Esselamu aleykum,
Zamanın birinde at çalmakla ünlü bir hırsız varmış hangi şehire hangi ilçeye gitse muhakkak en güzel atları araştırır sonra çalarak satar ve böyle yaşarmış,son gittiği yerleşim yerinde ihtiyar bir adamın çok güzel bir atı olduğunu öğrenmiş,biraz keşif yaptıktan sonra gece olması için sağda solda eğleşmiş,vakit gelince etrafı kontrol ederek atın bulunduğu ahıra girmiş,atın yanına yaklaşmış tam yularını çözüp atı çalacakken kendisini şaşkına çeviren bir olay yaşanmış,ahırın duvarları Nurani bir ışıkla açılmış doğu tarafından iki aksakallı Nur yüzlü insan ahıra girmiş,aynı anda ahırın batı tarafından da duvar aynı Nur şiddeti ile açılmış ve oradanda bir Nurlu yüz sahibi zat girmiş içeri,at hırsızı olan biteni anlamaya çalışırken,bir yandanda yularını tuttuğu atın ayakları altına yatmış gizlenmeye çalışıyormuş,doğu tarafından gelenler;
__ ''Efendim falanca beldenin Evliyalarından filanca hakkın Rahmetine kavuşmuştur,yerine kimi tayin edersiniz'' derler,
At hırsızı bu lafları duyunca öyle derin bir üzüntüye kapılır,öyle müteessir olurki,kendi kendine ''vahlar olsun bana ,yazıklar olsun bana ben hayatımı hırsızlıkla kazandım ne utanç verici bir hayat,şimdide geldimde bir evliyanın atını çalıyorum,yaşadıklarımdan kendimden utanıyorum'' diyerek aynı zamandada yerdeki at pisliklerini duyduğu derin pişmanlık ve utançdan dolayı üzerine doğru çekiyormuş.
Batı duvarı tarafındaki vaktin kutbu olduğu anlaşılan Evliya zat gelenlerin sorusuna cevaben;
__ Evlatlarım gidiniz,biz O beldedeki O makama AT HIRSIZINI atadık der.
Arkadaşlar bu hikayeyi yıllar önce duyduğum şekli ile anlatmaya çalıştım, cümle düşüklükleri için özür dilerim,önemli olan anlattığı temadır,at hırsızının pişmanlığı ve dolayısı ile ettiği tövbe onu en aşağılardan en yukarılara çıkarmıştır,ben çok günah işledim benim halim ne olur dememeli her halimiz ile Rahmet ve Rıza sahibi olan Allah Tealaya sığınmalıyız... Selamlarımla
Zamanın birinde at çalmakla ünlü bir hırsız varmış hangi şehire hangi ilçeye gitse muhakkak en güzel atları araştırır sonra çalarak satar ve böyle yaşarmış,son gittiği yerleşim yerinde ihtiyar bir adamın çok güzel bir atı olduğunu öğrenmiş,biraz keşif yaptıktan sonra gece olması için sağda solda eğleşmiş,vakit gelince etrafı kontrol ederek atın bulunduğu ahıra girmiş,atın yanına yaklaşmış tam yularını çözüp atı çalacakken kendisini şaşkına çeviren bir olay yaşanmış,ahırın duvarları Nurani bir ışıkla açılmış doğu tarafından iki aksakallı Nur yüzlü insan ahıra girmiş,aynı anda ahırın batı tarafından da duvar aynı Nur şiddeti ile açılmış ve oradanda bir Nurlu yüz sahibi zat girmiş içeri,at hırsızı olan biteni anlamaya çalışırken,bir yandanda yularını tuttuğu atın ayakları altına yatmış gizlenmeye çalışıyormuş,doğu tarafından gelenler;
__ ''Efendim falanca beldenin Evliyalarından filanca hakkın Rahmetine kavuşmuştur,yerine kimi tayin edersiniz'' derler,
At hırsızı bu lafları duyunca öyle derin bir üzüntüye kapılır,öyle müteessir olurki,kendi kendine ''vahlar olsun bana ,yazıklar olsun bana ben hayatımı hırsızlıkla kazandım ne utanç verici bir hayat,şimdide geldimde bir evliyanın atını çalıyorum,yaşadıklarımdan kendimden utanıyorum'' diyerek aynı zamandada yerdeki at pisliklerini duyduğu derin pişmanlık ve utançdan dolayı üzerine doğru çekiyormuş.
Batı duvarı tarafındaki vaktin kutbu olduğu anlaşılan Evliya zat gelenlerin sorusuna cevaben;
__ Evlatlarım gidiniz,biz O beldedeki O makama AT HIRSIZINI atadık der.
Arkadaşlar bu hikayeyi yıllar önce duyduğum şekli ile anlatmaya çalıştım, cümle düşüklükleri için özür dilerim,önemli olan anlattığı temadır,at hırsızının pişmanlığı ve dolayısı ile ettiği tövbe onu en aşağılardan en yukarılara çıkarmıştır,ben çok günah işledim benim halim ne olur dememeli her halimiz ile Rahmet ve Rıza sahibi olan Allah Tealaya sığınmalıyız... Selamlarımla