Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bebeği Kim Koruyor? (Evli kardeşlerimiz ayrıca okusun inşallah)... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
İnsanoğlunun bakteri ve mantar gibi mikroplarla karşılaşmadığı tek yerin ana rahmi olduğunu biliyor muydunuz? İnsan, dünyaya adımını atar atmaz, milyarlarca mikropla karşılaşır. Peki bebek bu mikroplara karşı nasıl bir korunma mekanizmasıyla donatılmıştır ki, acziyetine rağmen hayatını sürdürebilmektedir? Bebeği korumak görevi anne ve babaya verilseydi, onlar nasıl bir koruma mekanizması hazırlardı?

İnsanoğlunun bakteri ve mantar gibi mikroplarla karşılaşmadığı tek yerin ana rahmi olduğunu biliyor muydunuz? İnsan, dünyaya adımını atar atmaz, milyarlarca mikropla karşılaşır. Peki bebek bu mikroplara karşı nasıl bir korunma mekanizmasıyla donatılmıştır ki, acziyetine rağmen hayatını sürdürebilmektedir? Bebeği korumak görevi anne ve babaya verilseydi, onlar nasıl bir koruma mekanizması hazırlardı?
Hayatı için tehlike arz eden düşmanlardan korunma sisteminin yanında, yeni doğan bebeğin besininin de, onun gelişimine uygun bir terkipte olması gerekir. Zira bebeğin, yeterince olgunlaşmamış sindirim sistemi ve hassas böbrekleri, her şeyi gıda olarak tüketmeye hazır değildir. Bu bebeğe uygun besin hazırlamak görevi de ebeveynlere verilseydi, nasıl bir besin hazırlarlardı? Ve bu besinin bebeğin bağırsaklarına, böbreklerine uygun olması için ne gibi tedbirler alırlardı? Bebeği, hem besleyecek, hem de mikroplara karşı koruyacak çift fonksiyonlu bir besin hazırlamak akıllarına gelir miydi? Bu sorular çoğaltılabilir.
Dünyaya yeni gelen bir bebek için besin hazırlamak gerekseydi, kompozisyonunda şu maddelerin belli oranlarda olması gerekirdi: su, protein, aminoasit, karbonhidrat, yağ, yağ asitleri, mineral ve vitaminler (A, sekiz alt grubu olan B, C, D, E ve K vitaminleri).
Bunlardan mineraller kendi aralarında şu şekilde sınıflandırılmaktadır:
a) Ana yapı elementleri: karbon, azot, oksijen, hidrojen.
b) Makro mineraller: kalsiyum, magnezyum, sodyum, klor, potasyum, kükürtten yapılı olanlar.
c) Mikro elementler (eser elementler): demir, iyot, çinko, bakır, krom, manganez, selenyum, molibden, kobalt, flor, nikel, vanadyum, silisyum.
Büyük oranda sıvıdan oluşan insan vücudunun bu ihtiyacı suyla karşılanır. Ceninin bünyesinde toplam sıvı, gebeliğin 10. haftasında vücut ağırlığının % 94'ünü oluştururken, yeni doğmuş bir bebekte vücut ağırlığının % 79'u kadardır. Bebek üç aylık olunca vücut toplam sıvısı % 70'e, bir yaşına gelince de % 60'a iner. Erişkinlerin vücut sıvısının toplam vücut ağırlığına oranı % 55 civarındadır. Erişkinlerde vücuda günlük giren ve çıkan su miktarı toplam vücut ağırlığının % 6'sı kadar iken, süt çocuklarında bu miktar bunun 4 katıdır (% 25). Neticede, bebeklerde su eksikliği (dehidratasyon) hızlı gerçekleşir. Öyleyse bebeğe verilecek besinin su miktarı yüksek olmalıdır. Bu yüzden çocuğa rahmet çeşmesinden akıtılan anne sütünün % 90'ı sudur.
Büyüme ve organ tamiri için gerekli temel besin olan proteinler, anne sütünde katı (kazein) ve çözünebilir (whey) protein şeklindedir. Anne sütündeki kazein inek sütündeki kazeine göre daha yumuşak pıhtılar oluşturur ve sindirilmesi daha kolaydır. Anne sütündeki whey proteinlerinin çoğu anti-enfektif hususiyette yaratıldığından, bebeği enfeksiyonlardan korumada rol alırlar. Hayvan sütlerinde ise, bebeğe faydalı olacak anti-enfektif proteinler yoktur. Bağışıklık sistemi tam olarak gelişmediğinden, bebek, enfeksiyonlarla mücadele edemez. Bu yüzden bebeğin korunması, bebekler için hem bir besin, hem de bebeği enfeksiyonlara karşı koruyan canlı bir sıvı özelliğindeki anne sütü yoluyla sağlanır. Anne sütünde bulunan makrofajlar ve lenfositler canlı olduğundan, hiçbir besin, anne sütünün yerini tutamaz. (Dünya Sağlık Örgütü-1993, UNICEF, 1993 -Beslenme Bölümü- H-1 OF)
Kasas suresinde, Firavun'un akıl almaz zulmü ve Allah'ın, onu ibret alınsın diye nasıl cezalandırdığı anlatılır. Firavun'a, bir kâhin İsmail oğullarından bir bebeğin doğacağını ve kendi krallığına son vereceğini bildirir. Bunun üzerine Firavun, doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Doğan bütün erkek çocuklar Firavun'un emriyle öldürülürken, annesi Hz. Musa'ya (as) hamile kalır. Ve bebeğini doğurur. Hz. Musa'nın (as) annesinin ilk düşündüğü şey, bebeğini Firavun ve askerlerinden korumaktır. Tam bu esnada anneye şu âyet ilham edilir: "Bunun içindir ki, Musa dünyaya gelince annesine şöyle ilham ettik. O’nu bir süre emzir. Şayet onun başına bir şey geleceğinden endişe edersen, ırmağa bırak, hiç endişe etme, hiç üzülme, biz O'nu sana kavuşturacağız ve O'nu rasullerden yapacağız." (Kasas, 7)
Bebeğini Firavun'dan korumaktan başka bir düşünceye sahip olmayan anneye, Allah'ın ilk emri, "O’nu bir süre emzir!" olmaktadır. Surenin bu âyetten önce ve sonra gelen âyetlerine baktığımızda âyetin ana temasının bebeği korumak olduğu açıkça görülmektedir. Ana fikri bebeği öldürülmekten korumak olan bu âyette, başlangıç cümlesi, neden "O’nu bir süre emzir!" olmaktadır? Çünkü bebeği bekleyen tehlike, sadece Firavun'un askerleri değildir. Bugün ulaştığımız tıbbî bilgilerle artık kesin olarak biliyoruz ki, yeni doğan bebeğin bağışıklık sistemi yeterli olmadığı için, mikroplara karşı da korunması gereklidir. Hatta mikroplara karşı korumanın önceliği vardır. Çünkü Firavun'un askerleri çocuğu bulmadan önce, çocuğun mikroplarla karşılaşması kaçınılmazdır. Bunca stres altında bulunan bir anne, bebeğin temizliğine ve bakımına yeterince özen göstermeyebilir. Bu da bebeğin enfeksiyonlara yakalanma riskini artırır. Onun için, Allah (cc) Hz. Musa'nın annesine birinci öncelik olarak bebeğini emzirmesini vahyediyor. Anne sütünü yaratan Allah (cc) olduğu için, elbette anne sütünün bebeği mükemmel beslemesinin yanı sıra, enfeksiyonlara karşı koruyacağını da biliyor. Aslında emzirme olmadan da Allah bebeği koruyabilir. Fakat sebepler dünyasında yaşayan bizlere bir ölçüyü hatırlatıyor.
Ayrıca emziren annenin endişelerden ve korkulardan uzak olması gerekir. Stresli bir ortam annenin sütünün azalmasına ve giderek kesilmesine sebep olur. (Dünya Sağlık Örgütü-1993, UNICEF, 1993-Beslenme Bölümü- H-10F) Bu âyetin "emzir!" emrinden sonra gelen cümlelerine bakılırsa, endişe içinde olan bir annenin rahatlatıldığı görülür: "Şayet O'nun başına bir şey geleceğinden endişe edersen, ırmağa bırak, hiç endişe etme, hiç üzülme, biz O'nu sana kavuşturacağız ve O'nu rasullerden yapacağız." Bu cümleler tamamen "O'nu bir süre emzir!" beyanını desteklemektedir. Emziren annede yüksek seviyede prolaktin hormonu salgılanır. Prolaktin hormonunun süt yapılmasını sağlamanın yanı sıra, anneyi gevşetme ve stresin olumsuz tesirlerinden koruma fonksiyonu da bulunmaktadır. Derin bir endişe içinde bocalayan anneye özellikle emzirmenin emredilmiş olması bu yönüyle de anlamlıdır. Ana fikri çocuğun korunması olan âyete, "O’nu bir süre emzir!" emriyle başlamak her yönüyle bir mucizedir ve tıp âlemi olarak, son otuz yıl içinde öğrendiğimiz, anne sütünün koruyuculuğu bilgisiyle tam bir uyum içindedir.
Anne sütüne, karbonhidratlardan bebeğin bağırsağına uygun olan lâktoz şekeri konulmuştur. Bu madde yavaş ve kolay sindirildiğinden, kan şekerini, çocuğun ihtiyacına uygun oranlarda tutar. Anne sütündeki lâktoz miktarı, anne diyetinden etkilenmez. Lâktoz, ayrıca sütteki kalsiyum emilimini artırır. Lâktozu meydana getiren moleküllerden biri olan galâktoz molekülü, bazı yağ molekülleriyle birleşerek bebeğin beyin gelişimi için çok önemli olan bileşikleri meydana getirir. Lâktoz bebeğin bağırsaklarında lâktobasillus bifidus denen mikropların çoğalmasında rol alır. Böylece bebeğin bağırsak florası, zararlı olmayan bu bakterilerden teşekkül eder. Sonuçta bebeğin ishallerden korunması sağlanır.

Her emzirmede, emzirmenin sonuna doğru sütteki yağ oranı yükselir.Son sütteki yüksek yağ oranı, bebeğin kendisini tok hissetmesini sağlar, bebek emmeyi bırakır ve aşırı beslenmekten kurtulur. Böylece, anne sütü ileriki yaşlarda ortaya çıkacak şişmanlıktan ve onun meydana getireceği zararlardan bebeği korur.

Anne sütünde ayrıca 100'den fazla çeşidiyle oligosakarit denen küçük şekerler vardır. Oligosakaritler ve diğer anti-enfektif maddeler, bağırsaklarda zararlı mikroplara yapışarak bunların bağırsaklara tutunmalarının önlenmesinde ve bu şekilde bebeğin bu zararlı mikroplardan korunmasında rol oynar. Prematüre bebeklerde, anne sütündeki lâktozun % 90'ından fazlası emme sonrasında bağırsak mukozasıyla kana geçer. Henüz immün sistemi yeterince gelişmemiş prematüreler için oligosakaritler vasıtasıyla sağlanan bu koruma ne annenin, ne de bebeğin iradesiyle sağlanabilir.
Bebekler kendileri için gerekli olan enerjinin büyük kısmını anne sütündeki yağlardan karşılar. Anne sütündeki yağlar, küçük çaplı yağlardır. Bebeğin bağırsaklarından emilimi kolaydır. Her emzirmede, emzirmenin sonuna doğru sütteki yağ oranı yükselir. Son sütteki yüksek yağ oranı, bebeğin kendisini tok hissetmesini sağlar, bebek emmeyi bırakır ve aşırı beslenmekten kurtulur. Böylece, anne sütü ileriki yaşlarda ortaya çıkacak şişmanlıktan ve onun meydana getireceği zararlardan bebeği korur. Bu zararlar şöyle özetlenebilir: kalb ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon, erişkin tipi şeker hastalığı, karaciğer yağlanması...
Anne sütünün mineral muhtevası, anne beslenmesiyle değişmez. Anne sütünde bebeğin ihtiyacı kadar mineral bulunur. Annenin mineral depoları kullanılarak bebeğin ihtiyaçları, anne sütü vasıtasıyla temin edilir.
Anne sütünde ilk aylar için yeterli vitamin bulunmaktadır. Ayrıca anne sütünde büyüme faktörleri, enzimler ve bugün dahi görevlerini anlayamadığımız on çeşit hormon bulunmaktadır.
Prematüre (erken doğmuş) bebeklerde, anne sütü diğerlerinden farklı olup, prematüre bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ayarlanmıştır.
Doğumdan sonraki ilk birkaç haftada prematüre doğum yapmış annelerin sütlerindeki protein miktarı, zamanında doğum yapmış annelere göre daha yüksektir. Çünkü, zamanında doğan bir bebeğin protein ihtiyacı l g/kg/gün iken, prematürelerin protein ihtiyacı 2 g/kg/gün civarındadır. Ayrıca anne sütünün protein kalitesi (kazein/whey) düşük kilolu doğan bebekler için uygun olarak yaratılmıştır. Anne sütü % 30 oranında kazein, % 70 oranında whey proteini içerir. Bu oranlar prematüre beslenmesinde idealdir.
İnsan sütündeki yağ, sütteki kalorinin % 50'sini sağlamakta olup, özellikle düşük kilolu bebekler için en uygun yapıya sahip kılınmıştır. İnsan sütündeki yağ sindirim ve emilimi, yağ asitlerinin çeşidi ve bu yağ asitlerinin trigliserid molekülü üzerindeki dağılımı mükemmeldir. Ayrıca safra tuzuyla uyarılmış lipaz enzimi anne sütünün erişilemez özelliklerinden biridir. Anne sütündeki yağ asitlerinin dağılımı özellikle prematüre bebekler için idealdir.
Anne sütü alan prematürelerde görme fonksiyonunn daha iyi olduğu ve bunda uzun zincirli yağ asitlerinin, karoten, taurin ve E vitaminin rol aldığı bilinmektedir. Bu maddelerin hepsi uygun dozda, anne sütüne konmuştur.

İki yıl emzirmenin önemi
Doğumdan itibaren iki yıl boyunca ve sonrasında, anne sütü, temel besinlerin, günlük enerjinin ve savunma sisteminin önemli bir vesilesi olur. İkinci yılda, günde sadece bir litre anne sütü alan bir bebeğin; bu sütle enerji ve protein ihtiyacının üçte ikisi ve A, C vitamini ihtiyacının tamamı karşılanır.
Eğer bebek günde 1,5 litre anne sütü emebilirse, besin ihtiyacının büyük bölümü karşılanmış olur. Dolayısıyla anne sütü, mümkünse ikinci yılın sonuna kadar verilmelidir.
Anne sütünün gerçek değeri, tıpta son yıllarda anlaşılmaya başlandı. 1960'lı yıllarda büyük bir mama reklamı kampanyası başlamıştı. Hemen her gün, anne sütünde bulunmayan ama mamada bulunan bir madde keşfediliyor ve özellikle Amerika'da televizyonlarda yayınlanıyordu. Bu tür ilmî çalışmaların(!) sonucunda, anneler, emzirmekten soğutuluyor ve bir mama nesli doğuyordu. Bunlar da bilim adına yapılıyordu.
1980 yılında anne sütü, sadece ilk dört ay için öneriliyordu. Dört aydan sonra anne sütü, sadece "Sudur, beslemez." deniyordu. 1986 yılında anne sütü, ilk altı ay için önerilmeye başlandı. 1993 yılından itibaren ise, anne sütü iki yıl süreyle önerildi. Anne sütünün ikinci yılda da içindeki besinlerin tamamının mevcut olduğu görüldü. Kur'an-ı Kerim'de: "Anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirirler. (Bu hüküm) emzirme müddetini tam yaptırmak isteyenler içindir. Eğer anne-baba birbirleriyle görüşerek ve aralarında anlaşarak çocuğu (iki yıldan önce) sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur." (Bakara, 233) buyrulur.
Tıbbın, daha son on yıl içinde ulaşabildiği anne sütünün iki yıl verilmesi bilgisini, Kur'an asırlarca önce haber veriyor. Şimdi insafla düşünelim, bunu Allah'tan başka kim bilebilir ve 1400 yıl önce, fen ve tıbbın dar imkânlarıyla tespit edilemeyecek bu bilgiyi insanlara bildirebilirdi? Sütü, Allah yarattığı için, bebeğe kaç yıl verilmesi gerektiğini de şüphesiz en iyi O bilir. Aynı bilgi, Kur'an-ı Kerim'in başka bir âyetinde de verilerek perçinlenmektedir: "Biz insana ana ve babasını tavsiye ettik. Anası onu zahmet üstüne zahmetle taşımıştır. Sütten kesilmesi ise iki yıl sürmüştür." (Lokman, 14)
 

yelda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
54
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bebeği Kim Koruyor? (Evli kardeşlerimiz ayrıca okusun inşallah)...

allah razı olsun çok güzel olmuş
 

melek16

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
28
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bebeği Kim Koruyor? (Evli kardeşlerimiz ayrıca okusun inşallah)...

çok ayrıntılı ve konuya değişik yönlerden bakılan bir yazı olmuş Allah razı olsun
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bebeği Kim Koruyor? (Evli kardeşlerimiz ayrıca okusun inşallah)...

RABBİM CÜLEMİZDEN RAZI OLSUN İNŞ. KONUDA İNCE Bİ AYRINTI VAR BEN ONU ANLAMANIZ AÇISINDA SOYLEDİM RABBİMİZ HERŞEYİ EN İNCE AYRINTISINA KADAR AYARLIYOR VE ÖNÜMÜZE SUNUYOR BEBEGİN 2 YIL EMZİRİLMESİ GEREKTİGİNİ SOYLUYOR. BİLİM ADAMLARI İSE ANCAK DAHA YENİ YENİ BU OLAYI ALGILIYOR... DÜŞÜNENLER İÇİN BÜYÜK İBRET VAR BU DURUMDA...
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
eline sağlık kardeşim selametle kalın.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt