Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

bilgisi olan arkadaşlarımdan cevap bekliyorum lütfen!!!! (1 Kullanıcı)

cennet26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eyl 2009
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
benimde bir sorum olacak, bilgisi olan arkadaşımız cevaplarsanız çok sevinirim... mehdi (a.s) zuhur edişiyle tövbe kapıları kapanacakmıdır????
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

benimde bir sorum olacak, bilgisi olan arkadaşımız cevaplarsanız çok sevinirim... mehdi (a.s) zuhur edişiyle tövbe kapıları kapanacakmıdır????

Hoşgeldiniz Kardeşim öncelikle...
Konu sormanız nedeniyle, konu hakkında bazı bilgiler aşağıya çıkarılmıştır...
Allah CC. bizleri yolundan ayırmasın inşallah...

Hz. Mehdî'yi tanımanın önemi

Her asırda hidayet edici mehdî ve müceddidler gelmiş, İslâmı içerisine sokulmak istenen hürafelerden ayıklamış, arındırmış, aslî şekli, bütün safvet ve berraklığıyla yeniden ortaya koymuşlardır.

Gazalî zamanında yolunu sapıtmış felsefe, İslâma hücuma kalkmıştı.
O, Kur'ân'dan aldığı ilhamla felsefenin istinad kalelerini bir bir çökertmiş, ehl-i îmanı rahatlatmıştı.

Diğer mücedditler de yaşadıkları çağın şartları içerisinde İslâma yönelen hücumları bir bir bertaraf etmişlerdir.

Fitnelerin en dehşetlisine maruz kalan çağımız ise, bunların üstesinden gelebilecek, geçmiş asırlara göre daha büyük bir mürşid ve mehdîyi bekler olmuştur.

Elbette ki bu asır, bütün bu korkunç mânevî felâketlere göğüs gerebilecek, gerekli tecdid ve irşadı yapabilecek bir kutb-u âzamı gerektirmektedir.
İşte o kutb-u âzam da Hz. Mehdîdir.

Mehdî Âl-i Resûlü tanımanın her Müslüman için büyük bir önemi vardır.

Çünkü ondan çok şeyler istifade edecektir.
Kuvve-i mâneviyesini toparlayacak, cesaret kazanacak, akıl bataryasını ilmi ve fikriyle dolduracak, ruh ve kalbini irşadıyla doyuracak, dünya ve âhiretini o sayede aydınlatacak ve îmar edecektir.

İnancı gereği doğrunun, hayrın, hakkın ve haklının yanında olmayı bir sorumluluk olarak gören mü'mine düşen, elbette ondan âzamî derecede istifade etmek olacaktır.
Onun yanında, safında, şahs-ı mânevîsi içerisinde yer alacak, Deccalizm ve Süfyanizme karşı mücadele verecektir.

Bir mü'min için onun kervanına katılmak kadar önemli bir hadise ve saadet olamayacağı gibi onu tanıyamamak, onun yanında olamamak kadar da büyük bir gaflet düşünülemez.

Eğer kişi, Mehdî'yi tanıyıp da gayrete gelebiliyor, ona talebe olmanın hakkını verebiliyor, hazzını yaşayabiliyorsa, Mehdî'den çok şeyler istifade eder.
Ama onu tanıdığı halde gaflet içinde yaşıyor, mukaddes dâvâsına ilgisiz kalıyor, onun can baş koyduğu hakikatlere gönül veremiyor, safında şu veya bu bahanelerle yer almıyor veya alamıyor, yoğun bir gayret ve faaliyet içerisine giremiyorsa, su kaynağının başında bulunduğu halde susuzluktan kıvranan insan misali kendine yazık etmiş olur.

Hz. Mehdî ve onun nuranî cemaati binbir türlü sıkıntı ve meşakkatlerle İslâmı yüceltme ve yayma gayretleri içerisinde ter döküp kendilerini yiyip bitirirken, uyanamayan, kılını dahi kıpırdatmayan insanın iş işten geçtikten sonra uyanması, pişman olması ona hiçbir şey kazandırmaz.
Hz. Mehdî'nin böylelerine verebileceği birşey de yoktur.

Evet, önemli olan Mehdîyi tanıyıp gereği neyse ona göre hareket edebilmektir.

***

Habil ve Kabille başlayan ve Kıyamete kadar devam edecek olan hakla bâtıl, iyiyle kötü, inançla inançsızlık mücadelesinde zaman zaman insanlar çeşitli zulüm, baskı, işkence, maddî ve mânevî felâketlere maruz kalmış; içerisine düştükleri bu ümitsizlik atmosferinden kurtulabilmek için de bir kurtarıcı aramışlardır.

Bu, tarihî ve sosyolojik bir hakikattir.

Âhirzamanda bu iki zıt kutbun mücadelesinin ise büyük bir şiddet kazandığını görüyoruz.
Öyle ki, görülmemiş bu büyük fitnenin başını Deccal ve Süfyan çekmekte ve tahribatla iş görmekteler.
Bunların karşısında da mücadele veren Hz. İsa'yla Hz. Mehdî var.

Her ne kadar Büyük Deccala karşı, zaman zaman maddî güç gerekiyorsa da, yaymaya çalıştıkları inançsızlığa karşı maddeten değil, mânen, yani ilmen ve fikren mücadele vermek gerekiyor.
Hz. Mehdî, onların inkâra endeksli saltanatlarını sarsılmaz delillere dayanan "ilim" kılıncıyla târ ü mâr etmektedir.

Deccal, bir komiteye, bir şahs-ı mânevîye dayanarak dehşetli icraatını yaparken, Hz. Mehdî de tamirâtını yine bir şahs-ı mânevîye istinad ederek ortaya koyuyor.

Hz. Mehdî îman, hayat, şeriat olmak üzere üç safhadan meydana gelen icraatının ilkini ihlas, sadakat ve tesanüdü esas alan cemaatiyle, ikincisi ve üçüncüsünü şahs-ı mânevîsi, seyyidler nesli, ehl-i îman, daha da öte Hıristiyanların dindar rûhânîlerinin de desteğini alarak gerçekleştirecektir.

İster Mehdî gelmiş olsun, ister gelmemiş olsun Müslümana düşen görev, kendini tenbelliği atmak değil, üzerine düşen vazifeleri hakkıyla yapmak olacaktır. Herşeyi Mehdîden beklemek yerine, her an vazife başında olmak, ona zemin hazırlamak dinin ve aklın gereğidir.

Bediüzzaman'ın, Barla'dayken, "Hocam, merak etmeyin, Mehdî gelecek, herşeyi düzeltecek" diyen safî kalbli bir zâta,
"Mehdî geldiğinde seni vazife başında bulsun" şeklinde verdiği cevap bu açıdan çok anlamlıdır.

Alıntı​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt