Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Başörtüsü yasağının dayanılmaz saçmalığı (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Başörtüsü yasağının dayanılmaz saçmalığı

Konya'da, Yeni Şafak'ın 7. Kuruluş yıldönümü sebebiyle düzenlenen muhteşem toplantıdan sonra yorgun-argın otele döndüm ve "İlahiyat'ta başörtüsü yasağı" konusunun işlendiği Ceviz Kabuğu'na takıldım. Gece saat 03.00'e kadar...

Program bitince düşüncem bir soruda odaklandı: Acaba Zekeriya Beyaz, Marmara İlahiyat'ta başörtüsü yasağı misyonunu üstlenene kadar Türkiye'de önemsenecek bir boyut sahibi miydi? Ben hatırlamıyorum. Ceviz Kabuğu programı, bu misyon içinde de Zekeriya Beyaz'ın ancak perişanlığına tanık oldu. Program, başörtüsü yasağı açısından da bir mantık perişanlığı idi. Ben eminim, o iki İlahiyatlı kız öğrenci, telefonla katılmak suretiyle değil de, programda konuk olarak yer alsalardı, Zekeriya Beyaz'ın durumu çok daha dramatik olurdu. Zaten öğrencilerin o duru, sakin, kendinden emin, yasakçıların tavrını hallaç pamuğu gibi atan konuşmaları karşısında Zekeriya Beyaz, nutku tutulmuş bir kişi görüntüsü sergiledi. Böyleydi, çünkü ortaya koyduğu düşünceler katı bir devlet kutsaması, hadi onun "kıl-perest" sözünden yola çıkarak söyleyelim, kendisine güvenli alan olarak ikiye bir sığındığı "devlet-perest" niteliği dışında darmadağınıktı.

İşte Zekeriya Beyaz prototipinde çerçeveye giren başörtüsü yasağı sefaletinin koordinatları:

-Kur'an'da tesettür emri bulunup bulunmadığına net karar verememiş...

-Kendisine Kur'an'da böyle bir emrin bulunduğu anlatıldığında, (ki Marmara İlahiyat Fakültesi Kelam ana bilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bekir Topalağlu, 14 asır içinde tesettür-başörtüsü emrinin bulunmadığına inanan 14 kişi, Marmara İlahiyat'ta da 100'ü aşkın öğretim üyesi içinde Zekriya Beyaz'ın görüşlerini paylaşan üç-beş kişi bulunmayacağını ifade etti.) Kur'an ölçüsünden vazgeçip hemen kanun ve yasaklar alanına sığınan... Dolayısıyla Kur'an ya da devlet emrini birbirine karşı nasıl konuşlandırdığı noktasında billurlaşmış bir düşünce sahibi olamadığı anlaşılan...

-"Devlet emri"ni her şeyin üstünde tutan...

-Devlet emrediyorsa günah bile (mesela fuhuş mesela küfür, dinden çıkma) işlenebileceğini ve günahın hesabını devlete yüklemeyi öneren...

-Bir yandan kız çocuklarına karşı özel şefkat duyguları beslediğini seslendiren, buna mukabil, devlet-vatandaş ilişkisini boyun eğme boyutunda anlayan ve birisi boyun eğdirecekse, bunun mutlaka devlet olacağına inanan...

-Demokratik devlette, devletin ancak vatandaşa hizmet için varolabileceği, devletin veya herhangi bir gücün boyun eğdirme gibi bir hakkının bulunmadığı üzerine hiç düşünmediği intibaı veren...

-Kanunların ancak toplumu mutlu etmek için varolduğu, toplum hayatını bunalıma iten kanun maddelerinin değişmesi için vatandaşların demokratik ölçüler içinde tepki koymasının gayet tabii, gayet çağdaş bir tavır olduğu gerçeğini gözardı eden...

-Dini bir alanın devlet tarafından fütursuzca düzenlenebileceği gibi bir laik anlayışı geliştiren...

-Buna karşılık din kaynaklı bir özgürlük talebinin laikle bağdaşamayacağı yolundaki Anayasa Mahkemesi kararını, tek hukuk gerçeği gibi sunmaya çalışan...

-Anayasa Mahkemesi'ni, TBMM üstü bir yasama organı gibi algılama davranışı sergileyen...

-Dinden de öte, insanların kılık kıyafetleri dahil kişiliklerinin her alanının devlet tarafından tanzim edilebileceği zihniyetini taşıyan, buna karşılık yetişmiş, bilinçli kız öğrencilerin, kendi kişiliklerine saygıyı her şeyin önünde tutan yaklaşımını anlayamayan...

-Her işi bırakıp bir de başörtülü öğrencilere şık modeller üretmek için modacılığa soyunma sevdasında olan, yani modayı bile tek tip giyimin aracı olarak düşünebilen... Bunu sadece başörtülü öğrenciler için düşünün, böyle bir düşüncenin tüm toplumu hedef aldığında nasıl bir tepkiye hedef olacağını aklına bile getirmeyen...

-Bütün düşüncesini, "kötü, art niyetli" diye tanımladığı yüzde 5'lik bir mevhum grubun tüm öğrencileri yoldan çıkarabileceği varsayımı üzerine oturtan, öğrencilerin bağımsız kişiliği üzerindeki son derece kararlı hassasiyetlerini görmezden gelen...

-Bütün bu otorite bağımlısı çizgisine rağmen, "Devlet, kanunlar ve ülke bizden sorulur" havasında amirane konuşmalar yapan Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerini tatminde zorlanan...

Bir prototip...

Bu kişilik üzerinden yürüyen bir operasyon söz konusu Marmara İlahiyat'ta...

"Devlete yazık" dedim Zekeriya Beyaz'ı izlerken... Kuşkusuz Zekeriya Beyaz'ın kişiliğinden kaynaklanan bir gariplik var olayda, ama onun ötesinde başörtüsü yasağının hukuk perişanlığı Zekeriya Beyaz'ı daha derin bir karmaşanın içine itiyor. Bütün başörtüsü yasağının üzerine inşa edildiği Anayasa Mahkemesi'nin 1989 tarihli kararının gerekçesi, duru bir hukuk mantığı ile sorgulandığında, hem evrensel insan hakları, hem laikliğin Türkiye tanımı, hem din-devlet ilişkileri açısından derin tutarsızlıklarla yüklüdür. "Biz yaptık oldu" mantığı ile uygulamak, her şeyi çözmüyor. Çözmedi bugüne kadar.

Zekeriya Beyaz'a soruldu: Avrupa'da Hristiyanlık için açılan İlahiyat Fakültelerinde öğrenciler haçlı kolye veya küpe takabiliyorlar mı?

Zekeriya Beyaz'a göre bu konuda bir sınırlama yoktu. Hatta rahip veya rahibeler kendilerine özgü dini kıyafetlerle derslere girebiliyorlardı.

Peki bizim İlahiyat'taki yasağın anlamı neydi?

Bunun laikçi dogmatizmden başka cevabı yoktu...

Yeni Şafak 29 Ocak 2001
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt