Bir ilahî kitaba iman edenlerin o kitabı bilme seviyeleri, ona inanmayanlar kadar değilse, vay o inananlarının haline.
Kur’an’ı Kerim’i elin müsteşriki bizden fazla biliyor, yani biz Müslümanlardan.
Adamlar mesai veriyor, zaman harcıyor ve Allah’ın son ve tek hak kitabı olan Kur’an–ı Kerim’i inceliyor.
Niye?
Eleştirmek için.
Niye?
Kendince eksik bulmak için.
Niye?
Kur’an değil de kendi inandığı kitabın doğru olduğunu ispatlamak için.
Niye?
Kur’an hakikatlerini çarpıtmak için.
Ve maalesef biz Müslümanlar, bir çay içimi kadar bir zaman bile harcamıyoruz mümini olduğumuz bu Allah kelamına.
Mümin olmamız için inanmak zorunda olduğumuz ilahî kelama daha çok zaman ayırmak, manasını anlayalım veya anlamayalım daha çok okumak, O’ndan daha çok tefeyyüz etmek, bizim olmazsa olmazlarımızdan değil mi?
Şikayetçi olduğumuz geçim derdinden tutun da, daha bir çok derdimizin dermanı olan Allah’ın bu kelamını, sanki O yüce yaratıcıyla sohbet eder gibi, konuşur gibi daha çok okumalı değil miyiz?
Peygamber (as): “Kur’an okumak berekettir” buyurmadı mı?
Dünya işleri, olması gerektiğinden çok daha fazla bizi meşgul ettiği için yeterince Kur’an okuyamıyoruz.
15 günlük kısa bir hac döneminde üç kez hatim indirebildiğim halde, şimdi, ayda bir kez olsun bunu gerçekleştirmekte zorlanan biri olarak bu konuda kendimden de müştekiyim.
Şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki, manasını anlayabilen için Kur’an’ı her okuyuşta başka başka ufukları yakalamak mümkün.
Kur’an’ı “diğer kitaplar da haktır” iddiasının sıkça tekrarlandığı zamanımızda daha çok okumalı ve daha ciddi anlamalıyız.
Günümüz iddialarına çok önemli cevap mahiyetinde olan aşağıda vereceğim ayetleri bundan önce de defalarca okudum.
O zaman bir gaflet anıma denk düştüğü için olsa gerek, ancak dün Trabzon–Ankara–İstanbul, gidiş–dönüş seferinde okurken dikkatimi çeken aşağıda vereceğim ayetleri çok iyi okumanızı ve ezberlemenizi istirham edeceğim.
Aynı manaya gelen aslında bir çok ayet var Kur’an–Kerim’de.
Ama bu ayetler biz günümüz Müslümanlarının akaidini tehdit eden dış kaynaklı, Kilise menşeili “bazı gafillerce” de “görev edinilmiş” sözlere de cevaptır.
Şunu tam bir samimiyetle ifade edeyim ki, benim meselem kendi akaidimi korumak, dini inancımı tehlikeler karşısında savunmaktır.
Başka bir inancı ve o inancın sahiplerini eleştirmek değildir gayem.
Bunu dinim de benden istemiyor.
Kafirlerle olması gereken dinî ve imanî mesafeyi Allah, şu süre ile bize asırlar önce, peygamberi aracılığıyla haber vermedi mi?
1, 2. “(Resulüm) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.
3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.
4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.
5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır. (Kafirûn Sûresi 109/1–6)“
Size asıl sunmak istediğim ayet–i kerimelere gelince.
Al–i İmran sûresinden. 119. ayet:
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.”
120. ayet: “İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler; kendi başlarına kaldıklarında da size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.”
121. ayet: “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.”
Kur’an’ı Kerim’i elin müsteşriki bizden fazla biliyor, yani biz Müslümanlardan.
Adamlar mesai veriyor, zaman harcıyor ve Allah’ın son ve tek hak kitabı olan Kur’an–ı Kerim’i inceliyor.
Niye?
Eleştirmek için.
Niye?
Kendince eksik bulmak için.
Niye?
Kur’an değil de kendi inandığı kitabın doğru olduğunu ispatlamak için.
Niye?
Kur’an hakikatlerini çarpıtmak için.
Ve maalesef biz Müslümanlar, bir çay içimi kadar bir zaman bile harcamıyoruz mümini olduğumuz bu Allah kelamına.
Mümin olmamız için inanmak zorunda olduğumuz ilahî kelama daha çok zaman ayırmak, manasını anlayalım veya anlamayalım daha çok okumak, O’ndan daha çok tefeyyüz etmek, bizim olmazsa olmazlarımızdan değil mi?
Şikayetçi olduğumuz geçim derdinden tutun da, daha bir çok derdimizin dermanı olan Allah’ın bu kelamını, sanki O yüce yaratıcıyla sohbet eder gibi, konuşur gibi daha çok okumalı değil miyiz?
Peygamber (as): “Kur’an okumak berekettir” buyurmadı mı?
Dünya işleri, olması gerektiğinden çok daha fazla bizi meşgul ettiği için yeterince Kur’an okuyamıyoruz.
15 günlük kısa bir hac döneminde üç kez hatim indirebildiğim halde, şimdi, ayda bir kez olsun bunu gerçekleştirmekte zorlanan biri olarak bu konuda kendimden de müştekiyim.
Şunu rahatlıkla söylemek mümkün ki, manasını anlayabilen için Kur’an’ı her okuyuşta başka başka ufukları yakalamak mümkün.
Kur’an’ı “diğer kitaplar da haktır” iddiasının sıkça tekrarlandığı zamanımızda daha çok okumalı ve daha ciddi anlamalıyız.
Günümüz iddialarına çok önemli cevap mahiyetinde olan aşağıda vereceğim ayetleri bundan önce de defalarca okudum.
O zaman bir gaflet anıma denk düştüğü için olsa gerek, ancak dün Trabzon–Ankara–İstanbul, gidiş–dönüş seferinde okurken dikkatimi çeken aşağıda vereceğim ayetleri çok iyi okumanızı ve ezberlemenizi istirham edeceğim.
Aynı manaya gelen aslında bir çok ayet var Kur’an–Kerim’de.
Ama bu ayetler biz günümüz Müslümanlarının akaidini tehdit eden dış kaynaklı, Kilise menşeili “bazı gafillerce” de “görev edinilmiş” sözlere de cevaptır.
Şunu tam bir samimiyetle ifade edeyim ki, benim meselem kendi akaidimi korumak, dini inancımı tehlikeler karşısında savunmaktır.
Başka bir inancı ve o inancın sahiplerini eleştirmek değildir gayem.
Bunu dinim de benden istemiyor.
Kafirlerle olması gereken dinî ve imanî mesafeyi Allah, şu süre ile bize asırlar önce, peygamberi aracılığıyla haber vermedi mi?
1, 2. “(Resulüm) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.
3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.
4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.
5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır. (Kafirûn Sûresi 109/1–6)“
Size asıl sunmak istediğim ayet–i kerimelere gelince.
Al–i İmran sûresinden. 119. ayet:
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.”
120. ayet: “İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler; kendi başlarına kaldıklarında da size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.”
121. ayet: “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.”