nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Gayemizi, "geniş ve sağlam kültürlü, görgülü, terbiyeli, mensup olduğumuz cemiyetimize yararlı, güzel yazan, güzel konuşan, doğru düşünen, iyi işler yapan kimseler olmak" diye özetleyebiliriz. Bunu sağlamak ise, birtakım ön şartlar ister. Ancak ve ancak bu ön şartları gerçekleştirir, belirli bilgiler ve prensiplere göre hareket edersek, olumlu sonuç alabiliriz.
Meselâ: Her şeyden önce verimli ve muntazam çalışmaya alışmalıyız; hafızamızı iyi kullanmalı, muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeli, dikkatli olmalı, çok okumalı, iyi dinlemeli, güzel not tutmalı, konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz.
Onun için biz, önce bu temel faaliyetler üzerinde durmak ve saydığımız konularda, usûle ait gerekli ve zorunlu bilgiler sunmak istiyoruz.
VERİMLİ ÇALIŞMA
Herkes, cemiyet içindeki yeri ve ödevi ne ise onu en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıdır. Topluca ilerlemek ve yükselmenin tek çıkar yolu budur.
İdealist kişi kendisini yetkili ve kaliteli bir eleman olarak yetiştirmelidir. Bu özel bir mesele olduğu kadar bir cemiyet görevi ve borcudur.
Fakat bir çok insan çalışma düzenine alışmış ve ruhen onu benimsemiş değildir. Üstelik onun çalışma yolları üzerinde bir çok engeller de sıralanmıştır.
Başarı ve Çalışmanın Düşmanları
Başarı ve çalışma yolundaki ilk ve en önemli düşman tembelliktir. Bunun kaynağı, Başkası değil bizzat kendimiz, kendi nefsimizdir.
Tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir; bilakis eski peri masallarındaki varlıklar gibi şekilden şekile girerek, binbir hile kullanarak sinsice çalışır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan doğmaktadır.
Tembellik bedenî bir arızadan doğuyorsa bunun ilacını hekimler bilir; ruhî bir gevşeklik, üşengeçlik, hoppalık ve havâîlik şeklinde ise bunun üzerinde önemle durmak gerekir.
Başarı ve çalışmanın diğer bir düşmanı ise, kötü arkadaşlardır. Bu engel de sinsi ve maskelidir; dost ağzı kullanır, seni esirger ve yardımına koşar gibi görünür.
Zaten tembellik de çoklukla kötü arkadaş telkinleri ile başlar, zamanla îtiyat haline gelir ve içimize yerleşir.
Arkadaşın kötüsü çalışandan rahatsız olur; kazanılan başarıları küçümsemek ve alaya almak suretiyle adeta intikam alır.
Bu felsefeyi veren kitapları da kötü arkadaş grubuna sokabiliriz.
Başarı ve çalışmayı engelleyen daha başka faktörler de vardır. Bunları kısaca: Eğlencelerin bolluğu, bozuk millî eğitim sistemi, kötü hoca, çalışanın mükâfatlandırılmaması, kestirme fakat gayrimeşrû kazanç ve yükselmek yollarının tıkanması... vs. olarak sıralayabiliriz.
Ahlâkî İrade
Çalışma ve başarının karşısına dikilen bütün engeller genellikle, iradeli olmakla aşılabilir. İnsan zekâ ve bilgisi ile değil, iradesi ile yükselir. Yüksek insanlar hep sağlam irade sahibi kimselerdir.
Hergün biraz daha gayret sarfederek gayemize doğru yılmadan ilerlemeliyiz. Devamlı ve muntazam çalışmalarla, zamanla büyük başarılar elde edilebilir.
Okulların bilgi vermek kadar, bu büyük zihnî gücün de terbiyesine yönelmeleri gerekir.
Yalnız iradenin kör bir kuvvet olarak kullanılması düşünülemez. İrade ilâhî ve insânî ülkülere, ahlâk ve fazilete göre yönlendirilmelidir ki biz buna "ahlâkî irade" diyoruz.
Çalışmanın Şartları
Çalışmanın, bedenî, hissî, haricî ve aklî olmak üzeri dört şartı vardır.
Bedenî şart, sağlık ve sağlamlıktır. Herhangi bir uzvumuzda bir ağrı, rahatsızlık veya anormallik varsa çalışma aksar. Çalışmak için istirahatın önemi büyüktür. Bu bakımdan her gün normal ölçüde uyumalı; aşırı yorgunken çalışmayı zoraki başlatmamalıdır. Sıhhatin korunmasında ve rahatsızlıkların tedavisinde ihmalkâr davranmamalıdır.
Çalışmanın hissî şartı, sevmek ve içten arzu ederek yapmaktır. İşin sonundaki huzur ve başarı çalışmanın bir nevi makâfatıdır. Yapmayı mecbur olduğumuz bir işi angarya olarak değil tıpkı bir spor gibi düşünmek suretiyle sevekek yapmalıyız.
Çalışmada haricî şart ise, bulunduğumuz yerin ve diğer maddî durumların elverişli olmasırdır. Işık düzeni bozuk, gürültülü, kalabalık yerler çalışma için uygun değildir. Bununla beraber bu dış şartlara fazla önem vermek de doğru olmaz; çünkü ideal harici şartlar her zaman herkes tarafından sağlanamayabilir.
Çalışmanın aklî şartı ise, onun metodunu bilmektir. Yani çalışmayı bir sisteme bağlamak lâzımdır. Metodsuz, sistemsiz çalışma, büyük güç ve zaman israfına yol açar, verimsiz olur; sonuç olarak da insanı bezdirir.
Descartes, insanlar arasındaki gerilik ve ilerilik farkının, sanıldığı gibi akıl ve iz'anca farklılıklarından değil, metodlu ve rasyonel çalışıp çalışmamalarından ileri geldiğini söyler.
Birçok ülkelerde yüzlerce mütehassıs daha verimli çalışma konusuna eğilmekte ve çeşitli eserler yayınlamaktadır.
Çalışma ve iş başarma konusunda en mühim prensip, sadece o işin bitirilmiş olması değil aynı zamanda, mümkün olduğu kadar az enerji sarfıyla, mümkün olan en çok verimi elde etmektir.
Çalışmanın Metodu
Hayat, okuldaki tahsilden farklıdır. Burada nasıl ve ne vakit çalışmanız lâzım geldiğini söyleyecek kimse bulunmayabilir. Muvaffakiyet arzu eden şahsın, yolunu kendisinin çizmesi, işini bizzat kendisinin düzenlemesi gerekir.
İdealist insan, her şeyden önce çalışmalarını, herhangi bir iş veya memuriyetin muayyen saatlerdeki mesaisi gibi mecburî telakkî etmelidir.
Önce, bir haftalık çalışmaların plânlanması uygun olur. Bunun için her gün sabah 05'den 24'e kadarki saatlerde ne yaptığınızı, bir hafta boyunca, bir yanı saatler bir yanı günler yazılı bir cetvele işleyin!
Bir hafta sonra uyku, yemek, sınıf ve laboratuvar, mesleki mecburî çalışmalar, dinlenme gibi kısımları tarayın, boş kalan yerlere çalışmak istediğiniz konuları yerleştirin.
Böylece plânlanmış muayyen saatlerde çalışmak, bir çalışma şevki uyandırır ve iradeyi kuvvetlendirir. Kısa da olsa kesintisiz ve muntazam çalışma verimli neticeler çıkarır.
Nitekim İbn-i Sinâ, Kitâb-ı Şifâ adlı meşhur eserini, hergün sadece iki saat çalışarak yazmıştır.
Çalışma ve Başarının Altın Kuralları
1. Çalışmak için müsait gün ve saat (ve ilham) bekleme; bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
2. Bir günde yapman lâzım gelen işi, bir dersi, bir vazifeyi ertesi güne bırakma! Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.
3. Bir zamanda yalnız bir tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap hattâ bir fasıl üzerinde çalış; tâ ki dikkatin ve kuvvetin dağılıp zayıflamasın.
4. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden bir diğerine başlama! Yarıda kalan iş başlanmamış demektir.
5. Bir günün işini bitirdikten sonra ertesi günde ne iş yapacağonı kararlaştır!
6. Çalışmaya oturduğun zaman, bütün ruhî ve bedeni kuvvetinle kendini o işe ver; ateş hattında düşmanı gözetliyen bir asker gibi uyanık ol!
7. Çalıştığın bir iş üzerinde karşılaştıın bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme! Ve bil ki yılgınlık maskeli bir tembelliktir; yine bil ki çalıma sevgisi, güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî lezzet eşsiz bir zevktir.
8. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala; sonra her parçayı birer sırayla yenmeye çalış!
9. Devamlı, irtibatlı çalış! Çalışmayı uzun fasılalarla kesip terk etme; tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin.
10. Bir iş üzerinde yorulursan, dinlenmek için işini değiştir; veya çalışma hızını yavaşlat; fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış!
11. Verimli çalışmayı, sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanda ölçüp de, "Eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir." deme; çalışmanın sonucuna ve öğrendiğine bak!
12. Çok düşün; ve bil ki çalışmak, muhakkak hareket etmek veya okuyup yazmaktan ibaret değildir.
13. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma; yol al, fakat acele etme; sindirerek çalış ve öğren!
14. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve ne sonuçlar aldığını düşünmeden; yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma!
15. Bir işe, öfkeli ve sinirli iken karar verme; bekle, öfken geçsin!
16. Bir işi yapıp yapamamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla; faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et!
17. Sebat eyle! Damlaya damlaya göl olur; ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla taşı bile deler.
18. Yaşlıların tecrübesinden faydalan! Tecrübe edilmişi boş yere yeniden tecrübeye kalkışma ki pişman olmayasın!
19. İşin başında iyice düşün! Son pişmanlık fayda vermez.
20. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığla düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç!
21. Başarına mağrur olma! Bil ki gurur, gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır.
HAFIZANIN KUVVETLENDİRİLMESİ
Hafıza, düşünüş için gerekli malzemeyi temin eder ve saklar. Bu melekeyi hayatımızın her safhasında çok çok kullanmak zorundayız.
Pisikoloji deneyleri, hafıza gücünün değişmez bir kabiliyet olmadığı göstermiştir. Kullanılan adalenin geliştiği gibi, hafıza da zamanla ve onu ezberleme yoluyla çalıştırarak kuvvet kazanılabilir.
Bu sebeple beğendiğiniz söz, fıkra, şiir vesaireyi daima yanınızdan taşıdığınız bir hafıza defterine kaydederek ezberlemeye çalışınız!
Bilgileri zihne yerleştirmenin ve hafızaya almanın da yolu ve prensipleri vardır. Bu yolda şunlar tavsiye edilebilir;
1. Hatırlamak istediğiniz herhangi bir konuyu iyice anladığınızdan emin olunuz! Bir işin mahiyetini kavramak, dayandığı prensibe nüfuz etmek, hatırlamayı kolaylaştırır.
2. Konuyu hatırlamak amacıyla öğreniniz! Deneyler, hatırlama amacı güdülmediği zamanlar hafızanın zayıf kaldığını göstermiştir.
"Dalgın profesör, şemsiyesini sınıftan çıkarken değil, daha sınıfa girdiğinde aklı başka yerde iken masanın kenarına dayadığında unutmuştur."
3. Ezberlenecek hususları gruplar halinde tertip etmeye çalışınız!
4. Geniş sayfa, paragraf halindeki konuları hatırlamak için, onlar içinden konuyu temsil edebilen anahtar kelime ve ibareler bulunuz!
5. Öğrenirken mümkün olduğu kadar çok çeşitli duyu organını kullanınız! Mesela: Hem görmek hem yüksek sesle okumak hem düşünmek, hem de yazmak... yoluyla öğrenilen bir konu bunlardan biri ile öğrenilenden daha iyi hatırlanır.
6. Kendi hafıza tipinizi tespit ederek öğrenmenizi daha ziyade ona dayandırınız! Hafızalar muhteliftir; bazı kimselerin göz hafızası, diğer bazılarının kulak hafızası... daha kuvvetli olabilir.
7. Büyük ezber parçalarını, küçük mantıkî bölümlere ayırarak ezberleyiniz!
8. Kısa çalışma süreleri kullanınız! Yarım yamalak bir saat harcamak yerine, tam bir dikkatle yarım saat çalışmak ve arada bir müddet zihni dinlendirmek daha faydalı ve verimli olur.
9. Bilhassa teknik terimleri, tarihleri ve yabancı dili öğrenirken ezberleme fişi kullanınız! Fişin yüzüne kelimeyi, tarihi, formülü... yazmak suretiyle daha kolay ezberlemeyi sağlayabilirziniz.
Muhakeme Kabiliyetini Geliştirmek
Genellikle başarının, özellikle de güzel konuşup güzel yazmanın başlıca temellerinden birisi de "düşünme ve muhakeme"dir. Bir çok kimseler bu melekeleri gelişigüzel kullanırlar.
Teemmüllü Düşünce
Düşünce son derece muhterem olduğu halde, bazen bir kimse için; "Onun düşünceleri on para etmez!" deriz. Bundan, değeri olmayan, mantıkî bir sıra takip etmeyen, doğruluktan mahrum düşünceler kasdedilir.
Bazen de düşünmek sözü ile sadece bir şeyi, tahayyül etmeyi kastederiz.
Bizim başarının şartı olarak gördüğümüz bunlar değil, teemmülü düşüncedir. Bu, fikirlerin basit bir şekilde birbirini takip etmesidir. Bu kabiliyet bütün tahsil boyunca işlenerek, mantık ve matematik ilimleri ile düzenlenerek geliştirilir. Buna rağmen bir çok tahsilli kimsede, muhakeme düzensizliklerine sık sık rastlanır.
O halde bu konu üzerine eğilerek muhakeme düzensizliklerinden kendimizi korumayı ve kurtarmayı başarmalıyız.
Muhakemede en fazla rastlanan düzensizliklerden biri "acele genelleme" yapmaktır.
Bir diğeri hatalı ikilem (dilemma, kıyas-ı mukassem) dir. Bu bir konuda bir çok ihtimal bilindiği halde, onları görmezliğe gelerek iki şıkka indirmek ve kişiyi bunlardan birini kabule zorlamaktır.
Bir üçüncü hata da aynı durum ve şartlarda olmayan iki ayrı şeyi birbirine kıyaslamak ve bu yanlış temelden yanlış sonuç çıkarmaya çalışmaktır.
Ayrıca, bir çok kimse hüküm ve sonuçlarda aşırı iddialı davranır; bazıları kendi tezini isbat etmek için olayları ve delilleri çarpıtarak verir.
Bazıları mantığa aykırı bir sonucu hislere hitap ederek sağlamaya çalışır; sevdiğini aşırı över, sevmediğini aşırı kötüler, karşı olduğu şahıs veya fikre fena bir isim takar, soruyu ters yönden de alır veya anlamamazlıktan gelir...vs.
Tahsilde ve hayatta karşılaşılacak müşkülleri çözmek için, düşüncelerde orjinal ve üretici olmayı öğrenmek şarttır. Meseleleri, kendimizinkiler de dahil olmak üzere, objektif olarak ele almalı, mantıkî bir muhakeme yolu takip edebilmeliyiz.
Bir problemin çözümünde, şu mantıkî merhaleleri takip etmek tavsiye idilebilir:
1. Problemin, meselenin iyi ve doğru anlaşılması,
2. Bu konu üzerinde mümkün mertebe çok araştırma ve soruşturma yapılması gereken bilgilerin toplanması,
3. Ortaya çıkan muhtelif çözüm ihtimallerinin tesbiti,
4. Mümkün çözümlerin bir bir denenmesinin tasarlanması,
5. Bunlar içinden en iyi, en az riskli çözümün seçilmesi,
6. Nihaî çözümün tatbik edilmesi.
Meselâ: Her şeyden önce verimli ve muntazam çalışmaya alışmalıyız; hafızamızı iyi kullanmalı, muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeli, dikkatli olmalı, çok okumalı, iyi dinlemeli, güzel not tutmalı, konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz.
Onun için biz, önce bu temel faaliyetler üzerinde durmak ve saydığımız konularda, usûle ait gerekli ve zorunlu bilgiler sunmak istiyoruz.
VERİMLİ ÇALIŞMA
Herkes, cemiyet içindeki yeri ve ödevi ne ise onu en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıdır. Topluca ilerlemek ve yükselmenin tek çıkar yolu budur.
İdealist kişi kendisini yetkili ve kaliteli bir eleman olarak yetiştirmelidir. Bu özel bir mesele olduğu kadar bir cemiyet görevi ve borcudur.
Fakat bir çok insan çalışma düzenine alışmış ve ruhen onu benimsemiş değildir. Üstelik onun çalışma yolları üzerinde bir çok engeller de sıralanmıştır.
Başarı ve Çalışmanın Düşmanları
Başarı ve çalışma yolundaki ilk ve en önemli düşman tembelliktir. Bunun kaynağı, Başkası değil bizzat kendimiz, kendi nefsimizdir.
Tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir; bilakis eski peri masallarındaki varlıklar gibi şekilden şekile girerek, binbir hile kullanarak sinsice çalışır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan doğmaktadır.
Tembellik bedenî bir arızadan doğuyorsa bunun ilacını hekimler bilir; ruhî bir gevşeklik, üşengeçlik, hoppalık ve havâîlik şeklinde ise bunun üzerinde önemle durmak gerekir.
Başarı ve çalışmanın diğer bir düşmanı ise, kötü arkadaşlardır. Bu engel de sinsi ve maskelidir; dost ağzı kullanır, seni esirger ve yardımına koşar gibi görünür.
Zaten tembellik de çoklukla kötü arkadaş telkinleri ile başlar, zamanla îtiyat haline gelir ve içimize yerleşir.
Arkadaşın kötüsü çalışandan rahatsız olur; kazanılan başarıları küçümsemek ve alaya almak suretiyle adeta intikam alır.
Bu felsefeyi veren kitapları da kötü arkadaş grubuna sokabiliriz.
Başarı ve çalışmayı engelleyen daha başka faktörler de vardır. Bunları kısaca: Eğlencelerin bolluğu, bozuk millî eğitim sistemi, kötü hoca, çalışanın mükâfatlandırılmaması, kestirme fakat gayrimeşrû kazanç ve yükselmek yollarının tıkanması... vs. olarak sıralayabiliriz.
Ahlâkî İrade
Çalışma ve başarının karşısına dikilen bütün engeller genellikle, iradeli olmakla aşılabilir. İnsan zekâ ve bilgisi ile değil, iradesi ile yükselir. Yüksek insanlar hep sağlam irade sahibi kimselerdir.
Hergün biraz daha gayret sarfederek gayemize doğru yılmadan ilerlemeliyiz. Devamlı ve muntazam çalışmalarla, zamanla büyük başarılar elde edilebilir.
Okulların bilgi vermek kadar, bu büyük zihnî gücün de terbiyesine yönelmeleri gerekir.
Yalnız iradenin kör bir kuvvet olarak kullanılması düşünülemez. İrade ilâhî ve insânî ülkülere, ahlâk ve fazilete göre yönlendirilmelidir ki biz buna "ahlâkî irade" diyoruz.
Çalışmanın Şartları
Çalışmanın, bedenî, hissî, haricî ve aklî olmak üzeri dört şartı vardır.
Bedenî şart, sağlık ve sağlamlıktır. Herhangi bir uzvumuzda bir ağrı, rahatsızlık veya anormallik varsa çalışma aksar. Çalışmak için istirahatın önemi büyüktür. Bu bakımdan her gün normal ölçüde uyumalı; aşırı yorgunken çalışmayı zoraki başlatmamalıdır. Sıhhatin korunmasında ve rahatsızlıkların tedavisinde ihmalkâr davranmamalıdır.
Çalışmanın hissî şartı, sevmek ve içten arzu ederek yapmaktır. İşin sonundaki huzur ve başarı çalışmanın bir nevi makâfatıdır. Yapmayı mecbur olduğumuz bir işi angarya olarak değil tıpkı bir spor gibi düşünmek suretiyle sevekek yapmalıyız.
Çalışmada haricî şart ise, bulunduğumuz yerin ve diğer maddî durumların elverişli olmasırdır. Işık düzeni bozuk, gürültülü, kalabalık yerler çalışma için uygun değildir. Bununla beraber bu dış şartlara fazla önem vermek de doğru olmaz; çünkü ideal harici şartlar her zaman herkes tarafından sağlanamayabilir.
Çalışmanın aklî şartı ise, onun metodunu bilmektir. Yani çalışmayı bir sisteme bağlamak lâzımdır. Metodsuz, sistemsiz çalışma, büyük güç ve zaman israfına yol açar, verimsiz olur; sonuç olarak da insanı bezdirir.
Descartes, insanlar arasındaki gerilik ve ilerilik farkının, sanıldığı gibi akıl ve iz'anca farklılıklarından değil, metodlu ve rasyonel çalışıp çalışmamalarından ileri geldiğini söyler.
Birçok ülkelerde yüzlerce mütehassıs daha verimli çalışma konusuna eğilmekte ve çeşitli eserler yayınlamaktadır.
Çalışma ve iş başarma konusunda en mühim prensip, sadece o işin bitirilmiş olması değil aynı zamanda, mümkün olduğu kadar az enerji sarfıyla, mümkün olan en çok verimi elde etmektir.
Çalışmanın Metodu
Hayat, okuldaki tahsilden farklıdır. Burada nasıl ve ne vakit çalışmanız lâzım geldiğini söyleyecek kimse bulunmayabilir. Muvaffakiyet arzu eden şahsın, yolunu kendisinin çizmesi, işini bizzat kendisinin düzenlemesi gerekir.
İdealist insan, her şeyden önce çalışmalarını, herhangi bir iş veya memuriyetin muayyen saatlerdeki mesaisi gibi mecburî telakkî etmelidir.
Önce, bir haftalık çalışmaların plânlanması uygun olur. Bunun için her gün sabah 05'den 24'e kadarki saatlerde ne yaptığınızı, bir hafta boyunca, bir yanı saatler bir yanı günler yazılı bir cetvele işleyin!
Bir hafta sonra uyku, yemek, sınıf ve laboratuvar, mesleki mecburî çalışmalar, dinlenme gibi kısımları tarayın, boş kalan yerlere çalışmak istediğiniz konuları yerleştirin.
Böylece plânlanmış muayyen saatlerde çalışmak, bir çalışma şevki uyandırır ve iradeyi kuvvetlendirir. Kısa da olsa kesintisiz ve muntazam çalışma verimli neticeler çıkarır.
Nitekim İbn-i Sinâ, Kitâb-ı Şifâ adlı meşhur eserini, hergün sadece iki saat çalışarak yazmıştır.
Çalışma ve Başarının Altın Kuralları
1. Çalışmak için müsait gün ve saat (ve ilham) bekleme; bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
2. Bir günde yapman lâzım gelen işi, bir dersi, bir vazifeyi ertesi güne bırakma! Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.
3. Bir zamanda yalnız bir tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap hattâ bir fasıl üzerinde çalış; tâ ki dikkatin ve kuvvetin dağılıp zayıflamasın.
4. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden bir diğerine başlama! Yarıda kalan iş başlanmamış demektir.
5. Bir günün işini bitirdikten sonra ertesi günde ne iş yapacağonı kararlaştır!
6. Çalışmaya oturduğun zaman, bütün ruhî ve bedeni kuvvetinle kendini o işe ver; ateş hattında düşmanı gözetliyen bir asker gibi uyanık ol!
7. Çalıştığın bir iş üzerinde karşılaştıın bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme! Ve bil ki yılgınlık maskeli bir tembelliktir; yine bil ki çalıma sevgisi, güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî lezzet eşsiz bir zevktir.
8. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala; sonra her parçayı birer sırayla yenmeye çalış!
9. Devamlı, irtibatlı çalış! Çalışmayı uzun fasılalarla kesip terk etme; tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin.
10. Bir iş üzerinde yorulursan, dinlenmek için işini değiştir; veya çalışma hızını yavaşlat; fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış!
11. Verimli çalışmayı, sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanda ölçüp de, "Eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir." deme; çalışmanın sonucuna ve öğrendiğine bak!
12. Çok düşün; ve bil ki çalışmak, muhakkak hareket etmek veya okuyup yazmaktan ibaret değildir.
13. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma; yol al, fakat acele etme; sindirerek çalış ve öğren!
14. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve ne sonuçlar aldığını düşünmeden; yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma!
15. Bir işe, öfkeli ve sinirli iken karar verme; bekle, öfken geçsin!
16. Bir işi yapıp yapamamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla; faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et!
17. Sebat eyle! Damlaya damlaya göl olur; ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla taşı bile deler.
18. Yaşlıların tecrübesinden faydalan! Tecrübe edilmişi boş yere yeniden tecrübeye kalkışma ki pişman olmayasın!
19. İşin başında iyice düşün! Son pişmanlık fayda vermez.
20. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığla düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç!
21. Başarına mağrur olma! Bil ki gurur, gelecekteki başarıların en büyük düşmanıdır.
HAFIZANIN KUVVETLENDİRİLMESİ
Hafıza, düşünüş için gerekli malzemeyi temin eder ve saklar. Bu melekeyi hayatımızın her safhasında çok çok kullanmak zorundayız.
Pisikoloji deneyleri, hafıza gücünün değişmez bir kabiliyet olmadığı göstermiştir. Kullanılan adalenin geliştiği gibi, hafıza da zamanla ve onu ezberleme yoluyla çalıştırarak kuvvet kazanılabilir.
Bu sebeple beğendiğiniz söz, fıkra, şiir vesaireyi daima yanınızdan taşıdığınız bir hafıza defterine kaydederek ezberlemeye çalışınız!
Bilgileri zihne yerleştirmenin ve hafızaya almanın da yolu ve prensipleri vardır. Bu yolda şunlar tavsiye edilebilir;
1. Hatırlamak istediğiniz herhangi bir konuyu iyice anladığınızdan emin olunuz! Bir işin mahiyetini kavramak, dayandığı prensibe nüfuz etmek, hatırlamayı kolaylaştırır.
2. Konuyu hatırlamak amacıyla öğreniniz! Deneyler, hatırlama amacı güdülmediği zamanlar hafızanın zayıf kaldığını göstermiştir.
"Dalgın profesör, şemsiyesini sınıftan çıkarken değil, daha sınıfa girdiğinde aklı başka yerde iken masanın kenarına dayadığında unutmuştur."
3. Ezberlenecek hususları gruplar halinde tertip etmeye çalışınız!
4. Geniş sayfa, paragraf halindeki konuları hatırlamak için, onlar içinden konuyu temsil edebilen anahtar kelime ve ibareler bulunuz!
5. Öğrenirken mümkün olduğu kadar çok çeşitli duyu organını kullanınız! Mesela: Hem görmek hem yüksek sesle okumak hem düşünmek, hem de yazmak... yoluyla öğrenilen bir konu bunlardan biri ile öğrenilenden daha iyi hatırlanır.
6. Kendi hafıza tipinizi tespit ederek öğrenmenizi daha ziyade ona dayandırınız! Hafızalar muhteliftir; bazı kimselerin göz hafızası, diğer bazılarının kulak hafızası... daha kuvvetli olabilir.
7. Büyük ezber parçalarını, küçük mantıkî bölümlere ayırarak ezberleyiniz!
8. Kısa çalışma süreleri kullanınız! Yarım yamalak bir saat harcamak yerine, tam bir dikkatle yarım saat çalışmak ve arada bir müddet zihni dinlendirmek daha faydalı ve verimli olur.
9. Bilhassa teknik terimleri, tarihleri ve yabancı dili öğrenirken ezberleme fişi kullanınız! Fişin yüzüne kelimeyi, tarihi, formülü... yazmak suretiyle daha kolay ezberlemeyi sağlayabilirziniz.
Muhakeme Kabiliyetini Geliştirmek
Genellikle başarının, özellikle de güzel konuşup güzel yazmanın başlıca temellerinden birisi de "düşünme ve muhakeme"dir. Bir çok kimseler bu melekeleri gelişigüzel kullanırlar.
Teemmüllü Düşünce
Düşünce son derece muhterem olduğu halde, bazen bir kimse için; "Onun düşünceleri on para etmez!" deriz. Bundan, değeri olmayan, mantıkî bir sıra takip etmeyen, doğruluktan mahrum düşünceler kasdedilir.
Bazen de düşünmek sözü ile sadece bir şeyi, tahayyül etmeyi kastederiz.
Bizim başarının şartı olarak gördüğümüz bunlar değil, teemmülü düşüncedir. Bu, fikirlerin basit bir şekilde birbirini takip etmesidir. Bu kabiliyet bütün tahsil boyunca işlenerek, mantık ve matematik ilimleri ile düzenlenerek geliştirilir. Buna rağmen bir çok tahsilli kimsede, muhakeme düzensizliklerine sık sık rastlanır.
O halde bu konu üzerine eğilerek muhakeme düzensizliklerinden kendimizi korumayı ve kurtarmayı başarmalıyız.
Muhakemede en fazla rastlanan düzensizliklerden biri "acele genelleme" yapmaktır.
Bir diğeri hatalı ikilem (dilemma, kıyas-ı mukassem) dir. Bu bir konuda bir çok ihtimal bilindiği halde, onları görmezliğe gelerek iki şıkka indirmek ve kişiyi bunlardan birini kabule zorlamaktır.
Bir üçüncü hata da aynı durum ve şartlarda olmayan iki ayrı şeyi birbirine kıyaslamak ve bu yanlış temelden yanlış sonuç çıkarmaya çalışmaktır.
Ayrıca, bir çok kimse hüküm ve sonuçlarda aşırı iddialı davranır; bazıları kendi tezini isbat etmek için olayları ve delilleri çarpıtarak verir.
Bazıları mantığa aykırı bir sonucu hislere hitap ederek sağlamaya çalışır; sevdiğini aşırı över, sevmediğini aşırı kötüler, karşı olduğu şahıs veya fikre fena bir isim takar, soruyu ters yönden de alır veya anlamamazlıktan gelir...vs.
Tahsilde ve hayatta karşılaşılacak müşkülleri çözmek için, düşüncelerde orjinal ve üretici olmayı öğrenmek şarttır. Meseleleri, kendimizinkiler de dahil olmak üzere, objektif olarak ele almalı, mantıkî bir muhakeme yolu takip edebilmeliyiz.
Bir problemin çözümünde, şu mantıkî merhaleleri takip etmek tavsiye idilebilir:
1. Problemin, meselenin iyi ve doğru anlaşılması,
2. Bu konu üzerinde mümkün mertebe çok araştırma ve soruşturma yapılması gereken bilgilerin toplanması,
3. Ortaya çıkan muhtelif çözüm ihtimallerinin tesbiti,
4. Mümkün çözümlerin bir bir denenmesinin tasarlanması,
5. Bunlar içinden en iyi, en az riskli çözümün seçilmesi,
6. Nihaî çözümün tatbik edilmesi.