Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Başörtüsü Risalesi (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bana olan bir gün size de olacak Sizin dünyanız yalancı Ne kadar direnseniz de o rüzgâr Sonunda kurutur ağacı... (İlhan Geçer) Ey Sümeyye ordusunun kader çiçekleri...

Ölümlerden ölüm beğenenlerin ıstırabını düşündükçe rahatlayın. Siz, yetim çığlıklarınızı alın yanınıza ve öyle çıkın kendi duruşmalarınızdan. Kafeslere sığınan onların başlarıdır ancak... Hayat, sizsiniz! Yeni ufuklara açılan her kapının ardında siz varsınız: Gözleriniz var, göz değmemiş; elleriniz, canhıraş sarılan kaderin ince ipine. Bir yanda küresel mezarlık, diğer yanda iman tercihi... Ne kadar da düşkünler mazi mezarlığına, görüyorsunuz. Elleri, ejderha eli gibi korkunç, sesleri salya salar ağız mağaralarında. Yakut damlalar çoğaltıyorsunuz her adımınızla, adımınız ilmini çekiyor kederin. Muhammed davasının dualarla büyümüş gelinlerisiniz siz ve annenizin kursağında gelecek... Evet, onlar da ölecek ve onlar da kuruyacak o rüzgarın hışmıyla... İnsanlık ufkunda dalgalanacak olan bayrak sizin emanetiniz olacak bugünden... Yalnızlığın ortasında kırık kelebekler gibi durmayın öyle. Kanlı gömlek gibi giydiğiniz acılarınızla yürüyün sokaklardan; başınızı dik tutup ve öylece bakıp ufka... Sahi, başkalarının günahlarını ne örter ki, yeni günahlar dışında? Öyleyse, düş yorgunu bakışlarınızı esirgemeden çıkın sabahlara. Dingin ve inatçı... Yarınsız şafaklar elbette sizin değil ve elbette, yarını büyüten dillerin güvercin ürkekliğiyle çıkmayacaksınız düşlerinizden. KANDİL TEK BAŞINA YANAR Yarının çağrılıları siz/siniz, onlar değil, alayla kahkahalar atarken yüzünüze... Sizsiniz, dolar karşısında değer kaybetmeyen tek gerçek! Başkalarının yitik cennetinde bağlı değil buraklarınız ve ifritlerle çağrılmıyor adınız. Diplomasız hayatlar bağışladılar size, kabul; ama dileklerin sonsuz yolculuğuna kesilen bütün biletler size... Sizin için satılıyor bütün talih kuponları, ateşten kıyafetlerse onlara... 'Kandil tek başına yanar' evet, ama ateş kışkırtıcılarının cehennemi olur yaydığı aydınlık. Titrek ışıklarla aydınlattığınız bütün sokaklardan, başınızla selam vererek geçeceksiniz yarın hayalcileri gibi ve öylece tepeden tırnağa iffetle, gururla... Korkmadan söyleyin yaldızlı ruhların türküsünü. Çünkü o türkü, en çok sizin dilinize yakışır ve başkalarının kalbinin mührünü ancak sizin sesinizle açar. Bilgelik yakışır bakışlarınıza ve başlarınıza... Bir kandilin terkedilmişliği de olsa yaşadığınız, sessiz ve düşmanca kargaşaların ortasında parlıyorsunuz zöhre gibi. Ve ölümü düşündükçe tebessüm provalarına çıktığınız iman taraçalarında, kolay ölümdür sizi bekleyen, bunu biliyorsunuz. Peki, nedir sırrınızı düşündükçe sonsuz bir ışık yaymanız kolay ölümlü olduklarını sananlara? Biz, bükük kalan boyunlarınızı okumayı öğrendik ya, gerisi kolay. Biliyoruz, ancak başınızın üstünde çoğalırken günah kaygısı, korkusu içinize sinmiş bir yarını istemiyorsunuz. Sizi karanlıkta kuşatan metaforu iyi tanıyın. Uykuya giden kandil gibi sürecek ve beyaz bir lale olarak doğacaksınız, yeniden. Yeniden... Beyazlığı farkedeceksiniz ve yeniden farkettireceksiniz... Sıradan ışığa tutunanların gözlerini kör edecek ziyasınız siz... Onlara cehennem kabusu verirken, bize uzak hayal ülkesinden müjdeler getirirsiniz. Bırakın tehlikeli tedirginliğinizi, geride kalsın. Sizden kalan bütün izlerin üstünü örteriz biz, tıpkı örtüyü bir bayrak gibi dalgalandırdığınız yerden... Yeryüzü cehennemini yaşayanlara inat, alevde ölmeye can atanlara inat, uçarcasına koşun yüreğinize... Dünya konukluğunuza her gün yeni bir çentik atıyorsunuz, kabul; ama ışığa yönelmekte geç kalmadan sarılın elinizdekilere... ATEŞLE GÜL BİR OLUNCA Kendi yalnızlığınıza sorun kendinizi. Ruhunuza, kalbinize ve aklınıza... Korkmayın yalnızlığınızdan, korkunç kalabalıklığından korkanlara acıyın sadece... Başkalarına sığınak olan korkuyu gülümseyerek karşılayın. Başkalarının binlerce kişilik yalnızlığını görüp, tek kişilik ümit ordunuzu düşünerek yaşayın. Hayallerinizin çok sesli bir ışık donanması gibi etrafınızı kuşattığını hissederek rahatlayın... İdeal birliğine inanın, bizim inandığımız gibi... O birlik, bir lâlezârı andırır; rengâhenk ve bütün canlılığıyla. 'Ateşle gül bir olunca' ancak, sakin ve huzurlu ışıklar gibi yayılacaksınız yarına ve şaşkınlıkla bakacak ışık olduğunuza inanan uzaklıklar. Yalnızlığınız arttıkça ve paramparça olduğunuz sürece büyüyecek ülkünüz. Dev ağızlı ümitsizlik, gergedan derili ümitsizlik, bilinçten ayıklanmış ümitsizlik yeniden saracak etrafınızı. Ve belki ümitsizlik çok uzakta parlayan ideal halesinin ilk hamlesi gibi görülecek. 'Ve nefret ederlerken sizden, etmiyorsanız siz' ve dayanabiliyorsanız kalmamışken içinizde hiçbir şey, irade gücünden başka 'dayan' diyen, ay kaybolurken gökte siz ağlarken ancak kurtulur size salya akıtan nehirlerin ardındaki çirkin dudaklı ağızlar. DÜŞLERİN SONSUZ KIYISI İşte öylece kurtulursunuz, güneşte boğulan ve acıkmış/donmuş dualardan. Bu dualar ki, zaten yokturlar. Ülkenin en tenha ve ılık köşelerinde, tıpkı size benzeyenler için yaslı yağmurların yağdığını bilin! Sizin ruhunuza acıyan kederli gölgelerimizi titrek ayışığı altında azaba çağırdığımızı bilin! Küçük bir yaprak düşerken sürgün saçlarınızdan, damlayan her terin tuzunda emeğimiz olduğunu bilin! Kan kokusu almış birer ejderha gibi sizi yutmaya hazırlanan cehennemî sokaklarda ruhumuza söz geçiremediğimizi bilin! Safran renkli başörtünüzün gözlerimizi büyülediğini bilin! Özgür kalplerinizin, tutsaklığınıza son vereceğini bilin! Başkalarına karşı açık oyunlar oynadığımızı bilin ve kendi nefeslerimizi soluduğumuzu, başkalarının enkazlarına bakıp... Uçarı kuşlar gibi durduğunuz cadde ve sokaklarda, her kim sizin için kem gözle bakıyorsa benzerlerinize, sonsuz düşlerin kıyısında buluştuğunuz meleklerle onlara kin üfleyin. Sessiz kahkahalar açar iffete sarılı gözlerinizde. Düşmanlar çatlar, fırtınanız boğar onların gürül gürül aktığını zannettikleri çağlayanları.. Onlar kaygılanacak sizin düşünceleriniz canlanırken kendinden emin gülüşlerinizde. Ayak uçlarınıza düşen bir namus madalyası ve yeşil göğe bakan ölüm gibi sokulacaksınız düşmanlarınızın saflarına ve işte o zaman bileceksiniz kaybettiğinizi düşündüğünüz zaferi kazandığınızı aslında... Gözlerinizle acı bir tebessüm yansıtacaksınız onlara, bilmek isteyecekler sırrını bu coşkunluğun ve bilmek sebebini, kararırken ufuk, sökerken sizin şafağınız.. GÜL FIŞKIRIR ADIMLARINIZDAN Kalkıp giderken siz, kirli kaldırımlarda gül fışkırır adımlarınızın hemen ardından; görmezsiniz. Onların en çok korktukları bu güldür, bilmezsiniz. Ateşe en yakın yerinden vuruyorsunuz onları. s Sarhoş naralarından, canavar istençlerinden, tanrılarına bile vermedikleri kutsallarından sorguluyorsunuz onları. Kör adımlarından en çok da... Kara yazgılarından ve korkunç ölümlerinden... Siz, saçlarında elma çiçekleri açan Sümeyye ordusu: Yürüyeceksiniz kalabalıklar arasında, gözünüz kapalı, çılgınca ve yarına uzatarak bakışlarınızı... Gözlerinizde martılar uçuşacak ve gülümsemeler yayılacak eteklerinizden. Yılmadan ve yorulmadan ekim serinliği savuracaksınız herkese ve herkes adına isteyeceksiniz kendiniz için istediklerinizi... Dua edeceksiniz düşmanlarınıza bile: Onları ıslah et Rabbim! Onları ıslah et Rabbim! Onları ıslah et Rabbim! ÖRTÜN, BÜTÜN ÖRTÜLECEKLERİ... Herkesin hissesine düşmeyen bir Hesse türküsü söyleyeceksiniz coşkulu, iğreti ve alaycı: Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiyedek Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta Taş taş dağın ölümünü Toprak ölümünü kumun Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak Ve kanlı ve zavallı ölümünü insanoğlunun... Güleceksiniz ve kahkaha atma sırası size gelecek. Siz doğarken her zulmün ardından ve yeniden, mutlu tebessümleriniz çıldırtacak kan emici zavallıları... Titreyen ve gerilen bir yayın önünde duruyor onlar ve siz, korkunç dalgalarına hükmediyorsunuz kötülük denen denizin... Örtün, bütün örtülecekleri örtün... 'Beni örtün!' emriyle herkesi cennete çağıran Peygamber'e uyarak örtün bütün örtülecekleri... Çün, ateşten bir lâleye dokunur size dokunan... Ve bakırdan bir zambağa.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt