Ne zaman başımı yastığa koyup gözlerimi yumsam, ruhum bir kuş misali alır götürür beni uzaklara... Taa cocukluğuma...
Annem, sevimli bir telaşla sofra kurarken, anlardım ki, babam gelecek. Hızla kendimi sokağa atar, her zaman ki yerime koşardım...
Burası, aşağı mahalleyi görebileceğim en yüksek noktaydı, tüm dikkatimi babamı görebileceğim, dar bir görüş alanına verirdim...
Aklım çıkardı ya ben göremeden geçerse diye, ayak parmaklarımın ucuna basar, uzamaya çalışırdım...
Babamı o geçit de gördüğüm an dünyalar benim olurdu...Nasıl bir sevinçle koşardım rampa aşağı, bir an önce sarılayım diye...
Genelde elleri dolu olurdu, oysa ben ellerinden tutup, yanında yürümeyi çok severdim...
Baktım elleri dolu, tek eline sığdıramıyor yükünü, pantolunun yanından asılırdım, sanki bir yere tutunmasam düşecekmişim gibi... Aslında yanında yürümekten gurur duyardım...
NE YAKIŞIKLI ADAMDI BENİM BABAM
Eve gelir gelmez, eşofmanlarını giyer, ellerini yıkar, sofrada ki yerini alırdı, soframızın baş tacıydı.
Babam sofraya oturmadan kimseyi başlatmazdı annem. "Babanızı bekleyin" derdi. Babam her defasında... "Kızma çocuklara, bırak başlasınlar... Bu evde su da küçüğün sofrada derdi". Ne güzel, ne huzurlu sofralarımız olurdu...
(hala tadı damağımda...çocukluğumun sofra neşesini, o mutlu ortamı, bir daha hiç yaşayamadım)
NE ANLAYIŞLI ADAMDI BENİM BABAM
Çay keyfini de yaptıktan sonra, "verin bakalım kemanımı" derdi. İşte beklediğim an!...
Tam karşısında yerimi alır, büyük bir keyfle dinlerdim kemanından dökülen nağmeleri...
Hem çalar, hem söylerdi... Annemin gözlerinin icine baka baka...
Dalgalandım da duruldum
Koştum ardından yoruldum
Binlerce güzel gördüm de
En son sana vuruldum...
...Ne kadar içli okurdu!...
SANATÇI RUHLUYDU BENİM BABAM
Gecenin bize göre son bölümünde, yarım saat kadar hikaye anlatır, her zaman en heyecanlı yerinde bırakırdı...
"Beklemeyi, sabretmeyi öğrenin, arkası yarın" derdi.
NE AKILLI ADAMDI BENİM BABAM
Dışarda gördüğü sahipsiz, yaralı hayvanları eve toplar, yaralıysa; yarası geçene kadar, küçükse; büyüyene kadar bakın derdi...
Annem her defasında kızar ' evi hayvanat bahcesine çevirdin' derdi. Ama babam tatlı bir şekilde ikna eder, hepimize hayvan sevgisini aşılardı...
NE MERHAMETLİ ADAMDI BENİM BABAM
Hafta sonlarında sinema zevkini hic kaçırmaz, bazende... "Dışarda yiyelim yemeği" derdi. Maddi imkanlari içinde... Tiyatroya, konsere hatta yılda bir kez tatile de götürürdü... Tarihi filmleri izlemeyi, tarihi yerleri gezmeyi, kültürel bilgiler edinmeyi, doğa nın güzelliklerini keşfetmeyi severdi...
TARİH GİBİ ADAMDI BENİM BABAM
Ramazan ayında, dini bayramlarımız da...
Yoksulun, öksüzün, kimsesizin, yanında olmayı... Yardım edebilmeyi, onları mutlu edebilmeyi çok severdi.
Orucunu tutar, namazını kılar, Cuma ve terafi namazlarını cami de kılmaya özen gösterir, hepsine yetişebilmek için büyük çaba sarfederdi...
MELEK GİBİ ADAMDI BENİM BABAM
(alıntı)
Annem, sevimli bir telaşla sofra kurarken, anlardım ki, babam gelecek. Hızla kendimi sokağa atar, her zaman ki yerime koşardım...
Burası, aşağı mahalleyi görebileceğim en yüksek noktaydı, tüm dikkatimi babamı görebileceğim, dar bir görüş alanına verirdim...
Aklım çıkardı ya ben göremeden geçerse diye, ayak parmaklarımın ucuna basar, uzamaya çalışırdım...
Babamı o geçit de gördüğüm an dünyalar benim olurdu...Nasıl bir sevinçle koşardım rampa aşağı, bir an önce sarılayım diye...
Genelde elleri dolu olurdu, oysa ben ellerinden tutup, yanında yürümeyi çok severdim...
Baktım elleri dolu, tek eline sığdıramıyor yükünü, pantolunun yanından asılırdım, sanki bir yere tutunmasam düşecekmişim gibi... Aslında yanında yürümekten gurur duyardım...
NE YAKIŞIKLI ADAMDI BENİM BABAM
Eve gelir gelmez, eşofmanlarını giyer, ellerini yıkar, sofrada ki yerini alırdı, soframızın baş tacıydı.

(hala tadı damağımda...çocukluğumun sofra neşesini, o mutlu ortamı, bir daha hiç yaşayamadım)
NE ANLAYIŞLI ADAMDI BENİM BABAM
Çay keyfini de yaptıktan sonra, "verin bakalım kemanımı" derdi. İşte beklediğim an!...
Tam karşısında yerimi alır, büyük bir keyfle dinlerdim kemanından dökülen nağmeleri...
Hem çalar, hem söylerdi... Annemin gözlerinin icine baka baka...
Dalgalandım da duruldum
Koştum ardından yoruldum
Binlerce güzel gördüm de
En son sana vuruldum...
...Ne kadar içli okurdu!...
SANATÇI RUHLUYDU BENİM BABAM
Gecenin bize göre son bölümünde, yarım saat kadar hikaye anlatır, her zaman en heyecanlı yerinde bırakırdı...
"Beklemeyi, sabretmeyi öğrenin, arkası yarın" derdi.
NE AKILLI ADAMDI BENİM BABAM
Dışarda gördüğü sahipsiz, yaralı hayvanları eve toplar, yaralıysa; yarası geçene kadar, küçükse; büyüyene kadar bakın derdi...
Annem her defasında kızar ' evi hayvanat bahcesine çevirdin' derdi. Ama babam tatlı bir şekilde ikna eder, hepimize hayvan sevgisini aşılardı...
NE MERHAMETLİ ADAMDI BENİM BABAM
Hafta sonlarında sinema zevkini hic kaçırmaz, bazende... "Dışarda yiyelim yemeği" derdi. Maddi imkanlari içinde... Tiyatroya, konsere hatta yılda bir kez tatile de götürürdü... Tarihi filmleri izlemeyi, tarihi yerleri gezmeyi, kültürel bilgiler edinmeyi, doğa nın güzelliklerini keşfetmeyi severdi...
TARİH GİBİ ADAMDI BENİM BABAM
Ramazan ayında, dini bayramlarımız da...
Yoksulun, öksüzün, kimsesizin, yanında olmayı... Yardım edebilmeyi, onları mutlu edebilmeyi çok severdi.
Orucunu tutar, namazını kılar, Cuma ve terafi namazlarını cami de kılmaya özen gösterir, hepsine yetişebilmek için büyük çaba sarfederdi...
MELEK GİBİ ADAMDI BENİM BABAM
(alıntı)