Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ayetlerin Işiği (1 Kullanıcı)

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
3t818gt6wo4vd.gif





Değerli kardeşlerim benim gibi günahkâr biri bazı sorular sorsa rabbimiz ona nasıl cevap verirdi.
Soru, ey rabbim sen benim gizli açık her halimi bilensin işlediğim günahlarım hesapsızdır. Sen de biliyorsun ki seni layıkıyla bilemedim zikredemedim. Benim gibi günahkâr bir kulu bağışlar mısın?
Cevabı araştırdım. Rabbimiz beni bile bağışlayacağını tevbe etmem gerektiğini ondan ümit kesmemem gerektiğini söylüyor. Tevbe ile ilgili birkaç ayet bulup buraya yazayım benim gibi olan kardeşlerime bir hatırlatmam olur belki.
Bakara suresinden nass suresine kadar beni bile mi bağışlarsın diye soruyu yenileseniz. Cevap seni bile tevbe edip salih ameller işlersen bağışlarımdır. Rahmetinin genişliği rahmetinin bolluğu beni bile bağışlayacağını rahmetinin beni bile kuşatacağını bilmek bu bulunmaz bir müjdedir.

Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok yarlıgayıcı ve esirgeyici bulacaktır. (4/110)
(Resulüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. (15/49)
De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (39/53)
O, çok bağışlayan ve çok sevendir. (85/14)
Başlangıç ve sonuç ifadeleri hepimiz için günahkâr olan biz kulları için müjdedir. Hamdolsun ona hamdolsun. Elhamdülillah.
NOT: Rabbimize her konuda soru sorabilirsiniz. Rabbim ben kimim beni bana tanıtır mısın diye sorarak başlayabilirsiniz mesela. Size kendinizi tanıttırsın. Bakalım bizi bizden daha iyi tanıyan rabbimiz bizi nasıl tanıtıyor. Kitabımızın içinde Ahmet, Ali, Ayşe jon ,David, mariya tanıtılmaktadır. Beni rabbimizin tanıttığına sizleride tanıttığına şahidim.Soruları çeşitlendirip çoğaltabilirsiniz. (FU ZULİ)
imps9.gif


تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُالسَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِنلاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا 44
44. Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tespih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halimdir, bağışlayıcıdır.
Kardeşlerim ayeti okuduktan sonra hepimizin aklına geldiği gibi bende kuşların hayvanların bitkilerin kendi dilleri olduğunu o dilerle tespih ettiklerini anladım. Ve bütün bu etrafımdaki canlıları tek tek dinledim. Beklentim benim anlayacağım şekilde benim dilimle zikir yapacaklarıydı. Bu beklentim boşa çıktı. Hiçbiri Allah diyemiyor. Demiyordu Ağaçların hayvanların zikirlerini herkes duysaydı hemen secdeye varırlardı herhalde. Farkında olduğunuz gibi bu işte bir gariplik vardı. Hepsi anlaşılmayan birçok şey söylüyor. Ama Allah demiyorlardı.
Ben bunları düşünürken bir ses şöyle seslendi. Sesleri dinledin ama Allah dediklerini anlayamadın. Sen bu varlıkların kendi seslerini zikir bulundukları hallerini secde olarak anlasaydın daha doğru anlamış olurdun. Dedi. Güvercinin kendi sesi horozun kendi sesi bir zikirdir. Diğer bütün canlıların sesi de aynımıdır? Evet. Kardeşlerim bizler o sesleri güzel ses çirkin ses diye kategorize edip yadırgamaktan ziyade kendimizi eğitip bu zikir korosuna katılıp görevimizi yerine getirmeliyiz. Bizlerde bu âlemde bulunan bütün canlı ve cansız varlıklarla birlikte zikir etmeliyiz. (FU ZULİ)

وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ 68
ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 69

68. Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. 69. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.
Rabbimiz bal arısına ilham etti. Ne zaman hangi şartlarda ilham ettiğini bilmiyoruz. Bal arısına bakıyor inceliyoruz. Acaba şimdi ne yapıyor diye. Bal arısı şimdi tıpkı rabbimizin ilham ettiği şekilde hareket etmektedir. O günden bu güne verilen görevi mükemmel bir şekilde yapmaktadır. Hiç isyan etmeden harfi harfine emri yerine getirmektedir. Buradan akıl sahibi insanlar olarak başka varlıklara acaba ne ilham edilmiştir. Ya da edilmiş midir? Diye sorabiliriz. Cevap evet ilham edilmiştir. Rabbimiz birini zikrederek diğerlerini bizim kâinat kitabındaki ayetlerinden okumamızı istemiştir. İneğe bulunduğun yerlerden bitkilerden beslen bundan insanlar için içimi kolay süt olsun. Diye ilham etmiştir. Peki, eşeğe ne ilham edilmiştir. Kâinat kitabından okuyalım. İnsanlara hizmet edip ağır yüklerini taşıyacaksın. Onarlın hizmetinde bulunacaksın. Bu ismini güzel anmadığımız varlık bile görevini noksansız yerine getirmektedir. Buradan hemen anlaşılmaktadır ki o güzel gözlerinden muhabbetle öpülmesi gerekir. Etrafımızdaki hayvan ve bitkilere baktığımızda kâinat kitabında hepsinin görevini ilham edildiği günden günümüze kadar noksansız eksiksiz yaptığını okuyabiliriz.
Ayeti okumaya devam edelim. Bu varlıkların ilhamı budur. İnsana ilham edilmiş midir? Evet edilmiştir. İnsana da rabbimiz Hz. Âdemden peygamberimiz(s.a.v)’e kadar vahiy etmiştir. Bizim vahyimiz fatiha süresinden nass süresine kadar olan kitabın içindedir. Bizlerde bize ilham edileni okuyup diğer varlıklar gibi görevimizi noksansız yapmaya çalışmalıyız. (FU ZULİ)
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَإِذَا قَامُواْ إِلَى الصَّلاَةِ قَامُواْ كُسَالَى يُرَآؤُونَ النَّاسَ وَلاَ يَذْكُرُونَ اللّهَ إِلاَّ قَلِيلاً 142

142. Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.
Rabbimiz münafıkların namaza üşenerek kalktığını söylüyor. Bu hareketin namazı beğenmemek sevmemek anlamına geldiğini belirtiyor. Bu sevmeme beğenmeme görüntüsüdür. İnanlar ise namazlarını cemaatle kılarak bu görüntüden uzaktırlar. Kardeşlerim münafıkların görüntüsünden kurtulmanın yolu cemaatle namaz kılmamızdır. Sabah namazlarını özellikle camide kılmalıyız. Münafık gibi görünmek sonumuz olur. Onun için namazları ilk vaktinde ve camilerde kılarsak bizim onlardan farklı olduğumuz anlaşılır. (FU ZULİ)




وَجَآؤُوا عَلَى قَمِيصِهِبِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ 18
وَاسُتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِن دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَاء مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوَءًا إِلاَّ أَن يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ 25
قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَن نَّفْسِي وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّنْ أَهْلِهَا إِن كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِن قُبُلٍ فَصَدَقَتْ وَهُوَ مِنَ الكَاذِبِينَ 26
وَإِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِن دُبُرٍ فَكَذَبَتْ وَهُوَ مِن الصَّادِقِينَ 27
فَلَمَّا رَأَى قَمِيصَهُ قُدَّ مِن دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِن كَيْدِكُنَّ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ 28
اذْهَبُواْ بِقَمِيصِي هَـذَا فَأَلْقُوهُ عَلَى وَجْهِ أَبِي يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِي بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ 9
247 فَلَمَّا أَن جَاء الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَى وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ 96
18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. (Yakup) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan, ancak Allah'tır.
25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!
26. Yusuf: "Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır."
27. "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir."
28. (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): "Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür."
93. "Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin."
96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "Allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi! Dedi

Yusuf suresinde geçen Yusuf’un gömleği kelimesi çok dikkatimi çekti. Ama bu kısa aklımla hikmetini anlayamadım. Allah’u a’lem.




إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِوَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ90
Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.(nahl 90)

Kardeşlerim ayeti kerimeyi Cuma günü karşımızdaki cemaate okuyoruz. Okurken şöyle diyoruz. Allah Size adaleti iyilik yapmayı akrabalara yardım etmeyi emreder. Size hayâsızlığı fenalığı haddi aşmayı yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir diyoruz. Burada bir eksiklik yok mu? Ayet hepimize hitap etmektedir.
Allah şüphesiz adaleti iyilik yapmayı akrabaya yardım etmeyi emreder hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Düşünüp tutalım diye hepimize öğüt verir. Diye okursak ve Kur’an ı Kerim meallerindeki siz ifadelerini hepimiz olarak değiştirsek bir eksiklik olur mu? Bunun bir zararı var mıdır? Bu ayeti kerimeyi seçmemdeki amaç bu çok çarpıcı ifadeleri her Cuma okuduğumuz içindir.

وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُإِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا 81
قُلْ جَاء الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ

81 - (Ey Muhammed!) De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Elbette batıl yok olmaya mahkûmdur."( İsra 81) 34/49. De ki: "Hak geldi; artık batıl ne yeniden başlar, ne de geri gelir."(Sebe 49)

Ayeti kerimesini gençliğimde şöyle algılıyordum. Bazı kimselerden özellikle batılın yok olmadığı dünyanın her tarafına batılın hâkim olduğu her tarafın zifiri karanlıkta olduğu ve birilerin gelip batılı yok edeceği telkinleri ile değerlendirdim. Hep batılı yıkacak kahraman evlatların bizlerin olacağı rüyalarını gördüm. Ama gerçeğin böyle olmadığını hak’ın geldiğini batılın yok olduğunu her tarafın aydınlık olduğunu bu ayetten anladım. Batılın hükmünün kalmadığı yok olduğu müslüman insanların bu devirde yaşamasıyla kanıtlanmıştır. Eğer batıl yok olmamış olsaydı ezan namaz kitap olmazdı. Ama var var olmaya devam edecek inşaallah. Bazı kardeşlerimizi rahatlatmak için söylemem gereken bazı şeyler var. Batıl yok olmuştur. Sakin olun hiçbir yeni şeyde getiremeyecektir. Her yere hak hâkimdir. Onun için sıkılmayın darlanmayın. Sadece bu algınızı düzeltin rahatlayacaksınız.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَالْكَافِرُونَ 8


8. Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (saff 8)

Kardeşlerim benim etrafımda bazı arkadaşlarım vardı birçokları gibi bende bu ayeti kerimeden Allah’ın nurunun tamamlanmadığını düşünüyordum. Ve bu nurun tamamlanmasını bekliyordum. Bu nurunda aklımda kaldığı kadarıyla İslam’ın hukuk kısmı olduğunu düşünüyordum. Yani her yere şeriat hükümlerinin hâkim olacağını düşünüyordum. Bunun için bütün varlığımı ortaya koyarak mücadele veriyordum. Büyük ağabeylerimizden hep bu ayeti kerimeyi duyuyor nurun nasıl tamamlanacağını düşünüyorduk. Ama hep zorlanıyorduk çünkü bu imkânsız bir şeydi hep altında eziliyorduk. Hâlbuki rabbimiz bize kaldıramayacağımız bir yükü yüklememiştir. Günlerden bir gün Allah’ın nurunun kur’an ı kerim olabileceği aklıma geldi. Oda kâfirler istemese de tamamlanmıştı. Rahatladım. Şimdi bu pencereden bakınca âlimlerimizin de bu yöndeki tespitlerini göz ardı etmenin bizleri zorladığını görüyorum. Gelin o zaman bu ayeti kerimeyi şeriat değil kur’an olarak anlayalım. Ve bazı kardeşlerimizi rahatlatalım.

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا 88 لَقَدْجِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا 89 تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُوَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا 90 أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا91 وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا 92 إِن كُلُّ مَن فِيالسَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا3 9 لَقَدْ أَحْصَاهُمْوَعَدَّهُمْ عَدًّا 94 وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا 95

88. "Rahman çocuk edindi" dediler. 89. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. 90. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! 91. Rahman’a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden. 92. Hâlbuki çocuk edinmek Rahman’ın şanına yakışmaz. 93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahman’a gelecektir. 94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tespit etmiştir. 95. Bunların hepsi de kıyamet gününde O'nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.
Onların bu sözleri yeryüzüne ve gökyüzüne ağır gelmektedir. Bizlerin onlara cevabı yeri ve göğü rahatlatmaktadır.

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ اللَّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْوَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
De ki: O Allah, birdir. (1)

Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır). (2)

O, doğurmamıştır ve doğrulmamıştır. (3)

Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir. (4)
 

fu zuli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
44
Tepki puanı
0
Puanları
6
Yaş
47
قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَوَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ 2

De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (23)

Rabbimizin tespiti bizlerin ne kadar az şükrettiğimizdir. Namazlar oruçlar her gün sayısız çektiğimiz zikirler şükür için azdır. Çünkü rabbimiz neye layık biliyor musunuz? İşte size bir örnek:

99. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göreNebîsallallahualeyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye Kadar namazı kılardı. Âişe diyor ki, kendisine:
- Niçin böyle yapıyorsun (neden bu Kadar meşakkate katlanıyorsun) ey Allah’ın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim.
- “Şükreden bir kul olmayı istemeyeyim mi?” buyurdu.
Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 6, Rikak 20; Müslim, Münâfikîn 79-80; Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 200
Âlemlere rahmet insanlığın en şereflisinin gece kalkıp ayaklarının altının şişinceye kadar namaz kılmasına layık bir rabbimiz var. O zaman siz şükür için ne yapsanız azdır. Aklımıza şu gelecektir ölçü neye göre azdır. Ne yaparsak bu şükrü yerine getirebiliriz. Kardeşlerim ölçü yoktur. Ne yapsanız şükür için azdır.

Kardeşlerim günlerden bir gün her günün aynı olduğunu olağan üstü olaylar mucizeler kerametler görmediğimizi hâlbuki Allah’ın bu gibi olayları her gün gözümüzün önüne getirmesi gerektiğini söyleyen bir ses duydum. Bu soru kafamı kurcalayıp durdu. Neden diyordu toplu olarak Amerika batmıyor. Neden kötüler yaşıyor gibi yukarıdaki sesi destekleyen sorular geliyordu.
Nefsimden gelen ve beni sapıtmak için sıralanmış bu sorulara şöyle bir cevap geldi. Keramet sahibi birisi kesinlikle değilim. Böyle bir anlatım yolunu Üstat -Allah ondan razı olsun- kullandığı için kullanıyorum. Gizli bir keramet sahibi falan değilim.

O ses şöyle diyordu gece ve gündüz güneşin doğuşu ve batışı mevsimler hayvan ve bitkiler birer mucizedir. Sen görmüyorsun. Doğru bakmayı öğrendiğin zaman bunların birer mucize olduğunu anlarsın. İnsan mucize bir varlıktır. Bak düşün ve gör. İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ilim nice okumaktır. Yüce kitabımız da rabbimizin ayetlerini okumamız gerektiğini söylüyor. İşte ayetler. Okuyalım.
190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
38. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, aziz ve âlim olan Allah'ın takdiridir.
Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkepleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (8)
Yolu doğrultmak Allah'a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. (9)
Sizin için gökten su indiren o’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. (10)
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. (11)
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. (12)
Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. (13)
Denizi de sizin emrinize veren o’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. (14)
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (15)
Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. (16)
Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (17)
Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (18)


Evet, kardeşlerim öğrendim ki bakmasını bilirseniz mucizeleri görebilirsiniz. Doğru bakmak ve görmek büyük bir nimettir. Rabbim bize doğru bakıp doğruları görmeyi nasip etsin. Âmin.

Bir gün ölülerin nasıl diriltildiğini İbrahim aleyhi selam sormuş rabbimde ona göstermişti. Nefsim bana da sen de rabbinden ölüleri nasıl diriltildiğini sor dedi.
Bir ses bre gafil bre cahil elinde bulunan kitapta öyle deliller var ki bu söylediğinden utanmalısın. Dedi ve şu ayeti kerimeleri balyoz gibi kafama çaktı.

259. Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı; "Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!" dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldın? Dedi. "Bir gün yahut daha az" dedi. Allah ona: Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir, dedi.
260. İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? Dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azizdir, hakîmdir, buyurdu.
Kur’an ı kerimin daha değişik surelerindeki ayetlerde de bu talep bu istek cevaplanmıştır. Bu ayetler bütün insanlığın önünde ölü bir insanın dirilmesinden daha sağlam bir delildir. Gelmiş ve gelecek bütün insanların bu talebine bundan sağlam deliller olamaz. Neden diyecek olursanız vahyin değerinin görülmesi gerekir. Vahiy bilgi olarak kendi şahit olduğumuz bir olaydan daha kesin ve kati bir delildir. Şunu söyleyeyim yüz bin insan bir insanın dirildiğine şahitlik edip vahiy şahitlik etmezse kesin olan vahiydir. Milyarlarca insan Hz İsa’nın öldürüldüğüne inanmakta ilahi vahiy kesinlikle öldürmediler demektedir. Şuanda milyar insan yeniden dirilmeyi ahireti inkâr etmektedir. Vahiy ahireti ve varlığını anlatmaktadır. Burada vahyin getirdiği doğrudur milyar insan yalancıdır. O zaman bu ayetlerden bir tanesi gelen bu talebi karşılamaya yetecek bir sebeptir.
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamun aleyküm
Rahman razı olsun Rabbim ecrini versin inşaallah.
Selam ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt