Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Avrupadaki müslüman nesil için kollar sıvanmalı artık!!
Bu yazıyı sabırla sonuna kadar okuyunuz ve çevrenizde gereğini yapmak için bu konudaki çabalar da çaresiz kalmış ve yardıma ihtiyacı olan Hakk dava icin koşturanlara yardım ediniz..
ALLAH rIzası için...göz göre göre kaybediyoruz Çocuklarımızı Gençliğimizi Avrupadaki neslimizi manevi kimlik ve değerleri ile!
Kimilerine göre gurbete hasrete hüzüne açılan kapı. Kimilerine göre iş aş ve rahat bir yaşantıya götüren yollar...
Ve kimilerine göre de bitiş tükeniş özbenliğinin ve sahip olduğu manevi değerlerinin azar azar yok olduğu bir çıkmaz.
(!)öylede oldu!
Adımız almancı (!) Gurbetci Avrupalı Türkler (!)
Neden geldik nasıl geldik neden kaldık ve neden böyle olduk soran varmı?
Buyurun o halde .. Gönlü ezik gözü yaşlı boynu bükük ürkek ve çekingen tavırlarla 19660'lI yIllardan itibaren İstanbul Sirkeci Tren Garından kalkan ve Avrupaya ayak basışı ve elindeki tahta bavularında taşıyamıyacakları kadar sorunları da beraber getirdiğinden habersiz olan bir neslin hazin öyküsü...
İlk gelenler bir-iki yıl kalıp biraz para biriktirdikten sonra geri döneceklerdi memleketlerine ama olmadı. Bir yıl bir yıl daha derken dönemeyeceklerini anladı insanlarImIz ve memleketten eşler çocuklar getirilmeye başlandı. İşte o andan itibaren çetrefilli karma karışık ve içinden çıkılmaz sorunlara battığından habersizdi gurbetcilerin büyük bir kısmı. Hasret ikinci vatan olmaya başladıktan sonra tek başına kimsesiz ve yalnızlığın sahipsizliğin ateşden çemberi dolandı Avrupa’daki müslümanların boynuna ama neylersin yaşamak ve mücadele etmek zorundasın.
En ağır ve en pis işlerden sonra koşuşturmacalarla ve problemlerle boğuşarak bu günlere geldi Avrupa müslümanları.
Kültür örf-adet sosyal yaşantı dil ve din olarak tamamen size ters ve hem de azınlık olarak bir toplumda yaşamanın zorluğunu ve dayanılmaz sıkıntılarını ancak yaşıyanlar bilir ve Avrupa müslümanının hayatıdır bu.
Birinci ve ikinci kuşak yaşadığı topluma adapte olamadı ve olamazdı da zaten. İçine kapanık kendi dünyalarında Ana- Baba memleket hasreti ile
yaşadılar yıllarca. Fakat çocukların okula başlaması büyümesi Avrupa’da doğup büyüyen neslin hayata atılmasıyla sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Avrupa’ya işçi olarak gelenlerin bir kısmı (zaten eğitimi yetersiz ve kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlar) bir anda kendilerini büyük şehirlerin içinde "Avrupai bir hayat " ın ortasında bulunca kaybolup gittiler malesef.
Bir kısmının belki sadece ismi müslüman ama dünya görüşü ve yaşantı olarak tamamen Avrupalı olarak asimile olup kayboldular.
Hic dikkatimizi çektimi acaba; bir hristiyan veya gayri müslim müslüman olunca medya manşetlerden verir de her gün binlerce müslüman evladının kaybolup yok olup gitmesini nedense hiç kimse görmez görmek istemez. İnsanların İslam’la şereflenmesi tabi ki güzel (kimseye müslüman olmayın demiyoruz ve buna da hakkımız yok bilakis tebliğ vazifemiz var) ama neden dinini imanını kimliğini kişiliğini kaybeden kendi dilini konuşmaktan utanan insanlardan bahsedilmez.
Neden Hans´tan bile daha Hans olan Hasanlar’dan Maria’lari bile sollayıp geçen Meryemler’den söz edilmez. Avrupa’da yetişen nesil kayboluyor ama çoklarının umurunda bile değil!!!
En başta eğitim sorunu. Çocuklarını bulundukları ülkelerdeki okullara gönderen anne-babaların büyük bir kısmı ne yazık ki onlarla hiç ilgilenmiyorlar. Lisan bilmediği için "Gerizekalılar okulu" na giden Türk çocuğu azımsanamayacak derecede. Babalar (ikinci sınıf diyemiyorum) üçüncü sınıf insan muamelesi görerek ve yine üçüncü sınıf bile diyemeyeceğimiz en zor ve en ağır işlerde çalışarak akşam yorgun bir şekilde gelmekte kadınların da büyük bir kısmı çalıştığı için onlar da aynı şekilde ve bir de üzerine ev işleri eklenince çocukların eğitimi ile kim ilgilenecek ki?
Okula giden çocuklar evdeki kültür ile batı kültürü ve sosyal yaşantısı arasında bocalamakta ve maalesef batı kültürü ağır basan bir nesil olarak yetişmekte. Ve sonuçta adı Metin ama düşünce ve yaşantı olarak Martin´ler karşımıza çıkmakta...
...Ve bunun sorumlusu Avrupa’da yetişen nesil değil bilakis en başta ebeveynler dernekler ve (günü kurtarmaya yönelik çalışmalar yapmaktan öteye geçemeyen) İslami kuruluşlardır. Bir nesli eğitmeden hiçbir şekilde onlardan başarı beklenemeyeceğini hala kavrayamadı Avrupa müslümanı!!!
İçki esrar ve eroin kullanımı yeni yetişen nesilde büyük boyutlara ulaştı. Evlatlarıyla ilgilenmeyen sadece (içinde hiç oturamayacağı) Türkiye’deki daire ve iş yerleri için çalışan ebeveynler çocuklarını esrar eroin ve icki bağımlısı olarak gördükleri zaman adeta çılgına dönüyorlar.
Ana Babaya isyan eden kul hakkInI gözetmeyen günah sevap anlamayan dilini lisanInI körlestirmis bir nesil..
Çılgına dönen Anne Baba Pişman olan ve hatasını (belki) anlayan ebeveynler...
...ama neye yarar ki! İş işten geçtikten sonra kız veya erkek çocukları uyuşturucu zina flört hırsızlık ve daha bir çok suça bulaştıktan sonra dövünmek bir şey ifade etmez ki!
Öte yandan İslami eğitim veren dernek ve teşkilatlar o kadar yetersiz ki nasıl anlatmalı?
Avrupa’nın bir kaç şehrinde İslami eğitim veren bazı okullar açılıyor yeni yeni fakat bunlar yeterli degil ALLAH c.c. sayılarını arttırsın..
Avrupa insanı teknolojik sahada ne kadar ilerlemişse bir o kadar da (belki daha fazla) kendi dininden uzaklaştı. "Ayıp ve günah" ya da "Allah rızası için" kavramlarının olmadığı bir toplumda yaşamak her şeyin kişisel başarı ve maddi ölçüler ile ölçüldüğü bir ortamda hem de aşağılanan bir azınlık olarak bulunmak gerçekten başlı başına büyük bir problem. Ve bu toplumda manevi değerleri koruyabilmek yeni nesile sağlam bir Allah ve Peygamber inancı verebilmek zor ki ne zor.
Avrupa müslümanı şimdiye kadar sadece Türkiye’de yapacağı yatırımı düşündüğü için manevi yönüne gerektiği kadar önem veremedi. Kanaatimizce bütün sorunların kaynağı da burada. Huzur yuvası olması gereken evler "Huzursuzluk yuvası" na dönüverdi. Ve böyle ailelerin oluşturduğu Avrupa müslümanından neyi bekleyebilirsiniz ki? Yerli insanlar bir zamanlar Türklerin ve müslümanların aile yapısına özenirlerdi ama artık o da kalmadı. Sorunlar o kadar fazla ki hangisine el atsan elinde kalıyor.
Uzun yıllar Avrupa’da yaşayıp da alkol hınzır eti ve onların yan ürünlerine bulaşmayan müslüman hemen hemen yok gibi. Alış-veriş için gittiğiniz marketlerden gerçek manada helal ve haramlara dikkat ettiğinizde alabileceğiniz ürünler bir-kaç parça idi simdi neyseki bilincli ve bilgili müslümanlar ellerindeki katkI maddeleri listesi ile alIs verisini yapIyor bir sekilde etini kesiyor kestiriyor.
Diğer taraftan Türkiye’ye izine gittikleri zaman
"Alamancı yolunacak kaz" gözüyle bakılır. Yaşadıkları ülkelere döndükleri zaman ise "Yabancı aşağılanmaya horlanmaya mahkum kimsesiz sahipsiz yalnız" Ne Türkiye’ye ve ne de yaşadıkları ülkeye aittir gurbetciler adeta iki arada bir derede kalmış gibidirler. Nereye ait olduğunu bilemeden hayat sürmek! Bunu ancak yaşayanlar bilirler.
Döviz kapısı olarak görülen bu insanların üç kuruşu nasıl kazandıklarını Türkiye’deki müslümanlar nereden bilecek! Sabah saat 4:30 - 5:00 de metro istasyonlarını otobüs duraklarını gezerseniz Ayşeleri Fatmaları görürsünüz. İş yerleri açılmadan gidip temizliğini yapacaklardır. Kanuni’lerin Kara Mustafa Paşa’ların torunları böyle mi olmalıydı. Memleketi soyup soğana çeviren ve bizim insanımızı Avrupa kapılarına muhtaç edenler utansın ama nerde öyle utanacak yüzler!
Cumalar gelir bayramlar gelir sanki diğer günlerden hiçbir farkı yoktur. Yıllardır bir cuma namazı kılamayan insanlar olmuştur. Bayram günleri hafta arasına denk gelirse hiçbir şey ifade etmez işine gidip çalışmak zorundadır Avrupa müslümanı. Bazı ülkelerde müslümanlar kanuni olarak dini günlerinde tatil yapabileceklerdir amaaa kaç babayiğit çıkıp ta izin isteyebilecek patrondan ya çıkışını verirse!
Bayramlar sadece akşam olunca telefonlarla kutlanır! Vakit girdiği halde bir ezan sesi bile duyamamak 20-30-40 yıldır.. sema'ya yükselen o ilahi sadalardan bile mahrum bir yaşantı ne acıdır bilirmisiniz? Türkiye’deki müslümanların bazılarının hiç dikkatini bile çekmeyen her vakit okunan o sıradan (çoğuna göre!) ezanlar! Oysa
Allahuekber))))))
Allahu ekber)))))
diyerek semayı titreten o ezan seslerine bile hasret kalarak yaşamanın acısını ve hüznünü ondan mahrum olanlar Avrupa müslümanları bilir.
Türkiye’ye gittiğim zamanlar tanıdıklara hep şunu söylerim: " -Beraberce sevdiklerinizin yanında müslümanların sayıca da olsa azınlık olmadığı bir toplumda yaşamanın kıymetini ve değerini bilin. Sen-ben hesaplarıyla incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerden dolayı birbirinizi kırmayın. İnsanın sevdikleri ile beraber yaşaması Allah’ın (c.c.) çok büyük bir lütfudur...
..Ne olur bunun kıymetini bilin sonuçta en fazla sahip olabileceğiniz şey bir mezar taşı değilmidir?"
Kanatimizce Avrupa’da müslümanları maalesef karanlık günler bekliyor gibi. Fransa Hollanda ve Avusturya’nın başı çekmesiyle müslüman karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı daha da hortlatılmaya çalışılıyor. ABD’deki ikiz kule olayı ve İngiltere’deki düzmece metro patlamaları ispanyada madriddeki Trenlere yerleştirilen Patlayıcı madde olayları.. Bunlarınn haberlerde verilirken "islamistisch" tabirinin kullanılması..yüregimizi yakıyor..
Kur'an-ı kerimi baştan sona kadar bir okuyup ve anlasalar göreceklerki islam'a çok büyük hakareti yapıyorlar. Çünki ne Kur'anda ne islamın diğer kaynaklarında bu tür çirkin ve korkunç eylemler hakkında hiç bir şey olmadığı gibi islam suçsuz insanların öldürülmesini ve intihar'ı kesinlikle yasaklamıştır!.
Kur'an-I Kerimde ALLAH c.c. insanın değerini (müslümanın demiyor sadece) kıymetini kul hakkının önemini daima
işliyor ve vurguluyor sayısız ayetlerde..
''Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir'' diyor Resul-u Ekrem efendimiz (s.a.v.)
KaldIki bütün müslümanlar yukarda bahsedilen bu tür eylemleri saldırılarıAllah
lanetle karşılıyor hic bir sekilde tasvip etmiyor!
bunları yapanların içinden kimligi müslüman cIkan olsa bile bu bir sey ifaade etmez onlar islamIn güzelliklerini bilmeyen ALLAH katında kaybetmislerdir..
Diğer taraftan Avrupa Birliği yolundaki Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin önüne sürülen şartlar AB’nin kendi içinde müslüman bir milleti istemediğinin açık bir göstergesi değil midir? İnşa tarih bizi haksız çıkarır. Bu kafa yapısı içindeki büyük bir toplumda horlanan azınlık olarak yaşamak müslümanların geleceği açısından malesef endişe verici.
Para kazanmak için geldikleri Avrupa’da gelecek nesillerini kaybedenler için daha büyük bir problem olabilir mi?
Şayet müslümanlar uyanıp köklü çözümler üretemezlerse Avrupa toplumu içinde asimile olup kaybolmaktan başka yol görünmüyor. Müslümanlar yaşadıkları toplumda adam gibi adam yetiştirmenin zor olduğunu görmeli ecrinin ve sevabının da o derecede fazla olacağını artık bilmelidirler.
Onlar bize Emanet degilmi? RasulullahIn gelecek ümmeti icin
bir köprü degilmi? O köprünün ayaklarI dim dik ayakta durmalI!
Bunun icinde her seyi Camii HocalarIndan beklememeli..
Elif Cüzü imanın ve islamın şartIarından ibaret değil çocuklara verilecek dersler!
Bunu söylerken genelde her camiide yalnız olarak görevin üstesinden gelmeye çalışan Hoca efendilerin vaktinin yetmediğini yalnız bırakıldıklarını dile getirmek istiyorum.
Onlara yardımcı olunması gerekirken cocukları camiiye bırakıp almakla kalmamalıdır. Hocamızın gerekli olan islamı Temel bilgiler İman ALLAH ve Peygamber sevgisi islami Ahlak islam tarihi Kur'an-ı kerim ve Hadis-i Şerif bilgileri Anne- Baba- Kul- Komşu-hakları..
ibaadet İlm daha sayamadığımız bir çok önemli eğitim konularınada değinebilmesi için onlara yardımcı olalım..
en azından evlerimizde çocuklarımıza verebileceğimiz bilgileri ve eğitimi vermeye çalışalım.
Ona yardımcılar bulalım ve eğitimci sayısını arttıralım.
Gelin araştıralım yapabileceklerimizi!
Hangi camii cemaat olursa olsun birleşelim bu konuda!
Birlikten beraberlik doğar bu cocuklarımızı ve gençliğimizi kurtarma çabasI içine girelim.
Dal goncayı bir sabah açılmış buldu
Gül melteme bir masal deyip savruldu
Dünyada vefasızlığa bak ;on günde
Bir gül yetişip açıp solup kayboldu...
Selam ve Dua ile
Allaha (c.c.) emanet olunuz ..
Bu yazıyı sabırla sonuna kadar okuyunuz ve çevrenizde gereğini yapmak için bu konudaki çabalar da çaresiz kalmış ve yardıma ihtiyacı olan Hakk dava icin koşturanlara yardım ediniz..
ALLAH rIzası için...göz göre göre kaybediyoruz Çocuklarımızı Gençliğimizi Avrupadaki neslimizi manevi kimlik ve değerleri ile!
Kimilerine göre gurbete hasrete hüzüne açılan kapı. Kimilerine göre iş aş ve rahat bir yaşantıya götüren yollar...
Ve kimilerine göre de bitiş tükeniş özbenliğinin ve sahip olduğu manevi değerlerinin azar azar yok olduğu bir çıkmaz.
(!)öylede oldu!
Adımız almancı (!) Gurbetci Avrupalı Türkler (!)
Neden geldik nasıl geldik neden kaldık ve neden böyle olduk soran varmı?
Buyurun o halde .. Gönlü ezik gözü yaşlı boynu bükük ürkek ve çekingen tavırlarla 19660'lI yIllardan itibaren İstanbul Sirkeci Tren Garından kalkan ve Avrupaya ayak basışı ve elindeki tahta bavularında taşıyamıyacakları kadar sorunları da beraber getirdiğinden habersiz olan bir neslin hazin öyküsü...
İlk gelenler bir-iki yıl kalıp biraz para biriktirdikten sonra geri döneceklerdi memleketlerine ama olmadı. Bir yıl bir yıl daha derken dönemeyeceklerini anladı insanlarImIz ve memleketten eşler çocuklar getirilmeye başlandı. İşte o andan itibaren çetrefilli karma karışık ve içinden çıkılmaz sorunlara battığından habersizdi gurbetcilerin büyük bir kısmı. Hasret ikinci vatan olmaya başladıktan sonra tek başına kimsesiz ve yalnızlığın sahipsizliğin ateşden çemberi dolandı Avrupa’daki müslümanların boynuna ama neylersin yaşamak ve mücadele etmek zorundasın.
En ağır ve en pis işlerden sonra koşuşturmacalarla ve problemlerle boğuşarak bu günlere geldi Avrupa müslümanları.
Kültür örf-adet sosyal yaşantı dil ve din olarak tamamen size ters ve hem de azınlık olarak bir toplumda yaşamanın zorluğunu ve dayanılmaz sıkıntılarını ancak yaşıyanlar bilir ve Avrupa müslümanının hayatıdır bu.
Birinci ve ikinci kuşak yaşadığı topluma adapte olamadı ve olamazdı da zaten. İçine kapanık kendi dünyalarında Ana- Baba memleket hasreti ile
yaşadılar yıllarca. Fakat çocukların okula başlaması büyümesi Avrupa’da doğup büyüyen neslin hayata atılmasıyla sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Avrupa’ya işçi olarak gelenlerin bir kısmı (zaten eğitimi yetersiz ve kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlar) bir anda kendilerini büyük şehirlerin içinde "Avrupai bir hayat " ın ortasında bulunca kaybolup gittiler malesef.
Bir kısmının belki sadece ismi müslüman ama dünya görüşü ve yaşantı olarak tamamen Avrupalı olarak asimile olup kayboldular.
Hic dikkatimizi çektimi acaba; bir hristiyan veya gayri müslim müslüman olunca medya manşetlerden verir de her gün binlerce müslüman evladının kaybolup yok olup gitmesini nedense hiç kimse görmez görmek istemez. İnsanların İslam’la şereflenmesi tabi ki güzel (kimseye müslüman olmayın demiyoruz ve buna da hakkımız yok bilakis tebliğ vazifemiz var) ama neden dinini imanını kimliğini kişiliğini kaybeden kendi dilini konuşmaktan utanan insanlardan bahsedilmez.
Neden Hans´tan bile daha Hans olan Hasanlar’dan Maria’lari bile sollayıp geçen Meryemler’den söz edilmez. Avrupa’da yetişen nesil kayboluyor ama çoklarının umurunda bile değil!!!
En başta eğitim sorunu. Çocuklarını bulundukları ülkelerdeki okullara gönderen anne-babaların büyük bir kısmı ne yazık ki onlarla hiç ilgilenmiyorlar. Lisan bilmediği için "Gerizekalılar okulu" na giden Türk çocuğu azımsanamayacak derecede. Babalar (ikinci sınıf diyemiyorum) üçüncü sınıf insan muamelesi görerek ve yine üçüncü sınıf bile diyemeyeceğimiz en zor ve en ağır işlerde çalışarak akşam yorgun bir şekilde gelmekte kadınların da büyük bir kısmı çalıştığı için onlar da aynı şekilde ve bir de üzerine ev işleri eklenince çocukların eğitimi ile kim ilgilenecek ki?
Okula giden çocuklar evdeki kültür ile batı kültürü ve sosyal yaşantısı arasında bocalamakta ve maalesef batı kültürü ağır basan bir nesil olarak yetişmekte. Ve sonuçta adı Metin ama düşünce ve yaşantı olarak Martin´ler karşımıza çıkmakta...
...Ve bunun sorumlusu Avrupa’da yetişen nesil değil bilakis en başta ebeveynler dernekler ve (günü kurtarmaya yönelik çalışmalar yapmaktan öteye geçemeyen) İslami kuruluşlardır. Bir nesli eğitmeden hiçbir şekilde onlardan başarı beklenemeyeceğini hala kavrayamadı Avrupa müslümanı!!!
İçki esrar ve eroin kullanımı yeni yetişen nesilde büyük boyutlara ulaştı. Evlatlarıyla ilgilenmeyen sadece (içinde hiç oturamayacağı) Türkiye’deki daire ve iş yerleri için çalışan ebeveynler çocuklarını esrar eroin ve icki bağımlısı olarak gördükleri zaman adeta çılgına dönüyorlar.
Ana Babaya isyan eden kul hakkInI gözetmeyen günah sevap anlamayan dilini lisanInI körlestirmis bir nesil..
Çılgına dönen Anne Baba Pişman olan ve hatasını (belki) anlayan ebeveynler...
...ama neye yarar ki! İş işten geçtikten sonra kız veya erkek çocukları uyuşturucu zina flört hırsızlık ve daha bir çok suça bulaştıktan sonra dövünmek bir şey ifade etmez ki!
Öte yandan İslami eğitim veren dernek ve teşkilatlar o kadar yetersiz ki nasıl anlatmalı?
Avrupa’nın bir kaç şehrinde İslami eğitim veren bazı okullar açılıyor yeni yeni fakat bunlar yeterli degil ALLAH c.c. sayılarını arttırsın..
Avrupa insanı teknolojik sahada ne kadar ilerlemişse bir o kadar da (belki daha fazla) kendi dininden uzaklaştı. "Ayıp ve günah" ya da "Allah rızası için" kavramlarının olmadığı bir toplumda yaşamak her şeyin kişisel başarı ve maddi ölçüler ile ölçüldüğü bir ortamda hem de aşağılanan bir azınlık olarak bulunmak gerçekten başlı başına büyük bir problem. Ve bu toplumda manevi değerleri koruyabilmek yeni nesile sağlam bir Allah ve Peygamber inancı verebilmek zor ki ne zor.
Avrupa müslümanı şimdiye kadar sadece Türkiye’de yapacağı yatırımı düşündüğü için manevi yönüne gerektiği kadar önem veremedi. Kanaatimizce bütün sorunların kaynağı da burada. Huzur yuvası olması gereken evler "Huzursuzluk yuvası" na dönüverdi. Ve böyle ailelerin oluşturduğu Avrupa müslümanından neyi bekleyebilirsiniz ki? Yerli insanlar bir zamanlar Türklerin ve müslümanların aile yapısına özenirlerdi ama artık o da kalmadı. Sorunlar o kadar fazla ki hangisine el atsan elinde kalıyor.
Uzun yıllar Avrupa’da yaşayıp da alkol hınzır eti ve onların yan ürünlerine bulaşmayan müslüman hemen hemen yok gibi. Alış-veriş için gittiğiniz marketlerden gerçek manada helal ve haramlara dikkat ettiğinizde alabileceğiniz ürünler bir-kaç parça idi simdi neyseki bilincli ve bilgili müslümanlar ellerindeki katkI maddeleri listesi ile alIs verisini yapIyor bir sekilde etini kesiyor kestiriyor.
Diğer taraftan Türkiye’ye izine gittikleri zaman
"Alamancı yolunacak kaz" gözüyle bakılır. Yaşadıkları ülkelere döndükleri zaman ise "Yabancı aşağılanmaya horlanmaya mahkum kimsesiz sahipsiz yalnız" Ne Türkiye’ye ve ne de yaşadıkları ülkeye aittir gurbetciler adeta iki arada bir derede kalmış gibidirler. Nereye ait olduğunu bilemeden hayat sürmek! Bunu ancak yaşayanlar bilirler.
Döviz kapısı olarak görülen bu insanların üç kuruşu nasıl kazandıklarını Türkiye’deki müslümanlar nereden bilecek! Sabah saat 4:30 - 5:00 de metro istasyonlarını otobüs duraklarını gezerseniz Ayşeleri Fatmaları görürsünüz. İş yerleri açılmadan gidip temizliğini yapacaklardır. Kanuni’lerin Kara Mustafa Paşa’ların torunları böyle mi olmalıydı. Memleketi soyup soğana çeviren ve bizim insanımızı Avrupa kapılarına muhtaç edenler utansın ama nerde öyle utanacak yüzler!
Cumalar gelir bayramlar gelir sanki diğer günlerden hiçbir farkı yoktur. Yıllardır bir cuma namazı kılamayan insanlar olmuştur. Bayram günleri hafta arasına denk gelirse hiçbir şey ifade etmez işine gidip çalışmak zorundadır Avrupa müslümanı. Bazı ülkelerde müslümanlar kanuni olarak dini günlerinde tatil yapabileceklerdir amaaa kaç babayiğit çıkıp ta izin isteyebilecek patrondan ya çıkışını verirse!
Bayramlar sadece akşam olunca telefonlarla kutlanır! Vakit girdiği halde bir ezan sesi bile duyamamak 20-30-40 yıldır.. sema'ya yükselen o ilahi sadalardan bile mahrum bir yaşantı ne acıdır bilirmisiniz? Türkiye’deki müslümanların bazılarının hiç dikkatini bile çekmeyen her vakit okunan o sıradan (çoğuna göre!) ezanlar! Oysa
Allahuekber))))))
Allahu ekber)))))
diyerek semayı titreten o ezan seslerine bile hasret kalarak yaşamanın acısını ve hüznünü ondan mahrum olanlar Avrupa müslümanları bilir.
Türkiye’ye gittiğim zamanlar tanıdıklara hep şunu söylerim: " -Beraberce sevdiklerinizin yanında müslümanların sayıca da olsa azınlık olmadığı bir toplumda yaşamanın kıymetini ve değerini bilin. Sen-ben hesaplarıyla incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerden dolayı birbirinizi kırmayın. İnsanın sevdikleri ile beraber yaşaması Allah’ın (c.c.) çok büyük bir lütfudur...
..Ne olur bunun kıymetini bilin sonuçta en fazla sahip olabileceğiniz şey bir mezar taşı değilmidir?"
Kanatimizce Avrupa’da müslümanları maalesef karanlık günler bekliyor gibi. Fransa Hollanda ve Avusturya’nın başı çekmesiyle müslüman karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı daha da hortlatılmaya çalışılıyor. ABD’deki ikiz kule olayı ve İngiltere’deki düzmece metro patlamaları ispanyada madriddeki Trenlere yerleştirilen Patlayıcı madde olayları.. Bunlarınn haberlerde verilirken "islamistisch" tabirinin kullanılması..yüregimizi yakıyor..
Kur'an-ı kerimi baştan sona kadar bir okuyup ve anlasalar göreceklerki islam'a çok büyük hakareti yapıyorlar. Çünki ne Kur'anda ne islamın diğer kaynaklarında bu tür çirkin ve korkunç eylemler hakkında hiç bir şey olmadığı gibi islam suçsuz insanların öldürülmesini ve intihar'ı kesinlikle yasaklamıştır!.
Kur'an-I Kerimde ALLAH c.c. insanın değerini (müslümanın demiyor sadece) kıymetini kul hakkının önemini daima
işliyor ve vurguluyor sayısız ayetlerde..
''Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir'' diyor Resul-u Ekrem efendimiz (s.a.v.)
KaldIki bütün müslümanlar yukarda bahsedilen bu tür eylemleri saldırılarıAllah
lanetle karşılıyor hic bir sekilde tasvip etmiyor!
bunları yapanların içinden kimligi müslüman cIkan olsa bile bu bir sey ifaade etmez onlar islamIn güzelliklerini bilmeyen ALLAH katında kaybetmislerdir..
Diğer taraftan Avrupa Birliği yolundaki Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin önüne sürülen şartlar AB’nin kendi içinde müslüman bir milleti istemediğinin açık bir göstergesi değil midir? İnşa tarih bizi haksız çıkarır. Bu kafa yapısı içindeki büyük bir toplumda horlanan azınlık olarak yaşamak müslümanların geleceği açısından malesef endişe verici.
Para kazanmak için geldikleri Avrupa’da gelecek nesillerini kaybedenler için daha büyük bir problem olabilir mi?
Şayet müslümanlar uyanıp köklü çözümler üretemezlerse Avrupa toplumu içinde asimile olup kaybolmaktan başka yol görünmüyor. Müslümanlar yaşadıkları toplumda adam gibi adam yetiştirmenin zor olduğunu görmeli ecrinin ve sevabının da o derecede fazla olacağını artık bilmelidirler.
Onlar bize Emanet degilmi? RasulullahIn gelecek ümmeti icin
bir köprü degilmi? O köprünün ayaklarI dim dik ayakta durmalI!
Bunun icinde her seyi Camii HocalarIndan beklememeli..
Elif Cüzü imanın ve islamın şartIarından ibaret değil çocuklara verilecek dersler!
Bunu söylerken genelde her camiide yalnız olarak görevin üstesinden gelmeye çalışan Hoca efendilerin vaktinin yetmediğini yalnız bırakıldıklarını dile getirmek istiyorum.
Onlara yardımcı olunması gerekirken cocukları camiiye bırakıp almakla kalmamalıdır. Hocamızın gerekli olan islamı Temel bilgiler İman ALLAH ve Peygamber sevgisi islami Ahlak islam tarihi Kur'an-ı kerim ve Hadis-i Şerif bilgileri Anne- Baba- Kul- Komşu-hakları..
ibaadet İlm daha sayamadığımız bir çok önemli eğitim konularınada değinebilmesi için onlara yardımcı olalım..
en azından evlerimizde çocuklarımıza verebileceğimiz bilgileri ve eğitimi vermeye çalışalım.
Ona yardımcılar bulalım ve eğitimci sayısını arttıralım.
Gelin araştıralım yapabileceklerimizi!
Hangi camii cemaat olursa olsun birleşelim bu konuda!
Birlikten beraberlik doğar bu cocuklarımızı ve gençliğimizi kurtarma çabasI içine girelim.
Dal goncayı bir sabah açılmış buldu
Gül melteme bir masal deyip savruldu
Dünyada vefasızlığa bak ;on günde
Bir gül yetişip açıp solup kayboldu...
Selam ve Dua ile
Allaha (c.c.) emanet olunuz ..