Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bilimsel veriler ışığında kur’an-ı kerim’de nuh tufanı-4 (1 Kullanıcı)

tarikaral

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Nuh Süresi 26. ayeti de Seyyid Kutup şöyle yorumlamaktadır:.

"Rabbim! Yeryüzünde hiçbir kâfir bırakma." (Nuh, 26)
“Hz. Nuh kırıp geçirmeyi, taş üstünde taş bırakmamayı temenni eden ezici duada bulunuyor. İşte bu yüzden yüce Allah duasını kabul ediyor, yeryüzünü o kötülükten temizliyor, herşeye gücü yeten, karşı konulmaz gücüyle o pislikleri yıkıyor, yeryüzünü arındırıyor.” (Fizilal-i Kur’an Tefsisi, Seyyid Kutup)

Oysaki bu ayetin yorumunda Hamdi Yazır aynı düşüncede değildir. Ayetleri Hamdi Yazır şöyle yorumlamıştır.
“26. "Nuh dedi ki, ey Rabbim!..." Bu söz, önce geçen sözüne bağlanmıştır. Fakat Nûh'un burada söyledikleri evvelki sözleri gibi sadece söyleneni hikâye için değil, ondan helak olmaya hak kazandıklarını açıklamak için olup bu duanın da onların hata ve günahları yüzünden olduğu anlatılmak üzere sona bırakılmıştır. Çünkü bu duanın, onlar suda boğulmadan evvel yapılmış olduğu açıktır. Ey Rabbim! Yer üzerinde bırakma. Burada yer denince anlaşılan açık ve genel olarak bilinen yeryüzüdür. Bununla beraber başında bulunan "lâm"ın ahd için olmasıyle "Nûh kavminin bulunduğu yer" demek de olabilir. Kâfirlerden bir tek kişi, yahut yurt sahibi bir kimse bırakma. Derler ki: kelimesi ancak genel olumsuzluk ifade eden cümlelerde kullanılır. denilir ki bu, "evde kimse yok" demektir. Bu kelimenin aslı "dâr" yahut "devir" kökünden "fey'al" kalıbında "deyvâr" dır. Vâv harfi yâ harfine dönüştürülmüştür. Bu kelime fa'âl kalıbında değildir. Öyle olsaydı deyyar olmaz devvar olurdu. Şu halde türediği kelimeye göre asıl mânâsı "evcil" yahut "yurtçul" demek gibidir. Bununla beraber deyyar, ayyaş gibi asıl harfi yâ olarak kökünden fa'âl kalıbında da olur ki "deyr bekleyen", "manastır bekçisi" mânâsına gelir.” 27. Bu şekilde olumsuzluk genel olmakla beraber maksat, yurt sahibi, yurt ve ülke yöneten hiçbir kimse demek olması da dış görünüşü itibariyle şu illete uygun düşer: “Zira onları bırakırsan kullarını saptırırlar”, çocukları da günahkâr ve kâfirden başkası olmaz. “(Elmalılı Tefsisi, Hamdi Yazır)

Görüldüğü gibi, Hamdir Yazır’a göre edilen dua tüm insanların helaki için değil, sadece Hz. Nuh’un hüküm sürdüğü bölgedeki insanlar içindir ve Yüce Allah’da duasını kabul ederek o bölgedeki insanları diğer insanalara kötü örnek olmaması, onları yoldan saptırmaması için helak etmiştir. Kuran’da bu düşünceyi doğrulayan çok sayıda ayet mevcuttur.
Milletine can yakıcı bir azab gelmezden önce onları uyar diye Nuh'u milletine peygamber olarak gönderdik. (Nuh suresi, 1)
Andolsun, Biz Nuh'u Kavmi'ne gönderdik. (Onlara) 'Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıp- korkutucuyum. Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acıklı bir günün azabından korkmaktayım' dedi. (Hud Suresi, 25-26)
Bu ayetin tefsirini Hamdi Yazır şöyle yapmıştır:
"Kavmine gönderdik." Burada Hz. Nuh’un bütün insanlara değil, kavmine gönderildiği anlaşılıyor. Zira Peygamberler içinde bütün insanlara gönderilmiş olmak Peygamberimize ait bir özelliktir. O zaman yeryüzünde ne kadar insan ve hangi kavimler vardı ve yeryüzünün nerelerinde insanlar yaşıyordu, onu da ancak Allah bilir. Bununla beraber Alûsî'nin açıklamasına göre denilmiş ki, Hz. Nûh'un kavmi Arap yarımadası ve ona yakın yerlerde oturuyordu. Meşhur olan da onu Kûfe topraklarında yani Irak'ta yaşadığı ve orada kendisine peygamberlik görevi verilmiş olmasıdır. Bundan Nûh tufanının da o bildiğimiz her tarafı sarmış olma özelliği Nûh kavmine ve onların hepsine ait demek olup bütün yerkürenin her tarafını kapsaması gerekmeyeceği ve o vakit yeryüzünde onlardan başka insan bulunup bulunmadığı da kestirilemeyeceği anlaşılıyor ki, Âlûsi'nin de tercihi budur.” (Elmalılı Tefsisi, Hamdi Yazır)
Görüldüğü gibi Hamdi Yazır da o dönemde Nuh kavminden başka kavimlerin de olabileceğini, ancak sayısı ve yerleri hakkında bilgi sahibi olunamayacağını belirtmiştir. Helak olanlar Hz. Nuh'un tebliğini dinlemeyen ve isyanda direten kavimdir. Bu konudaki ayetler kesin bir anlatım ile açıklanmıştır:
Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi. (A'raf Suresi, 64)

Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların da kökünü kuruttuk. (A'raf Suresi, 72)

Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi. (Ankebut Suresi, 14)


Ayrıca Kuran'da Allah, herhangi bir kavme elçi gönderilmedikçe, o kavmin helak edilmeyeceğini bildirmektedir. Helak için, kavme uyarıcı korkutucu gelmiş olması ve bu uyarıcının yalanlanmış olması gerekmektedir. Kasas Suresi'nde Allah şöyle buyurmaktadır:

Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz. (Kasas Suresi, 59)

Kendisine uyarıcı gönderilmeyen bir kavmin helak edilmeyeceği Kuran'da bildirilmektedir. Bir uyarıcı olan Hz. Nuh ise sadece kendi kavmine gönderilmiştir. Bu sebeple Allah, uyarıcı gönderilmemiş olan kavimleri değil, sadece Hz. Nuh'un Kavmi'ni helak etmiştir.
Seyyid Kutup’un bu bu ayetleri göz önüne almadan, sadece bir iki ayete dayanarak yorum yapması O’nu çok farklı yoruma götürmüştür. Elbette bu yanılgıya düşen sadece Seyyid Kutup değildir. Birçok Kur’an müfessiri bilimsel eksiklik yüzünden aynı yanlış düşünceyi paylaşmıştır. Ne yazık ki bu da Hz. Nuh’u “ikinci Adem” yapmıştır.
2- Musa ya Tevrat'ı verdik ve "Bundan başkasını dayanak edinmeyiniz " diyerek bu kitabı yahudilere doğru yol kılavuzu yaptık. 3- "Ey Nuh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan gelenler! Hiç şüphesiz Nuh şükür görevini yerine getiren bir kuldu. 4- Tevrat'ta yahudiler hakkında "Yeryüzünde iki kez kargaşa çıkaracaksınız ve bu arada parlak bir yükseliş dönemi yaşayacaksınız" diye hüküm verdik. (İsra, 2-4)
Belki de 3.ayetteki "Ey Nuh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan gelenler! ibaresi bizi “ikinci Adem” düşüncesine götürmüştür. Oysaki bu ayet Yahudilere seslenmektedir. 2. ve 4. ayetlerden seslenişin tüm insanlara değil, sadece Yahudilere olduğu zaten açıktır.
Elimizde Nuh Tufanı ile ilgili bunca açıklayıcı bilgi veren Kur’an-ı Kerim olduğu halde Tufan olayının yanlış ve çok eksik bilinmesi oldukça acıdı. Eski İslam alimlerinin, dönemlerinin bilimsel araştırma yetersizlikleri veya kendilerinin bilimsel eksiklikleri yanlış bilgilerin nesiller boyunca aktarılmasına neden olmasıyla beraber, yüce kitabımızı okuyup incelemektense başkalarından dinleme yoluna gitmemiz de Tufan olayının çarpıtılmasına efsaneleştirilmesine ve kuşaklar boyunca yanlış bilgilerin aktarılmasına yol açmıştır.

ÖZET.

1-Kutsal kitaplarda geçen Nuh Tufanı’nın gerçek olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sayısız bilimsel araştırma Kuran’daki bilgileri doğruluyor.
2-Nuh Tufanı tüm yeryüzünde değil, sadece Mezopotamya ve çevresinde gerçeklemiş bir olaydır. Evrensel değil yerel bir afettir.
3-Hz. Nuh’un “ikinci Adem” olduğu bilgisi yanlıştır. Çünkü Tufanda yeryüzündeki tüm insanlar değil, sadece Hz. Nuh’un kavmi helak olmuştur. Bu kavmin de Sümerler olduğu birçok tarihi kaynakça bilinmektedir.
4- Nuh Tufanı tarihi kaynakların ortak düşüncesine göre M.Ö 3000-4000 yıllarında gerçekleştiği bilinmektedir. Bu dönemde tufanın gerçekleştiği bölgede Sümerler yaşamaktaydılar. Birçok kazıda Sümerlerin Büyük Tufan’ı yaşamsından bahseden kalıntılar bulunmuştur. En büyük kanıtlardan biri de Gılgamış destanıdır.
5-M.Ö 3000–4000 yıllarında yaşanan Nuh Tufanı sırasında sadece Nuh Kavminin yaşadığı görüşü yanlıştır. Çünkü insanlık tarihi milyon yıllarla anılacak kadar eskidir. Bu konuda sabit çok sayıda bilimsel kanıt mevcuttur. 1–2 milyon yıl önce, belki de daha eski, başlayan insanlık tarihinin 5000 yıl öncesine kadar tek bölgede sınırlı kalmış olması düşünülemez. Ergani’deki Çayönü yerleşim birimi yaklaşık 9000 yıl öncesine dayanıyor. Japonya yakınlarında yine yaklaşık 8000 yıllık batık kent bulunmuştur. Kıbrıs’da 9500–10.000 yıllarına tarihlenen yerleşim birimi bulunmuş ve müze olarak halka açıktır. Bu sayıları çoğaltmak mümkündür. Kısacası M.Ö 3000–4000 yıllarında insanlar sadece Mezopotamya’da değil, dünyanın dört bir tarafına dağılmış vaziyette yaşıyorlardı.

Bilimsel bilgiler ışığında ve Kuran-ı Kerim’de anlatılan Nuh Tuıfanı işte böyledir. Kılavuzunuz efsane, gelenek, masal değil, Kuran-ı Kerin olsun. Bir elinizde Kur’an diğer elinizde bilimsel araştırmalar olduğu sürece gelecek kuşaklara yanlış bilgi aktarımı söz konusu değildir. Kuran’ın ölülere okunan, sevap kazanmak içi okunan bir kitap olmaktan çıkarılması dileğiyle…

Kuran’ın ve Bilimin ışığı üzerinizden eksik olmasın!

Tarık ARAL


KAYNAKÇA

1. bilgisehri.net/2009/03/19/gilgamis-destanitam-metin/]Gılgamış Destanı(Tam Metin)[/url])
2. Atlas Dergisi, Nisan 2006 / Sayı 157
3. Fizilal-i Kur’an Tefsisi, Seyyid Kutup
4. Elmalılı Tefsisi, Hamdi Yazır
5. Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2.b., İstanbul: Global Yayıncılık, Mart 2003
6. Fred Warshofsky, "Ur of the Chaldees", Readers Digest, Aralık 1977.
7. Max Mallowan, Noah's Flood Reconsidered, Iraq: XXVI-2, 1964, s. 70.
8. Werner Keller, Und die Bibel hat doch recht (The Bible as History; a Confirmation of the Book of Books), New York: William Morrow, 1956, s. 40.
9. "Kiş", Ana Britannica, Cilt 13, s. 361.
10. "Şuruppah", Ana Britannica, Cilt 20, s. 311.
11. Max Mallowan, Early Dynastic Period in Mesapotamia, Cambridge Ancient History 1-2, Cambridge: 1971, s. 238.
12. Joseph Campbell, Doğu Mitolojisi, Ankara: 1993, s. 129.
13. Bilim ve Ütopya, Temmuz 1996, 176. dipnot, s. 19.
14. voanews.com/turkish/archive/2005-03/2005-03-05-voa5.cfm]Etiyopya'da Drt Milyon Yıllık İnsan Fosili Bulundu[/url]
15. radikal.com.tr/haber.php?haberno=225643&tarih=01/07/2007]Radikal-çevrimiçi / Yaşam / Avrupa'nın en eski diş fosili[/url]
16. (Reuters, AP, AFP 22.09.2003)
 

antiateist

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2012
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Çok güzel bilgiler. Ateistlerin en çok saldırdığı konulardan birisidir bu. Anlatamamıştım bir türlü bilimsel olduğunu. eline yüreğine sağlık.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt