağı öğrenci hareketlerinin iki aktif ismi Sarp Kuray ve Ömer Gürcan, Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Ankara’da, derin devletin Türkiye tarihindeki izlerine yönelik ilginç tespitlerde bulundular.
- 1960–1980 yılları arasında yaşanan gençlik olaylarının arkasında kimler vardı?
Sarp Kuray: Burjuva sınıfı kendi sorunlarını aşamadığı zaman, asker ve üniversite vurucu güç olarak öne çıkar. Bu gücün önemini gören Amerika ve Sovyetler Birliği, bu müdahaleleri kendi lehlerine yönlendirmeye çalışmışlardır. Sovyetler, Irak ve Suriye gibi ülkelerde bu gücü yönlendirerek Bass tipi rejimler oluşturmuşlardır. Türkiye’de ise 12 Mart, 12 Eylül müdahaleleriyle Amerika kendi çıkarlarını gözeten düzenlemeler yapmıştır.
- Dış güçler ordu ve öğrencileri nasıl yönlendiriyor?
Ömer Gürcan: Dış güçler yetiştirdikleri isimler aracılığıyla müdahaleler yapmışlardır. Bunlardan biri de Alparslan Türkeş.. Dönemin Ankara Amerikan Büyükelçisi Warren hazırladığı raporda şunları belirtiyor: “27 Mayıs’tan sonra kurulan Milli Birlik Komitesi (MBK) çok genç ve tecrübesiz, üstlendiği misyondan dolayı başı dönmüş bir gurup. Şu anki işlerimizden biri de MBK’nın içinde kimlerin etkin olduğunu tespit etmektir. MBK’nın içine en önemli üye olarak Türkeş’i yerleştirdik” (Foreign Relations 1958-60 s. 369-370)
Ayrıca Yeniçağ Gazetesi’nin yazarlarından Serdar Kuru’nun yazdığı Top Secret Yazılar adlı kitapta Alparslan Türkeş’in CIA ile ilişkisi hakkında şunları söylüyor: “1960’ta ordu yönetime el koydu daha sonra Menderes tasfiye edilerek imha edildi. Amerika mesajını vermişti: ‘İtaat et ya da öl!’. Darbenin ardından CIA ve Amerika’yı şaşırtan gelişmeler meydana gelmişti. Türk ordusunun, Venezüella ordusundan farklı olduğunu anlamışlardı. Darbeye zorlanan subay gurubu içerisinde kontrol altında tutamadıkları bir fraksiyon ortaya çıkmıştı. Ve bu beklenmeyen bir gelişme idi. İşler kontrolden çıkabilir ve işler ABD’nin aleyhine dönebilirdi. Sovyetler ise muhtemel gelişmeler için KGB’yi alarma geçirmişti. Kısaca herkes tetikte idi. Olay kısaca şuydu: Darbe içinde provoke edilen subaylardan CHP yanlısı olanlar sola eğilimliydi. Bu belli şartlar altında kabul edilebilirdi. Muhtemel bir sola kayışı önlemek için Amerika, Albay Alparslan Türkeş ve arkadaşlarına güveniyordu. Albay Türkeş, NATO bünyesinde eğitim görmüş, Amerika’da psikolojik harekât kurslarına katılmış ve “X” Operasyonunu iyi bilen bir askerdi. CIA tarafından çıkarılan psikolojik profilinde onun Turancı ve milliyetçi olduğu, Sovyetler’e karşı operasyonlarda güvenilebileceği sıkı antikomünist kimliği, karizması ve teşkilatlanma yeteneği övülüyor ve güvenilir bir subay olduğu belirtiliyordu. Albay Türkeş, Amerika’da gördüğü eğitim sırasında “Stay Behind” operasyonu konusunda bilgilendirilmiş ve “X” örgütünden haberi olan bir askerdi. CIA’nın çalışma yöntemlerini de iyi biliyordu. Çünkü tam da onları uygulama konusunda eğitim görmüştü”.
“MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’Nİ CIA KURDU”
Serdar Kuru, MHP’nin CIA tarafından kuruluşunu ise şu şekilde anlatıyor: “Yeni bir yapılanma olan MHP’nin başına geçecek Türkeş için aslında yapılacak çok bir şey de yoktu. Ondan istenen sadece vitrinde durmasıydı. Kurulacak yeni oluşumun bütün ayrıntıları CIA tarafından hazırlanmıştı. Hareketin çekirdek kadrosu ise özel olarak seçilmişti. İlk önce siyasi bir parti lazımdı. Bu sorun hali hazırda boşta duran bir partinin ele geçirilip, ismi değiştirilerek halledildi. CIA, bu hareket için “National Movement Party” (Milliyetçi Hareket Partisi) adını uygun buldu. Türkeş’in Führer gibi unvana sahip olması gerekiyordu. O da bulundu: ‘Başbuğ’. Hareketin propagandası varoşlar ve kırsal kesime yapılacağından dolayı bu kesimdeki insanların kendilerini özdeşleştirecekleri bir sembol gerekiyordu. Bu sembol için Alman ve İtalyanlar putperest dönemlerden kalan sembollerini kullanmışlardı. Yeni Milliyetçi Hareketin sembolü ise Türk mitolojisinde yer alan Bozkurttan seçildi ve buna uygun olan bir selamlama biçimi de sonradan uyduruldu”. (Tuncay Çelen-Ömer Gürcan, HESAPLAŞMA 68 Kuşağı ve Katledilişi adlı kitaptan Serdar Kuru’dan yapılan alıntı)
“MÜDAHALELERİN ARKASINDA AMERİKA VAR”
- Amerika, Türkiye’deki dinamikleri nasıl yönlendirebiliyor?
“AMERİKA, SİSTEMİN HER ALANINA YERLEŞTİ”
Kuray: Amerika, kendi eliyle yetiştirdiği kadrolar ve kurduğu kontrgerilla benzeri oluşumlarla Türkiye’de gerçekleşen askeri müdahaleleri yönlendirmiştir. 12 Mart, 12 Eylül ve bugün de tartıştığımız müdahalelerin arkasında Amerika olmuştur. Amerika kabuğu sadece orduya değil sistemin bütün kurumlarına yerleşmiştir. Bundan kurtulmak istiyorsak buralar nasıl yerleştiğini çok iyi bilmemiz gerekiyor.
Gürcan: 27 Mayıs sonrası Yassıada duruşmalarında açılan dosyalarda MİT elemanlarına paraların CIA tarafından ödendiği ortaya çıkıyor. Bu duruma Menderes bile şaşırıyor. 1964 yılında İsmet İnönü, Kıbrıs’a harekât kararı aldıktan 5 dakika sonra Amerika’dan gelen telefonda, “böyle bir şey yapamazsın” deniliyor. Arkasından İnönü yanında bulunanlara, “Biz bunları 27 Mayıs’ta kolay temizledik. Ama bundan sonra bunları atmamız çok zor. Biz soktuk artık çıkartamıyoruz” diyor. Daha sonra Ecevit ve Turgut Özal’a suikastlar düzenleniyor, ama bunların üzerine gidilemiyor. Herkesin bilip de söyleyemediği ne? Bunların hepsinde dışarıdan müdahaleler olduğu net bir şekilde görülmekte.
- “Amerikan kabuğu” ne zaman sistemin içine yerleştirildi?
Kuray: Türkiye, Amerika ile birlikte harekât etmeye karar verdiği 1946’dan bu yana Amerika kendi çıkarlarını gözetecek kadroları Türkiye’deki sistemin her alanında yerleştirdi.
- İsmet Paşa, neden paranın üstüne resmini koydu?
“İNÖNÜ KUKLAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
- Siz bu gerekçeyi inandırıcı buldunuz mu?