Bir hikaye anlatalım ve sükût edelim:
Leyla’ya sormuşlardı hani bir gün, “Sen mi Kays’ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?” diye.
“Elbette ben onu daha çok sevdim!” demişti Leyla, Kays adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşanarak, “Elbette ben onu daha çok sevdim!”
“Nedir delilin, nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini, üstelik o senin için çılgınlığa varmış, aklını yitirmiş mecnun olmuşken?”
O vakit Leyla ağlayarak: “Dostlar!..” demişti, “sırdır ki gizli gerektir, sevgilinin adını dile düşürmek hakikatte ayıptır. Kays bir dağ delisi gibi davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımız ona buna anlattı, ben kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm… Budur ki benim onu daha çok sevdiğime delildir.”
- Mecnun kime anlattı aşkını Haminneciğim?
- Kurtlara, kuşlara, dilşeker’im, yalnızca ağzı var dili yok kurtlara kuşlara. Buna rağmen sırlarına halel geldi, sevdaları dillere düştü, şiirlere nakış oldu.
Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir…
İskender Pala
Aşkname