H
selamun aleykum ve rahmetullahi ve barekatuhu
ateist felsefede aile kurma mal mülk sahibi gibi olma kavramlar esası yerde olan kavramlardır. ateist eğer bu felsefeyi yaşarsa yanına geldiğinde malı eşi çocukları ona cenneti anlatacaktır.
efendimiz aleyhisselatu vesselam ve HZ.BEDİÜZZAMAN radıyallahu teala anh gibi zatların aileye cennet köşelerinden bir köşedir diyerek değer verdikleri görülmektedir.
esasen ateist felsefeye karşı ALLAH teala cennet sözünü tutmuş ve dareyn-i saadet olarak dünyadaki aile hayatı gibi sadece dünyada bulunmayı da cennetvari bir yaşam olarak örneklemiştir.
zira atesit felsefenin kitabı olan güneşin ilmi ile bulunduğu yer olan en üst uzay sistem ayakları yere basan kavramlar olmadığı gibi ulaşılabilen yerlerde değildir, gözlerinin önünde olsa bile.
bu açıdan ateist amelinin tam karşılığından binler kat fazla bir ödüle sahip olarak bir bedene mala mülke ve aileye kavuşmuştu.
ancak sorun mülkiyet kavramına gelince ALLAH teala ateist felsefeye karşı şedit bir ifade kullanacak ve özellikle aile kavramında ona eşi tarafından verilecek bir ateşi haber verecektir.
ateist felsefenin ete kemiğe bürünmüş yapısı kendi felsefesine devamla mevcut yer ve zamanı tekrar tekrar oluşturmak zorunluluğuna tabi tutulmuş ve ALLAH tealanın yarattığı dünyayı kabulden uzaklaştığı oranda kendinden mevcut bir başka halini yere indirmekle mükellef tutulmuştur.zira imanı dalga veya parça boyutu olan bir ışığın kendisini oluşturduğuna imandır.
anlaşılan en üst uzay denen zaman ve mekanda bütün ihtimaller mevcuttur ve ateistin iddiası gibi ihtimalen oluşabilecek bu alem de kendisinin ihtimal dahilinde kadın veya erkek olan bir görüntüsü de mevcuttur. zira aynı dna ve bu kadar fikir benzerliği içerisinde evrilerek çoğalma mantığı ateisti birden çok kişilik konusunda olduğu gibi cinsiyet konusunda da böyle de olmalı şeklinde bir kabule götürecektir.
demek ki ateist akım aslında kendinden meydan gelen bir şey elde etmektedir. madem taştan topraktan gelmiştir mülkü de taş ve toprak olduğu gibi eşi veya ailesi dahi bu kainatın ürünüdür. şu şekilde düşünülürse esası ışın olan bir diğer kendisinden müteşekkil bir kadınla evlenmiştir ve kainat bu ışınıma ortaktır.
bu ailedeki bozuklukların ALLAH tealaya nispeti ise imkansızdır zira bu kimseler dalga veya parça boyutlu olarak hareket etmek zorunluluğu vardır. su gibi yani ayrıksı değil birbirine geçmiş iki atom gibi hareket edemezler. açıkçası ateizm yaratılışın en ilkel boyutu olarak sonuçta suyu oluşturmaya çalışan ve cennetin yani herşeyin canı olan nesneye erişmek istemektedir.
atesit felsefenin sonradan inklar edip bayağı bir savunacağı eşcinsellik aile içerisindeki pedofili gibi haller esasen kainatın emri gibi durmaktadır.bu açıdan ahlak denen şeyin ateistte bulunmaması kainatın emri gibidir.kainat bir ışınım yumağı olarak bir tekten gelmiş ve o teke doğru ilerlerken de birbiri ile karışmalar sergilemişti. bunu yaprken insan olmayı düşünmediğinden ahlak geliştirmeyi unutmuş olması doğaldır ancak ateist ahkllakın da kainattan geldiğini savunur. bu açıdan komunizm gibi her şeyin ortak kullanımı esastır. aile de bu değerler arasındadır.
zira dinimiz mahrem konusunda çok serttir. ateiste esasen ahlak senin mayanda olmamalı denmekte. zira atomdan oluşan kainat ahlaksız mı ki sen seni oluşturan ve daha da iyisini oluşturacağını inandığın şeye ithamda bulunuyorsun ve ondan ayrılarak aile kuruyorsun.
zaten gerçek ateistlerde ahlak da yoktur ancak kainatın ortak kullanımına tabi bir anlayış ürünü olduğundan bu hal onlara fazla da görülmemektedir.
kainat her değerini bizimle paylaşmakta iken mahrem ışın tanımamakta.her türlü ışın bize ulaşmaktadır.
demek ki sanal bir şekil olan ancak etten kandanım diyerek kendini yerde gibi göstermeye çalışan ateist akım herşeyiyle ister istemez yalandır ve hakkı olmadığı halde yaşadığı dünyada cennet olamaz demektedir.
aslında dünya ona cennettir zira kainat ona ne bunları kazanma konusunda ne aile konusunda ne de ahlak konusunda bir şey öğretmemiştir. ancak evrim ahlakı da öğretir demektedirler.halbuki özü ışıktır ve ancak dalga parça boyutuyla anlam kazanır.
ilimsel olarak cenneti red eden ateist esasen dünya denen gezegene gelmiş ve hakkı olmayan bir cenneti yaşayacak hale geldikten sonra kendi nefsinden yaratılmış bir alemde yaşamaya başlamıştır. kendisi de kainat kadar olacaktır.
HZ.BEDİÜZZAMANIN özellikle tabiata dair örneklerindeki anlayış noktaları bakımından kainata seslendiği de anlaşılmaktadır. ALLAH teala hudhudden karıncadan yani ateizmin türediği şeylerden bahseder.
ve bunlar arasındaki tesanudde cennetin aslında türler arasında bir karmaşa değil ayrı türler arasında bir uyum olduğunu da beyan edecektir.
ALLAH teala bizlerden razı olsun.
ateist felsefede aile kurma mal mülk sahibi gibi olma kavramlar esası yerde olan kavramlardır. ateist eğer bu felsefeyi yaşarsa yanına geldiğinde malı eşi çocukları ona cenneti anlatacaktır.
efendimiz aleyhisselatu vesselam ve HZ.BEDİÜZZAMAN radıyallahu teala anh gibi zatların aileye cennet köşelerinden bir köşedir diyerek değer verdikleri görülmektedir.
esasen ateist felsefeye karşı ALLAH teala cennet sözünü tutmuş ve dareyn-i saadet olarak dünyadaki aile hayatı gibi sadece dünyada bulunmayı da cennetvari bir yaşam olarak örneklemiştir.
zira atesit felsefenin kitabı olan güneşin ilmi ile bulunduğu yer olan en üst uzay sistem ayakları yere basan kavramlar olmadığı gibi ulaşılabilen yerlerde değildir, gözlerinin önünde olsa bile.
bu açıdan ateist amelinin tam karşılığından binler kat fazla bir ödüle sahip olarak bir bedene mala mülke ve aileye kavuşmuştu.
ancak sorun mülkiyet kavramına gelince ALLAH teala ateist felsefeye karşı şedit bir ifade kullanacak ve özellikle aile kavramında ona eşi tarafından verilecek bir ateşi haber verecektir.
ateist felsefenin ete kemiğe bürünmüş yapısı kendi felsefesine devamla mevcut yer ve zamanı tekrar tekrar oluşturmak zorunluluğuna tabi tutulmuş ve ALLAH tealanın yarattığı dünyayı kabulden uzaklaştığı oranda kendinden mevcut bir başka halini yere indirmekle mükellef tutulmuştur.zira imanı dalga veya parça boyutu olan bir ışığın kendisini oluşturduğuna imandır.
anlaşılan en üst uzay denen zaman ve mekanda bütün ihtimaller mevcuttur ve ateistin iddiası gibi ihtimalen oluşabilecek bu alem de kendisinin ihtimal dahilinde kadın veya erkek olan bir görüntüsü de mevcuttur. zira aynı dna ve bu kadar fikir benzerliği içerisinde evrilerek çoğalma mantığı ateisti birden çok kişilik konusunda olduğu gibi cinsiyet konusunda da böyle de olmalı şeklinde bir kabule götürecektir.
demek ki ateist akım aslında kendinden meydan gelen bir şey elde etmektedir. madem taştan topraktan gelmiştir mülkü de taş ve toprak olduğu gibi eşi veya ailesi dahi bu kainatın ürünüdür. şu şekilde düşünülürse esası ışın olan bir diğer kendisinden müteşekkil bir kadınla evlenmiştir ve kainat bu ışınıma ortaktır.
bu ailedeki bozuklukların ALLAH tealaya nispeti ise imkansızdır zira bu kimseler dalga veya parça boyutlu olarak hareket etmek zorunluluğu vardır. su gibi yani ayrıksı değil birbirine geçmiş iki atom gibi hareket edemezler. açıkçası ateizm yaratılışın en ilkel boyutu olarak sonuçta suyu oluşturmaya çalışan ve cennetin yani herşeyin canı olan nesneye erişmek istemektedir.
atesit felsefenin sonradan inklar edip bayağı bir savunacağı eşcinsellik aile içerisindeki pedofili gibi haller esasen kainatın emri gibi durmaktadır.bu açıdan ahlak denen şeyin ateistte bulunmaması kainatın emri gibidir.kainat bir ışınım yumağı olarak bir tekten gelmiş ve o teke doğru ilerlerken de birbiri ile karışmalar sergilemişti. bunu yaprken insan olmayı düşünmediğinden ahlak geliştirmeyi unutmuş olması doğaldır ancak ateist ahkllakın da kainattan geldiğini savunur. bu açıdan komunizm gibi her şeyin ortak kullanımı esastır. aile de bu değerler arasındadır.
zira dinimiz mahrem konusunda çok serttir. ateiste esasen ahlak senin mayanda olmamalı denmekte. zira atomdan oluşan kainat ahlaksız mı ki sen seni oluşturan ve daha da iyisini oluşturacağını inandığın şeye ithamda bulunuyorsun ve ondan ayrılarak aile kuruyorsun.
zaten gerçek ateistlerde ahlak da yoktur ancak kainatın ortak kullanımına tabi bir anlayış ürünü olduğundan bu hal onlara fazla da görülmemektedir.
kainat her değerini bizimle paylaşmakta iken mahrem ışın tanımamakta.her türlü ışın bize ulaşmaktadır.
demek ki sanal bir şekil olan ancak etten kandanım diyerek kendini yerde gibi göstermeye çalışan ateist akım herşeyiyle ister istemez yalandır ve hakkı olmadığı halde yaşadığı dünyada cennet olamaz demektedir.
aslında dünya ona cennettir zira kainat ona ne bunları kazanma konusunda ne aile konusunda ne de ahlak konusunda bir şey öğretmemiştir. ancak evrim ahlakı da öğretir demektedirler.halbuki özü ışıktır ve ancak dalga parça boyutuyla anlam kazanır.
ilimsel olarak cenneti red eden ateist esasen dünya denen gezegene gelmiş ve hakkı olmayan bir cenneti yaşayacak hale geldikten sonra kendi nefsinden yaratılmış bir alemde yaşamaya başlamıştır. kendisi de kainat kadar olacaktır.
HZ.BEDİÜZZAMANIN özellikle tabiata dair örneklerindeki anlayış noktaları bakımından kainata seslendiği de anlaşılmaktadır. ALLAH teala hudhudden karıncadan yani ateizmin türediği şeylerden bahseder.
ve bunlar arasındaki tesanudde cennetin aslında türler arasında bir karmaşa değil ayrı türler arasında bir uyum olduğunu da beyan edecektir.
ALLAH teala bizlerden razı olsun.