BENLİK
Yazar: Hacı Hasan BURKAY
BENLİK
Benlik, bir çeşit kendini beğenmişliktir. Özünü başkalarından üstün ve olduğundan fazla görmektir. Bu hal, gururun çokluğundan cehlin dışa vurmuş bir ifadesidir. Çünkü ilim, daima alçak gönüllüğü icap ettiren bir hazinedir. O hazineye sahip olanlar kendilerini, hareketlerindeki kibirle değil, tevazu ile belli ederler. İlmi yükseldikçe insanda, tevazu artar; azaldıkça gurur çoğalır, çekilmez olur.
Cenab-ı Hakk İsra suresi 37. ve 38. ayetlerinde meâlen şöyle buyurmaktadır: "Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin. Rabbinin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir".
Sevgili Peygamberimiz de: "Siz düşmanı dışarıda aramayınız. Düşmanın en adavetlisi sizin içinizdedir" buyurmaktadır.
Bir insanın bencil olması, kendini olduğundan fazla görmesi, onun biraz da nefsine mağlubiyetinden, etrafında ışıldayan hakikatleri görememesinden ileri gelir. Gönül, müminin aynası, fiilleri de ruhun ifadesi olduğundan bencillik, insanda kalbin kararması, o gönlün Hakk'ın güzellikleriyle bezenmemiş olması demektir.
Benlik davasına düşen bir kimsenin hakikat gözü kör irfan kulağı sağırdır. Zira benlik ve bencillik insanın ruhunu aratıp, din kardeşlerine yardım ve merhamet duygularını tamamen yok eder. Gözlerini riya, kalbini dünya hevesleriyle doldurur. İradeyi fenaya, zekâyı ziyana meylettirir. İrfan pınarlarından akan billur suları bulandırır. Marifet bağından gelen latif kokuları uçurur. İnayet ufkundan yağan selâmet ışıklarını söndürür.
İlim imana, cehil küfre götürür. İlim ile bekaya, cehil ile fenaya gidilir. Benliğin arası cehalettir.
Hz. Ebubekir Sıddık (RA) Efendimiz buyuruyor ki: "Sakın heva ve hevesinizin ardından gitmeyin. Heva ve hevesini yenen kimse, korktuğundan emin olur. Umduğunu elde eder. İnsanlara karşı azamet satmaktan kendinizi koruyun. Topraktan yaratılan ve nihayet toprak olacak olan kimse nesine kurum taslar, şaşarım…"
Yazar: Hacı Hasan BURKAY
BENLİK
Benlik, bir çeşit kendini beğenmişliktir. Özünü başkalarından üstün ve olduğundan fazla görmektir. Bu hal, gururun çokluğundan cehlin dışa vurmuş bir ifadesidir. Çünkü ilim, daima alçak gönüllüğü icap ettiren bir hazinedir. O hazineye sahip olanlar kendilerini, hareketlerindeki kibirle değil, tevazu ile belli ederler. İlmi yükseldikçe insanda, tevazu artar; azaldıkça gurur çoğalır, çekilmez olur.
Cenab-ı Hakk İsra suresi 37. ve 38. ayetlerinde meâlen şöyle buyurmaktadır: "Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin. Rabbinin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir".
Sevgili Peygamberimiz de: "Siz düşmanı dışarıda aramayınız. Düşmanın en adavetlisi sizin içinizdedir" buyurmaktadır.
Bir insanın bencil olması, kendini olduğundan fazla görmesi, onun biraz da nefsine mağlubiyetinden, etrafında ışıldayan hakikatleri görememesinden ileri gelir. Gönül, müminin aynası, fiilleri de ruhun ifadesi olduğundan bencillik, insanda kalbin kararması, o gönlün Hakk'ın güzellikleriyle bezenmemiş olması demektir.
Benlik davasına düşen bir kimsenin hakikat gözü kör irfan kulağı sağırdır. Zira benlik ve bencillik insanın ruhunu aratıp, din kardeşlerine yardım ve merhamet duygularını tamamen yok eder. Gözlerini riya, kalbini dünya hevesleriyle doldurur. İradeyi fenaya, zekâyı ziyana meylettirir. İrfan pınarlarından akan billur suları bulandırır. Marifet bağından gelen latif kokuları uçurur. İnayet ufkundan yağan selâmet ışıklarını söndürür.
İlim imana, cehil küfre götürür. İlim ile bekaya, cehil ile fenaya gidilir. Benliğin arası cehalettir.
Hz. Ebubekir Sıddık (RA) Efendimiz buyuruyor ki: "Sakın heva ve hevesinizin ardından gitmeyin. Heva ve hevesini yenen kimse, korktuğundan emin olur. Umduğunu elde eder. İnsanlara karşı azamet satmaktan kendinizi koruyun. Topraktan yaratılan ve nihayet toprak olacak olan kimse nesine kurum taslar, şaşarım…"