Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ayasofya Önünde Sözünde Duran Sadıklar... (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ayasofya Kapısında Bayram Namazı
images

Geçen bayram olduğu gibi bu bayramda Müslümanlar Ayasofya kapısı önünde namazlarını eda ettiler

17 Kasm 2010
kullanici.png
Anadolu Haber


images

Ayasofya Müzesi'nin, emanetine uygun şekilde tekrar camiye dönüştürülmesi için yükselen sesler arasında bir grup Müslüman Kurban Bayramı namazını, Ayasofya Camii önünde eda ettiler. Ramazan bayramının aksine bu defa daha yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı bayram günü, namazlarını kılan Müslümanlar, namazdan sonra tekbir getirerek olaysız bir şekilde dağıldılar. Namaz'a iştirak eden arasında Büyük Doğu Ocakları, Furkan Dergisi, Nizam-ı Alem Ocakları ve Alperen Ocakları'ndan müslümanlar bulunmaktaydı. Namaza iştirak eden gönüldaşlarımızdan tarafımıza gönderilen bildiri aşağıdadır.
images

"Bir baş

iki kol ve gövde

tek vücuduz biz

İslâm’ın Allah için

yürüyen ayakları!

Eşya ve hâdise üzerine

atılan ağ bizim

-“zaman bizdedir

ve mekân bize emanet!”

çağ bizim! "


-Salih Mirzabeyoğlu-
images

Selam Olsun Sadıklara!. Maksatları ne provoke ne de kargaşa olanlara !. Istırabları iki yüz yıllık batılılaşma faciasına dur demek olanlara.. Selam Olsun Alnı Öpülesicilere!.

Gayeyi Müslüman Türk Vatanın şanını geri kazanmak bilenlere!.. Dertleri son yüz yıldır batılılaşmaktan bile geçip, 'batıllaşmak' adına en kalın zulumleri, en kılcal sinsilikleri, en makyajlı politikaları artık yemediklerini haykıranlara!.. Olanı görüyoruz.. Olanları biliyoruz.. Kurulan denklemde tarafları gözlüyoruz..

Emperyalizm; uğursuz Qamalist şergenekonları, kutlu mutlu ulusal ağızlı İnönücülüğü tasfiye ederken, sindire sindire büyüttüğü İslamcıların ılımlı tarafıyla, Özal'la yaşattıkları kayıp bir 20 seneyi tekrar yaşattıramıyacak bu topraklara..

Enselerindeyiz!.. Mazimiz pürü pak!.. İstikbalimiz umut dolu!..

Enver değiliz.. İnanıyoruz!.. Akif değiliz.. Küsmüyoruz!. Menderes değiliz.. Görüyoruz!. Özal değiliz.. Razı olmuyoruz!.. Abdullah değiliz.. Gülmüyoruz!..

Musab Bin Umeyr aşkına Yusuf yüzlülerle saf saf dizildik,
Fatih Sultan Muhammed'in, Abdülhamid'in,
Selahaddin'in misyonuna talibiz!..


İdeali biliyoruz, Necib Fazıl'ız!..

İstiklali kolluyoruz, Salih Mirzabeyoğlu'yuz!..


Toprağa bağlıyız, Muhsin Yazıcıoğlu'yuz!..

Kıyama durduk, Şeyh Said'iz!..

Meydan okuyoruz, Said-i Nursi'yiz!..


Zincirler Kırılacak, Ayasofya Açılacak!..

'Müslüman Türk' yine bu topraklarda zuhur edecek!..

Namaz'dan Fotoğraflar Aşağıdadır.

ayasofyabayramnamaz.jpg



BÜYÜK DOĞU NET.
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Helal olsun :)

ALLAH c.c içinde kılmayı nasip etsin
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ayasofya 'kilise müze' yapıldı


Fethin sembolü Ayasofya Camii, son yıllarda yapılan kazı çalışmalarıyla birlikte "cami müze" olma hüviyetinden çıkartılıp "kilise müze" statüsüne sokuldu... Bunun son örneği de dünyanın en büyüğü olduğu iddia edilen vaftiz havuzu...


images

Ayasofya Camii'nde yürütülen kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılan dünyanın bilinen en büyük boyutlu, Bizans döneminin 6. yüzyıl öncesi erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz havuzu, basın mensuplarına gösterildi.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, Ayasofya Camii'nde e yerli ve yabancı basın mensuplarının katılımıyla düzenlenen basın toplantısında, “Google”da “Ayasofya” ya da “Hagia Sophia” diye arama yapıldığında çıkan belge sayısının 800 bin olduğunu, ancak Ayasofya'ya yapılan atıf sayısının bir milyonu aştığını belirtti.

İstanbul'un, hakkında bu kadar çok söz söylenen, yazı yazılan, konuşulan bir dünya kültür mirasına ev sahipliği yaptığını söyleyen Kurt, “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı olarak, bu dünya kültür mirasının restorasyonuna önayak olmak, finansman sağlamak ve dev bir yenileme projesini başarıyla tamamlamak, bizim için de profesyonel hayatımızda örneği zor bulunacak bir kıvanç kaynağı” dedi.
Kurt, Ayasofya'nın tarihi süreçlerine ilişkin şu bilgileri verdi:

“Ayasofya'nın yapımını Büyük Konstantin emretmişti. Yapı bitirildi ve 15 Şubat 360 tarihinde törenle takdis edildi. Bir yangında, tavanı ahşap olduğu için 20 Haziran 404 tarihinde harap oldu. Restorasyonu 10 yıl sürdü. 10 Ekim 415'de Ayasofya ikinci kez açıldı. Bu ikinci bina 13 Ocak 532'de yine yandı. Ayasofya'yı üçüncü kez taş ve tuğladan yaptırmak, İmparator Jüstinyen'e nasip oldu. Dönemin en önemli taş ustalarının önüne, imparatorluğun dört bir yanından getirilen taşları yığdırdı. Yapımda, Efes'teki Artemis Tapınağı'nın sütunları da kullanıldı. Ayasofya, 26 Aralık 537'de üçüncü kez açıldı. Ne var ki kubbe, depremlerde sürekli zarar gördü. Kubbe, 7 Mayıs 558'de tamamen yıkıldı. 23 Aralık 562'de tam Noel arefesinde yeniden ve şimdi gördüğünüz şekliyle açıldı.”Ayasofya'nın 562'den 2010'a kadar çok restorasyon gördüğünü, en kapsamlı restorasyonun 1847-1849 arasında Sultan Abdülmecit zamanında yapıldığını anlatan Kurt, 24 Şubat 1934'te Ayasofya müzeye çevrildikten sonra sadece restorasyon değil, arkeolojik çalışmaların da yapıldığını anımsattı.

Çalışmalar sırasında Ayasofya'da yüzyıllarca kullanılmış, büyük bir vaftiz havuzunu da ziyarete açmak için gerekli restorasyonu yaptıklarını belirten Kurt, “Vaftiz havuzu, Ayasofya'nın, halka açık olmayan bir kısmında duruyordu. Yekpare bir mermer bloktan oyularak yapılmıştır. Bizans dönemi kültür ve mimari anlayışını yansıtan bu havuz, sanki dün yapılmış kadar sağlam ve temiz. Ayasofya'nın uzun tarihinde önemli bir yeri olan bu havuzu da artık müzemizi ziyaret eden herkes görebilecek” diye konuştu.
AYASOFYA MÜZESİ BAŞKANI DURSUN
Ayasofya Müzesi Başkanı Haluk Dursun da 2009-2010 yıllarının Ayasofya'nın restorasyon bakımından en talihli yılları olduğunu söyledi.
Bu restorasyonların çok çarpıcı iki flaş gelişmesinin basını çok ilgilendirdiğini anlatan Dursun, bunlardan birisinin kubbede 17 yıl duran iskelenin kaldırılması, ikincisinin ise bir melek yüzünün açılarak izleyicilerin beğenisine sunulması olduğunu belirtti.
2010 yılında yeni bir sürpriz yaptıklarını ve şimdiye kadar hiç açılmayan vaftizhane avlusundaki vaftiz havuzunu ziyarete açtıklarını anlatan Dursun, “Ziyaretçiler ilkbahar aylarından itibaren, bütün Grek Ortodoks Roma coğrafyasında şu ana kadar bulunan ve bilinen en büyük vaftiz havuzunu görme imkanı bulacaklar” dedi.

Dursun, ayrıca Ayasofya'daki Osmanlı medeniyet döneminden kalma hat sanatı levhaları ve kandilliklerin restorasyonu hakkında da bilgi verdi.

Haluk Dursun, 2010 yılında yürütülen bu kapsamlı restorasyon çalışmaları nedeniyle Ayasofya'nın Avrupa'da yılın müzesi seçildiğini ve Rotondi Ödülü'nü aldığını anlattı.

“VAFTİZHANE, PADİŞAH TÜRBESİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Basın toplantısının ardından Haluk Dursun, yerli ve yabancı basın mensuplarına vaftiz havuzunu göstererek, özellikleriyle ilgili bilgi verdi.
Dünyada ilk kez bir Bizans Grek Ortodoks vaftizhanesinin, Osmanlı Padişah Türbesi'ne çevrildiğini belirten Dursun, bu vaftizhane türbeye çevrilirken içinde bulunan Bizans döneminin 6. yüzyıl öncesi erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz teknesinin buradan çıkarılarak, vaftizhane avlusuna yerleştirildiğini söyledi.

Türbeye çevrilen vaftizhaneye gömülen padişahların, tahttan indirilen padişahlar olduklarını ifade eden Dursun, “Vaftizhane, Sultan 1. Mustafa ve Sultan İbrahim'in gömülmesiyle vaftizhane vasfını kaybetmiş ve burası bir Osmanlı türbesi olmuş, içindeki vaftiz teknesi hiç bir zarar verilmeden avluya konulmuş. Türbeden çıkarılan topraklar, vaftizhanenin avlusuna atılmış. Buraya taşınan vaftiz havuzu da bu toprağın altında kalmış. Bu avlu, Bizans sanatının çok güzel sanatıyla süslü olan bir bölümdür” dedi.

Bizans Ortodoks kültüründe vaftiz sırasında zeytinyağ kullanıldığını anlatan Dursun, bu avluda tarihi zeytinyağ küplerinin ve lahitlerin de yer aldığını kaydetti.

“TOPLU VAFTİZLERDE KULLANILIYORDU”
Ayasofya müze olduktan sonra 1943 yılında ilk kazılar başlayınca vaftizhane avlusunda da kazı çalışmasının yapıldığını ifade eden Dursun, “Evliya Çelebi havuzdan bahsediyor. Hazreti İsa'nın bu büyük havuzda vaftiz edildiği iddia ediliyor, bir efsane ve halk söylemi olarak ki doğru değil. Havuz restorasyonlar sonucunda görülebiliyor artık” diye konuştu.

Ayasofya'daki vaftizhanenin 1639 yılına Osmanlı döneminde yağ deposu olarak kullanıldığını daha sonra Sultan 1. Mustafa'nın ölümüyle türbeye dönüştürüldüğünü anlatan Dursun, Evliya Çelebi'nin bu türbede türbedarlık yaptığını, bu nedenle Seyahatnamesi'nde bu vaftizhane ve vaftiz teknesi hakkında bilgilerin bulunduğunu söyledi.

2010 yılında yürütülen restorasyon çalışmaları kapsamında vaftizhane avlusunun elden geçirildiğini ve dünyada örneği olmayan tasarım özelliği bakımından vaftiz teknesinin ilk kez görücüye çıktığını bildiren Dursun, “Bu havuz, ilk dönem Hristiyanlığında toplu vaftizlerde kullanılan, insanların içine bir merdivenden girip diğer merdivenden çıktığı bir vaftiz havuzudur. Başlarında ikonaların konulduğu bölümleri vardır, ancak büyük bir ihtimalle Latin istilası sırasında, Ayasofya'nın birçok kıymetli objesi çıkarıldığı gibi onlar da çıkarılmış. Herhalde bu vaftiz havuzunu, İstanbul'un fethinden sonra ilk kez biz tekrar görmüş oluyoruz. Çünkü Ayasofya cami olarak kullanılmaya başlandıktan sonra vaftiz havuzu hiç kullanılmadı” dedi.

İLKBAHARDA TURİSTLERİN ZİYARETİNE AÇILACAK
Dursun, vaftiz havuzunun dıştan uzunluğunun 3,32 metre, dıştan genişliğinin 2,52 metre, içten derinliğinin 1,16 metre olduğunu söyledi.
Haluk Dursun, dünyada bu tasarımda ve özellikte daha büyük bir vaftiz havuzunun bulunmadığını ifade etti.

Vaftiz havuzunun ilkbahar aylarında ziyarete açılmasıyla ilgiyi artıracağını dile getiren Dursun, şunları kaydetti:

“Ayasofya'nın ziyaretçi sayısı 3 milyona doğru yükseliyor. Bu kadar çok ilginin Ayasofya'ya vereceği yoğunluktan dolayı da bir yönetici olarak kaygı duruyorum. Çünkü Ayasofya'nın mekanı çok dar. Müze olarak tasarlanan ve teşhire açık olan bir bölüm değil. Bu tür eserlerin çok sayıda insan tarafından gezilmesi, uzun vadede sorunlar yaratıyor.”

Dursun, ayrıca Ayasofya'nın Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından deprem izleme ve erken önlem alma açısından teknolojik araçlarla korunan bir müze olduğunu sözlerine ekledi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ayasofya Camii'nde sabah namazı
images

Bundan birkaç yıl evvel, 2006 yılında “Bu Cuma sabah namazına Ayasofya Camine gelin” başlıklı bir yazı yazmış, niyet hayr akıbet hayr inşallah diyerek bir girişimde bulunmuş, üç yıl fasılasız her Cuma sabahı da gitmek nasip olmuştu… Daha sonra yurt dışına çıkışımızla, kesintiye uğrayan bu feyizli hayırlı işe bu Cuma itibari ile inşallah yeniden başlıyoruz…
O yıllarda yazı ile ya da ru beru görüşerek katılımını ya da desteğini istediğimiz insanlardan kimi sakın ha dedi, kimi gülüp geçti, kimi sizin namaz kıldığınız yer Ayasofya’nın sadece eşiği oraya niçin gelelim ki canım, dedi…
Katılımını, desteğini ya da duasını istediğimiz bazı büyüklerimizden, provakasyondur sakın gitmeyin gibi bir takım çıkışlar oldu ise de, bazılarından biz yanlış anlamışız, hakkınızı helal edin dönüşlerine de şahit olmadık değil… Yıllar ortaya koydu ki, bu bir provokasyon ya da bir miting, bir gösteri değil, devletin hizmete açtığı, beş vakit namazın elan kılındığı bir mekâna hürmet ve muhabbettir… Kararlı sahih üç beş adamın, orada namaza devam edip, dua etmesi mescidin tamamının açılışına vesile olacağı ümidindeyiz…
Geride kalan o üç yıl içinde, biz çok çeşitli zuhuratlara şahit olduk, olumlu olumsuz reaksiyonlar aldık, birçok anılar oluştu… Yıllar sonra benim özellikle altını çizmek istediğim, orada kılınan namazın, sanki harem-i şerif de kılınan namaz gibi gönülde bıraktığı huzurdur… İstanbul’da yaşamak nasıl bir ayrıcalıksa, inanın Ayasofya da kılınan namazda bir başka ayrıcalıktır… İstanbul da yaşarken bazı güzellikleri ıskalamamak, İstanbul’un manevi değerlerini yaşamak ve yaşatmaktan mahrum olmamak lazım…
İstanbul’da sabah namazları dolup taşan camilerimiz çok şükür ki var ama İstanbul’un eski arifleri kibarları sabah namazı için özellikle Fetih Camii olan Ayasofya’yı tercih edermiş… Fatih Sultan Mehmet’in bizlere emaneti olan bu mübarek mescidin mahzun kalmaması için bu güzel geleneğin devamı için, sabah namazı hürmeti olan gönülleri inşallah bekliyoruz…


19269_100887796609261_100000641223588_24102_4839223_n.jpg



2006 tarihli o yazı :

images


Ayasofya içimize çakılı bir mıh gibidir, zaman zaman söylenir nutuklar atılır, hisleri duyguları iptal zombiler gibi, sadece hiç bir şey yapmadan bir reaksiyon vermeden seyirci kalırız... Bu tıpkı sahip olduğunuz malikhanenin en özel bölümünün ipotek altında olması gibi bir durum...

Geçtiğimiz ramazan bayramın da mescidi Aksa ya girebilmek için filistin halkının uğradığı zulümü gözyaşları içinde izledim... Arada ki benzerliği dehşetle fark ettim... orda gözle görülür, fiziki bir bir işgal ve zulüm var; burda ise çok daha etkili görünmez yasaklar söz konusu... Birilerinin kanına dokunuyor diye kendi öz mülkünüzde ki mescidinize giremezsiniz... Filistin halkının mescitlerinden men edilmelerine ibret alarak, kendi mescitlerimizi dolaşarak, işgal altında ki İslam topraklarının istiklali için dualar ettim... Dileğimiz ve meramımız odur ki, hafta da bir gün olsun, Eyüb Sultan Camiin de olduğu gibi, Cuma günleri sabah namazlarını cemaat olarak Ayasofya Camiin de eda edelim... Sahip olduğumuz değerlere sahip çıkma adına böyle bir gelenek oluşturalım. Biz 7-8 aydır her cuma sabah namazına Ayasofya ya gidiyoruz, sizleri de bekliyoruz... Aşağıda ki konuyla ilgili yazı bir süre önce namaza davet amacıyla yazıldı ve internette yayınlandı. İnsanlar: "a öyle mi, ne güzel, inşallah, maşallah" dediler lakin tereddütle çekimser kaldılar... Hatta ilgisizlik o boyutta ki, resmi olarak açık, devletin kadrolu imamı olan mekandan habersiz çoğunlukla karşılaştık... Bu Cuma sabah namazına gelin, gelebilecek olan babayiğitleri lütfen haberdar edin...



FETİH MABEDİ AYASOFYA



Handan Özduygu




Ayasofya.jpg
Yıllardır Ayasofya ile ilgili tüm yazılarda eski mabedin ismi hep 'mahzun' olarak anılmıştır. Öyle ki benim de yıllar önce "Ortodoks ittifakı ve mahzun mabet Ayasofya" diye bir dergide, yazım yayınlanmıştı. Bu sefer özellikle onun mahzun halini anmadan yazmak istedim.


Aslında, bu eski mabet hala ayakta oluşunu Türklere ve Müslümanlara borçludur. Sezar ın Mısır a saldırdığın da, o zamanın harikası, muhteşem İskenderiye Kütüphanesini yaktığı gibi, 1204 yılında İstanbul'u zapt eden haçlıların da, bu şehri vahşice barbarca nasıl yağmaladıklarını sanat eserlerini yıktıklarını tarih bize haber vermektedir…

Nitekim, İstanbul un fethiyle bir çağ kapatıp, yeni bir çağ açılmasına vesile olmuş, şair ruhlu Koca Sultan, Muhammed Fatih Han, şehri teslim aldığı zaman, mabedin yağmalanmış, bakımsız haline bakıp, derhal onarım ve bakımını emir ederken tarihe geçen şu beyiti söylemiştir:

Perde-dârî mî küned der tâk-ı kisrâ ankebût

Bûm-i nevbet mî zened der kal'a-ı Efrâsiyâb

Yani; Örümcek Kisrâ'nın penceresinde perdedarlık yapıyor/ Baykuş Efrasiyab'ın kalesinde nevbet vuruyor/bekliyor.

Fahri Kâinat, Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz in ön görüsü ve övgüsüyle fethedilmiş, kendi öz mülkümüz olarak vasiyet edilmiş, bu şehri şahaneyi adeta sembolize eden mabedin mahzunluğu, bir zamandır namazgâh olamayışından, İşgal zamanlarında bile kesintisiz okunan Kur-an ı Azimüşşan ın okunamayışından ileri gelmektedir.

Ne hazindir ki yine, tarih tekerrür etmiş, o zamanda olduğu gibi şimdide, yine örümcekler ağ kurmuş, adeta baykuşlar nöbet bekliyor… Cami kimliği askıya alınmış, gerçek bir müze hüviyetinden de uzak, arafta müphem bir bekleyiştedir.

Hıristiyan dünyası, fethi mübini yüzyıllardır içine sindirememiş, meydanda kaybettiği savaşın kuyruk acısının rövanşını masa başında alma hevesiyle bir şekilde Ayasofya nın ibadete açılmasına engel olmaktadır…


Bir takım Bizans entrikalarıyla, kotarılmış bu işin, hiç de hukuki mesnedi yoktur. Oysa bir zaman ört-bas edilip, dillendirilmeyen hakikat odur ki; Ayasofya, kilisenin mülkü değil, imparatorun malıdır ve Fatih Sultan Mehmed Han dahi, kendi parasıyla nakdini ödeyerek, imparatordan satın almış ve camii olarak vakfetmiştir. Öyle ki bu vakfının şartlarını değiştirenlerin Allah ın ve meleklerin lanetine uğrayarak kesintisiz ebedi ateşte kalması için ettiği duayı hepimiz bilmekteyiz.

( - "... İşte bu benim Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi kim değiştirirse, Allah'ın, Peygamberin, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin, haşır gününde yüzlerine bakılmasın, kendilerine şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah'ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir." )


Tarihte bir bilgenin: "karanlığa küfredeceğine kalk ta bir mum yak…" önerisine kulak vererek ve şairin:


"Şevk kanadı kırıklar gibi oturamam,

Çağlar üstü mutlak fikirdenim…"


Düşüne katılarak, İstanbul a ilk geldiğim zamanlarda olduğu gibi, bu kadim mescide daha çok yönelmeye başladım…

Kainatın Efendisi, Sallallahu Aleyhi ve Selem Efendimiz in, övgüsüne mazhar olabilmek için İstanbul'u fethe gelen sahabenin seçkinlerinden Eba Eyyub-el Ensari ra ın, Ayasofya da ezan okuyup, namaz kılıp çıktıktan sonra şehit edildiğini öğrendiğimden beri, Fetih Mescidi ile aramızdaki artık solmaya yüz tutmuş gönül bağımı yeşertmeye, özellikle namaz eda etmek için daha çok gitmeye başladım.

Topu hep siyasilere, iktidar olamayan hükümetlere atmak, arada bir bu konuda söylenmekten çok, icraata yönelmek lazım, diyenlerin, zaman zaman bir anda parlayan sönen ateşler gibi, bir ara sabah namazlarında dolup taştığını, sonra yine kimsesiz kaldığını yakın çevresindeki esnaftan, öğrendik.

Böyle manevi kıymeti, önemi olan mescitlere vefa, Rasul-ü Zişan ın güzel sünnetlerindendir. Medine-i Münevvere de civar halkın tamamı Cuma namazlarında tabiatıyla Mescid-i Nebeviyi tercih ettiği için Mescid-i Kuba, cemaatsiz kalıyordu, işte sırf bu yüzden

Rasul-ü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her cumartesi, sadakatle bazen binitli, bazen yaya olarak Kuba Mescidine gider, namaz eda ederlerdi.


Hendek (namı diğer Ahzab ) Savaşında, Resul-ü Ekrem Nebiyi Muhterem Sallallahu Aleyhi ve Selem in, fütuhat için dua edip, duasının kabul olduğu ve galibiyetinin Cebrail as. tarafından, Zat-ı Şeriflerine müjdelendiği ki, bu müjdeden sonra Fetih Mescidi olarak anılan, Sel Dağında ki mescit le Allah-u âlem kardeş ilan edildiğini, İstanbul un kibarlarının ve Şehri şahanenin şairlerinden Yahya Kemal in nezaketen, Peygamber-i Zişan ın işaretine ve Fethine müyesser olan Cihan hükümdarına hürmeten, 'Ayasofya' diye değil de 'Fetih Mescidi' diye andıklarını öğreniyoruz.


Sadece Fatih Sultan'ın değil, aynı zaman da Peygamberimizin de bize emaneti olan, mescit e ilgisiz kalmamak adına, Fatih in evlatlarını, İstanbul un gerçek sahiplerini her Cuma, sabah namazına davet ediyoruz… Biz de, Mahbub-u Hüda Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz in, Sel Dağın da ki, Fetih Mescidin de yaptığı dualarla, Rabbi Teala ya yönelerek, ümmet-i Muhammed'in futuhatı için, bir dilek, bir gayret, bir niyaz ortaya koyalım diyoruz…


blogcu.com
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kutlu Fetih Mübarek olsun!

Sene 1453 Peygamber Müjdesine mazhar olmak ve Haçlı Bizansın merkezi İstanbul'u da alarak bu topraklara İslam Mührünü vurmak için çıkılan kutlu seferin bu sene 558. yıldönümünü kutluyoruz.. İstanbulun Fethi şüphesiz her açıdan önemlidir...

Ve bir devrin sona erip yeni bir devre kapı aralayıcı özelliği ile de önem arzeder..Bugün haçlı ve emperyalistlere vurulan her tokatta bu şanlı Fetih hatırlanmaktadır.. velhasıl Haçlı sürüleri bu büyük Fethi işgal olarak dünyaya lanse etmeye ve başta Kutlu Fethin Sembolü AYASOFYAYI yerli işbirlikçileri vasıtası ile tamamen KLİSE ye çevirmeye çalışmaktadırlar ...Bugün İstanbul başta olmak üzere Osmanlıdan miras kalan bu toprakların üzerinde ki siyonist ve Haçlı oyunları devam etmekte olup Osmanlı ve İslam mührünü kazıma faaliyetleri de tüm hızı ile devam etmektedir...

