Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Beni anlamazlıktan mı geliyorsun, anlamamazlıktan mı? (1 Kullanıcı)

GizliOzne

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Şub 2008
Mesajlar
395
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Karanlığın Sustuğu Yerden
Yunanca 'logos'a mukabil kullanılan Arapça 'nutk' kelimesinin Türkçe'de esasen iki anlamı vardır: 'düşünmek' (akıl) ve 'konuşmak' (dil).

Birbirinden ilgisiz bir biçimde sadece düşünmek veya sadece konuşmak mı?

Hayır, bilâkis hem düşünmek, hem konuşmak. Nitekim bir zamanlar 'nutk' kelimesi, nutk-ı dahilî (iç konuşma) ve nutk-ı haricî (dış konuşma) olmak üzere ikiye ayrılırdı. iç konuşma'nın anlamı 'düşünmek' idi.

Bu nedenle "kuvve-i nutkiye", ne sadece konuşma yetisi'dir, ne de düşünme yetisi. En iyisi şöyle çevirmek: "düşünme/konuşma yetisi."

"Hayvan-ı nâtık" için de aynı hassasiyet gösterilmeli: "düşünen/konuşan canlı".

Sözün özü, düşünme'nin, düşünce'nin kendisi bir kenara bırakılarak 'dil' üzerine konuşulamaz. Unutulmamalı ki Türkçe'nin sadece sözdizimi kuralları yoktur, bir de selîkası vardır. Selîkası, yani kendine özgü bir ifade tarzı, bir iç mantığı....

***

öncelikle bilinmesi gereken şu: "ya... ya da", "hem... hem de", "ne... ne de" kalıpları, birer koşullu yargı bildirim formudur ve bu formlar kavramsal olarak Mantık'ta, niceliksel olarak Matematik'te incelenir.

Mantık'ta önermeler yüklemli ve koşullu olmak üzere, koşullu önermeler ise birleşik ve ayrık olmak üzere ikiye ayrılır. Zikri geçen üç form da Klasik Mantık'ta "ayrık koşullu önermeler"e özgü formlar (kaziyye-i şartiyye-i munfasıla) içinde incelenirler.

Kısacası, "ne... ne de" kalıbı, önce düşünmenin, sonra dilin konusudur; lâkin sadece yazı dilinin değil, konuşma dilinin de konusudur.

Ben bu yazıda bu kalıbın mantıksal yapısını ele almayıp, bunun yerine Felsefe, Mantık ve Matematik ustalarına ait Osmanlıca telif ve tercüme metinlerden bazı örnekler seçeceğim. Yani dilin doğrudan düşünceyi ilgilendiren "ne... ne de" kalıbıyla ilgili edebiyat ustalarından değil, düşünce ustalarından misâller vereceğim, ki böylece olumsuz fiil kullanmak gerçekten de 'istisna' mıymış, değil miymiş bilinsin! Hem de Misalli Büyük Türkçe Sözlük'te dahî haklarında bir türlü misâl bulunamayan şu 'istisnalar' için şevahid (tanık) eksikliği de bari bu vesileyle telâfi edilmiş olsun!

***

1) Muhammed Akkirmanî'nin 1755'de yazılan, 1850'de basılan "iklil'ut-Teracim" adlı felsefe metninden:

— "Cevher, şol şeydir ki işaret-i hissiyeye kabil olup ne kat'an, ne kesran veya ne vehmen, ne de farzan kısmeti kabul etmez."

— "Onda hareket olmaz, ne münteha canibine ve ne müntehadan gayrı canibe."

2) Ahmed Cevdet Paşa'nın oğlu, Mantık ve Matematik âlimi Ali Sedad'ın "Mizan'ul-Ukul" adıyla 1886'da yayımlanan Mantık eserinden:

— "Lâkin ne faide ki hakayıkın ne evsaf-ı hariciyesi ve ne de evsaf-ı dahiliyesi tamamiyle mütalaa edilememiş olduğundan malum değildir."

— "Bir çocuğun ateşin hâr olduğuna hükmetmesi misalinde olduğu gibi çocuğun bu hükmü ne istikra ve ne de temsil gibi henüz kendisine isnadı münasib olmayan bir şey ile olmayıp..."

— "Meselâ ne arz rakkastan ne de rakkas arzdan teb'id ve tecrid olunamadığından..."

3) ibrahim Edhem'in René Descartes'tan tercüme edip 1895'te yayımladığı "Usûl Hakkında Nutuk" adlı felsefe metninden:

— "Vaad ettikleri ne şeref ve ikbal, ne de kazanç beni onları tahsile sevketmeye kâfi değildi."

— "Halbuki bizim ne hayalimiz, ne de havassımız idrakimizin dahli olmaksızın bizi hiçbir şeyden asla temin edemez."

— "Nihayet mesalik-i ilmiye-i faside hususunda fîmâ-ba'd ne bir kimyager-i batılın mevaidi, ne bir müneccimin ihbarâtı, ne bir sahirin kizbiyâtı, ne de bildiklerinden ziyadesini iddia etmek sanatını ittihaz edenlerden hiçbirinin desais ve tefahhurâtı ile aldatılmayacak kadar onların değerlerine kesb-i vukuf etmiş olmak zannında idim."

— "Umumiyetle insanlara iyilik etmeyi arayan ve ne sahte görünüşle ne de yalnız laf ile olmayıp hakikaten ve fiilen fazıl olan herkesi...

4) izmirli ismail Hakkı'nın 1896'da yayımlanan "Mi'yar'ul-Ulum" adlı mantık kitabından:

— "Eğer iki cüzînin ne ictimaları ve ne de irtifaları caiz olmazsa..."

— "Belki âlât-ı hissiyeyi iyice terbiye eylemek ve ne çok yakın ve ne de uzak olmayan mesafede bulunmak iktiza eder."

5) ünlü matematikçi Salih Zeki'nin 1909'da neşrolunan ilmî mektubundan:

— "Bu adem-i imkân ne muallimin aczini ne de müteallimin muhakemesini isbat etmez."

6) Reşad Nuri'nin Emile Boirac'tan tercüme edip 1914'te yayımladığı ilm-i Mantık adlı eserden:

— "şu halde ne 'b', ne 'v', ne de 'c', D hadisesinin sebebi değildir. D vâkıasının sebebi 'a' mukaddemidir."

***

Sonuç:

A) "Ne... ne de" kalıbında olumsuz fiil kullanmak, tıpkı olumlu fiil kullanmak kadar Türkçe'ye mahsus bir kaidedir. Dikkatli bir tanıklık taraması, aydınların (yazı) dilinde de, halkın (konuşma) dilinde de bu kaidenin geçerliliğini ve yaygınlığını pekâlâ isbat eder. (işe, kütüphane raflarının tozlarını almakla başlayınız!)

B) Gelişigüzel öne sürülen 'istisna' ve 'şart' iddiaları tamamen keyfî ve indîdir. Temennî, teklif ve vecihler dil bahsinde kaide yerine geçmez. Bakmayı bilen için, 'istisna' suretinde nice kaide vardır. (Sokağa çıkınız!)

C) Türkçe'de kuralları yazı dili değil, konuşma dili belirler. Dilin kullanımı, sözde kurallardan çok daha itibara layıktır. (Okumayı bilmiyorsanız, dinlemeyi öğreniniz!)

C) TDK Sözlüğü de dahil mevcut sözlüklerin, değil böylesine ehemmiyetli bir meselede, Türkçe scrable oyununda bile taraflara hakemlik yapmak kudret ve salâhiyeti yoktur. (iddia sahipleri dersini çalışsın!)

D) Doğrusu "anlamazlıktan gelmek" midir, yoksa "anlamamazlıktan gelmek" mi?

Bugünün bilgiçleri açısından bu soru tam bir 'sorun'dur; zira Türkçe'de alınan 'abdest'le, kaçırılan 'abdest' aynı değildir. (Düşünme, esasen bir sessiz konuşmadır!)

Not: Felsefe dersleri, 4 Aralık Salı Günü 18.30'da Cağaloğlu'nda, 7 Aralık Cuma günü 19.00'da Altunizade Kültür Merkezi'nde. Duyurulur.


Dücane Cündioğlu
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt