Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BEDİÜZZAMAN HZ. KRONOLOJİSİ (1 Kullanıcı)

gurbetten

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
1,474
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
ALMANYA/MANISA
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN KRONOLOJİSİ

Bediüzzaman ın hayat seyri ve safahatından mü­him bir kısmının tarihleri:

1877

Said Nursî Hazretlerinin Bitlis Vilayeti Hizan İlçesi Nurs Köyü nde doğumuştur.

1885

Yaş 9

Said Nursî ilk tahsile başlamak için ailesinden ay­rılıp Tağ Köyü Medresesine gelmes: Burada çok az bir süre kalıp tekrar köyüne dönmüştür.

1891

Yaş 14

Hz. Üstad´ın Resulullah ı (A.S.M.) rüyasında gör­mesi ve em­salsiz üç aylık tahsilini yaptığı yer olan Doğu Beyazıt a gitmesi… Bu sıralarda kendisinin lakabı, Molla Said-i Meşhur dur.

1892

Said Nursî Hazretleri, görülen hârika haller ve za­mana uy­mayan durumlar karşısında Bediüzzaman ünva­nının kendisine verilmesi ve böyle anılmaya baş­lanması

1893

Yaş 16

Bitlis ve Siirt civarında çeşitli yerlerde bulunup, daha sonra Siirt in Tillo kasabasında bir kubbede inzi­vaya çe­kilmesi.Karınca ve arı milletlerinin cumhuri­yetçi olduk­larını söylemesi…

1894

Bediüzzaman Hazretleri, Abdülkadir-i Geylanî Hazretlerinden rüyasında aldığı emir üzerine, Cizre´de aşiret reis­lerinden Mustafa Paşa yı ikaz için Cizre ve Mardin taraflarında bulunması…

Mardin´de siyaset-i İslâmiye ve içtimaî mes´ele­lerle ilgilen­mesi…

1895

Mardin’den nefiy ile Bitlis´e gelmesi ve iki yıl orada valinin ilme hürmetinden dolayı tahsis ettiği odada kal­ması…

1897

Van Valisi Hasan Paşa´nın daveti üzerine Van´a git­mesi ve Valinin konağında kalması

Müsbet ilimlerle meşgul olarak hârikulâde bilgi sa­hibi olması

Bu zamana kadar hıfzına aldığı 80-90 cild kitabı, üç ayda bir ezberden devretmesi

1900

İngiliz Müstemlekât Nâzırı Gladiston un gazete­lerde çıkan beyanatı üzerine Bediüzzaman o zamana ka­dar elde ettiği bütün ilimleri, Kur-anın hakikatlerine çıkmak için basamak yapmaya karar verir ve der:

Kur-anın sönmez ve söndürülmez manevî bir gü­neş hük­münde olduğunu, ben dünyaya isbat edece­ğim ve göstereceğim!

1907

Din ilimleriyle fen ilimlerinin beraber okutulacağı ve Arapça, Türkçe, Kürtçe tedrisat yapabilecek bir İslâm Üniversitesi nin Şark-ta tesisi için İstanbul a gelmesi

Kaldığı yerin kapısına Her suale cevab verilir lev­hasını asıp, âlimleri sual sormaya daveti

Sultan Abdülhamid e Şark ta üniversite açılması için müra­caatı

Yıldız Divan-ı Harbi´ne verilmesi

1908

Meşrutiyete, yani seçim ve meclis sistemine (tam meşruiyete istinadı için) sahip çıkması

1909

31 Mart’ta Bediüzzaman´ın yatıştırıcılığı

İsyan etmiş olan sekiz taburu itaata getirmesi

Bediüzzaman-ın Divan-ı Harb´e verilişi

Divan-ı Harb-de beraet edişi ve serbest bırakılması

1910

Divan-ı Harb´den beraet eden Bediüzzaman´ın Van´a gitmek üzere İstanbul´dan ayrılması

Şark´ta aşiretleri dolaşarak hürriyeti, meşrutiyeti anlatması ve içtimaî dersler vermesi

1911

Şam´a gelişi ve Câmi-i Emeviye´de muhteşem bir hutbe ile İslâm Âleminin dertlerini ortaya koyması ve hal çarelerini gös­termesi

Sultan Reşad´la beraber Rumeli seyahatine çık­ması

1913

Van a gitmesi ve Şark Üniversitesinin temelini at­tır­ması

1915

Milis Kumandanı Bediüzzaman, Pasinler cephe­sinde Ruslarla çarpışıyor

1916

Bediüzzaman ın Ruslara esir düşmesi ve iki yıl esaret hayatı

1918

Bediüzzaman ın Kosturma dan firar edişi

17 Haziran 1918: Bediüzzaman´ın Varşova, Viyana ve Sofya üzerinden İstanbul a avdeti

Enver Paşa nın vazife teklifini kabul etmeyen Bediüzzaman a, Harbiye Nezareti ikramiye ve harb ma­dalyası veriyor

13 Ağustos 1918: Ordu-yu Hümayun´un tavsi­ye­siyle Dâr-ül Hikmet e âzâ oluşu

1919

19 Nisan 1919: Bediüzzaman ın Dâr-ül Hikmet ten altı ay izne ayrılması

Sultan Vahdeddin, Bediüzzaman a Mahreç pâ­yesi veriyor

1920

İngiliz işgaline karşı Hutuvat-ı Sitte yi neşrede­rek mücadele etmesi

1921

Bediüzzaman ın Anglikan Kilisesi ne cevabı

Bediüzzaman, Kuvâ-yı Milliyeyi destekliyor

1922

Bediüzzaman davet üzerine İstanbul dan Ankara ya geliyor

9 Kasım 1922: Bediüzzaman a Meclis de hoşâ­medî yapıl­ması

1923

19 Ocak 1923: Bediüzzaman Meclis de mebuslara hi­taben bir beyanname neşrediyor

17 Nisan 1923: Ankara da umduğunu bulama­yan ve kendi­sine yapılan bütün teklifleri reddeden Bediüzzaman ın Van’a git­mek üzere yola çıkması

1925-1927

Bediüzzaman ın Van dan nefyi

Bediüzzaman Van dan İstanbul a oradan da Burdur a getiri­liyor

Isparta da bir müddet kalan Bediüzzaman, önce Eğridir ora­dan da Barla ya getiriliyor

Başta Sözler, Mektubat, Lem´alar´ın bir kısmı ol­mak üzere Risale-i Nur lar te´lif edilmeye başlanıyor

1934

Barla´dan alınan Bediüzzaman ın Isparta ya getiri­lişi

27 Nisan 1935: Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya ve Jandarma Umum Kumandanı askerî bir kıt a ile Isparta ya geliyor ve Bediüzzaman tevkif olunuyor

Tevkif edilen Bediüzzaman ve talebeleri, muha­keme edilmek üzere Eskişehir e götürülüyor

Tesettür âyetinin tefsirinden dolayı Bediüzzaman’a 11 ay ceza veriliyor

1936

Temyiz edilen mahkûmiyet kararının neticesi Temyiz’den gelmeden hapis müddeti tamamlandığı için Bediüzzaman tahliye ediliyor

27 Mart 1936: Tahliye edilen Bediüzzaman, Kastamonu’da ikamete mecbur ediliyor

Üç ay karakolda kalan Bediüzzaman, karakol kar­şı­sında bir eve yerleştiriliyor. Burada da bir kısım insan­lar ona talebe oluyor­lar. Âyet-ül Kübra ve bir kısım risa­lele­rin telifi yapılıyor. Başka yer­lerdeki talebele­riyle, Kastamonu Lâhikası adıyla toplanan kitap­taki mektub­larla haberleşiyor ve hizmet metodları hakkında ikaz­larda bulunuyor.

1943

20 Eylül 1943: Bediüzzaman’ın tevkif edilerek Ankara, Isparta ve oradan Denizli’ye getirilmesi

1944

Denizli mahkemesinin başlaması

15 Haziran 1944 Denizli Ağırceza Mahkemesi Bediüzzaman’ın beraetini ilân ediyor

Ağustos 1944 sonlarında Ankara’dan gelen emirle Bediüzzaman Emirdağ’da ikamete mecbur edili­yor

1948

23 Ocak 1948 Emirdağ’da kış ortasında Bediüzzaman ve ta­lebelerinin tevkif edilişi ve Afyon mahkemesine sevki

6 Aralık 1948 Afyon Mahkemesinin mevhum ve mesnedsiz iddialarla Bediüzzaman ve talebelerine mah­kûmiyet kararı verişi ve temyiz

1949

20 Eylül 1949 Yirmi ay mevkuf tutulan Bediüzzaman Hazretleri, halkın tezahüratına mâni ol­mak için Afyon hapishane­sinden şafak vakti tahliye edi­liyor

20 Kasım 1949 Bediüzzaman’ın tekrar Emirdağ’a getirilişi

1952

Ocak 1952’de Gençlik Rehberi mahkemesi için Bediüzzaman İstanbul’a geldi.

22 Ocak 1952 Salı Gençlik Rehberi mahkemesi­nin ilk du­ruşması

5 Mart 1952 Salı: Bediüzzaman’ın Gençlik Rehberi dâva­sından beraeti

1953

Nisan 1953: Bediüzzaman tekrar Emirdağ’a geldi

Mayıs 1953: İstanbul’a gelen Bediüzzaman’ın üç ay kadar kalması

Bediüzzaman’ın Patrik Athenagoras’la görüşmesi

Onsekiz yıllık ayrılıktan sonra Barla’ya gelişi

1956

23 Mayıs 1956: Sekiz senedir devam eden Afyon Mahkemesinde Risale-i Nurların beraeti ve iade edil­mesi

1957-1958
Nur Risalelerinin ve bu arada Tarihçe-i Hayat’ın matba­alarda neşredilmesi

1960

23 Mart 1960 Çarşamba: Bediüzzaman, Ramazan’ın 25. günü gece saat 03.00 civarında bu fani âleme veda etti

12 Temmuz 1960 Salı: Mezarı açılan Bediüzzaman’ın naaşı çıkarılarak askerî bir helikop­terle meçhul bir istika­mete götürülü­yor.



Kaynak: Bediüzzaman Said Nursi- Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdülkadir Badıllı

 

gurbetten

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
1,474
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
ALMANYA/MANISA
RE: BEDİÜZZAMAN HZ. KRONOLOJİSİ

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ ´NİN HAYATI
Bediüzzaman Said Nursi Bitlis in Hizan İlçesine bağlı İsparit Nahiyesi nin Nurs Köyünde dünyaya geldi (1876). Yenilikçi, atak, cesur bir mizaca, son derece parlak bir zekâya ve güçlü bir hafızaya sahipti. Bunlar katıksız iman ve ilim aşkıyla birleşince, normalde onbeş yıl kadar süren klâsik medrese eğitimi üç aya sığdı. Bu olağanüstü gelişmeyi kavrayamayanlar tarafından düzenlenen münazaraları (ilmi tartışmalar) kazanarak kendini ispatladı. Bu yüzden "Molla Said"e, zamanın emsalsizi, benzersizi anlamında Bediüzzaman lâkabı verildi.

Dönem tüm dünyada maddeciliğin öne çıktığı bir dönemdi. İnsanlık kendi geleceğini tahribe yönelmişti. Bu değişimden Müslüman milletler de etkilenmiş, meselâ yeryüzünün tek bağımsız İslam devleti olan Osmanlı Devleti çoktan eski haşmetini ve kudretini kaybetmişti. Büzülme ve çözülme noktasındaydı.

İnsanlığın ortak problemlerinin yanı sıra yaşadığı toplumun özel problemlerine de eğilen Bediüzzaman, açık bir gerçekle yüz yüze geldi: Batı maddeciliğe saplanmış, Doğu ise eskiyen kurumlarını yenileyip iman eksenli bir yapılanmaya dönüştürememişti. Osmanlı Devleti de aynı açmazda tükeniyordu. Devlet ve millet şeklen İslâma bağlı olmakla birlikte mânâ plânında İslâmdan kopmuştu. Batı yı da anlayamamıştı. Asıl problem buydu.

Teşhisini bu şekilde koyan Bediüzzaman tedavi metodunu da geliştirdi: Tahkiki iman geliştirdiği metodun özü ve özetiydi.

Sıra tahkiki iman ekseninde gelişip çağın teknolojisiyle zenginleşecek insanlar yetiştirmeye gelmişti. Bunun da yolu eğitimden geçerdi.

Bu maksatla bir eğitim projesi geliştirdi. Buna göre Doğu ve Güneydoğu öncelikli olarak tüm vatan sathı Medresetüzzehra adını verdiği eğitim kurumlarıyla donatılacak, bu kurumların ilk, orta, lise bölümleri olacak, ayrıca din ve fen dersleri bir biri içinde, bir bütün halinde okutulacaktı. "Vicdanın ziyası (ışığı), ulûm-u diniyedir, aklın nuru fünun-u (fenler) medeniyedir. İkisinin imtizacıyla (bütünleşmesi, iç içe girmesiyle) hakikat tecelli eder... İftirak ettikleri (ayrıştıkları) vakit, birincisinde taassup (tutuculuk), ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder (doğar)" diyordu.

Görüşlerini Padişaha sunmak için 1907 yılında İstanbul'a geldi. Fakat İmparatorlukla birlikte İmparatorluğun başkenti İstanbul da çürümüştü. Düşüncelerini gazetelere yansıtması sarayı tedirgin etti. Padişah ateşîn bir zekâyı etkisizleştirmek için altınla ödüllendirmek istedi. Maarifi tehir, maaşı tacil nedendir? diye sorup ihsan-ı şahâneyi reddedince de akıl hastahanesine kapatıldı. Fakat doktorlardan aklî melekelerinin sapa sağlam olduğuna dair bir rapor alarak görüşlerini açıklamayı sürdürdü.

Bediüzzaman, Şark ulemasından sonra İstanbul daki meşhur alimlere de kendisini kabul ettirmekte zorlanmamıştı. Onunla görüşenler en girift sorularına cevap alıyor, Sen gerçekten de Bediüzzamansın demekten kendilerini alamıyorlardı. Meşrutiyeti İslam eksenine oturtan ve meşrutiyet-i meşrua yı öngören hürriyetçi fikirleri özellikle ilgi çekiyordu. Bediüzzaman'a göre mutlakıyet İslami dirilişin önünü kapatıyordu. Ancak meşrutiyete yumuşak geçiş yapılmalıydı. Bunun için de evvelâ üç büyük düşman saydığı cehalet, zaruret ve ihtilâfla mücadele edilip kazanılması gerekiyordu.

31 Mart Olayı ismiyle tarihimize geçen (1909) keşmekeş esnasında yatıştırıcı rol oynamasına rağmen, Bediüzzaman’dan daha önce tedirgin olmuş yönetim tarafından tutuklanıp Divan-ı Harb Mahkemesinde yargılandı. Beraat etti. Van’a döndü. Birinci Dünya Savaşı sırasında gönüllü talebelerden bir milis alayı kurup doğduğu toprakları savundu. Bitlis savunması esnasında yaralanıp Ruslara esir düştü. Yaklaşık üç yıl süren esaret hayatını kaçışla noktaladı. Ordu adayı olarak devrin tek İslâm Akademisi Darü l-Hikmeti l-İslâmiyeye üye oldu. İstiklal Savaşı sürerken, Anadolu harekâtını isyan sayan fetvaya Anadolu ulemasıyla birlikte karşı fetva verdi. İstanbul işgali sırasında İngiliz işgalcilere karşı yayınladığı bir eser yüzünden İşgal Kuvvetleri tarafından gıyabında ölüme mahküm edildi.

Zaferden sonra Ankara’ya Büyük Millet Meclisi’ne dâvet edildi (1922). Meclis'te resmi karşılama töreni yapıldı. Fakat devletle millet arasında "kıble farkı" oluşmak üzere olduğunu görüp milletvekillerine hitaben on maddelik bir beyanname dağıttı. Tekrar Van'a döndü.

Şeyh Sait isyanıyla bir ilgisi bulunmadığı, esasen her fırsatta "Dahile kılıç çekilmez" dediği halde bir çok mazlum gibi Bediüzzaman da önce Burdur'a, ardından Barla'ya sürüldü. Barla'da Risale-i Nur Külliyatı'nı telife başladı. Tek başına bir mektep oldu ve "cevher insan" yetiştirmek için insanüstü bir gayret gösterdi.

1925'li yıllarda Türkiye'de uygulama alanına giren dini dışlama politikalarına karşı Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur adını verdiği eserleriyle İslam’ın temel altyapısını oluşturan prensipleri açıklamaya yönelik bir tarz geliştirdi.

Bediüzzaman Said Nursi geliştirdiği bu Kur'ânî tarz ile akıl, kalp ve duygu bütünlüğünü temin ederek iman hakikatlerini anlatmıştır. Böylece kelam, tasavvuf ve pozitif bilimleri terkip ederek Müslümanlara yepyeni bir bakış açısı sunmuş, mektep, medrese, tekke ayrılığını ortadan kaldırmıştır.

İslam uleması yüzyıllar boyu insanın temel soruları olan "ben kimim, nereden gelip, nereye gidiyorum, vazifem nedir?" gibi konulardan ziyade hep dış alem ve siyaset üzerine mesailerini teksif etmişti. Oysa "iman ve temele ait" meseleler halledilmeden ve doyurucu cevaplar bulunmadan afaki meselelere yönelmek bunalımın derinleşmesini sonuç veriyordu. İslam dünyasının siyasi düzenleme ve projelerden ziyade ve fakat onları da ihmal etmeden zihniyet düzenlemesine ihtiyacı vardı. Problemin çözümü Kur'ân'ın çağlar üstü mesajının günümüze bakan yönünü ortaya çıkarmaktı. Risale-i Nur külliyatı ise bu mesajın açıklamasıdır.

Bediüzzaman İslam dünyasının karşılaştığı en köklü ve yıkıcı krize (fen ilimlerinden kaynaklanan dinsizlik veya dinde laubalilik) karşı ilim ve mantık yoluyla cevaplar vererek milyonların imanının kurtulmasına vesile olmuştur.

Risale-i Nur Külliyatını telif etmesiyle birlikte Bediüzzaman önceki hayatını Eski Said dönemi diye isimlendirmiştir. Bediüzzaman’ın haya-tını Eski Said, Yeni Said diye ayırması bir değişiklikten ziyade bir tarzı ifade içindir. Eski Said, daha çok imanın dışavurumu olan kurumlar, davranışlar ve siyasetle ilgileniyordu. Yeni Said ise imanın tahrip edilmek istendiği bir ortamda imanı korumak ve güçlendirmek için gayretini bu temel meseleye tahşid etti.

Bediüzzaman’a göre temel mesele; insanın kendisini, diğer varlıkları, kainatı ve hemcinslerini iman ekseninde algılamasıdır. En önemli görev bunu sağlamaktır.

Bundan ürkenler onu defalarca tutukladılar, Eskişehir (1935), Denizli (1943), Afyon (1947) hapishanelerinde yatırdılar. Fakat inançlarını yaşamaktan ve yazmaktan vaz geçiremediler.

1960 yılının 23 Mart'ında Urfa’da Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda arkasında bıraktığı tüm maddî servet bir demlik, birkaç bardak, eski bir gömlek, yamalı bir cübbe, sarık, misvak, biraz çay-şeker ve on liradan ibaretti. Mânevi miras olarak ise bütün asrın insanını aydınlatabilecek Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur külliyatı ile dünyanın her tarafında milyonlarca "Kur’an talebesi" bırakmıştır.

Allah ondan razı olsun.
 

gurbetten

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
1,474
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Konum
ALMANYA/MANISA
RE: BEDİÜZZAMAN HZ. KRONOLOJİSİ

bediuzzaman-ve-yegeni.jpg


bediuzzaman-ve-yegeni
ustad04.gif


27736.jpg


MÜBAREK NAA$I
 

FinTer

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Tem 2007
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web Sitesi
www.nurasya.com
RE: BEDİÜZZAMAN HZ. KRONOLOJİSİ

Allah razı olsun kardeşim.

Ömrünün son günlerine kadar keyfî muâmele ve eziyetlerden kurtulamayan Bediüzzaman, buna rağmen, îman hizmetini büyük bir kararlılıkla devam ettirmiş; o zor şartlar altında telif ettiği 6000 küsur sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı'nı tamamlamaya ve yaymaya muvaffak olmuştur. Kur'ân'ı bu asrın idrâkine uygun ve ikna edici bir üslupla izah ve ispat eden ve vehbî olarak kaleme alınan bu eserler, onun çileli hayatını en güzel meyvesidir...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt