ATEİZMİN ÇÖKÜŞÜ
Dipnotlar
1- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 19-20, 53
2- George Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri, İstanbul: Sosyal Yayınlar, 1989, s. 84
3- S. Jaki, Cosmos and Creator, Regnery Gateway, Chicago, 1980, s. 54
4- Henry Margenau, Roy Abraham Vargesse. Cosmos, Bios, Theos. La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s. 241
5- John Maddox, "Down with the Big Bang", Nature, vol. 340, 1989, s. 378
6- H. P. Lipson, "A Physicist Looks at Evolution", Physics Bulletin, vol. 138, 1980, s. 138
7- Paul Davies, The Cosmic Blueprint, London: Penguin Books, 1987, s. 203
8- W. Press, "A Place for Teleology?", Nature, vol. 320, 1986, s. 315
9- George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 27
10- Denton, Michael Denton, Nature's Destiny: How the Laws of Biology Reveal Purpose in the Universe, The New York: The Free Press, 1998, s. 14
11- Paul Davies and John Gribbin, The Matter Myth, Simon & Schuster, New York, 1992, s. 10
12-Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 184
13- "Hoyle on Evolution", Nature, cilt 294, 12 Kasım 1981, s. 105
14- Edwin R. Wallace IV, "Psychiatry and Religion: A Dialogue", in Joseph H. Smith and Susan A. Handelman, eds., Psychoanalysis and Religion, John Hopkihs University Press, Baltimore, 1990, s. 1005
15- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 61
16- Ibid, s. 69
17- Ibid. s. 78
18- Ibid. s. 80-81
19- Herbert Benson, Mark Stark, Timeless Healing, Simon & Schuste, New York, 1996, s. 203
20- Herbert Benson, Mark Stark, Timeless Healing, Simon & Schuste, New York, 1996, s. 193
21- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 94
22- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 161-62
23- James Joll, Europe Since 1870: An International History, Penguin Books, Middlesex, 1990, s. 102-103
24- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 161
25- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 163
26- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 27
HARUN YAHYA
--------------------------------------------------------------------
İnsanlık tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Şu anda bu dönüm noktalarından birinde yer alıyoruz. Kimileri bunu globalleşme veya "bilgi çağı"nın başlangıcı olarak yorumluyor. Bu tespitler doğru, ancak bunlardan daha da önemli bir olgu var. Kimileri henüz bunun idrakinde olmasa da, son 20-25 yıldır bilim ve felsefe alanında çok büyük bir gelişme yaşanıyor: 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizm, önlenemez bir şekilde çöküyor.
Ateizm, yani Allah'ın varlığını inkar düşüncesi, eski çağlardan beri var oldu. Ancak bu fikrin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupası'ndaki bazı din karşıtı düşünürlerin felfeselerinin yayılmasıyla ve siyasi sonuçlar vermesiyle başladı. Diderot, Baron d'Holbach gibi materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan bir madde yığını olduğunu ve madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyılda ateizm daha da yaygınlaştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim, Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar.
Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu" sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdi. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia etti ve pek çok kişiyi bu yanılgıya inandırdı.
19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir "dünya görüşü" oluşturmuşlardı:
Evrenin yaratıldığını inkar ediyor, buna karşı "evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur" diyorlardı.
Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı.
Canlıların ve insanın nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı.
Tarih ve sosyolojinin Marx ve Durkheim, psikolojinin ise Freud tarafından ateist temellerde açıklandığını zannediyorlardı. Oysa bu görüşlerin her biri, 20. yüzyıldaki bilimsel, siyasi ve toplumsal gelişmelerle yıkıldı. Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı alandaki bulgu, tespit ve sonuçlar, ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti.
Amerikalı yazar Patrick Glynn, 1997'de yayınlanan God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World (Allah'ın Delilleri, Sekülerizm Sonrası Dünyada Akıl ve İnancın Uzlaşması) isimli kitabında, bu konuda şu yorumu yapar:
Geçen iki onyılın araştırmaları, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve öngörülerini tersine çevirmiştir. (Söz konusu) Modern düşünürler, bilimin evrenin daha da mekanik ve rastlantısal olduğunu ortaya çıkaracağını sanmışlar; aksine bilim, evrende akıl almaz derecede geniş bir "büyük tasarım" olduğunu gösteren hiç beklenmedik hassas düzenin boyutlarını keşfetmiştir. Modern psikologlar dinin bir nevroz olarak tanımlanıp terk edileceğini öngörmüşler, aksine dini inançların temel zihin sağlının çok hayati bir parçası olduğu ampirik (bulgusal) olarak ortaya çıkmıştır…
Bunu az sayıda kişi fark etmiş gibi görünüyor, ama şu açık bir gerçektir: Bilim ve inanç arasında geçen bir asırlık büyük tartışmanın ardından, şu anda konumlar tamamen alt-üst olmuş durumda. Darwin'in ardından, Huxley ve Russsell gibi ateistler ve agnostikler, hayatın tamamen rastlantısal ve evrenin de radikal biçimde amaçsız olduğunu gösteren... bir teze dayanabiliyorlardı. Çok sayıda bilim adamı ve entellektüel hala bu görüşe tutunmaya devam etmektedir. Ama bunu savunmak için giderek daha da mantıksız uçlara savrulmaktadırlar. Günümüzde somut deliller, çok güçlü bir şekilde, Allah inancı yönünde işaret vermektedir. (1)
Bu yazıda, farklı bilim dallarının bu yönde ortaya koydukları sonuçları kısaca analiz edecek ve önümüzdeki "ateizm sonrası" dönemin insanlığa neler getireceğini inceleyeceğiz.
Kozmoloji: Sonsuz Evren Kavramının Çöküşü ve Yaratılışın Keşfedilmesi
20. yüzyıl biliminin ateizme vurduğu ilk büyük darbe, kozmoloji alanında oldu. "Sonsuzdan beri var olan evren" inancı yıkıldı ve evrenin bir başlangıcı olduğu, bir başka ifadeyle yoktan yaratıldığı bilimsel delillerle ortaya çıktı.
Söz konusu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı dünyasına materyalist felsefe ile birlikte girmişti. Eski Yunan'da gelişen bu felsefe, maddeden başka bir varlık olmadığını savunuyor, evrenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini öne sürüyordu. Materyalizm, Ortaçağ'da Kilise'nin hakim olduğu dönemde rafa kaldırılmıştı. Ama Yeni Çağ'da Batılı bilim ve fikir adamlarının yeniden Eski Yunan kaynaklarına merak sarmaları ile birlikte, materyalizm de yeniden kabul görmeye başladı.
Immanuel Kant: Kainatın bir başlangıç ya da sonunun olmadığını savunmuştu ancak bu savında tamamen hatalıydı.
Materyalist evren anlayışını Yeni Çağ'da ilk kez savunan kişi ise (felsefi anlamda materyalist olmamasına rağmen) ünlü Alman düşünür Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın mümkün sayılması gerektiğini öne sürdü. 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin şiddetle sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı.
Dipnotlar
1- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 19-20, 53
2- George Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri, İstanbul: Sosyal Yayınlar, 1989, s. 84
3- S. Jaki, Cosmos and Creator, Regnery Gateway, Chicago, 1980, s. 54
4- Henry Margenau, Roy Abraham Vargesse. Cosmos, Bios, Theos. La Salle IL: Open Court Publishing, 1992, s. 241
5- John Maddox, "Down with the Big Bang", Nature, vol. 340, 1989, s. 378
6- H. P. Lipson, "A Physicist Looks at Evolution", Physics Bulletin, vol. 138, 1980, s. 138
7- Paul Davies, The Cosmic Blueprint, London: Penguin Books, 1987, s. 203
8- W. Press, "A Place for Teleology?", Nature, vol. 320, 1986, s. 315
9- George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 27
10- Denton, Michael Denton, Nature's Destiny: How the Laws of Biology Reveal Purpose in the Universe, The New York: The Free Press, 1998, s. 14
11- Paul Davies and John Gribbin, The Matter Myth, Simon & Schuster, New York, 1992, s. 10
12-Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 184
13- "Hoyle on Evolution", Nature, cilt 294, 12 Kasım 1981, s. 105
14- Edwin R. Wallace IV, "Psychiatry and Religion: A Dialogue", in Joseph H. Smith and Susan A. Handelman, eds., Psychoanalysis and Religion, John Hopkihs University Press, Baltimore, 1990, s. 1005
15- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 61
16- Ibid, s. 69
17- Ibid. s. 78
18- Ibid. s. 80-81
19- Herbert Benson, Mark Stark, Timeless Healing, Simon & Schuste, New York, 1996, s. 203
20- Herbert Benson, Mark Stark, Timeless Healing, Simon & Schuste, New York, 1996, s. 193
21- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 94
22- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 161-62
23- James Joll, Europe Since 1870: An International History, Penguin Books, Middlesex, 1990, s. 102-103
24- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 161
25- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 163
26- Patrick Glynn, God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World, Prima Publishing, California, 1997, s. 27
HARUN YAHYA
--------------------------------------------------------------------
İnsanlık tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Şu anda bu dönüm noktalarından birinde yer alıyoruz. Kimileri bunu globalleşme veya "bilgi çağı"nın başlangıcı olarak yorumluyor. Bu tespitler doğru, ancak bunlardan daha da önemli bir olgu var. Kimileri henüz bunun idrakinde olmasa da, son 20-25 yıldır bilim ve felsefe alanında çok büyük bir gelişme yaşanıyor: 19. yüzyıldan bu yana bilim ve düşünce dünyasında etkin olan ateizm, önlenemez bir şekilde çöküyor.
Ateizm, yani Allah'ın varlığını inkar düşüncesi, eski çağlardan beri var oldu. Ancak bu fikrin asıl yükselişi, 18. yüzyıl Avrupası'ndaki bazı din karşıtı düşünürlerin felfeselerinin yayılmasıyla ve siyasi sonuçlar vermesiyle başladı. Diderot, Baron d'Holbach gibi materyalistler, evrenin sonsuzdan beri var olan bir madde yığını olduğunu ve madde dışında bir varlık alemi bulunmadığını öne sürdüler. 19. yüzyılda ateizm daha da yaygınlaştı. Feuerbach, Marx, Engels, Nietzsche, Durkheim, Freud gibi düşünürler, ateist düşünceyi farklı bilim ve felsefe alanlarına uyguladılar.
Ateizme en büyük desteği sağlayan kişi ise, yaratılışı reddeden ve buna karşı evrim teorisini öne süren Charles Darwin oldu. Darwinizm, ateistlerin asırlardır cevap veremedikleri "canlılar ve insan nasıl var oldu" sorusuna, sözde bilimsel bir cevap getirdi. Doğanın içinde, cansız maddeyi canlandıran ve sonra da ondan milyonlarca farklı canlı türü türeten bir mekanizma olduğunu iddia etti ve pek çok kişiyi bu yanılgıya inandırdı.
19. yüzyılın sonlarında, ateistler, kendilerince her şeyi açıkladığını sandıkları bir "dünya görüşü" oluşturmuşlardı:
Evrenin yaratıldığını inkar ediyor, buna karşı "evren sonsuzdan beri vardır, başlangıcı yoktur" diyorlardı.
Evrendeki düzen ve dengenin tesadüflerin sonucu olduğunu ileri sürüyor, kainatta hiçbir amaç bulunmadığını iddia ediyorlardı.
Canlıların ve insanın nasıl var olduğu sorusunun Darwinizm tarafından açıklandığını sanıyorlardı.
Tarih ve sosyolojinin Marx ve Durkheim, psikolojinin ise Freud tarafından ateist temellerde açıklandığını zannediyorlardı. Oysa bu görüşlerin her biri, 20. yüzyıldaki bilimsel, siyasi ve toplumsal gelişmelerle yıkıldı. Astronomiden biyolojiye, psikolojiden toplumsal ahlaka kadar pek çok farklı alandaki bulgu, tespit ve sonuçlar, ateizmin tüm varsayımlarını temelinden çökertti.
Amerikalı yazar Patrick Glynn, 1997'de yayınlanan God: The Evidence, The Reconciliation of Faith and Reason in a Postsecular World (Allah'ın Delilleri, Sekülerizm Sonrası Dünyada Akıl ve İnancın Uzlaşması) isimli kitabında, bu konuda şu yorumu yapar:
Geçen iki onyılın araştırmaları, daha önceki neslin seküler ve ateist düşünürlerinin Allah hakkındaki tüm varsayımlarını ve öngörülerini tersine çevirmiştir. (Söz konusu) Modern düşünürler, bilimin evrenin daha da mekanik ve rastlantısal olduğunu ortaya çıkaracağını sanmışlar; aksine bilim, evrende akıl almaz derecede geniş bir "büyük tasarım" olduğunu gösteren hiç beklenmedik hassas düzenin boyutlarını keşfetmiştir. Modern psikologlar dinin bir nevroz olarak tanımlanıp terk edileceğini öngörmüşler, aksine dini inançların temel zihin sağlının çok hayati bir parçası olduğu ampirik (bulgusal) olarak ortaya çıkmıştır…
Bunu az sayıda kişi fark etmiş gibi görünüyor, ama şu açık bir gerçektir: Bilim ve inanç arasında geçen bir asırlık büyük tartışmanın ardından, şu anda konumlar tamamen alt-üst olmuş durumda. Darwin'in ardından, Huxley ve Russsell gibi ateistler ve agnostikler, hayatın tamamen rastlantısal ve evrenin de radikal biçimde amaçsız olduğunu gösteren... bir teze dayanabiliyorlardı. Çok sayıda bilim adamı ve entellektüel hala bu görüşe tutunmaya devam etmektedir. Ama bunu savunmak için giderek daha da mantıksız uçlara savrulmaktadırlar. Günümüzde somut deliller, çok güçlü bir şekilde, Allah inancı yönünde işaret vermektedir. (1)
Bu yazıda, farklı bilim dallarının bu yönde ortaya koydukları sonuçları kısaca analiz edecek ve önümüzdeki "ateizm sonrası" dönemin insanlığa neler getireceğini inceleyeceğiz.
Kozmoloji: Sonsuz Evren Kavramının Çöküşü ve Yaratılışın Keşfedilmesi
20. yüzyıl biliminin ateizme vurduğu ilk büyük darbe, kozmoloji alanında oldu. "Sonsuzdan beri var olan evren" inancı yıkıldı ve evrenin bir başlangıcı olduğu, bir başka ifadeyle yoktan yaratıldığı bilimsel delillerle ortaya çıktı.
Söz konusu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı dünyasına materyalist felsefe ile birlikte girmişti. Eski Yunan'da gelişen bu felsefe, maddeden başka bir varlık olmadığını savunuyor, evrenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini öne sürüyordu. Materyalizm, Ortaçağ'da Kilise'nin hakim olduğu dönemde rafa kaldırılmıştı. Ama Yeni Çağ'da Batılı bilim ve fikir adamlarının yeniden Eski Yunan kaynaklarına merak sarmaları ile birlikte, materyalizm de yeniden kabul görmeye başladı.
Immanuel Kant: Kainatın bir başlangıç ya da sonunun olmadığını savunmuştu ancak bu savında tamamen hatalıydı.
Materyalist evren anlayışını Yeni Çağ'da ilk kez savunan kişi ise (felsefi anlamda materyalist olmamasına rağmen) ünlü Alman düşünür Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın mümkün sayılması gerektiğini öne sürdü. 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin şiddetle sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı.