Ayaz vuruyor gözlerime.
Bir peri masalından uyandırılmış mahmur ve asi gözlerime...
Ayaz vuruyor yüreğime.
Sıcak düşlerle büyütüp sonra gecenin koynuna bıraktığım yüreğime...
Ayaz, orta yerinde gecemin... Dilimin âr edip lâl olduğu anda,dualarla andım adını.
Kınından çıkarılmış bir kılıç gibi bedenim.
Aşkımı kanatarak gelip dayandım, bir ayaz vakti yürek kapına.
Sen de kelâm yollarından duysan beni,
Sonra yürek zindanımı yıldızlarınla kuşatsan...
Ayazın orta yerinde, bir atımlık nefesteyim.
Yöneldim kapına; utangaç, mahcup ve âşıkların cevelan ettiği gözlerine...
Kırık Mızrap var avuçlarımda; gönlümün en içli bestesini kazdım 'Ay Yüzlüm' sayfalarına.
Ama ne sen varsın, ne de Ay Yüzlüm.
Bir ayrılığın zemherisinde, kalbimin buhurundan çok uzak bir mevsimdeyim.
Ağıt değil bu.
Söylendim yüreğim yettiğince, dilim döndüğünce...
Hasretine ayaz vurdu en derinden...
Destanını okudum dünyanın dört bir yanında.
Ebem kuşağında, yedi renginde, yetmiş bin diyarda...
Ananın ak sütü gibi katıksız akıttığın gözyaşlarında gördüm, ışıltısını destanının.
Kalbimin kıyısına vuruyor gözyaşların.
İse pasa bulandı gönül kâbem şimdi.
Saldım şehrin kucağına kendimi,mesken tuttum kaldırımları...
Sevgililer Sevgilisi'ne en yakın, ateş içinde yüreğin...
Sıladasın...
Dönüşe kapıları kapattın; mesafeler kahredici,
Kalem sürgüne düştü, nâmeler hep boynu bükük...
Dön artık! Ya bir ayaz gecesinde gittiğin gibi,
Ya da dillenen sevda sözlerinle sız yüreğime.
Buzlandı yüreğim, gözyaşlarımın sesi kısıldı.
Bir başkayım, gecenin hitama ermeyen ayazında...
Vuslat rüzgârları beklerken, her seferinde ağıt yaktı güllerim.
Oysa nice güller var Sevgili, yağmurunda ıslanmayı bekleyen...
Fırtınalar kopuyor, feryâdfigan her yerde.
Soğuk rüzgârlar kırıyor belimi.
Hele bir de öksüz, yetim, boynu bükük kalışlarım yok mu?
Dönüp ıslatamıyorum titrek kalpleri.
Ah, bir de memleketin soğuk nefesini...
Bilirsin bu halleri, gariplerin aşkını ve yapayalnız mahzun gönülleri...
Ümitvarım Efendim, ayazında gecemin...
Dönüşünü muştulayacak sabahların sıcağında...
Kabul edilecek aziz dualarla...
Biliyorum, döneceksin şu gariplerin yurduna.
Yağmurunda ıslanmaya az kaldı ve belki de vefasızlığımı bağışladığında.
İşte o zaman salarım kendimi, ayaz vurmuş toprağın bağrına...
Bu sana seslenişim Efendim!
Bu sadece benim değil, belki de hepimizin seslenişi...
Okyanusları aşan Târık gibi,
Ya da 'hasret' deyip yüreği dağlanan Üveys gibi olmak istedim.
Lâkin ne okyanusta bir katre olabildim ne de yüreğim dağlandı.
Adını başlarına taç yapan muhabbet erlerinin gözyaşlarıyla yetindim.
Yolunu kaybetmiş bir yaprağın, rüzgârla dansı gibi
Mevlâna'nın eteğine sarıldım.
Sarıldım da içimi yakan çöl ateşine bir yudum su bulamadım.
Şems'i imdada çağırırken, 'Gül' ağladı halime, gülden utandım.
Ümit çağımın en güzide yıllarında,
Duygu ve düşüncelerimin en çalkantılı döneminde bana beklemeyi öğrettin...
Kirlenen düşlerimize,
Yokluğunda hârlanan bu yürek ateşine,
Çöle dönen ömrümüze
Hepimize
Bir yağmur taneciği ile gel Efendim!
Ya bir ayaz gecesi gittiğin gibi,
Ya da ait olduğun yere: kaleminle sız yüreğimize...
Kahraman Tazeoğlu