Bugün emperyalizmin işgaller ve sömürülerle kan deryasına çevirdiği dünya, fetih sonrası tabloya muhtaçtır. dünya Fatihin açtığı yeni çağa ve de bugün bizlerin eli ile kurulacak o tarihi birikimlerin ışığında Yeni bir Nizama Muhtaçtır...

Yeniden Fethedilerek aslına rücu ettirilmesi gereken İSTANBUL,Fatih Sultan Mehmet Han hz.lerinin bize bıraktığı mirastır ve bugün batıcı -hristiyan kültürün işgalindedir.. bu işgal silah ile gerçekleşmiş bir istiladan daha tehlikeli olup İnsanımızı ve de bu toprakları içten kemirici özelliği ile de yeniden FETH'e memuriyetimizi ve de mecburiyetimizi ihtar eder...

Bizler yeniden büyük bir Fethe memur ve mecbur olan o büyük ecdadın torunlarıyıız..Bir asırdır
küfrün tesfiyesine maruz kalmış Osmanlı torunları olarak,Fethi,Cihad'ı ve Şehadeti arzulayarak yeniden Fethin destanını yazmalıyız ve 'bu destan suların akısı gibi...küfrün surlarına tırmanısın ....ve ilklerden baska örnek tanımaksızın.... savasanların ' olacaktır...
Ey Genç Nesil;
Sahte kutlamalarla avutulduğun,sahte kahramanlarla kandırıldığın bugün,ecdadına Kızıl Sultan batının soytarısınada büyük tarihi şahsiyet diyen yalancı bir tarih dersi ile çocukluğunu geçirdin ve büyüdün seni kandıran ve ecdadına küfrettiren o mecalsiz ve tükenmiş dalkavuklara karşı kalk ve haykır.....Ve de ki; Ben artık Allah'ın ve onun Dininin ve mukaddes emanetin bekçisiyim! Benim tarihime karşı sorumlulukların var ve o tarihi artık sizin gibi soytarılar karalayamayacaktır.Sizler yaşamayı sevdiğiniz kadar bende ölümü ve şehadeti seviyorum!


Ve; Surda Bir gedik açın mukaddesmi mukaddes olsun ,Meydan okuyun yedi düvel'e ve genç Fatih gibi coşturun esir ruhları...Coşturun ki ayağa kalksın sakarya ve bir asırlık üzerine ölü toprağı serpimiş Anadolu!


Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!..


Karada Gemilerin, Denizde Küheylanların Yürüdüğü Fetih sana selam olsun....





%C4%B0stanbulun-fethi2.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ayasofya önünde bayram namazı

ayasofya-onunde-bayram-namazi-7404.jpg


Fetih'ten sonra Müslümanların en kutsal mekanlarından biryer olan ve İslam'ın haçlılara üstünlüğünün simgesi haline gelen Ayasofya camii önünde bayram namazı için saf tutuldu.

İbadete kapalı olan Ayasofya Camii önünde bir araya gelen İstanbul Alperen Ocakları üyeleri, yanlarında getirdikleri seccadeleri meydana sererek burada bayram namazını eda etti.

Namazın ardından bir açıklama yapan İstanbul Alperen Ocakları Başkanı Güven Hızarcı, ''Son yıllarda din ve millet adına her türlü bölücülüğün yapıldığı, açılım kisvesi altında asıl sorunların ideolojik hesaplaşmalara kurban edildiği bir süreç yaşanmaktadır. Bizler her bayram sabahı olduğu gibi mübarek sabahın hayrında yine taraf olmak adına bir araya geldik. Bizler tarihin ve takdirin bu millete yüklediği misyonun farkındayız'' dedi.

Hiçbir ideolojik kaygıya kapılmadan bu topraklarda yaşayan tüm dini ve etnik unsurları Ayasofya'dan yükselecek adalet güneşinin huzura kavuşturacağını inandıklarını belirten Hızarcı, ''Bu düşüncelerimizi her platformda korkmadan dile getireceğiz. Kendi kökleriyle barışık, 500 yılı aşkın bir süredir Ayasofya'dan yükselen adalet ışığı Üsküp'ten Kaşgar'a uzanan güçlü Türkiye'nin mihenk taşı olacaktır'' şeklinde konuştu.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt