Çeşm-i Bülbül
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Mar 2009
- Mesajlar
- 13,384
- Tepki puanı
- 6
- Puanları
- 0
İstanbul Üsküdar'da, Şeyh Devâti Câmisinde bir Cuma namazı vaktiydi..
Çok sevdiğim Erzurumlu bir hocanın vâazını dinlemek için erkenden gitmiştim..
Hoca kürsüde değil, minberde oturuyordu..
Ve cemâate şöyle sesleniyordu;
''Erkeğin kefeni üç parçadır:
Biri gömlek, biri mahrem yerini örten bez, biri de tüm vücûdu örten bez..
Kadının kefeni beş parçadır:
Biri mahrem yerini örten bez,
biri göğüs kısmını,
biri gömlek,
biri başı örten bez ve biri de tüm vücûdu örten bez..
Zarûri durumlarda bunlar azaltılabilir..
Erkeğin ki iki parçaya, kadının ki üç parçaya..
Erkekte sâdece mahrem yerini örten bezle, tüm vücûdu örten bez kullanılabilir..
Kadınlarda ise mahrem yerini örten bez, başı örten bez ve tüm vücûdu örten bez kullanılabilir..
Ey cemâat.. Görüyorsunuz, zarûri durumlarda bile kadının kefeninden başörtüsü çıkarılmıyor..
Bir kadın toprağın altında, kimsenin görmediği yerde, bedeni çürüyüp çirkinleştiği hâlde bile başörtüsü takmak zorundaysa, toprağın üstünde, herkesin gözünün önünde takmaması, başörtüsüne, örtünmeye düşmanlık etmek hangi akla hizmettir?''
Sonra bir suskunluk.. Kalabalık cemâatte herkes düşünceli..
Ki, Cumâ namazına iş adamından tutun, ayakkabı boyacısına kadar gelenler var..
Allah, hocamın bu sözlerinin kalplere tesîr etmesini nasîb etmiştir inşâAllah..
''Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?''
Vesselâm..