Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
İnsan hayatı boyunca “asla yapamam” dediklerini, yapmak zorunda kalabilir. O halde samimi bir Müslüman'ın “ olmazsa olmaz” ları yoktur. “Ben şu yemeği asla yemem, et yemezsem karnım doymaz, pilav tereyağsız olmaz, 10 saat uyku bana yetmez, yağmurlu ve karanlık havalarda içime kasvet düşer, uğurlu günler, uğursuz sayılar, pazartesi sendromu ve sabah kalkamamak” gibi yüzlerce saplantılı fikirleri sıralayıp, kendilerini şartlandırmışlardır. Kuran ahlakını tam olarak yaşayan müminler, her durum ve olay karşısında metanetlerini korumasını çok iyi bilip, tüm bu durumlara Allah'ı hoşnut etmek için, kolayca adapte olmayı başarmışlardır.
Kayıplara hazırlıklı olmak
İnsan hayatı boyunca hem kazanır, hem de kaybeder. Bu durumlar bazı insanlar üzerinde büyük şoklar oluşturmasına rağmen, bazılarında çok fazla etkili olmayabilir. Yarınların bizlere neler getireceğini sadece Allah bilir. Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inananların olaylar karşısında daha soğuk kanlı ve teslimiyetli oldukları görülmektedir.
Şer gibi gözüken olayların arkasında yatan gerçekleri, insanın film şeridi gibi kendi kaderini izlemesi, ‘kadere inanmanın verdiği rahatlığı' yaşatır.
Kaybolanlar bazen en sevdikleriniz olabilir. "Anne olabilir, eş olabilir, bazen da maddi kayıplar olabilir." Bu kayıpların ardından gelen eğitimi düşünmek gerekir… Bunlar; Allah'ın insanlara verdiği “ehilleşme, derinleşme, nefsimizdeki büyüklenme, kibirlenme, olgunlaşma ve ıslah olma” eğitimleridir.
“Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz” (Enbiya Suresi, 35)
Ölüme ve yok olmaya hazırlık
Belki bu söz bazıları için çok soğuk olabilir. Hem kendi, hem de en yakınlarının bir gün mutlaka ölümle beraber yok olacağı gerçeğine hazırlıklı olmalıdır. Yaşarken ölümü hatırlatacak olay ve durumlardan hızla uzaklaşırız. Hatta yakınlarımızın şaka da olsa ölüm sözlerini etmesine ani tepkiler verip, “Allah geçinden versin, Allah korusun“ gibi sözler ederiz. Oysa ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu, Allah, Kuran ayetleriyle şöyle haber verir:
“Her nefis ölümü tadıcıdır…” (Al-i İmran Suresi, 185)
Allah inancı kuvvetli olan insanlar bu gerçeğin farkında olanlardır. Bundan dolayı başlarına gelen her hangi bir olay, ölüm veya başka olumsuzluğun karşısında, çaresizlik yaşamadan metanetlerini korumasını bilip, Allah'tan gelen her şeye razı olup, O'na teslim olmuşlardır.
Dünya için aşırı istekler ve putlaştırdığınız her şey, imtihan olarak size geri döner.
Bir şeyi ne kadar arzuyla isterseniz, istediğiniz her ne ise onunla imtihan olursunuz.
Allah rızası için olmayan isteklerde, çokça yaşanan gerçeklerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
-Çok zenginlik istersiniz, parayı bulduğunuzda çeşitli belalarla karşılaşıp, hastane parası yaparsınız.
-Kendinizle ilgili putlaştırdığımız ve çok beğendiğiniz bedeninizi, Allah türlü felaketlerle bir anda elinizden alabilir. Ve güzelliğinin kalıcılığına yönelik bu isteğiniz, size imtihan olarak kalıcı tahribatlarla geri dönebilir.
-Çok seversiniz, Allah sevdiğinizi bir şekilde elinizden alır. Bunu bazen evlat acısı olarak yaşarsınız, bazen da, eş-dost olarak. Allah sevgisinden kaynak bulamayan bu sevgiler, bazen felaketler olarak kişiye geri döner.
Dünya hayatında yaşadığımız her anımızın, Allah'ın bir imtihanı olduğunun farkına varabilseydik, Allah'tan başka ilah olmadığını içimizde derin-derin hissedebilseydik, maddeyi putlaştırmadan, dünyamızı cennete çevirebilirdik.
Aslında Allah, bu imtihanlarla bizlere rahmet etmektedir. Dünya hayatında belki fiziksel anlamda maddi olarak putlaştırdığınız şeylerle imtihan olmak, “Allah diler de tövbe etme fırsatınız olursa,” bu bela gibi gözüken olaylar, aslında sonsuz hayatınızda rahat etmenizi sağlayacak, Allah'ın birer rahmet hazineleri olabilirdi.
“onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.”(En'am Suresi,42)
Huzuru yakalayan müminler
Allah'a tam olarak teslim olan mümin, her işini Allah korkusu ve sevgisiyle yaptığından, ve Allah'ın yazdığı kaderi yaşadığını bildiğinden, bu geçici dünyanın kahrını kahır olarak değil de, imtihan olarak verdiğini bilmenin rahatını yaşar.
Biraz çevremize bakarsak, Kuran ahlakıyla ahlaklanmış müminlerin, her ne iş olursa olsun bunu Allah rızası için yaptıklarından, yüzlerindeki metanet ve huzuru görürsünüz.
Biraz da büyük işler yapan ve dünyaya kendini kaptırıp sadece dünya için çalışan bazı iş adamlarımızın yüzlerindeki ifadeye bakarsak, ne denli fark olduğunu göreceksiniz. Allah rızası için yapılmayan her işlerde sabır olmadığından, tüm bu çabaları, hatta son yılların modası haline gelen “meditasyon ve NLP” gibi diş güçlerin rahatlama metotları çok fazla işe yaramadığından, Allah'ın bir cezası olarak, insanlara hiddet ve stres olarak geri döndüğü yüzlerinden anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak her şeyin yok olacağını ve tek gerçek olan Allah'ın varlığı inancını kavrayıp, içimizde derin- derin yaşayabilmektir. “Lâ ilâhe illallah” (Allah'tan başka ilah yoktur) bilinciyle, mutlak varlığın ve sadece Allah'ın varlığının baki kalacağını fark edebilmektir
Kayıplara hazırlıklı olmak
İnsan hayatı boyunca hem kazanır, hem de kaybeder. Bu durumlar bazı insanlar üzerinde büyük şoklar oluşturmasına rağmen, bazılarında çok fazla etkili olmayabilir. Yarınların bizlere neler getireceğini sadece Allah bilir. Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inananların olaylar karşısında daha soğuk kanlı ve teslimiyetli oldukları görülmektedir.
Şer gibi gözüken olayların arkasında yatan gerçekleri, insanın film şeridi gibi kendi kaderini izlemesi, ‘kadere inanmanın verdiği rahatlığı' yaşatır.
Kaybolanlar bazen en sevdikleriniz olabilir. "Anne olabilir, eş olabilir, bazen da maddi kayıplar olabilir." Bu kayıpların ardından gelen eğitimi düşünmek gerekir… Bunlar; Allah'ın insanlara verdiği “ehilleşme, derinleşme, nefsimizdeki büyüklenme, kibirlenme, olgunlaşma ve ıslah olma” eğitimleridir.
“Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz” (Enbiya Suresi, 35)
Ölüme ve yok olmaya hazırlık
Belki bu söz bazıları için çok soğuk olabilir. Hem kendi, hem de en yakınlarının bir gün mutlaka ölümle beraber yok olacağı gerçeğine hazırlıklı olmalıdır. Yaşarken ölümü hatırlatacak olay ve durumlardan hızla uzaklaşırız. Hatta yakınlarımızın şaka da olsa ölüm sözlerini etmesine ani tepkiler verip, “Allah geçinden versin, Allah korusun“ gibi sözler ederiz. Oysa ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu, Allah, Kuran ayetleriyle şöyle haber verir:
“Her nefis ölümü tadıcıdır…” (Al-i İmran Suresi, 185)
Allah inancı kuvvetli olan insanlar bu gerçeğin farkında olanlardır. Bundan dolayı başlarına gelen her hangi bir olay, ölüm veya başka olumsuzluğun karşısında, çaresizlik yaşamadan metanetlerini korumasını bilip, Allah'tan gelen her şeye razı olup, O'na teslim olmuşlardır.
Dünya için aşırı istekler ve putlaştırdığınız her şey, imtihan olarak size geri döner.
Bir şeyi ne kadar arzuyla isterseniz, istediğiniz her ne ise onunla imtihan olursunuz.
Allah rızası için olmayan isteklerde, çokça yaşanan gerçeklerin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
-Çok zenginlik istersiniz, parayı bulduğunuzda çeşitli belalarla karşılaşıp, hastane parası yaparsınız.
-Kendinizle ilgili putlaştırdığımız ve çok beğendiğiniz bedeninizi, Allah türlü felaketlerle bir anda elinizden alabilir. Ve güzelliğinin kalıcılığına yönelik bu isteğiniz, size imtihan olarak kalıcı tahribatlarla geri dönebilir.
-Çok seversiniz, Allah sevdiğinizi bir şekilde elinizden alır. Bunu bazen evlat acısı olarak yaşarsınız, bazen da, eş-dost olarak. Allah sevgisinden kaynak bulamayan bu sevgiler, bazen felaketler olarak kişiye geri döner.
Dünya hayatında yaşadığımız her anımızın, Allah'ın bir imtihanı olduğunun farkına varabilseydik, Allah'tan başka ilah olmadığını içimizde derin-derin hissedebilseydik, maddeyi putlaştırmadan, dünyamızı cennete çevirebilirdik.
Aslında Allah, bu imtihanlarla bizlere rahmet etmektedir. Dünya hayatında belki fiziksel anlamda maddi olarak putlaştırdığınız şeylerle imtihan olmak, “Allah diler de tövbe etme fırsatınız olursa,” bu bela gibi gözüken olaylar, aslında sonsuz hayatınızda rahat etmenizi sağlayacak, Allah'ın birer rahmet hazineleri olabilirdi.
“onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.”(En'am Suresi,42)
Huzuru yakalayan müminler
Allah'a tam olarak teslim olan mümin, her işini Allah korkusu ve sevgisiyle yaptığından, ve Allah'ın yazdığı kaderi yaşadığını bildiğinden, bu geçici dünyanın kahrını kahır olarak değil de, imtihan olarak verdiğini bilmenin rahatını yaşar.
Biraz çevremize bakarsak, Kuran ahlakıyla ahlaklanmış müminlerin, her ne iş olursa olsun bunu Allah rızası için yaptıklarından, yüzlerindeki metanet ve huzuru görürsünüz.
Biraz da büyük işler yapan ve dünyaya kendini kaptırıp sadece dünya için çalışan bazı iş adamlarımızın yüzlerindeki ifadeye bakarsak, ne denli fark olduğunu göreceksiniz. Allah rızası için yapılmayan her işlerde sabır olmadığından, tüm bu çabaları, hatta son yılların modası haline gelen “meditasyon ve NLP” gibi diş güçlerin rahatlama metotları çok fazla işe yaramadığından, Allah'ın bir cezası olarak, insanlara hiddet ve stres olarak geri döndüğü yüzlerinden anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak her şeyin yok olacağını ve tek gerçek olan Allah'ın varlığı inancını kavrayıp, içimizde derin- derin yaşayabilmektir. “Lâ ilâhe illallah” (Allah'tan başka ilah yoktur) bilinciyle, mutlak varlığın ve sadece Allah'ın varlığının baki kalacağını fark edebilmektir