Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Batmayan güneş Gavsül Azam (kuddise sirruh) (1 Kullanıcı)

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
Abdulkadir Geylani... Adı Muhiddin... Geylanlı. Hicri altıncı asır. Zahir ve batın ilimlerinde yekta... Kadiriliğin kurucusu... Peygamber soyundan... Kerametleri çok ve şöhreti büyük.. Bağdat’ta medfun...

Bebekliğinde Ramazan ayında süt emmedi. Ondan sonraki Ramazanın ilk günü, Ramazanın başlayıp başlamadığı noktasında ihtilafa düştüler, bebek Abdülkadir’e dikkat ettiler; o gün yine süt emmedi. Araştırıldı ve anlaşıldı ki, o gün Ramazanın başlangıcıymış...

Anlatıyor... Çocukluğumda kırda oynarken bir öküzün kuyruğuna yapıştım. Öküz bana dönüp dedi ki; “Sen böyle işlere memur değilsin!” Korktum ve eve döndüm. Anneme, Bağdat’a gitmek, orada ilimle uğraşmak istediğimi söyledim izin verdi. Bu hadise üzerine istikbalin “Gavs"ı çocuk Abdulkadir sefere çıkıyor. Annesi çocuğa babasından miras kalan kırk dinarı onun koltuğunun altına, kaftanına belli olmayacak bir şekilde dikiyor ve son söz olarak şöyle diyor:

– Haydi sefere çık ve kemal yolunda ilerle! Her işte doğruluktan başka dikkat ve gayen olmasın. Allah için senden ayrılmaya razı oluyorum. Kıyamete kadar da belki yüzünü göremeyceğim. Tekrar ediyorum; yalnız doğruluk, doğruluk.

Abdülkadir küçük bir kervan içinde Bağdat’a doğru yola düşüyor. Yolda birden bire kervanının karşısına altmış tane atlı çekiyor. Bunlar yol kesen, yolcuları çırılçıplak soyup öylece dağ başında bırakan azılı eşkıya takımı. Kervanı durduruyorlar ve herkesi üstündeki mendile kadar talan etmeye başlıyorlar. Toplanan mallar eşkıya reisinin huzurunda büyük bir çarşaf üzerinde toplanıyor. O sırada eşkıyadan biri gelip Abdülkadir’e soruyor:

– Fakir çocuk senin üzerinde birşeycikler var mı?

– Var, kırk dinarım var!

– Nerede?

– Koltuğumun altında, kaftanıma dikili. Reislerinin emri ile kaftanını kesiyorlar ve kırk dinarı buluyorlar. Eşkıya reisi hayretle soruyor:

– Nasıl oldu da orada para bulunduğunu bize söyledin?

Abdülkadir gülümseyerek cevap veriyor:

– Annem bana her işte doğru olmamı tenbih etti. Hiyanet edemezdim! Reiste şimşekler çakıyor:

– Bakınız diyor, bu çocuk annesine ettiği ahde bu kadar bağlı ve ona hıyanet etmezken, ben bunca zamandır Allah ahdine hıyanet etmekteyim! İşte şimdi bu çocuk benim kurtarıcım oluyor. Bütün kötülüklerden tevbe ediyorum!

Küçük Abdülkadir’in bir örnek davranışı, eşkıya reisinin ekibiyle birlikte tevbe etmelerine vesile oluyor ve yol arkadaşlarının da mallarını, eşyalarını kurtarmış oluyor.

http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=3011866&tarih=2003-12-21
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt