Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Basiret" (2 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Basiret’, kelime olarak ‘görmek’ anlamındaki ‘ba-sa-ra’ fiil kökünden türemiş bir mastardır. Bir terim olarak basiret, idrak (anlayış/kavrayış) kuvveti, derin görüş, ileriyi görme, bilinçle kestirme, yakîn, burhan, huccet, bir şey hakkında oldukça bilgili olmak, zeka, ibret gibi anlamlara gelmektedir. Avın izini sürmeye yarayan kanına da basiret denmiştir. O izler avcıyı ava götürmektedir.




‘Basar’ın görmekle yakından ilgisi vardır. Basar görme endişesiyle bakmaktır. Bakmak-görmek ilişkisinde her ikisini birleştiren, ama nihai olarak ‘görme’yi‘ hedefleyen bir bakmadır ‘basar’. Basar’ kelimesi aynı zamanda hem görme organı olan göz için, hem de gözün görme kuvveti için kullanılır. (Rağıb). İdrak eden kalb için ‘basiret’ sözü kullanılır.




Basiret, “Kendisiyle hakla batılın temyiz edildiği marifet (bilgisi)” olarak tarif edilmiştir. Basiret kavrama yeteneğidir, vukuf kazanmak, olay ve nesneleri anlayıp kavramak, vukufiyet kesbetmektir. Basiret bilmek anlamına da gelir. Araplar ‘raculun basîrun’ dediklerinde ‘alim’ kimseyi kastetmiş olurlar.




Bir Kur’an kavramı olan basiret Allah’ın görmesiyle alakalıdır. Allah’ın görme sıfatı vardır ve isimlerinden biri de Basîr’dir. Allah’ın görmesi (tabir caizse ‘basiret’i) ise, O’nun ilminin her şeyi kuşatması ile alakalıdır.


Bu da ‘hikmet’ kavramını gündeme getirmektedir. Allah’ın görmesini (basar sıfatını, yani ‘basiret’ini) O’nun hikmeti’nden ayrı düşünmek ne mümkündür. Şu halde mü’minin basireti de hikmet kavramından ayrı düşünülemez.




‘Basiret’ kelimesi Kur’an’da iki kere kullanılmıştır. (12/Yusuf, 108; 75/Kıyamet, 14) Çoğulu olan ‘basâir’ beş yerde, yine basiretle hemen hemen aynı anlamda kullanılan ‘tabsıra’ kelimesi ise bir yerde kullanılmıştır. ( 50/Kaf 8 )




Kıyamet suresinin 14. ayetinde insanın kendi kendine şahitlik yapması anlamında kullanılmıştır. Basiret kelimesi Kur’an’da kavramsal anlamını en iyi ifade edici olarak Yusuf suresinin 108. ayetinde vuzuha kavuşturulmaktadır:
“De ki, bu benim yolumdur, bir basiret üzere Allah’a davet ediyorum; ben ve bana uyanlar (böyleyiz). Ve Allah’ı tenzih ederim, elbette ben müşriklerden değilim.” (12/Yusuf, 108).





Şimdi ayetteki birtakım ifadeler teker teker tedkik edilirse basiretin ne olduğu ve ne olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Dikkat edilirse ayetin eksenini ‘yol’ kavramı oluşturmaktadır. ‘Bu benim yolumdur’ sözüyle, Peygamber’in lisanından Allah’ın dini ‘yol’ olarak adlandırılmıştır. Peygamber “bu benim” sözüyle dine sahiplenmektedir.



O bu yolu iyice özümsemiş, benimsemiş ve içine sindirmiş ki, ‘bu benim yolumdur’ diyor. Ayrıca, bu yolu en mükemmel bir şekilde kavramış olduğu da anlaşılmaktadır. Zira kişinin -şarlatanların dışında-, kavramadığı bir şeye ‘bu benim…’ diyerek sahiplenmesi mümkün değildir.




Hemen arkasından Peygamber (a.s.) “bir basiret üzere Allah’a davet ettiğini” beyan etmektedir. Allah’a davet ve basiret… Birbirinin lazım-ı gayrı mufarıkı iki erdem, iki görev. Allah’a davetin elbette basiretsiz olması düşünülemez. Allah’a davet sıradan bir iş değildir.



Basiret, tebliğ ehli mü’minlerin bir niteliği olmak durumundadır. Peygamber (a.s.) bunu beyan etmekle kalmıyor, peşisıra, kendisine tabi olan mü’minlerin de aynı şekilde olduklarını belirtiyor. Peygamber’in bu sözü Allah tarafından da onaylanmaktadır. Şu halde mü’minler de tıpkı Peygamber/ler gibi basiret üzere Allah’a davet etmekle yükümlüdürler.




Bu sözlerin ardından Peygamber Allah’ı tesbih ve tenzih ediyor. Allah’ın sübhan olduğunu söylemek, yaratılmış olan insan ve diğer varlıkların hiçbirine benzemediğini, insanın aklına gelen tasavvurlardan müteal olduğunu ifade etmek demektir. En son olarak da Peygamber, kendisinin müşriklerden olmadığını ilan etmekte, bir nevi deklarasyon yapmaktadır. Şu halde, Allah’a basiret üzere davet etmekle müşrik olmamak ve Allah’ı tenzih etmek, Allah’ı yüceltmek arasında birebir ilişki vardır.





Yani basiret’in esasını şirkten temizlenmek teşkil etmektedir. Allah’a çağrı yapıldığına göre, tanım gereği, Allah’ın dışındaki bütün somut ve soyut putların reddedilmesi zorunludur. Basiret üzere olmayan davet şirke yakın bir davettir. Basiretli olmak mesela, şirkin zıddı olan tevhidin bir başka ifadesi olarak, Allah’ı tenzih etmeyi gerekli kılar. Tıpkı muhammed (a.s)ın yaptığı gibi. Allah’ı tenzih edemeyen kişilerin basiretli olduklarını düşünmek mümkün değildir. Müşrikler eğer basiretli olsaydılar şirk içinde olmazlardı.




Günümüz sosyo-politik ortamında, tıpkı Allah’ın “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” emrinin “en küçük bir riski bile göze almayın, her türlü kolaycılığı deneyin, Allah yolunda hiçbir sıkıntıyı göğüslemeyin, nenize lazım!” şeklinde anlaşılması gibi bir durum yaşanmaktadır. Halbuki Allah “İnfak edin; infak etmeyerek kendi ellerinizle kendinizi (cehennem) tehlikesine atmayın” (2/Bakara, 195) buyururken, “İslam düşmanlarının dikkatinizi üzerinize çekecek hiçbir girişimde bulunmayın” olarak, yani ayetin maksadına tamamen ters bir yoruma ulaşılmıştır.






Tıpkı bunun gibi, “basiretli olmak”, takiyyeci olmak, en küçük bir risk bile varsa inancını gizlemek, köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek gibi küçük hesaplar yapmak olarak anlaşılmaktadır. Oysa basiretli olmak, tebliğin önüne çıkan engelleri, yine Allah’ın emirleri çerçevesinde kalarak aşmak anlamına gelir. Basiretli olmak ileriyi görmek demektir, bir delikten iki kere ısırılmamak demektir. Fakat bütün yapacaklarını, İslam düşmanlarının tepkilerine göre şekillendirmek basiret olamaz.






Burada, hemen hemen her şeyin olduğu gibi basiretin de sahteleştirildiğinden bahsetmenin mümkün olduğunu Kur’an bize öğretmektedir. Bu öğretiye göre, Musa’nın yokluğunda altından bir buzağı heykeli yapan Samiri, Musa’nın kendisini sorgulaması üzerine şöyle demektedir: “Ben onların göremediği bir şeyi gördüm…” (20/Taha, 96). Samiri, bu ifadeye göre, Musa’nın getirdiği ayetlerden, diğer insanların anlamadığı, daha farklı şeyler anlamış.





Onların fark ve idrak edemediği şeyleri fark ve idrak etmiş, yani daha basiretli olmuş! Fakat Samiri’nin “basireti” kendisini, alemlerin Rabbi Allah’ı bırakıp kendi eliyle yaptığı bir hayvan heykeline tapma derekesine düşürmüştü! Yani bu, basiret olarak adlandırılan gerçek bir basiretsizlikti. İşte Kur’an’ı Samirice okuyuş biçimleri süregeldiği için, çağdaş Samiriler, Kur’an öğrencilerinin gördüğünden daha farklı şeyleri gördüklerini iddia ederek, kendilerini çağdaş İslam düşmanı rejimlerin kulluğuna adamaktadırlar.






Kendileri gibi beşer olan rablerinin verdikleri para, ünvan, yetki ve makam gibi iltifatlar sayesinde Samiri’nin buzağısı benzeri putlar yaparak, insanları bunlara tapmaya çağırmaktadırlar. Seçim meydanlarında öttürdükleri mikrofonları Samiri’nin buzağısından daha gür ses çıkartmakta, böylece beşer-tanrılarına tapmaya daha yüksek sesle çağırmaktadırlar. Bu hal, yeni bir Musa’nın avdetine kadar böyle devam edecektir…






Kısacası, Samiri’nin basiret iddiası şeytani bir manipülasyondur. Mü’minlerin basireti ilk başta bütün şeytani manipülasyonları farketmeyi ve onların şerrinden Kur’an rehberliğine sığınmayı gerektirir. Samiri ve bel’am taifesinin İslam düşmanı ulusal ve küresel müstekbirlere tabasbusları, onların çizdiği çizginin dışına çıkmama gayretleri kesinlikle basiret değildir. Bu olsa olsa, münafıklık olabilir.




Mü’minlerin basireti Allah’a kul oldukça artar, gelişir ve sağlamlaşır. Sağlamlaştıkça da bütün şeytani oyunların üstesinden gelme kuvveti kazanır.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm Değerli Resul abimiz.

Emeğinize sağlık..Rahman c.c razı olsun inşallah.. Paylaşımınız faydalı ve uyarıcıydı.. Bugün müslümanların en büyük zaaflarından birisi, kanaatimce basiret(sizlik)tir.. Ben bunu, Kurani bir bakış açısını sağlıklı bir şekilde kazanamadıklarına bağlıyorum.. Kur'an hakkıyla anlaşılırsa müminde Kur'an'ın özelliklerinden biri olan ''furkan'' yani hakkı batıldan ayırt etme melekesi tecelli edecektir, gelişecektir.. Hz. Ömer'in (Ömer Faruk) olması, Faruk olması, ''Furkan''dan geliyordu.. Üstün bir adalet hassasiyeti ve ilerigörüşlülük feraseti..Bu Furkan'ın en güzel yansımalarından sadece birkaç örneği idi onun kişiliğinde..

Rabbimiz c.c hepimize bu üstün yeteneği bahşeylesin.. Müslüman, basiretsiz olamaz.. Kur'an'dan uzak bir şekilde basiret sahibi olamaz.. Kur'an'la haşır neşir olması şarttır.. Kur'an ancak kendisine hakkını verenlere ''furkan'' olabilir..
Rabbimize emanet olunuz kıymetli abimiz..Selam ve baki Dua ile inşallah.

 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Selamün Aleyküm Değerli Resul abimiz.


Emeğinize sağlık..Rahman c.c razı olsun inşallah.. Paylaşımınız faydalı ve uyarıcıydı.. Bugün müslümanların en büyük zaaflarından birisi, kanaatimce basiret(sizlik)tir.. Ben bunu, Kurani bir bakış açısını sağlıklı bir şekilde kazanamadıklarına bağlıyorum.. Kur'an hakkıyla anlaşılırsa müminde Kur'an'ın özelliklerinden biri olan ''furkan'' yani hakkı batıldan ayırt etme melekesi tecelli edecektir, gelişecektir.. Hz. Ömer'in (Ömer Faruk) olması, Faruk olması, ''Furkan''dan geliyordu.. Üstün bir adalet hassasiyeti ve ilerigörüşlülük feraseti..Bu Furkan'ın en güzel yansımalarından sadece birkaç örneği idi onun kişiliğinde..

Rabbimiz c.c hepimize bu üstün yeteneği bahşeylesin.. Müslüman, basiretsiz olamaz.. Kur'an'dan uzak bir şekilde basiret sahibi olamaz.. Kur'an'la haşır neşir olması şarttır.. Kur'an ancak kendisine hakkını verenlere ''furkan'' olabilir..
Rabbimize emanet olunuz kıymetli abimiz..Selam ve baki Dua ile inşallah.





Aleyküm Selam Mücahide Kardeşim
Amin Ecmain, Rabbim Cümlemizden razı olsun inşaallah.
Mübalağasız..! Konuları analiz ve yorum uslübunu, insanın düşünce ufkunu
açıcı tesir ihtiva eden; kalıcı katkılarından dolayı çuk Teşekkür ediyorum.
Emeğinizin karşılığını rabbim sevabınıza dahil eylesin inşaallah.
Allah'a Emanet, Emanete Sahip Olunuz.
Selam ve dua ile
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
B)''ANLATAMADIK KİMSEYE ; BİZE EYYÜBUN SABRI DÜŞTÜ ''B)
msn20ifadeleri2016xm9.gif


Allah'a Emanet Olunuz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt