Mustafa Cilasun
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 4,488
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 67
- Konum
- Kayseri
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Akşamın serinliği, sessizliğin keyfiyle
Yavaş ve nezaketle hissediliyordu artık
Dağın yamaçlarından gelen şen sesler
Kuşların serencamından meşk sunuyordu
Bin bir çeşit güftenin seslendirildiği alan
Dağın sessizliğinde tefekküre dalanlardı
Kim bilirdi ki neyi anlatmak istiyorlardı
Mutlaka anlaşılır olmak tek umutlarıydı
Her taşın altında sabrı terennüm ederek
Bir umutla bekler, kendine gelecek rızkı
Hanesine teşrif edecek, en nadide baharı
Asla yüksünmeden, tefekkürdedir sabahı
Nihayetinde bir candı, cananı için vardı
Vuslatın banisi, çilenin hengâmesi sardı
Çaresizlik içinde, kanaati seçen bir candı
Himmet için vardı, hizmet için seferberdi
Bilirdi akıbetini, sabrı cemil için tek adresti
Zerrenin sahibi, hilkatin banisi hakikat neydi
Bunun için zikreden en şahane dervişlerdi
Hak için divanelerdi, nihayetlerini bilenlerdi
Unuttun birden kendimi, has olan enaniyetimi
Salındım kuşlar misali almıştım tefekkür halini
Kaldım melalimle baş başa, salmıştı Arasat’a
Sızlayan hissiyat bırakmıştı beni akan yaşlara
Bir arzı endamın asudesiyle sallanan başaklardı
Hak aşığı nebatat, nice mahlûkat ibret için vardı
Hakikat unutuldu, bırakılan emanetler kime kaldı
Âdemi mutlak avuntularda kaldı, itikadı da saklandı
İşte mahlûkat bunları anlatandı, faniliği yaşatandı
Nihayette mizanı hatırlatandı, kabir hazzını anandı
Mana denkliği, ahengin meşki, ancak böyle yaşanırdı
Aşk adına, hak adına, sevda adına nefsi öteleyenlerdi
Yavaş ve nezaketle hissediliyordu artık
Dağın yamaçlarından gelen şen sesler
Kuşların serencamından meşk sunuyordu
Bin bir çeşit güftenin seslendirildiği alan
Dağın sessizliğinde tefekküre dalanlardı
Kim bilirdi ki neyi anlatmak istiyorlardı
Mutlaka anlaşılır olmak tek umutlarıydı
Her taşın altında sabrı terennüm ederek
Bir umutla bekler, kendine gelecek rızkı
Hanesine teşrif edecek, en nadide baharı
Asla yüksünmeden, tefekkürdedir sabahı
Nihayetinde bir candı, cananı için vardı
Vuslatın banisi, çilenin hengâmesi sardı
Çaresizlik içinde, kanaati seçen bir candı
Himmet için vardı, hizmet için seferberdi
Bilirdi akıbetini, sabrı cemil için tek adresti
Zerrenin sahibi, hilkatin banisi hakikat neydi
Bunun için zikreden en şahane dervişlerdi
Hak için divanelerdi, nihayetlerini bilenlerdi
Unuttun birden kendimi, has olan enaniyetimi
Salındım kuşlar misali almıştım tefekkür halini
Kaldım melalimle baş başa, salmıştı Arasat’a
Sızlayan hissiyat bırakmıştı beni akan yaşlara
Bir arzı endamın asudesiyle sallanan başaklardı
Hak aşığı nebatat, nice mahlûkat ibret için vardı
Hakikat unutuldu, bırakılan emanetler kime kaldı
Âdemi mutlak avuntularda kaldı, itikadı da saklandı
İşte mahlûkat bunları anlatandı, faniliği yaşatandı
Nihayette mizanı hatırlatandı, kabir hazzını anandı
Mana denkliği, ahengin meşki, ancak böyle yaşanırdı
Aşk adına, hak adına, sevda adına nefsi öteleyenlerdi