Bir gün cihan padişahı Kanunî’nin saltanat kayığı dergâhın iskelesine yanaşarak Yahyâ Efendi’yi alır ve Boğaz’ın derin mavi sularına açılarak bir müddet dolaşırlar.Kanunî düşüncelidir,elini Yahyâ Efendi’nin omuzuna koyarak ‘’Bugün bir pehlivan güreşi var,Avrupadan yaman bir Frenk pehlivanı gelmiş,bizimkilere meydan okuyormuş,ben gidip görmek istiyorum, sen de bizimle gelir misin? der . Yahyâ Efendi’nin müsbet cevabı üzerine güreşlerin yapıldığı yere Yeniköy Çayırı’na giderler.Güreşin yapıldığı yere Otağ-ı Hümâyûn kurulmuş,hazırlıklar tamamlanmıştır.
Hünkâr ve maiyyetinin yerlerini almalarından sonra güreşler başlar.Avrupalı pehlivan dev gibi cüssesiyle er meydanına çıkar ve karşısına çıkan Türk pehlivanları çok kısa sürede birer birer saf dışı bırakır. Adam insan azmanıdır bacakları kök salar çınar gibi. Koca koca yiğitler çaresiz kalırlar. Bırakın yenmeyi yerinden kıpırdatamazlar. Adam her yıktığı Türkün ardından kahkahalar atar haçını öperek tamenna çakar.Padişahın huzurunda hazan yaprakalrı gibi dökülen Türk pehlivanlar meydandaki herkesin canını sıkmış,suratlar asılmıştır.Cihan padişahı Kanunî’nin yüzündeki ızdırap çizgilerini gören Yahyâ Efendi kendisine iş düştüğünü hemen farkederek ‘’Devletim, izin verirseniz şu pehlivanla bir de ben güreş tutayım’’ der.Yahyâ Efendi’nin şaka yaptığını zanneden Kanunî daha cevap vermeden Şeyh hazretleri kavuğunu ve cübbesini bir kenara koyarak ‘’Ya Allah!’’ diye bir nara atarak meydana girer.Dev cüsseli Avrupalı pehlivan karşısına çıkan , kendisine göre çok ufak cüsseli bu ihtiyar adama hayretle bakarken Yahyâ Efendi kendisine ‘’ Ey pehlivan ,seninle ben güreşeceğim,fakat bir şartım var.Kim yenilirse kendisi yenenin dinini kabul edecek, buna razı mısın?’’ diye sorar.
Bunu duyan pehlivan istihza ile kahkaha atarak kendisine yapılan bu teklifi kabul ettiğini bildirir.Yahyâ Efendi’nin Avrupalı pehlivana,önce kendisinin hamle yapmasını ister,Avrupalıpehlivan burnundan soluyarak müthiş bir saldırıya geçer fakat Yahyâ Efendi’yi yerinden kımıldatmak ne mümkün,karşısında gördüğü çelimsiz adam adeta bir çelik parçası.Ne oyunlar tatbik ettiyse de onu alaşağı edemez.Başta padişah olmak üzere bütün olup bitenleri seyreden ehrkes hayretle dudakalrını ısırarak bakakalırlar.O tatlı yüzlü, tatlı sohbetli, ince gönüllü , derin bakışlı şeyh nerede? Şu, kurşundan dağlar gibi duran adam nerede?
Hamle üzerine hamle yapan Avrupalı pehlivan damarları şişmiş , kan ter içinde burnundan soluyarak ‘’olmuyor ,benim gücüm bir türlü sana yetmiyor’’ der.Bunun üzerine Şu, kurşundan dağlar gibi duran adam nerede?
Hamle üzerine hamle yapan Avrupalı pehlivan damarları şişmiş , kan ter içinde burnundan soluyarak ‘’olmuyor ,benim gücüm bir türlü sana yetmiyor’’ der.Bunun üzerine Yahyâ Efendi hamle sırasının kendisine geldiğini söyleyip ‘’Ya Allah!’’ diyerek pehlivanı bir kuş misali başının üstüne kaldırır,bir değirmen taşı gibi başının üzerinde birkaç kez çevirdikten sonra sırtını yere yapıştırır,izerine oturur.Yahyâ Efendi hem güler , hem de sorar:’ Şimdi ne yapacaksın?ahdine sadık mısın?’’ Avrupalı pehlivan göğsünün üzerinde sanki dağlar kadar ağırlık hisseder.Yattığı yerden inleyerek ‘’Kalk üstümden de öyle konuşayım’’ diye mırıldanır. Yahyâ Efendi adamı hemen bırakır.Pehlivan ayağa kalkarak ‘’Ey mübarek zat,ver eliniöpeyim ,bu kuvvet karşısında senin dinine girmek bana şart oldu’’ der.Meydan ortasında göz yaşları akıta akıta kelime-i Şehadet getirerek müslüman olur.
Hünkâr ve maiyyetinin yerlerini almalarından sonra güreşler başlar.Avrupalı pehlivan dev gibi cüssesiyle er meydanına çıkar ve karşısına çıkan Türk pehlivanları çok kısa sürede birer birer saf dışı bırakır. Adam insan azmanıdır bacakları kök salar çınar gibi. Koca koca yiğitler çaresiz kalırlar. Bırakın yenmeyi yerinden kıpırdatamazlar. Adam her yıktığı Türkün ardından kahkahalar atar haçını öperek tamenna çakar.Padişahın huzurunda hazan yaprakalrı gibi dökülen Türk pehlivanlar meydandaki herkesin canını sıkmış,suratlar asılmıştır.Cihan padişahı Kanunî’nin yüzündeki ızdırap çizgilerini gören Yahyâ Efendi kendisine iş düştüğünü hemen farkederek ‘’Devletim, izin verirseniz şu pehlivanla bir de ben güreş tutayım’’ der.Yahyâ Efendi’nin şaka yaptığını zanneden Kanunî daha cevap vermeden Şeyh hazretleri kavuğunu ve cübbesini bir kenara koyarak ‘’Ya Allah!’’ diye bir nara atarak meydana girer.Dev cüsseli Avrupalı pehlivan karşısına çıkan , kendisine göre çok ufak cüsseli bu ihtiyar adama hayretle bakarken Yahyâ Efendi kendisine ‘’ Ey pehlivan ,seninle ben güreşeceğim,fakat bir şartım var.Kim yenilirse kendisi yenenin dinini kabul edecek, buna razı mısın?’’ diye sorar.
Bunu duyan pehlivan istihza ile kahkaha atarak kendisine yapılan bu teklifi kabul ettiğini bildirir.Yahyâ Efendi’nin Avrupalı pehlivana,önce kendisinin hamle yapmasını ister,Avrupalıpehlivan burnundan soluyarak müthiş bir saldırıya geçer fakat Yahyâ Efendi’yi yerinden kımıldatmak ne mümkün,karşısında gördüğü çelimsiz adam adeta bir çelik parçası.Ne oyunlar tatbik ettiyse de onu alaşağı edemez.Başta padişah olmak üzere bütün olup bitenleri seyreden ehrkes hayretle dudakalrını ısırarak bakakalırlar.O tatlı yüzlü, tatlı sohbetli, ince gönüllü , derin bakışlı şeyh nerede? Şu, kurşundan dağlar gibi duran adam nerede?
Hamle üzerine hamle yapan Avrupalı pehlivan damarları şişmiş , kan ter içinde burnundan soluyarak ‘’olmuyor ,benim gücüm bir türlü sana yetmiyor’’ der.Bunun üzerine Şu, kurşundan dağlar gibi duran adam nerede?
Hamle üzerine hamle yapan Avrupalı pehlivan damarları şişmiş , kan ter içinde burnundan soluyarak ‘’olmuyor ,benim gücüm bir türlü sana yetmiyor’’ der.Bunun üzerine Yahyâ Efendi hamle sırasının kendisine geldiğini söyleyip ‘’Ya Allah!’’ diyerek pehlivanı bir kuş misali başının üstüne kaldırır,bir değirmen taşı gibi başının üzerinde birkaç kez çevirdikten sonra sırtını yere yapıştırır,izerine oturur.Yahyâ Efendi hem güler , hem de sorar:’ Şimdi ne yapacaksın?ahdine sadık mısın?’’ Avrupalı pehlivan göğsünün üzerinde sanki dağlar kadar ağırlık hisseder.Yattığı yerden inleyerek ‘’Kalk üstümden de öyle konuşayım’’ diye mırıldanır. Yahyâ Efendi adamı hemen bırakır.Pehlivan ayağa kalkarak ‘’Ey mübarek zat,ver eliniöpeyim ,bu kuvvet karşısında senin dinine girmek bana şart oldu’’ der.Meydan ortasında göz yaşları akıta akıta kelime-i Şehadet getirerek müslüman olur.