BİRDÜNYAUMUT
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 3 Haz 2010
- Mesajlar
- 236
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Bu yazı, Kayseri'de Ramazan Bayramı'nda şeker almak için kapısını çaldığı komşularınca katledilen minik Dilruba, Ahmet ve Türkan'a ithaf edilmiştir
Bayramlar Darağacında Çölde yaşlı bir adam devesiyle giderken, yol kenarında aç ve susuz kalmış genç birini görür Yiyeceğini paylaşır, kırbasındaki suyu içirir ve ölmekte olan adamı kurtarır Genç adam kendine geldiğinde kendisini yaşlı birinin kurtarmasına içerler ve hemen ayağa kalkarak kendisine ölümden kurtaran yardımseveri dövmeye başlar Ardından da devesini ve yiyeceklerini alarak kurtarıcısını ölüme terk edip yola koyulur Yaşlı adam, canını kurtardığı gence arkasından umutsuzca bakar ve bir anda 'dur' diye bağırır "Sana söyleyeceğim bir çift söz var"
Genç, durur ancak, "Ne söylerlersen söyle, seni bırakacağım Çünkü deveye de, suyuna da ihtiyacım var" der
Yaşlı adam, yüzündeki derin endişeyle, "Tamam, beni götürme, ölüme terk et Lakin burada yaşananları kimseye anlatma" diye gence yalvarır
Genç adam şaşırır: "Be adam zaten öleceksin Seni dövdüğümü, deveni, yiyeceğini, suyunu aldığımı başkasına anlatsam ne olacak, anlatmasam ne olacak?"
Kurtarıcı, kederli gözlerle devenin üzerinden kendini bakan gence seslenir:
"Bak evlat Eğer anlatırsan, bundan sonra hiç kimse çölde aç ve susuz kalmış birine yardım etmek için durmaz Eğer anlatırsan, bin yıldır yapılan iyilikler bir daha asla yapılmaz"
Bayram sabahları çocuksu bir sevinçle uyanırdık Babamızın bayram için aldığı yepyeni iskarpinle yatar, uyanır uyanmaz arife gecesi annemizin hazırladığı bayramlıkları giyerdik Annemiz kahvaltı masasını hazırlamış, babamızın camiden dönmesini beklerdi Bayram namazı bittiğinde kapının önünde dizilir, taranmış saçlarımız ve en güzel giysilerimizle babamızı karşılardık Önce onun, ardından da annemizin elini öperdik Babamız saçımızı okşar, harçlığımızı verirdi Sevinçlerimiz onların gözünde ışık olur, evimizin içini aydınlatırdı
Sonra yakın akrabalara giderdik Ellerini öper hal-hatır sorardık Bizi sevgiyle karşılar, büyük adammışız gibi ilgi gösterirlerdi Parası olan para verir, olmayan da gülümseyerek bayram şekeri uzatırdı Asla ve asla elimizi boş bırakmazlardı
Sokakta bayramlık giysilerle akraba ziyaretine giden arkadaşlarımızla karşılaşır, birbirimizin bayramını kutlar, topladığımız şekerleri birbirimize ikram ederdik
Annemiz, mutluluğumuzu paylaşırdı ve öğütler verirdi saçlarımızı okşayarak: "Komşuları sakın ihmal etmeyin Bayramını kutlayın, bir istekleri olup olmadığını öğrenin Belki akrabaları uzaklarda olabilir Onları bayramda yalnız bırakmayın, ellerini öpün"
Aradan yıllar geçti
Annemizin ve babamızın bize yaşattığı muhteşem bayram sabahlarını bizler de çocuklarımıza yaşatmaya gayret ettik Ta ki, bugüne kadar
Kayseri'de de Dilruba, Ahmet ve Türkan, yüzlerce yıllık geleneği yaşatıyorlardı Onlar da anne ve babalarının öğütlerini dinleyerek bayram sevinçlerini paylaşmak için ellerindeki çantalarıyla sokağa çıkmışlardı
Ancak, o bayram sabahı evden son çıkışlarıydı ve yaklaşık iki yıldır kendilerinden haber alınamıyordu Minik kemikleri, evlerinden çok uzakta bir göletin kenarında, toprak altında bulundu Kirletilmiş ve vahşice katledilmişlerdi
Her gün göz göze geldikleri komşularından sadece şeker almak için çıkmamışlardı evden, 'yalnız adam'ın bayramını kutlamak, bayram sevincini onunla paylaşmak için çalmışlardı kapısını
Ama gözü dönmüş adam, yüzyılların bayram sihrini ve geleneğini bozdu Artık, bundan sonra hiçbir anne çocuklarına, "Komşularımızı sakın ihmal etmeyin, bayramını kutlayın, bir istekleri olup olmadığını öğrenin Belki akrabaları uzak illerde olabilir, bu bayram onları da yalnız bırakmayın, onların da ellerini öpün" demeyecek
Bundan sonra hiçbir çocuk, bayram sevincini komşularıyla paylaşmayacak
Şimdi durmuş, Dilruba, Ahmet ve Türkan'ı katleden vicdansızın idam edilip edilmemesini tartışıyoruz da, bin yıllık bayram geleneğinin darağacında sallanan cansız varlığını göremiyoruz
Ve korkarım, bundan sonra her bayram sabahı darağacında sallanan bu muhteşem geleneği sadece hatırlayacak ve içli içli ağlayacağız
Özcan Ünlü-Yeni Şafak
Özcan Ünlü | Bayramlar darağacında görmüyor musun?
Bayramlar Darağacında Çölde yaşlı bir adam devesiyle giderken, yol kenarında aç ve susuz kalmış genç birini görür Yiyeceğini paylaşır, kırbasındaki suyu içirir ve ölmekte olan adamı kurtarır Genç adam kendine geldiğinde kendisini yaşlı birinin kurtarmasına içerler ve hemen ayağa kalkarak kendisine ölümden kurtaran yardımseveri dövmeye başlar Ardından da devesini ve yiyeceklerini alarak kurtarıcısını ölüme terk edip yola koyulur Yaşlı adam, canını kurtardığı gence arkasından umutsuzca bakar ve bir anda 'dur' diye bağırır "Sana söyleyeceğim bir çift söz var"
Genç, durur ancak, "Ne söylerlersen söyle, seni bırakacağım Çünkü deveye de, suyuna da ihtiyacım var" der
Yaşlı adam, yüzündeki derin endişeyle, "Tamam, beni götürme, ölüme terk et Lakin burada yaşananları kimseye anlatma" diye gence yalvarır
Genç adam şaşırır: "Be adam zaten öleceksin Seni dövdüğümü, deveni, yiyeceğini, suyunu aldığımı başkasına anlatsam ne olacak, anlatmasam ne olacak?"
Kurtarıcı, kederli gözlerle devenin üzerinden kendini bakan gence seslenir:
"Bak evlat Eğer anlatırsan, bundan sonra hiç kimse çölde aç ve susuz kalmış birine yardım etmek için durmaz Eğer anlatırsan, bin yıldır yapılan iyilikler bir daha asla yapılmaz"
Bayram sabahları çocuksu bir sevinçle uyanırdık Babamızın bayram için aldığı yepyeni iskarpinle yatar, uyanır uyanmaz arife gecesi annemizin hazırladığı bayramlıkları giyerdik Annemiz kahvaltı masasını hazırlamış, babamızın camiden dönmesini beklerdi Bayram namazı bittiğinde kapının önünde dizilir, taranmış saçlarımız ve en güzel giysilerimizle babamızı karşılardık Önce onun, ardından da annemizin elini öperdik Babamız saçımızı okşar, harçlığımızı verirdi Sevinçlerimiz onların gözünde ışık olur, evimizin içini aydınlatırdı
Sonra yakın akrabalara giderdik Ellerini öper hal-hatır sorardık Bizi sevgiyle karşılar, büyük adammışız gibi ilgi gösterirlerdi Parası olan para verir, olmayan da gülümseyerek bayram şekeri uzatırdı Asla ve asla elimizi boş bırakmazlardı
Sokakta bayramlık giysilerle akraba ziyaretine giden arkadaşlarımızla karşılaşır, birbirimizin bayramını kutlar, topladığımız şekerleri birbirimize ikram ederdik
Annemiz, mutluluğumuzu paylaşırdı ve öğütler verirdi saçlarımızı okşayarak: "Komşuları sakın ihmal etmeyin Bayramını kutlayın, bir istekleri olup olmadığını öğrenin Belki akrabaları uzaklarda olabilir Onları bayramda yalnız bırakmayın, ellerini öpün"
Aradan yıllar geçti
Annemizin ve babamızın bize yaşattığı muhteşem bayram sabahlarını bizler de çocuklarımıza yaşatmaya gayret ettik Ta ki, bugüne kadar
Kayseri'de de Dilruba, Ahmet ve Türkan, yüzlerce yıllık geleneği yaşatıyorlardı Onlar da anne ve babalarının öğütlerini dinleyerek bayram sevinçlerini paylaşmak için ellerindeki çantalarıyla sokağa çıkmışlardı
Ancak, o bayram sabahı evden son çıkışlarıydı ve yaklaşık iki yıldır kendilerinden haber alınamıyordu Minik kemikleri, evlerinden çok uzakta bir göletin kenarında, toprak altında bulundu Kirletilmiş ve vahşice katledilmişlerdi
Her gün göz göze geldikleri komşularından sadece şeker almak için çıkmamışlardı evden, 'yalnız adam'ın bayramını kutlamak, bayram sevincini onunla paylaşmak için çalmışlardı kapısını
Ama gözü dönmüş adam, yüzyılların bayram sihrini ve geleneğini bozdu Artık, bundan sonra hiçbir anne çocuklarına, "Komşularımızı sakın ihmal etmeyin, bayramını kutlayın, bir istekleri olup olmadığını öğrenin Belki akrabaları uzak illerde olabilir, bu bayram onları da yalnız bırakmayın, onların da ellerini öpün" demeyecek
Bundan sonra hiçbir çocuk, bayram sevincini komşularıyla paylaşmayacak
Şimdi durmuş, Dilruba, Ahmet ve Türkan'ı katleden vicdansızın idam edilip edilmemesini tartışıyoruz da, bin yıllık bayram geleneğinin darağacında sallanan cansız varlığını göremiyoruz
Ve korkarım, bundan sonra her bayram sabahı darağacında sallanan bu muhteşem geleneği sadece hatırlayacak ve içli içli ağlayacağız
Özcan Ünlü-Yeni Şafak
Özcan Ünlü | Bayramlar darağacında görmüyor musun?