harun78xxx
Kayıtlı Kullanıcı
şiirlerin kime ait olduğunu bilmiyorum.bilen varsa lütfen yazıversin bizde öğrenelim
1* FATİHA SURESİ
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir;
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir;
Günü gelince; ancak
Odur, hesap soracak...
Tek sana tapan, senden medet umanlarız biz;
Sapıtmışlar yoluna düşmekten koru bizi,
Doğru yoldan ayırma bizi, aman Rabbimiz!
2* ASR SURESİ
Günün omuzlara çöktüğü saat;
Yorulmuş insanın hayat yükünü
Söylene yüksüne çektiği saat.
O vakti de sever inanan yürek,
Çevresine sabrı sağlık vererek...
3* İNŞİRAH SURESİ
Biz senin gönlünü şeneltmedik mi?
Sırtındaki yükü hafifletmedik mi?
Bükmüyor muydu o yük belini?
Adını sanım yüceltmedik mi?...
Her zorlukta bir kolaylık var elbet;
Artır başarını, Tanrıya şükret...
4* ZÎLZAL SURESİ
Bir olunca yerin yokuşu düzü,
Depreniverince bütün yeryüzü,
Ağırlıklarını silkince toprak;
Yaşayanlar, çırpınacak, şaşacak.
Dünyamın kaderi gelecek dile;
Vuracak cesetler dışa, sahile;
Hayattan hesaba geçmiş nesi var
Doğrulup görecek ölmüş olanlar.
Hayr işleyen o gün hayre erecek,
Şer işleyen şer ne imiş görecek!
5* FİL SURESİ
Görmedin mi: Rabbin ne yaptı
O fillere binenleri?
Ne mallan kaldı ortada
Ne canları, ne bedenleri;
Sürü sürü kuşlar
— Gagalarında kızgın çakıl taşları
Üstlerine gönderdi;
Başağı yolunmuş sapa dönderdi.
6* MAUN SURESİ
Yazık: gösterişçin namaz kılana,
Yoksula yardımdan uzak kalana
Öksüzü hor görüp azarlayana
Ödünç vermeyi de ayıp sayana
Onun nasibi yol imandan yana
7* ÎNFİTAR SURESİ
Gök derdinden yarılıp, deniz yeri aşınca;
Nekadar yıldız varsa hepsi bir bir düşünce;
Her kabri içindeki kemik insan deşince;
Herkes anlar ne yapmış dünyadaki yaşınca!
Hani hayırlı işin, neye böbürlenişin?
Neyine güvenişin?
Ey iyliği unutan, Rabbine kafa tutan
Zavallı miskin insan!
Seni herşeyden güzel; en olgun, en mükemmel
Bir kılıkta yaratan; Rabbini düşün, utan!
Nankörsün her yaşında...
Melekler hesabım tutar omuz başında;
Rabbinse bilir, susar;
İyiliğin ağır basar, cennetime erersin;
Kötülüğün ağırsa cehenneme girersin!
O gün büyük gün asıl;
O ceza günü nasıl, ne demek bilir misin:
Başının çaresine düştüğü gün herkesin;
Kimse çıkmaz birine yardımı dokunacak;
Ana-baba günü mü, o Allah günü ancak!
--Bakara suresinden —
8* RAMAZAN AYETLERİ
Ey bize inananlar! Bir farzımız daha var:
Kötü, kirli şeylerden çekmek için el-etek
Eski ermişler gibi oruç tutmanız gerek;
Belirtilmiş zamanda ya hasta ya da yolcu
Sonradan tutmak üzre bozabilir orucu.
Oruç tutmakla hasta düşeceğe yol budur;
Her oruç yiyişinde bir yoksulu doyurur;
Biri beşe çıkarmak elbet kendi hayrine;
Ne yapın yapm ama oruç tutun siz yine.
Bütün bir yıl içinde buna en uygun zaman,
— İnsana çıkar yolu gösteren, aydınlatan,
Doğru neymiş bildiren, öğreten neymiş yalan
— Kur'ânın yer yüzüne indiği ay: ramazan...
Bu aya erişene oruç tutmak, farz olan;
Bağışlanmıştır hasta düşen, yollarda kalan.
Haktan kolaylık görür elbette darda kalan.
Tanrısına borcunu öder onlar sonradan...
Açlık neymiş çoktandır unutmuşsa bir insan,
Rabbinin niymetini özler, kavrar o zaman;
İçinde kötülüğe ne şevk kalır ne derman;
Bu ay kutsaldır: Onda dünyaya indi Kur'ân;
Daha şükretmeye en uygun ay, Ramazan
Senden beni bir soran çıkarsa kullarımdan
Bil sin ki ben kendine kendinden yakındayım;
Beni candan çağıran kulumun yanındayım
9* TEKVİR SURESİ
Güneş, kefene girip mezarını eşince;
Yıldızlar kararıp da gök göğsünü deşince;
Yeryüzü hayvanları uyuyup birleşince;
Her dağ yanardağ olup cehennem gürleşince;
Cennetse serin, temiz, yakma yerleşince;
Diri diri gömülen kız çocuğu fırlayıp
Yüzüne vurulunca gömenin büyük ayıp;
Herkes görür yaptığı neymiş, yeri neresi?
Ya kevserden içesi, ya ateşe giresi!
O gün belli ruhların karaları akları;
Kur'ân haber veriyor işte olacakları...
Yürüyen yıldızların, düşün giden gecenin,
Aydınlığa yüz tutan ufukların hakkıyçin;
Kur'ân, bu Haktan inen dört kitabın birisi,
Gök katı elçisinin yer yüzü bildirisi;
Onu gören, dinleyen vahy alan son peygamber,
Ne çılgındır ne meczup, veriyor Haktan haber;
Ne gelirse gizlemez Muhammed vahiy diye;
Öyleyse ey gaafiller, ey kâfirler nereye?
İşte gökten iniyor bu öğüt âyet âyet;
Duyun, bilin: son sözü Allah söyler nihayet...
10* HÜMEZE SURESİ
Vay haline dostluğun üstüne yürüyenin;
Gözünü para hırsı, mal hırsı bürüyenin;
«Bana artık karada ölüm yoktur» diyenin.
Bunlar onun nesine, ne günedek yetecek?
Sade mal mı, para mı; can da elden gidecek;
Cehennem ateşinde çıra çıra tütecek.
Ardında görünmeyen binbir demir kapının
Yaktığı ateştir o Allahın gazabının…
11* FELAK SURESİ
Sabah aydınlığını yaratan Rabbe sığın
Umulmayan şerrinden nice yaratıkların
Şerrinden, kötülüğü gizleyen gecelerin;
Şerrinden, dişi sinsi ve kaypak nicelerin;
Şerrinden, kıskançlıkla yanan hasetçilerin…
12* NEBE SURESİ
Şunların birbirlerine sorup durdukları ne?
Her kafada bir başka yorum mahşer gününe,
Yakında bilecekler, yakında bilecekler,
Yer yatağından kalkıp yanıma gelecekler.
Yeryüzü bir dinlenme yatağıydı onlara;
Dağlar gök çatısına direkti sıra sıra;
--Kafanın düşünmekti, gönlün sevmekti işi—
Her dişiye bir erkek, her erkeğe bir dişi;
Gündüzü çalışmaya vermiştik her birine,
Geceyi örtü gibi sererdik üstlerine;
Başlarında yedi kat gök ve eşsiz ışık;
Yıllarca bulutlardan bol bol yağmur akıttık,
Bu sayede tarlalar, bahçeler yeşerdiler;
Serpildiler tohumlar, dallar meyva verdiler.
Ha üzeri, ha altı: Toprakta misafirler;
Biz sur'u üflettik mi, bölük bölük gelirler
Göklerin kapıları açıldı mı bir ara
Dağlar bile koşuya girerler sıra sıra
Günahlarsa en kıvrak ayağa zincir vurur
Cehennem, obruk obruk, yarılmış, bekler-durur
Sandınızdı sizdeki rahatın yoktur eşi;
Sırasıdır, bir tadın bakalım şu ateşi
Görün bakalım, kimin yatağına gireler
Göğüsleri kabarmış taptaze bakireler;
Görün: dolu kadehler kime ikram edile;
Siz dertten inilerken kim gele zevkten dile;
Kimde o gün yerine gele bütün dilekler.
O gün, saf saf, yan yana, iyi ruhlar, melekler;
Cennetin köşklerinde el ele tutuşurlar,
Tanrı aşkıyle mutlu, gülerler, konuşurlar,
Tadarlar o bitmeyen mutluluğu derinden
Allaha giden yolu sorarak birbirinden
Yaklaşırlar o büyük vuslata adım adım;
Münkir sızlanır durur - Keşke toprak olaydım!
13* ĞAAŞİYE SURESİ
Ulaşmadı mı sana o büyük günden haber?
Sezinmedin mi nasıl çarpılır bâzı yüzler?
Günah zincirlerini kimler nasıl sürükler?
Kimler azap yangım içinden nasıl geçer?
Kimler kavruk damakla kaynamış suyu içer,
O yaralı damakla acıktıkça diken yer?
Ve halbuki sevinçle parıldar nice yüzler;
Geçmişinden mutludur, günü için şükreder;
Kevserin başındadır, emrindedir kadehler
Ve huzur, altındaki atlas döşeğe benzer...
Diyelim ki, kâfirler bunları düşünmezler;
Görmezler mi ki, nasıl yükselmiş mavi gökler;
Bulut bulut Allahın rahmeti nasıl gezer;
Nasıl ağarmış alın gibi diktir tepeler;
Ayakları altına nasıl da serilir yer?
Ya Muhammed, onları sen uyar birer birer,
İnatçı kâfirlere doğru yoldan haber ver;
Bizim huzurumuzdur er geç gelinecek yer;
Sonra, hesaplarım görmek de bize düşer!
14* BELED SURESİ
Şehir kuran, keyfeden insanı, biz yarattık;
«Çile çeksin de ersin» diye dünyaya attık.
Ama insan ne dünü ne yarını anıyor,
Hiç bir güç kendisini altedemez sanıyor
Her gün böbürlenmeler, boş laflar içindedir;
Malca da bedence de israflar içindedir;
Ona biz iki yolu birden göstermedik mi;
Aramaya, görmeye bir çift göz vermedik mi?
Her türlü güzel fırsat eli altında hazır;
Oysa yokuştan yılıp, inişten kaymaktadır.
Yokuş yol, iylik yolu; merhamet, şefkat yolu;
Uzanacak el bekler: yetim var, yoksul dolu...
Varsa böylelerini muhtaç kardeş sayanlar.
Bunlardır Tanrısına inananlar, uyanlar;
Birbirini şefkate, sabra teşvik edenler,
Sarp yoldan, çıkar yoldan, sağ yokuştan gidenler
Sola sapanlardaysa çok sürmez gülümseme,
Düşerler alevlerin örttüğü cehenneme!
15*FECR SURESİ
Hakkiyçin şu sabah ağartısının,
Gecenin kaybolan karartısının
Yıldızların sönen parıltısının
Bir düşün: Allahın ne yaptığı Ad'a,
İrem'e ki boy atardı semâda,
O şehre ki eşi yoktu dünyada,
Semud'a ki saray oyardı dağda,
Firavn'a ki tek hâkimdi o çağda.
Onlar kulluklarını unutup azdılar da
Yediler, Rabbin gazap kamçısını ard-arda!
Allah ki, gün gelmeden kesmeyip yollarını
Gözetler ta yukardan ta içten kullarını;
Allah ki, insanlara açmış ta kollarını
Onları hayat boyu büyütür, dener, sınar.
İnsansa, nankör, yitik, ne bir yoksulu anar
Ne kimsesiz yoksulu bulup derdiyle yanar;
Çok kere ummadığı hazır mirasa konar,
Harcar da onu son meteliğe dek
Düşünmez fakire biraz pay gerek;
Düşer yarasaca karanlıklara
Malının üstüne kanat gererek.
Gün gelip gökyüzü göz göz olunca,
Cehennem bir ateş deniz olunca,
Yeryüzü yamyassı dümdüz olunca,
Aklını başına toplar ya insan
Ne çâre çok geçtir artık o zaman!
Döver dizlerini, döver durmadan:
«Eyvah bu gafletten ne geç aymışım!
Ah keşke vaktinde anlasaymışım!»
Söylenir, çırpınır, kıvrana-yana;
Tanrı, öylesine kıyar ki ona
Çekeceği azap hiç ermez sona...
Sen ey iyi insan, sen ey mutlu can,
Vicdanında huzur, kalbinde iyman;
Şüpheden vaktiyle sıyrılmış olan;
Tanrıya sığınan, rızkına kanan!
Yüzün var çıkmaya benim karşıma;
Makamın cennettir, korku taşıma!
16* LEYL SURESİ
And olsun şu ışıyan güne, inen geceye
Ve erkeği dişiyi yaratan en yüceye:
Kötülüğü hor gören, gerçek inana eren,
Bir şey tanımayacak sonunda engel diye.
Gerçeğin inkarcısı, cimri, para düşkünü
Görecek ne çetinmiş ne yamanmış son günü;
İmdada gelmeyince ne parası, ne malı.
Ta baştan gösterdikti biz ona çıkar yolu,
Bizim emrimizdedir dünya da âhiret de,
Kötüler cehennemde yanacaklar elbette.
Bir kul ki yardım sever, bir kul ki hakkı tanır,
Yüreği bu sayede armır, aydınlanır;
Karşılık beklemeden iylik yapar her sabah;
İşte böyle kulundan razıdır elbet Allah...
17* TÎYN SURESİ
Zeytinin, hurmanın hakkiyçin inan,
Mekke'nin, Sina'nın hakkiyçin inan:
İnsanı özenle yaptık, yarattık;
«Pişsin olsun diye dünyaya attık.
Sabreden inanan çalışan insan
Tükenmez nimete konar bir zaman.
Münkirlik, nankörlük, en büyük günah.
Unutma: Hâkimler hâkimi, Allah...
1* FATİHA SURESİ
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir;
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir;
Günü gelince; ancak
Odur, hesap soracak...
Tek sana tapan, senden medet umanlarız biz;
Sapıtmışlar yoluna düşmekten koru bizi,
Doğru yoldan ayırma bizi, aman Rabbimiz!
2* ASR SURESİ
Günün omuzlara çöktüğü saat;
Yorulmuş insanın hayat yükünü
Söylene yüksüne çektiği saat.
O vakti de sever inanan yürek,
Çevresine sabrı sağlık vererek...
3* İNŞİRAH SURESİ
Biz senin gönlünü şeneltmedik mi?
Sırtındaki yükü hafifletmedik mi?
Bükmüyor muydu o yük belini?
Adını sanım yüceltmedik mi?...
Her zorlukta bir kolaylık var elbet;
Artır başarını, Tanrıya şükret...
4* ZÎLZAL SURESİ
Bir olunca yerin yokuşu düzü,
Depreniverince bütün yeryüzü,
Ağırlıklarını silkince toprak;
Yaşayanlar, çırpınacak, şaşacak.
Dünyamın kaderi gelecek dile;
Vuracak cesetler dışa, sahile;
Hayattan hesaba geçmiş nesi var
Doğrulup görecek ölmüş olanlar.
Hayr işleyen o gün hayre erecek,
Şer işleyen şer ne imiş görecek!
5* FİL SURESİ
Görmedin mi: Rabbin ne yaptı
O fillere binenleri?
Ne mallan kaldı ortada
Ne canları, ne bedenleri;
Sürü sürü kuşlar
— Gagalarında kızgın çakıl taşları
Üstlerine gönderdi;
Başağı yolunmuş sapa dönderdi.
6* MAUN SURESİ
Yazık: gösterişçin namaz kılana,
Yoksula yardımdan uzak kalana
Öksüzü hor görüp azarlayana
Ödünç vermeyi de ayıp sayana
Onun nasibi yol imandan yana
7* ÎNFİTAR SURESİ
Gök derdinden yarılıp, deniz yeri aşınca;
Nekadar yıldız varsa hepsi bir bir düşünce;
Her kabri içindeki kemik insan deşince;
Herkes anlar ne yapmış dünyadaki yaşınca!
Hani hayırlı işin, neye böbürlenişin?
Neyine güvenişin?
Ey iyliği unutan, Rabbine kafa tutan
Zavallı miskin insan!
Seni herşeyden güzel; en olgun, en mükemmel
Bir kılıkta yaratan; Rabbini düşün, utan!
Nankörsün her yaşında...
Melekler hesabım tutar omuz başında;
Rabbinse bilir, susar;
İyiliğin ağır basar, cennetime erersin;
Kötülüğün ağırsa cehenneme girersin!
O gün büyük gün asıl;
O ceza günü nasıl, ne demek bilir misin:
Başının çaresine düştüğü gün herkesin;
Kimse çıkmaz birine yardımı dokunacak;
Ana-baba günü mü, o Allah günü ancak!
--Bakara suresinden —
8* RAMAZAN AYETLERİ
Ey bize inananlar! Bir farzımız daha var:
Kötü, kirli şeylerden çekmek için el-etek
Eski ermişler gibi oruç tutmanız gerek;
Belirtilmiş zamanda ya hasta ya da yolcu
Sonradan tutmak üzre bozabilir orucu.
Oruç tutmakla hasta düşeceğe yol budur;
Her oruç yiyişinde bir yoksulu doyurur;
Biri beşe çıkarmak elbet kendi hayrine;
Ne yapın yapm ama oruç tutun siz yine.
Bütün bir yıl içinde buna en uygun zaman,
— İnsana çıkar yolu gösteren, aydınlatan,
Doğru neymiş bildiren, öğreten neymiş yalan
— Kur'ânın yer yüzüne indiği ay: ramazan...
Bu aya erişene oruç tutmak, farz olan;
Bağışlanmıştır hasta düşen, yollarda kalan.
Haktan kolaylık görür elbette darda kalan.
Tanrısına borcunu öder onlar sonradan...
Açlık neymiş çoktandır unutmuşsa bir insan,
Rabbinin niymetini özler, kavrar o zaman;
İçinde kötülüğe ne şevk kalır ne derman;
Bu ay kutsaldır: Onda dünyaya indi Kur'ân;
Daha şükretmeye en uygun ay, Ramazan
Senden beni bir soran çıkarsa kullarımdan
Bil sin ki ben kendine kendinden yakındayım;
Beni candan çağıran kulumun yanındayım
9* TEKVİR SURESİ
Güneş, kefene girip mezarını eşince;
Yıldızlar kararıp da gök göğsünü deşince;
Yeryüzü hayvanları uyuyup birleşince;
Her dağ yanardağ olup cehennem gürleşince;
Cennetse serin, temiz, yakma yerleşince;
Diri diri gömülen kız çocuğu fırlayıp
Yüzüne vurulunca gömenin büyük ayıp;
Herkes görür yaptığı neymiş, yeri neresi?
Ya kevserden içesi, ya ateşe giresi!
O gün belli ruhların karaları akları;
Kur'ân haber veriyor işte olacakları...
Yürüyen yıldızların, düşün giden gecenin,
Aydınlığa yüz tutan ufukların hakkıyçin;
Kur'ân, bu Haktan inen dört kitabın birisi,
Gök katı elçisinin yer yüzü bildirisi;
Onu gören, dinleyen vahy alan son peygamber,
Ne çılgındır ne meczup, veriyor Haktan haber;
Ne gelirse gizlemez Muhammed vahiy diye;
Öyleyse ey gaafiller, ey kâfirler nereye?
İşte gökten iniyor bu öğüt âyet âyet;
Duyun, bilin: son sözü Allah söyler nihayet...
10* HÜMEZE SURESİ
Vay haline dostluğun üstüne yürüyenin;
Gözünü para hırsı, mal hırsı bürüyenin;
«Bana artık karada ölüm yoktur» diyenin.
Bunlar onun nesine, ne günedek yetecek?
Sade mal mı, para mı; can da elden gidecek;
Cehennem ateşinde çıra çıra tütecek.
Ardında görünmeyen binbir demir kapının
Yaktığı ateştir o Allahın gazabının…
11* FELAK SURESİ
Sabah aydınlığını yaratan Rabbe sığın
Umulmayan şerrinden nice yaratıkların
Şerrinden, kötülüğü gizleyen gecelerin;
Şerrinden, dişi sinsi ve kaypak nicelerin;
Şerrinden, kıskançlıkla yanan hasetçilerin…
12* NEBE SURESİ
Şunların birbirlerine sorup durdukları ne?
Her kafada bir başka yorum mahşer gününe,
Yakında bilecekler, yakında bilecekler,
Yer yatağından kalkıp yanıma gelecekler.
Yeryüzü bir dinlenme yatağıydı onlara;
Dağlar gök çatısına direkti sıra sıra;
--Kafanın düşünmekti, gönlün sevmekti işi—
Her dişiye bir erkek, her erkeğe bir dişi;
Gündüzü çalışmaya vermiştik her birine,
Geceyi örtü gibi sererdik üstlerine;
Başlarında yedi kat gök ve eşsiz ışık;
Yıllarca bulutlardan bol bol yağmur akıttık,
Bu sayede tarlalar, bahçeler yeşerdiler;
Serpildiler tohumlar, dallar meyva verdiler.
Ha üzeri, ha altı: Toprakta misafirler;
Biz sur'u üflettik mi, bölük bölük gelirler
Göklerin kapıları açıldı mı bir ara
Dağlar bile koşuya girerler sıra sıra
Günahlarsa en kıvrak ayağa zincir vurur
Cehennem, obruk obruk, yarılmış, bekler-durur
Sandınızdı sizdeki rahatın yoktur eşi;
Sırasıdır, bir tadın bakalım şu ateşi
Görün bakalım, kimin yatağına gireler
Göğüsleri kabarmış taptaze bakireler;
Görün: dolu kadehler kime ikram edile;
Siz dertten inilerken kim gele zevkten dile;
Kimde o gün yerine gele bütün dilekler.
O gün, saf saf, yan yana, iyi ruhlar, melekler;
Cennetin köşklerinde el ele tutuşurlar,
Tanrı aşkıyle mutlu, gülerler, konuşurlar,
Tadarlar o bitmeyen mutluluğu derinden
Allaha giden yolu sorarak birbirinden
Yaklaşırlar o büyük vuslata adım adım;
Münkir sızlanır durur - Keşke toprak olaydım!
13* ĞAAŞİYE SURESİ
Ulaşmadı mı sana o büyük günden haber?
Sezinmedin mi nasıl çarpılır bâzı yüzler?
Günah zincirlerini kimler nasıl sürükler?
Kimler azap yangım içinden nasıl geçer?
Kimler kavruk damakla kaynamış suyu içer,
O yaralı damakla acıktıkça diken yer?
Ve halbuki sevinçle parıldar nice yüzler;
Geçmişinden mutludur, günü için şükreder;
Kevserin başındadır, emrindedir kadehler
Ve huzur, altındaki atlas döşeğe benzer...
Diyelim ki, kâfirler bunları düşünmezler;
Görmezler mi ki, nasıl yükselmiş mavi gökler;
Bulut bulut Allahın rahmeti nasıl gezer;
Nasıl ağarmış alın gibi diktir tepeler;
Ayakları altına nasıl da serilir yer?
Ya Muhammed, onları sen uyar birer birer,
İnatçı kâfirlere doğru yoldan haber ver;
Bizim huzurumuzdur er geç gelinecek yer;
Sonra, hesaplarım görmek de bize düşer!
14* BELED SURESİ
Şehir kuran, keyfeden insanı, biz yarattık;
«Çile çeksin de ersin» diye dünyaya attık.
Ama insan ne dünü ne yarını anıyor,
Hiç bir güç kendisini altedemez sanıyor
Her gün böbürlenmeler, boş laflar içindedir;
Malca da bedence de israflar içindedir;
Ona biz iki yolu birden göstermedik mi;
Aramaya, görmeye bir çift göz vermedik mi?
Her türlü güzel fırsat eli altında hazır;
Oysa yokuştan yılıp, inişten kaymaktadır.
Yokuş yol, iylik yolu; merhamet, şefkat yolu;
Uzanacak el bekler: yetim var, yoksul dolu...
Varsa böylelerini muhtaç kardeş sayanlar.
Bunlardır Tanrısına inananlar, uyanlar;
Birbirini şefkate, sabra teşvik edenler,
Sarp yoldan, çıkar yoldan, sağ yokuştan gidenler
Sola sapanlardaysa çok sürmez gülümseme,
Düşerler alevlerin örttüğü cehenneme!
15*FECR SURESİ
Hakkiyçin şu sabah ağartısının,
Gecenin kaybolan karartısının
Yıldızların sönen parıltısının
Bir düşün: Allahın ne yaptığı Ad'a,
İrem'e ki boy atardı semâda,
O şehre ki eşi yoktu dünyada,
Semud'a ki saray oyardı dağda,
Firavn'a ki tek hâkimdi o çağda.
Onlar kulluklarını unutup azdılar da
Yediler, Rabbin gazap kamçısını ard-arda!
Allah ki, gün gelmeden kesmeyip yollarını
Gözetler ta yukardan ta içten kullarını;
Allah ki, insanlara açmış ta kollarını
Onları hayat boyu büyütür, dener, sınar.
İnsansa, nankör, yitik, ne bir yoksulu anar
Ne kimsesiz yoksulu bulup derdiyle yanar;
Çok kere ummadığı hazır mirasa konar,
Harcar da onu son meteliğe dek
Düşünmez fakire biraz pay gerek;
Düşer yarasaca karanlıklara
Malının üstüne kanat gererek.
Gün gelip gökyüzü göz göz olunca,
Cehennem bir ateş deniz olunca,
Yeryüzü yamyassı dümdüz olunca,
Aklını başına toplar ya insan
Ne çâre çok geçtir artık o zaman!
Döver dizlerini, döver durmadan:
«Eyvah bu gafletten ne geç aymışım!
Ah keşke vaktinde anlasaymışım!»
Söylenir, çırpınır, kıvrana-yana;
Tanrı, öylesine kıyar ki ona
Çekeceği azap hiç ermez sona...
Sen ey iyi insan, sen ey mutlu can,
Vicdanında huzur, kalbinde iyman;
Şüpheden vaktiyle sıyrılmış olan;
Tanrıya sığınan, rızkına kanan!
Yüzün var çıkmaya benim karşıma;
Makamın cennettir, korku taşıma!
16* LEYL SURESİ
And olsun şu ışıyan güne, inen geceye
Ve erkeği dişiyi yaratan en yüceye:
Kötülüğü hor gören, gerçek inana eren,
Bir şey tanımayacak sonunda engel diye.
Gerçeğin inkarcısı, cimri, para düşkünü
Görecek ne çetinmiş ne yamanmış son günü;
İmdada gelmeyince ne parası, ne malı.
Ta baştan gösterdikti biz ona çıkar yolu,
Bizim emrimizdedir dünya da âhiret de,
Kötüler cehennemde yanacaklar elbette.
Bir kul ki yardım sever, bir kul ki hakkı tanır,
Yüreği bu sayede armır, aydınlanır;
Karşılık beklemeden iylik yapar her sabah;
İşte böyle kulundan razıdır elbet Allah...
17* TÎYN SURESİ
Zeytinin, hurmanın hakkiyçin inan,
Mekke'nin, Sina'nın hakkiyçin inan:
İnsanı özenle yaptık, yarattık;
«Pişsin olsun diye dünyaya attık.
Sabreden inanan çalışan insan
Tükenmez nimete konar bir zaman.
Münkirlik, nankörlük, en büyük günah.
Unutma: Hâkimler hâkimi, Allah...