Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bilimsel veriler ışığında kur’an-ı kerim’de nuh tufanı-3 (1 Kullanıcı)

tarikaral

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2009
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Eski Ahit'in ilk beş kitabını oluşturan Muharref Tevrat, bu tufanın evrensel olduğunu ve tüm dünyayı kapsadığını söylemektedir. Oysa Kuran'da böyle bir bilgi verilmez, aksine, ilgili ayetlerden Tufan'ın yöresel olduğu ve tüm dünyanın değil, Hz. Nuh tarafından uyarılıp-korkutulan Nuh Kavmi'nin cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.
Tevrat'ın ve Kuran'ın Tufan anlatımlarına bakıldığında bu farklılık kolaylıkla görülebilmektedir. Tarih içinde çeşitli tahrifatlara ve eklemelere maruz kalmış olan Tevrat, Tufan'ın başlangıcını şöyle açıklamaktadır:
“Ve Rab gördü ki, yeryüzünde adamın kötülüğü çoktu, ve her gün yüreğinin düşünceleri ve kuruntuları ancak kötü idi. Ve Rab yeryüzünde adamı yaptığına nadim oldu, ve yüreğinde acı duydu. Ve Rab dedi: Yarattığım adamı, ve hayvanları, sürünenleri ve göklerin kuşlarını toprağın yüzü üzerinden sileceğim; çünkü onları yaptığıma nadim oldum. Fakat Nuh, Rabbin gözünde inayet buldu”. (Tekvin, 6:5-8) (Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2.b., İstanbul: Global Yayıncılık, Mart 2003)
Oysa Kuran'da tüm dünyanın değil, sadece Nuh Kavmi'nin helak edildiği bildirilmektedir. Tıpkı Ad Kavmi'ne gönderilen Hz. Hud (Hud Suresi, 50) veya Semud Kavmi'ne gönderilen Hz. Salih (Hud Suresi, 61) ve diğer peygamberler gibi Hz. Nuh da yalnızca kendi kavmine gönderilmiştir ve Tufan da Nuh'un Kavmi'ni ortadan kaldırmıştır.
Kuran’da sadece Nuh kavminin helak edildiğine dair birçok kanıt vardır. Ancak ne yazık ki zaman zaman birçok İslam alimi bilimsel bilgilerinin yetersizliğinden dolayı Kuran ayetlerini yanlış yorumlamış, Tevrat’ın ve mitolojik söylencelerin etkisinde kalmıştır. Bu yanılgıya düşenlerden biri de Seyyid Kutup’dur. Fizilal-i Kuran’da Seyyid Kutup şöyle demektedir:
“Bu konudaki büyük bilgi eksikliğimize rağmen yine de şunu söyleyebiliriz: Kur'an'daki ayetlerden ilk bakışta anlayabildiğimiz kadarı ile Hz. Nuh'un -selâm üzerine olsun- gönderildiği halk, o günkü dünya nüfusunun tümünü oluşturuyorlardı. Bu insanların oturdukları bölge de o günkü dünyanın, üzerinde insanların yaşadığı yegâne bölgesi idi. Tufan olayı, işte bu bölgenin tümünü etkilemiş, bu bölgede yaşayan tüm canlıların hayatına son vermişti. Sadece hikâyede sözü edilen gemiye binenler kurtulabilmişler, sağ kalabilmişlerdi.” (Fizilal-i Kur’an Tefsisi, Seyyid Kutup)
Görüldüğü gibi Seyyid Kutup da Tufan’ın evrensel değil yerel bir afet afet olduğu görüşünde bilim adamları ile hemfikirdir. Ancak yanılgıya düştüğü önemli bir nokta var: Hz. Nuh'un gönderildiği halkın, o günkü dünya nüfusunun tümünü oluşturduklarını, bu insanların oturdukları bölgenin de o günkü dünyanın, üzerinde insanların yaşadığı yegâne bölgesi olduğunu söylüyor. Oysaki bu düşüncenin yanlış olduğu bugün birçok bilimsel araştırma ile kanıtlanmış ve sabitlenmiştir. Bu konuda bilim camiasında herhangi bir kuşku yoktur. Şimdi Fizilal-i Kur’an’a kısa bir ara verip bu kanıtlara değinelim, akabinde tekrar Fizilal-i Kuran’a döneceğiz.

Romanya’da 34.000 yıllık insan fosili
Amerikalı araştırmacılar 22 Eylül Pazartesi günü, Romanya'da bir mağarada bulunan çene kemiğinin, bugüne kadar Avrupa'da bulunan en eski insan fosili olduğunu duyurdular.Yapılan radyokarbon testlerinde çene kemiğinin 34.000 ila 36.000 yaşları arasında olduğu kanıtlandı. Kemik geçen sene Karpat Dağları'nda ortaya çıkarılmıştı. (Reuters, AP, AFP 22.09.2003)

Avrupa’nın en eski diş fosili
İspanyol araştırmacılar, 1 milyon yıllık bir insan dişi buldu. Dişin 1.2 milyon yıllık olduğunu tahmin eden araştırmacılar, İspanya'nın Atapuerca Sıradağları'nda bulunan fosil dişin, Batı Avrupa'da bulunan en eski insan fosil kalıntısı olduğunu tahmin ediyor.
Atapuerca Kurumu yetkilileri, "Diş Batı Avrupa'nın en eski insan fosil kalıntısını temsil ediyor. Şimdi, elimizde 1 milyon yıldan önce yaşayan ve aletleri geliştiren insanlara ait bir kanıt var. İzole bir fosil kalıntısı olduğu için, bu durumda hangi Homo türüne ait bir diş olduğunu belirlememiz imkânsız. Fakat ilk incelemeler bu dişin, Homo antecessor'un (öncü) atasına ait bir azı dişi olduğu yönünde" dedi. 1994'te Atapuerca'ya yakın olan Gran Dolina bölgesinde pek çok Homo antecessor fosili ortaya çıkarılmıştı. İnsanların 800 bin yıl önce Avrupa'ya geldiğini gösteren bu fosiller, kıtaya 500 bin yıl öncesinde yerleşildiğine inanan bilim insanlarını şaşırtmıştı. Atapuerca'da Avrupa'nın ilk insanlarına ait pek çok fosil ve aletlerin bulunduğu mağaralar yer alıyor.
Azı dişi, daha önce bizon, ayı, geyik gibi memeli ve kuş ve fare fosillerinin de ortaya çıkarıldığı Sima del Elefante (Fil çukuru) bölgesinde keşfedildi. Dişin, 20-25 yaşları arasındaki genç birine ait olduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar henüz hangi tür olduğu konusunda net olmadıklarını ama azı dişinin bulunduğu yerin jeolojik durumundan dolayı keşfedilen en eski Avrupalıya ait olduğuna emin olduklarını söyledi.

Gürcistan’da 1.77 milyon yıllık insan fosili
Gürcistan'da bulunan, insanların 1,77 milyon yıl önceki atalarına ait fosiller, insan öncesi canlılarla günümüz insanının ortak özelliklerini taşıyor. Buluntular, insanın, Afrika dışında bulunmuş en eski fosilleri olma özelliği taşıyor. Nature adlı bilim dergisinde yayımlanan makaleye göre 3 yetişkin ve 1 gence ait fosiller, başkent Tiflis'in 88 kilometre güneybatısındaki Dminisi'de bulundu.
Kol, bacak ve omurga fosilleri, bu canlıların bugünkü insanlar gibi tamamıyla dik biçimde yürüyebildiklerini, dolayısıyla Afrika'dan dünyanın başka bölgelerine yayılmalarını sağlayacak biçimde uzun mesafeleri yürüyebildiklerini gösteriyor. Bugünkü insana benzeyen bu özelliklere karşın kollar ve göreli olarak daha küçük bir beyni gösteren kafatasları, australopithecines türüne benziyor. Dolayısıyla bu fosillerin, insanın modern özellikleriyle, atalarının özelliklerini şaşırtıcı biçimde birarada barındırıyor. Araştırma ekibinin başkanı olan Gürcistan Ulusal Müzesi'nden David Lordkipanidze, bu fosillerin ''Afrika dışında bulunan en eski insan fosilleri olduğunu'' söyledi. Lordkipanidze, ''Başları ilkel, ayakları ise günümüz insanları gibi'' dedi. (Haber, AA / 20.19.07)

Avrupa’nın en eski insan fosili
İspanya'da bir mağarada ortaya çıkarılan çene kemiği parçaları Avrupa'daki bilinen en eski insan atasının fosili unvanını aldı. Fosil, insanların daha önce bilinen tarihten çok daha önce yaşadığını da ortaya koydu. Araştırmacılar, çene kemiğini geçen yıl İspanya'nın kuzeyindeki Atapuerca'da yaptıkları kazıda taş araçlar ve hayvan kemikleriyle birlikte buldular ve 1.3 milyon yıl eskiye ait olduğunu belirlediler. 1997 yılında yine Atapuerca'da fakat farklı bir kazıda bulunan ve Home antecessor olarak nitelendirilenn yeni tür 500 bin yıl önceye tarihlenmişti.Home antecessor türünün modern insanın ve Neanderthal'lerin olası atası olduğuna inanılıyordu.Çene kemiğinin de 1997'deki kazıda bulunan fosilin türünden olduğuna dair bulgulara ulaşıldı.
İspanyol araştırmacılar, aynı bölgede 2007 ortalarında 1 milyon yıllık bir insan dişi bulmuştu. Dişin 1.2 milyon yıllık olduğunu tahmin eden araştırmacılar, İspanya'nın Atapuerca Sıradağları'nda bulunan fosil dişin, Batı Avrupa'da bulunan en eski insan fosil kalıntısı olduğunu ve dişin sahibinin Home antecessor'ün öncü türünden olduğunu iddia etmişlerdi. Dünyada bilinen en eski insan fosili(insana ait olduğu kesinlik kazanmış) ise 1 milyon 700 bin yıl önceye tarihlenmiş ve Gürcistan'da bulunmuştu. (Haber, CNN Türk 28.03.2008)



En eski ayak izleri
Bilinen en eski insan ayak izleri, Mary Leakey tarafından 1977 yılında Tanzanya'nın Laetoli bölgesinde bulunan izlerdir. Bu izler, 3.6 milyon yıl yaşında olduğu hesaplanan bir tabakanın üzerinde bulunur ve en önemlisi, günümüz insanının bırakacağı ayak izlerinden tamamen farksızdır.
Ünlü paleoantropolog Tim White söz konusu izler hakkında şunları ifade etmiştir
:
"Hiç kuşkunuz olmasın... Bunlar günümüz insanının ayak izlerinden tamamen farksız. Eğer bu izler bugün bir California plajında olsalardı ve bir çocuğa bunların ne olduğu sorulsaydı, hiç tereddüt etmeden burada bir insanın yürüdüğünü söylerdi. Bunları, kumsalda yer alan diğer yüzlerce insan ayak izinden ayırt edemezdi. Dahası, siz de ayırt edemezdiniz"

Kuzey California Üniversitesi'nden Louis Robins ise şu yorumu yapmıştır:

“Ayağın kemeri yüksektir, ufak olan kişinin ayak kemeri benimkisinden bile daha yüksektir, yani parmaklar insan parmaklarıyla aynı şekilde yeri kavramaktadırlar. Bunu başka hayvan formlarında göremezsiniz.
Ayak izlerinin morfolojik yapısı üzerinde yapılan incelemeler, bunun bir insan, hem de günümüz insanı (Homo sapiens) izi olarak kabul edilmesi gerektiğini tekrar tekrar göstermiştir.
İzleri inceleyen Russell Tuttle, şöyle yazmıştır:
Bu izler, çıplak ayaklı bir Homo sapiens tarafından bırakılmış olmalıdır... Yapılan tüm morfolojik incelemeler, bu izleri bırakan canlının ayağının, günümüz insanlarınınkinden farklı olmadığını göstermektedir. Tarafsız incelemeler izlerin kesinlikle bizim gibi normal insanlara ait olduğunu göstermiştir. Ancak izlerin yaşı evrimcilerin bu durumu kabul etmesine ihtimal bırakmamaktadır: Russell Tuttle, 1990 tarihli bir makalesinde şöyle yazmıştır:
Sonuçta, Laetoli G bölgesindeki 3.5 milyon yıllık ayak izleri bugünkü günümüz insanlarının izlerine çok benzemektedir. Bulgu, bu izleri bırakan canlıların bizden daha kötü ya da farklı yürüyen bir canlı olduğunu göstermemektedir. Eğer bu izler bu kadar eski olmasalardı, bunların da bizim gibi bir homo türü tarafından bırakıldıklarını hiç tartışmasız kabul edebilirdik... Ama yaş sorunu nedeniyle, bu izlerin Lucy fosili ile aynı türe, yani Australopithecus* afarensis türüne ait bir canlı tarafından bırakıldığı varsayımını kabul etmek durumundayız.
Kısacası, bu ayak izlerinin Australopithecus tarafından yapıldığının düşünülmesinin nedeni fosillerin bulunduğu ve 3.6 milyon yıl yaş biçilen volkanik tabakadır. Bu kadar eski bir tarihte insanların yaşamış olamayacağı düşünülerek, izler Australopithecus'a atfedilmiştir.

(*) Australopithecus genusu evrimci literatürde iki ayak üzerinde yürüyen ve insanın sözde evriminde bir ara tür olarak gösterilen canlıları kapsamaktadır. Oysa bu canlılar soyu tükenmiş maymunlardır ve iki ayak üzerinde yürüdükleri iddiası hepsi evrimci olan araştırmacılar tarafından çürütülmüştür.
(Australopithecuslar hakkında daha fazla bilgi için bakınız Harun Yahya, Hayatın Gerçek Kökeni, 2.b., İstanbul: Global Yayıncılık, Mart 2003)

İnsanlık tarihi hakkındaki bu kısa gezintimizden sonra tekrar Fizilal-i Kur’an’a dönelim ve Seyyid Kutup’un yanıldığı noktayı hatırlayalım: “Hz. Nuh'un -selâm üzerine olsun- gönderildiği halk, o günkü dünya nüfusunun tümünü oluşturuyorlardı. Bu insanların oturdukları bölge de o günkü dünyanın, üzerinde insanların yaşadığı yegâne bölgesi idi.”
Seyyid Kutup bilimsel bilgisinin eksiliğinden olsa gerek, bazı ayetleri yanlış yorumlamış ve Tufan döneminde Nuh kavminin yeryüzündeki tek halk olduğunu, böylece Tufan’da yeryüzündeki tüm insanların helak olduğunu söylemiştir. Oysa görüyoruz ki Nuh Tufanı’nın gerçekleştiği tarih aralığı olan M.Ö 3000–4000 yıllarında insanlık sadece Mezopotamya’da değil, dünyanın dört bir tarafına yayılmış bulunmakta, insanlık tarihi üç milyon yıla kadar gitmektedir.

DEVAM EDECEK...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt