Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BAŞKALARINA KIRILMAMAK NASIL OLUR? (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
"Başkasını Kırmamak: Kendi kapsamı içinde belli bir olgunluk seviyesini gerektirir, fakat hangi bakış açısıyla yapıldığına bağlıdır. Bir insan pek çok sebeple bunu başarabilir; bağlı bulunduğu dünya görüşü sebebiyle bir ateist, bir agnostik, bir deist de bunu başarabilir, hümanist bir görüş sahibi veya narsist bir kişi de bunu başarılabilir, riyakar da.

BAŞKALARINA KIRILMAMAK NASIL OLUR?

Hiçbir çirkin ismi bulunmayan Sevgili Rabbimin bütün güzel isimleriyle başlarım.

Allah’ın selamı, rahmeti, sevgisi ve şefkati, ebedi ve daimi üzerinize olsun.

Soru:

Yine radyoda duyduğum fakat açıklamasının yapılmadığı bir konu var. Öyle konuşma arasında geçmişti. Konu: ''İnsanların kalbini kırmamanın öneminden, fakat bunun aslında kolay olduğunu, asıl önemli olanın kırılmamayı başarabilmek olduğu'' yönündeydi. Bu insanın ''benlik'' hadisesini aşmış olabilmesiyle mi ilgili?

Cevap:

Sevgili kardeşim ‘benlik’i aşma meselesi kırılmamak ile değil kızmamak ile ilgili, yani enaniyetinizi (benlik) aştığınız vakit kimseye kızmazsınız, darılmazsınız, buna ve o anki psikolojinize bağlı olarak da kırmazsınız.

Kırılmamayı başarmak ise, bizim bakış açılarımızla ilgilidir:

Birinci bakış açımız: “O’nunla olduktan sonra bütün dünya bana küsse ne olur, O benimle değilse bütün dünya bana gülse ne faydası var.” (Bediüzzaman). Eğer kırılmalarımız riyayla ilgili yani insanlara olduğundan fazla değer veriyor isek, bu bakış açısı olması gerek.

İkinci bakış açısı: Her kırılma olayından sonra “Acaba ben ne yaptım ki bu insan beni kırdı” şeklinde kendimizi hesaba çekmeye alıştırmışsak. Bu bakış açısı ise gerçekçiliktir.

Üçüncüsü öncekilerden daha güzel bir bakış açısı: “Onlar bilmiyorlar bilselerdi yapmazlardı.” (Hz. Muhammed (asm.). Çünkü bilen insan haklı da olsa hiç kimseyi kıramaz. İnsanlar bize her ne yaparlarsa yapsınlar, onları mazur görmek. “Düşmanını sev, eğer yalnızca dostunu seversen başkasından ne farkın kalır.” Hz. İsa (as.) İncil.

Dördüncüsü ise hepsinden güzeli ve kemali bir bakış açısı (hakkalyakin): Olduğu gibi seyretmek, küfür de etseler, hakaret de etseler, yerin dibine de batırsalar aklında, kalbinde, nefsinde ve ruhunda asla ama asla en küçük bir kırılma emaresi görülmemek. Taş taşlığını, baş başlığını yapacaktır. Bizim görevimiz seyretmekle beraber; iyi, güzel ve doğrudan yana olmak ve en güzel ve en doğru ve en iyi bir biçimde temsil ve tebliğ etmektir, yani çirkini, kötüyü ve eğriyi ortadan kaldırmaya veya yok etmeye çalışmak değildir. Zaten böyle bir hareket dengeyi bozmak demektir.

Japon’ların domino taşlarını dizerek oynadıkları bir oyun var (ismini hatırlayamadım) sondaki taşı çektiğimizde sıra ile hepsi devrilir, işte aynen onun gibi bir denge tabiatta olduğu gibi sosyolojide, sosyal psikolojide, psikolojide, biyolojide ve hatta her şeyde var. Örneğin morfin bağımlısı birinin morfinini birden kesersek nasıl ki krize girerse, bizde bu sebeplerden dolayı hiçbir taşı yerinden tamamen kaldırıp atamayız, ancak onu büyük bir sabırla yavaş yavaş yerinden oynatarak, kımıldatarak alıştıra alıştıra yapmalıyız. Bu da varlıkları hakkalyakin bir bakış açısı ile gözlemleyebilme ve değerlendirebilme kabiliyeti kazanmayı gerektirir. İşte eğer böyle bir anlayışa ulaşabilirsek hiçbir şekil ve surette, hiçbir kimseye ve şeye kırılmayız, hatta kırılmak istesek de kırılamayız.

Aslında böyle bir bakış açısına kavuştuğumuzda kainatta yanlış, çirkin ve kötü bir şey arasak da bulamayız, çünkü öyle bir şey yoktur: “Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan zevk alır.” Bu bakış açısıyla hayattan zevk alan birisi hiçbir şeye kırılmaz.

Bu acizden de iki örnek: Gül gülün yanında değil, kara çalının yanında güzeldir. Dikenli kara çalı, kekliğin sarayıdır.

En doğrusunu Rabbim bilir, çünkü O’nun bize öğrettiğinden başka bizim bir bilgimiz yoktur.

Allah’a emanet olunuz.

3 . Temmuz . 2005

aoskan663

**************************

Sevgili Angel_ Kardeşimizin Cevabı:

Üstad bu konuda 24. Sözde çok güzel uyarsını yapıyor ve diyorki;
Alıntı:
....nefsindeki ene'yi yırt, Hüve'yi göster. Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, Onun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir; sen sûiistimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun. Çünkü, yerinde sarf olunmayan bir muhabbet-i gayr-ı meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir. Rahmânü'r-Rahîm ismiyle, hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi bir meskeni senin cismanî hevesâtına ihzar eden; ve sair esmâsıyla senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedî ihsânâtını o Cennette sana müheyyâ eden; ve herbir isminde mânevî çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbûb-u Ezelînin, elbette bir zerre muhabbeti kâinata bedel olabilir; kâinat Onun bir cüz'î tecellî-i muhabbetine bedel olamaz. Öyleyse, o Mahbûb-u Ezelînin kendi habîbine söylettirdiği şu ferman-ı ezelîyi dinle, ittibâ et: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin." Âl-i İmrân Sûresi, 3:31...

Gelen bu kalp kırıklığının sebebine bi nevi cüzi musibet diyebiliriz.Bu musibetin geliş sebebi yaptıklarımız olabileceği gibi Zatın kendini göstermek istemeside olabilir...Üstad aslında burda sebebi sen olabilirsin diyor ve bunun için bir bedeldir de diyor...

Aoskan kardeşim birinci maddede belirttiğiniz gibi ene den sıyrılmak tam bir teslimiyet gerektirir.Cümledeki teslimiyeti ve Zata olan güveni , olayın seyrini kendinden çıkarıp Zata bağlamayı başarabilen bir şahsiyet , konu itibariyle kalp kırgınlığı başta olmak üzere gelen küçük büyük bütün müsibetlere göğüs gerebilir...

ikinci maddedeki gerçeklik tesbiti ,belirttiğiniz gibi kendini hesaba çekmektir ki "Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz" düsturunun katre hükmündeki adımıdır. Gelen bu küçük musibetin sebebini kendi nefsinin ürününden bilmek ve Enedeki zarın bi nevi yırtılma aşamasndaki ilk devresini "çizilmesine" vesile olmak denebilir...

üçüncü maddedeki "bilmiyorlar" hükmü , Rahmet tecellisinin doğurduğu bir genişliğin ürünüdür ki yapılana boyun eğip "Dövene elsiz sövene dilsiz..." beyanıyla hareket etmek ve "bilmemenin" eksikliğinin giderilmesi konusunda dua dua yalvarmayla "ene" mefhumuna bir balyoz daha vurarak Hakk'a tam tevekkül ile sarılmayı getirir...

Dördüncü tesbitiniz şunu aklımıza getirdi.."Emri bil maruf nehyi anil mülker" beyanını burada devreye sokup, kırgınlığa vesile olacak olayın karşısında "bilmiyorlar" hükmünü ortaya koyduğumuzdan itibaren atabileceğimiz ilk adımdır herhalde...

Geneli itibariyle aslında Üstadında (r.a) beyanıyla bir kalp kırıklığına vesile olan bir olay karşısında ,bunu küçük musibet sayıp ve "bu bana yapılmışsa bunda benimde payım vardır" ile hareket edip, "ene yi yırtma zamanıdır Hüveye dayanmalıyım" seslenişiyle seslenmek hem Kalbe yapılan hem maddi hemde manevi pasumandır...
Kalbe madden yapılan yardım, kalbin Hüve'yle rahatlaması, "Kimse yoksa O var" sonucuna vasıl olduktan sonra bedenin feraha kavuşması ve ferah bir bedenin getirisinin vücudun işlenişinde,nefes alıp vermede,kalbi atışının normal düzeylerdeki seyrinde yararı olacağından ,görünür halde faydadır...

Manevi yardımı ise,yine aynı seslenişe dayanarak "Kimse yoksa O var" deyip mutmain bir kalbi selimiyetle kalbin tamirine gark olmak...

Ve arkaya dönüp baktığında da "Enenin yırtlıp Hüvenin gösterildiğini" fark edip, gelen musibetinin kendine kazandırdığı genişlikten dolayı Hamdu senalarla Şükranlarını dillendirmek kazanç üstü kazançtır ki "Eğer Allahı seviyoranız eneyi yırtın ve Hüveyi gösterin" mesajının kâl diliyle değilde hâl diliyle ortaya konmasıdır...

Haddimizi aaşıp sizin tesbitlerinize ufak şeyler eklemek istedik..Hakkınızı helal ediniz..

********************************

Bizim Sevgili Angel_ Kardeşimize cevabımız:

Allah’ın selamı sevgisi ve şefkati üzerinize olsun.

Estağfirullah Sevgili AngeL_ Kardeşim ne demek haddi aşmak, ne demek hakkınızı helal edin demek elbette yazacağız; elbette kendi fikirlerimizi beyan edeceğiz; elbette gördüğümüz eksiklikleri, yanlışlıkları kardeşane bir şekilde yazacağız; yeni açılımlarımızı ekleyeceğiz, fakat bunları bir şahs-ı manevi bilinciyle, nezaket kurallarını ihmal etmeden, birbirimize saygı ve sevgi çerçevesi dahilinde yapacağız inşallah. Eğer bunu yapamıyorsak veya yapmıyorsak burada toplanmamızın ne anlamı kalır? Bu bir kuru kalabalıktan öteye geçebilir mi? Gerçi burada toplanmamızın amacı bir şahs-i manevi oluştumaktır ve buna gayret etmeliyiz, çünkü tek tek olgunlaşma uzun bir yoldur, bir bir birler bir araya gelerek bunu başarmak hem çok kısa, hem çok kolay ve hem de en emin bir yoldur.

Sevgili kardeşim, kırılmamak ile ilgili bakış açılarının, örtülü kaynaklarının örtülerini kaldırarak bir daha bakarsak eğer, altından şunlarda çıkabilir mi? Ne dersiniz?:

Birinci Bakış Açımız: Eğer nefs-i emmaredeysek.

İkinci Bakış Açımız: Nefs-i levvamedeysek.

Üçüncü Bakış Açımız: Nefs-i mutmaindeysek.

Dördüncü Bakış Açımız: Nefs-i safiyedeysek.

Birde şöyle bakalım:

Birincisi: Eğer şeriattaysak.

İkincisi: Marifetteysek.

Üçüncüsü: Muhabbetteysek.

Dördüncüsü: Ve eğer hakikatteysek.

Sevgili AngeL_ Kardeşim siz de başka bir yönden açılım getirmişsiniz Allah razı olsun. Sizin katkınıza ilaveten ve başka bir zaviyeden, bu kez OTUZUNCU SÖZÜ’ün Birinci Maksat’ı yani Ene Risalesi de denilen Risaleden bir örnek verelim:

”Sani-i Hakim, insanın eline, emanet olarak, rububiyetin, sıfat ve şuunatının hakikatlerini gösterecek, tanıttıracak işarat ve numuneleri cami bir ene vermiştir; ta ki, o ene bir vahid-i kıyasi olup, evsaf-ı Rububiyet ve şuunat-ı Uluhiyet bilinsin. Fakat vahid-i kıyasi, bir mevcud-u hakiki olmak lazım değil. Belki, hendesedeki farazi hatlar gibi, farz ve tevehhümle bir vahid-i kıyasi teşkil edilebilir, ilim ve tahakkukla hakiki vücudu lazım değildir.”

Yani: “Her şeyi hikmetle ve san’atla yaratan Allah, insanın eline, emanet olarak; yaratılış gayelerine ulaştırıcı, onları terbiye edici vasıflarını ve bu vasıfların mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zatına ait kutsal özelliklerin hakikatlerini gösterecek, tanıttıracak işaretler ve örnekleri içine alan bir ‘ene’ vermiştir; ta ki, o ene Allah’ın bir’liğine, tekliğine bir ölçü, O’nun Rab’lık vasıfları ve ilahlığının işleri ve kutsal özellikleri bilinsin. Fakat Allah’ın bir’liği ve tekliğine olan ölçünün, yani enenin hakiki bir varlık olması gerekli değildir. Belki, geometrideki teorik çizgiler gibi, var sayarak ve zan ederek öyle bir ölçü teşkil edilebilir; ilmi ve gerçek olarak hakiki vücudu gerekli değildir.”

En doğrusunu Rabbimiz bilir, O’nun bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.

Allah’a emanet olunuz.

aoskan663

***********************************

Sevgili senam Kardeşimizin Cevabı:

BAŞKALARINA KIRILMAMAK NASIL OLUR?

DEĞERLİ KARDEŞİM,

Gerek sizin gerekse konuya cevap yazan kardeşimin tespitleri çok güzel...birbirinize meşverette bulunmanız ise daha bir güzel..Siz çok ilmi yaklaşmıssınız ve de çok güzel olmuş.Yalnız ben sizlerle kendi görüşlerimi paylaşmak istiyorum..

Düne kadar kendimi asla dünyayı başıma yıksalarda kırılmam ne olacak ki bugün var ve yarın yokuz..ve herşey geçiyor fani dünya..başkalarının tutarsız tutumlarına bu da geçer YA HU der geçeriz..Bir nevi toprak gibi zannediyordum kendimi.Hangi pislikler atılırsa atılsın ben yine gül verip yeşerecektim..nikmeti nimete çevirecektim...evet düne kadar böyleydim ama bugün öyle olmadığını gördüm.Ben kendini hiç kırılmaz diye tanıdığım kişiliğimi çok mahzun ve yıkık buldum.Gerçekten anlatılamayacak kadar kırıldım bazı şahıslara... Bunun sebebini kendime sorduğum da toprağın bile her tohumu yeşertmediğini ve biz insanların duygu yüklü varlıklar olduğu ve asıl olanın ise kırılmak değil de kırmamak olduğunu gördüm...Bu bana yine hayroldu kırıldım ama kendime yeniden bir çeki düzen verip ALLAHıma şükrettim ki kırılan ben olayım da kıran asla olmayayım...

KIRMAKTANSA BİN KERE KIRILMAYI YEĞLERİM...

BİR İNSANI KIRAR İSEN HAKK A ETTİĞİN SECDE DEĞİLDİR..
MEVLAYI ARARSAN KALBİNDE ARA KUDÜSTE, MEKKEDE,ŞAM DA DEĞİLDİR..

BAKİ MUHABBETLER...

*****************************

Bizim Sevgili senam Kardeşimize cevabımız:

Allah’ın selamı, sevgisi ve şefkati üzerinize olsun.

Benim sevgili kardeşim kalbi kırılan bir insana veya her hangi bir canlıya rastladığımda, kalbim yanan bir mum gibi sanki eriyip akar. O an öyle isterim ki; onun yerine bana yüz kez o kırıcı sözü sarf etse idiler de, onu kırmasaydılar.

Allah: “Eğer beni arıyorsanız kırık ve mahzun kalplileri bulun” diyor.

Sevgili senam kardeşim, kırılmamak ile ilgili yazımız, bir soruya kısa bir açıklama olduğu için bazı tanımların dar olması, konunun tam anlaşılmasına mani oluyor, tanımlarımızı biraz daha genişletirsek konu daha kolay anlaşılacaktır inşallah.

Sevgili kardeşim, bu iki davranış ve yaşayış şekli olan kırılmak ve kırmamak birbiri ile bağlantılı olmasa da birbirine zıt da değildir. Her ne kadar, ikisi birbirinden farklı duygu ve düşünce alanlarının tezahürü olan davranış ve yaşayış biçimleri olsa da, uygulayanlara göre de değişebilir.

Başkasını Kırmamak: Kendi kapsamı içinde belli bir olgunluk seviyesini gerektirir, fakat hangi bakış açısıyla yapıldığına bağlıdır. Bir insan pek çok sebeple bunu başarabilir; bağlı bulunduğu dünya görüşü sebebiyle bir ateist, bir agnostik, bir deist de bunu başarabilir, hümanist bir görüş sahibi veya narsist bir kişi de bunu başarılabilir, riyakar da.

Başkasına Kırılmamak: Bu da belli bir olgunluk seviyesi gerektirir, fakat bunu başarabilen insan kırmamayı da başarabilmiş demektir, çünkü kırılmamak daha geniş kapsamlıdır ve kırmamayı da kapsar. Ayrıca bu bakış açısını kazanmak; her hangi bir dünya görüşünün hatırına veya dünyevi bir menfaat uğruna yapılabilecek bir iş değildir, bilakis belirli bir olgunluk seviyesine ulaştıktan sonra, belki hediye olarak verilen (yani onun için ayrı bir çaba sarf etmeden) olgun bir davranış ve yaşayış biçiminin tezahürüdür veya önceki yaşanmış hayatlardan elde edilmiş ampirik bilginin, marifetin aklıyla, muhabbetin kalbiyle ve hakikatin ruhuyla yorumlayarak kazanacağımız bir haldir inşallah.

Bu tariflerden sonra kalbim herhalde mutmain olmamıştı ki; garip hislerle klavyeyi yerine iterken, aklıma: “Aczin, fakrın meyvelerini düşün” getirildi. “Elbette” dedim kendi kendime

Acz, fakr, şefkat ve tefekkürün iki gözü vardır, biri Allah’a bakar, diğeri varlıklara.

Allah’a bakan gözün aczini görmesi ve bilmesi tevhid gözlüğü ile bir derece kolaydır, fakat varlığa bakan gözün aczini görmesi ve bilmesi tevhid gözlüğünden sonra, marifet, muhabbet, aşk-ı İlahi ve hakikat gözlüklerini gerektirir.

Böyle gören bir insan “Bana gelen her hangi bir acı söz veya davranış o sözü sarf edenden değil dolayısı ile, yani tecelli yoluyla Allah’tan geldiğine göre, yani o kişiye o sözü Allah sarf ettirdiğine göre, O’nun kahrı da hoş lutfuda ben niye kırılayım” der, fakat bunun neden başına geldiğinin hikmetini, yani kendinin veya toplumun hangi noksanlığının buna sebep olduğunu ve bundan, yapacağı veya yaptığı temsil ve tebliğe ne gibi tecrübi faydalar kazandıracağının hesaplarını yapar.

En doğrusunu Allah bilir, O’nun bize öğrettiğinden başka bizim bir bilgimiz yoktur.

Allah’a emanet olun.

aoskan663

*******************************

Sevgili senam Kardeşimizin cevabı:

SELAMIN EN GÜZELİ OLAN BAKİ SELAMA MUHATTAB OLMANIZ NİYAZI İLE...

Değerli kardeşim kırılmamak konusun da yazmış olduğunuz cevap için müteşekkirim...ALLAH ilminizi marifetullah,muhabbetullah ve aşkı ile kaim ve daim eylesin..

NE GELİRSE SENDEN GELSİN, ÇÜNKÜ SEN
RAHMETİNLE DE KAHRINLADA GÜZELSİN..,
bu beyit BİİZNİLLAH hayatımızın kalbi hükmündedir..yaşanılan her hal mutlak hayırdır..Mevlam kalplerimizi muhafaza eylesin..

**********************************

Bizim cevabımız:

Benim Sevgili Kardeşim o ne güzel dua öyle, Sevgili Rabbim sizden ebedi ve daimi razı olsun inşallah.

Sevgili Rabbimden bu dualarınıza amin derken sizi ve bütün Gece Yolcularını da dahil ederek kabul etmesini dilerim, inşallah.

Sevgili Mevlam aklımızı, kalbimizi, nefsimizi ve ruhumuzu her daim O’nunla eylesin inşallah.
 

hakan Bulut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ara 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Başkalarına kırılmamak

Başkalarına kırılmamak

Herşeyden önce başkalarının hayatlarına saygı göstermek gerekir. Eğer ortada islam diye bişey yoksa? ve sen var diyebilmişsen? Ortada çok ciddi bir hata var demektir. Karanlık buna güler... ve sen bundan faydalanırsın. Kalbin kırılmaz çünkü sağlam bi kalbe sahip olursun... sende utanma diye bişey olmaz. Yüzünüze tükürülse yarabbi şükür dersin. Kalbi kırılmadan yaşayan bi mahluğa da nasıl bi isim konur bilmiyorum.. sanırım maymundur. Bunada yine karanlık karar verir... Onun adı sonsuzluktur. Eğer onun kararlarının önüne geçebilmişsen? Pişkin bi maymun kalbine sahipsin demektir. Buda insanlık dışıdır. [YANLIŞTIR] Bunu kullanmak fırsatçılıktır... Ben inanıyorum ki o mübarekten geliyoruz.. O nimettir.. adıbellidir.... güzeldir. lakin yapılan bunun dışına çıkmaktır. inkardır. [ISYANDIR]. Amacının dışına çıkmaktır.... [ÇİZMEYİ AŞMAKTIR] BUNUN TEK AÇIKLAMASI VARDIR: ODA OLANLARA VE OLABİLECEKLERE İNKAR GELMEKTİR. SAPMAKTIR SAPIKLIKTIR. pisliktir... utanmadan gelip utanmadan pislik yapmaktır. kısacası [AMACININ DIŞINA ÇIKMAKTIR]... O nimettir... Başka amaçlar için kullanılmaz... Kutsaldır.. o"Kut"dur, o "ölçüdür" o "gerçektir" o "varolandır" .. Dikkat ederseniz.. amacının dışına çıkılması yoktur... böyle şeyler yazdırılmazdır.
O güzeldir... o lütufdur... o ihsandır... o temeldir.. maymunluk yapılmaz... isyan edilmez... Niyesi yoktur... Niyesi isyandır. Ondan geleni yeyip ondan geleni içiyorsak? ve sonuçta ben bunları yazabilecek kadar nazik tavrımdan ayrılabiliyorsam? Bunun adı nedir? O halde ortada yanlış bişeyler vardır.. (olmaması gereken)... ve eğer varsan ölümüne duacıyım... elimden ötesi gelmez gelse de gelmez ben o mübareğin kalbini taşıyorum ve bunu belirtiyorum... bu nice yaşamaktır? Bu ne densizlik bu ne isyankarlıktır? Bu ne pazarcılıktır? Bakın dikkat edin yazdıklarımın sonu nereye gidiyor? Dikkat edin karanlığa koşuyor... Tam manasıyla pişkinliktir. Bu ne ağırlıktır... ki taşınmaz...O gelecektir. [Ondan gelip ona tükürmektir. ] bunların açıklaması dahi yoktur... bunları yazdırabilecek kadar pişkin ve kalpleri çirkinliklerle dolu insanlardan bıktım usandım artık.. Bu bir karar değildir. yanlıştır.
Yani şu sonuçları çıkarıyorumki:
Başkalarına kırılmamak diye bişey olamaz. Neden olamaz? O başkası dediğin şey gerçeğin ta kendisidir. niyeti yoktur. Niyeti olmayan bişeye de kırılmaya hakkımız var mıdır? Bence bu "Lüx"dür... [BU LÜXDÜR] Tekrar ediyorum.. [ondan gelip ona isyandır.. lüksdür.]
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
"BAŞKALARINA KIRILMAMAK NASIL OLUR?

"Başkasını Kırmamak: Kendi kapsamı içinde belli bir olgunluk seviyesini gerektirir, fakat hangi bakış açısıyla yapıldığına bağlıdır. Bir insan pek çok sebeple bunu başarabilir; bağlı bulunduğu dünya görüşü sebebiyle bir ateist, bir agnostik, bir deist de bunu başarabilir, hümanist bir görüş sahibi veya narsist bir kişi de bunu başarılabilir, riyakar da. "

Ah keşke kırmamayı becerebilsek. Önemli bir konu paylaşmışsın kardeş. Ancak kırıp döktüklerimizin haddi hesabı belli değil hem kırılanlar hemde rabbim affetsin inşallah :A
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
KIRMAKTANSA BİN KERE KIRILMAYI YEĞLERİM...

selamunaleyküm...ALLAH c.c. razı olsun güzel paylaşım olmuş elimden geldiği kadar dikkat ediyorum bilmeyerekte kırıyorsam eğer ALLAH c.c. ve kırdıklarım affetsin...İNŞALLAH...günlerce artık düşünüyorum neden yaptım ....:evet
ALLAH c.c. emanet olun....selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt