Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
[FONT="]Asıldan Eklentiye Medeniyet Krizi: [/FONT][FONT="]Yenilmişlik[/FONT][FONT="][/FONT]
[FONT="]İslam medeniyeti son üç asırdır bir medeniyet krizi yaşamaktadır. Bunu İslam´ın çağımıza cevap verememesi şeklinde açıklamak İslam´ın kokusunu teninde hissedememiş bir düşünce kalıbının ürünüdür. Düşünce kalıbı diyorum, çünkü bu yenilmişlik fikri bir kalıp olarak önce Müslüman münevverlerin beynine yerleştirilmiştir. Özellikle batılılaşma safsataları ile dönüştürülmüş Müslüman münevverler, kendilerine ait her şeye yabancılaşmıştır. Batı modernizmi ile aşk yaşayan bu münevver kalıntılarının kendi toplumlarına sunabilecekleri tek şeyleri kalmıştır; taklit. Batılılaşmayı kuru bir taklit penceresinden ele alan bu münevverlerin toplumlarına verebilecek hiçbir değerleri kalmamıştır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Yenilmişlik, ait oldukları toplumlarından koparak, onların sahip olduğu her şeye böcek gözüyle bakan bu batı hayranı zevatların toplumu dönüştürme girişimlerin bir sonucu olarak zihinlerde yer edinmiştir. Osmanlının son dönemlerinde kendini gösteren batılılaşma girişimleri en azılı dönemini cumhuriyet sonrasında yaşamıştır. Osmanlı zamanında kurumların batılılaşması esas düşünce iken, cumhuriyet sonrasında halkın bizatihi kendisi de, değerleri de, yaşam tarzı da batılılaşmanın muhatabı olmuştur. Son iki üç asırdır İslam medeniyetine ait bütün değerleri yok sayan, saldıran ve etkisizleştiren bir dönüşüm süreci yaşanmıştır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Maddi zenginliği esas alan medeniyet değerleri üzerinden zihinlere yerleştirilen üstün medeniyet düşüncesi yenilmişliğin ilk adımı olmuştur. Sermaye birikimini nasıl sağladığı tarihin ibretli sayfalarında yerini almış olan bir medeniyetin dayandığı maddi güç, onu üstün kılan bir unsur değildir, olmamalıdır. Kapitalist dünya görüşünü egemen kılabilmek için dininin bütün değerleri ile savaşmış ve bu değerleri yırtarak bir mezhep anlayışı ortaya koymuş bir uygarlıktan bahsediyoruz. Daha fazla maddi imkanlar için bırakın sömürgelerindeki insanlık dramını kendi içlerinde iki dünya savaşı çıkarabilmiş bir uygarlık düzeyidir gözümüzde büyüttüğümüz. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Batı kapitalizmi, her bireyi bir pazar olarak görüp, pazarını büyütmek için konformizmi aşılamakla gelişmişliğini teyit ettirme gayretindedir. Bu durumu kendi dışındaki bütün unsurlara kabul ettirmeyi başarmıştır. Kendi dışındaki bütün uygarlıklara geri kalmışlık penceresinden bakan batılı kafa öncelikle bunları geliştirme! gayretlerine girmiştir. Sömürgeciliğin temel taşını oluşturan bu fikir, öncelikle karşısındaki medeniyetin tüm değerlerini parçalamayı amaç edinmiştir. Oryantalistlerin beyin yıkama seanslarından geçerek batı karşısındaki acziyetini! gören Müslüman münevverlerin, yaptıkları ilk iş ait oldukları toplumu batı medeniyetinin üstün ilkelerine! tapınmayı gerçekleştirmek olmuştur. Batının gönüllü ajanlığını yapan, kafaları batılı, teni esmer bu zatların yenilmişliği peşinen kabul eden tutumları, İslam toplumlarının dönüştürülmesinde en başlıca etken olmuştur.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Bir medeniyeti çökertmenin en kolay yolu, o medeniyete kendinin artık tükendiği fikrine inandırmakla olur. Osmanlı Devletini yıkan temel ayrıntı, Osmanlı toplumuna hasta adam olduğu düşüncesinin inandırılmasıdır. Bünyesinin hasta olduğu vehmine kapılan insan çareler arar. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Osmanlı için de gösterilen çare, batılılaşma olmuştur. Kendine olan güveni sarsılan Osmanlı, batı modernizminin tahakkümü karşısında tutunamamıştır. Çünkü kendine ait değerlerin batı tarzı kalkınmanın önünde (haklı) bir engel olduğunu görmüştür. Batının medeniyet gelişmişlik anlayışına yapılacak eleştiri, muasır medeniyet esas alınarak bunun karşısında yer alan kendi değerlerine karşı yapılmıştır. Böylece teşhis yanlış konulduğu için, tedavi süreci de yanlış gerçekleşmiştir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]İslam toplumlarının kendilerine olan öz güvenleri yıkılmıştır. Fransız İhtilalinin gayri meşru çocuğu olan milliyetçilik anlayışının ümmet şuurunu tırpanlamasından sonra oluşan ulus devletçikleri İslam birliğinin kalbine hançer gibi saplanmıştır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Cetvellerle ayrıştırılmış ten rengi, dili, dini, kültürü aynı olan Müslüman toplumları, batılı devletlere duydukları güveni birbirlerine karşı duyamamışlardır. Bunun temelinde yatan mağlup toplumların birbirlerine düşman tanıtılmasından kaynaklanmaktadır. Batının ürettiği kavramlarla düşünen toplumların kendilerine yabancılaşması kaçınılmaz bir sonuç olarak doğmuştur. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Mağlubiyet psikolojisinin zihinlere yerleşmesinde en çok katkısı bulunanlardan biri de oryantalistlerdir. Oryantalizm çerçevesinde yürütülen faaliyetler medeniyet dönüştürme mühendisliğinden başkası değildir. Oryantalizm her ne kadar şarkı inceleyen bir bilim olsa da, Edward Said´in ifade ettiği gibi batının doğuyu görmek istediği gibi tasvir eden bir sistemdir. Batı´nın İslam medeniyetinden daha güçlü ve gelişmiş olduğunu ispatlamak için uğraşır. Bunu başarmak için kafalarında bir İslam düşüncesi oluştururlar. Oluşturulan İslam görüntüsü zamanla bizim zihinlerimizi de işgal eder ve batı modernizminin tırmandığı zirveye ulaşmak için sahip olduğumuz değerlerin üstünü çiziverir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Yenilmişlik duygusunun hakim olduğu İslam medeniyetinin bu duyguya karşı üretebildiği tek şey muhafazakarlıktır. Batı kapitalizmin saldırganlığı karşısında sosyal yapısını muhafaza etme gayretleri, son üç asırdır İslam medeniyetinin durağanlaşmasının temel sebebidir. Batı modernizminin etkili saldırıları karşısında medeniyet birikimlerini harekete geçiremeyen Müslüman ulema sınıfı, savunma refleksleri geliştirmekten öteye gidememiştir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Çünkü batıdan gelen saldırı o kadar etkili olmuştur ki, toplumsal yapıyı aşırı derecede yıpratmayı başarmıştır. Tahrip olan toplumsal yapı günü kurtarmaya yönelik reçetelerle yamalı bir hal almıştır. Bu saldırılar yüzünden tahrip olan toplumsal yapı, İslam dışı düşünceleri de beraberinde getirmiştir. Zihni dünyasının değişmesiyle birlikte yenilmişliği kabul eden İslam medeniyetinin dominant unsuru Osmanlı Devleti, fiili olarakta çökmekten kendini kurtaramamıştır.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Batı kapitalizmini esas alan ve büyük oranda tahrip olmuş toplumsal yapının içerisinde yaşamaktayız. Son üç asırdır İslami olan her şeye uzağız. Batı ile olan ilişkimiz mahcubiyetten öteye gidememektedir. Batının kavramları ve değer yargısını insanlığın ulaşabileceği son nokta olarak görmekteyiz. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Özellikle son asırda İslami kavram ve değerleri günümüz batının ürettiği kavram ve kurumlarla açıklamaya çalışıyoruz. Bütünüyle farklı bir birikimin ürettiği batının kavram ve kurumlarını merkeze alarak islamı anlamaya çalışmak bizi bocalatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Sahip olduğumuz enerjiyi kendi kavram ve kurumlarımızı yeniden inşa etmek için harcamalıyız. Şu aşamada yapabileceğimiz tek şey inanmak ve çalışmaktır.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Muhammet Esiroğlu/AGD Nisan 2010[/FONT][FONT="][/FONT]
[/FONT][FONT="]Yenilmişlik, ait oldukları toplumlarından koparak, onların sahip olduğu her şeye böcek gözüyle bakan bu batı hayranı zevatların toplumu dönüştürme girişimlerin bir sonucu olarak zihinlerde yer edinmiştir. Osmanlının son dönemlerinde kendini gösteren batılılaşma girişimleri en azılı dönemini cumhuriyet sonrasında yaşamıştır. Osmanlı zamanında kurumların batılılaşması esas düşünce iken, cumhuriyet sonrasında halkın bizatihi kendisi de, değerleri de, yaşam tarzı da batılılaşmanın muhatabı olmuştur. Son iki üç asırdır İslam medeniyetine ait bütün değerleri yok sayan, saldıran ve etkisizleştiren bir dönüşüm süreci yaşanmıştır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Maddi zenginliği esas alan medeniyet değerleri üzerinden zihinlere yerleştirilen üstün medeniyet düşüncesi yenilmişliğin ilk adımı olmuştur. Sermaye birikimini nasıl sağladığı tarihin ibretli sayfalarında yerini almış olan bir medeniyetin dayandığı maddi güç, onu üstün kılan bir unsur değildir, olmamalıdır. Kapitalist dünya görüşünü egemen kılabilmek için dininin bütün değerleri ile savaşmış ve bu değerleri yırtarak bir mezhep anlayışı ortaya koymuş bir uygarlıktan bahsediyoruz. Daha fazla maddi imkanlar için bırakın sömürgelerindeki insanlık dramını kendi içlerinde iki dünya savaşı çıkarabilmiş bir uygarlık düzeyidir gözümüzde büyüttüğümüz. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Batı kapitalizmi, her bireyi bir pazar olarak görüp, pazarını büyütmek için konformizmi aşılamakla gelişmişliğini teyit ettirme gayretindedir. Bu durumu kendi dışındaki bütün unsurlara kabul ettirmeyi başarmıştır. Kendi dışındaki bütün uygarlıklara geri kalmışlık penceresinden bakan batılı kafa öncelikle bunları geliştirme! gayretlerine girmiştir. Sömürgeciliğin temel taşını oluşturan bu fikir, öncelikle karşısındaki medeniyetin tüm değerlerini parçalamayı amaç edinmiştir. Oryantalistlerin beyin yıkama seanslarından geçerek batı karşısındaki acziyetini! gören Müslüman münevverlerin, yaptıkları ilk iş ait oldukları toplumu batı medeniyetinin üstün ilkelerine! tapınmayı gerçekleştirmek olmuştur. Batının gönüllü ajanlığını yapan, kafaları batılı, teni esmer bu zatların yenilmişliği peşinen kabul eden tutumları, İslam toplumlarının dönüştürülmesinde en başlıca etken olmuştur.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Bir medeniyeti çökertmenin en kolay yolu, o medeniyete kendinin artık tükendiği fikrine inandırmakla olur. Osmanlı Devletini yıkan temel ayrıntı, Osmanlı toplumuna hasta adam olduğu düşüncesinin inandırılmasıdır. Bünyesinin hasta olduğu vehmine kapılan insan çareler arar. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Osmanlı için de gösterilen çare, batılılaşma olmuştur. Kendine olan güveni sarsılan Osmanlı, batı modernizminin tahakkümü karşısında tutunamamıştır. Çünkü kendine ait değerlerin batı tarzı kalkınmanın önünde (haklı) bir engel olduğunu görmüştür. Batının medeniyet gelişmişlik anlayışına yapılacak eleştiri, muasır medeniyet esas alınarak bunun karşısında yer alan kendi değerlerine karşı yapılmıştır. Böylece teşhis yanlış konulduğu için, tedavi süreci de yanlış gerçekleşmiştir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]İslam toplumlarının kendilerine olan öz güvenleri yıkılmıştır. Fransız İhtilalinin gayri meşru çocuğu olan milliyetçilik anlayışının ümmet şuurunu tırpanlamasından sonra oluşan ulus devletçikleri İslam birliğinin kalbine hançer gibi saplanmıştır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Cetvellerle ayrıştırılmış ten rengi, dili, dini, kültürü aynı olan Müslüman toplumları, batılı devletlere duydukları güveni birbirlerine karşı duyamamışlardır. Bunun temelinde yatan mağlup toplumların birbirlerine düşman tanıtılmasından kaynaklanmaktadır. Batının ürettiği kavramlarla düşünen toplumların kendilerine yabancılaşması kaçınılmaz bir sonuç olarak doğmuştur. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Mağlubiyet psikolojisinin zihinlere yerleşmesinde en çok katkısı bulunanlardan biri de oryantalistlerdir. Oryantalizm çerçevesinde yürütülen faaliyetler medeniyet dönüştürme mühendisliğinden başkası değildir. Oryantalizm her ne kadar şarkı inceleyen bir bilim olsa da, Edward Said´in ifade ettiği gibi batının doğuyu görmek istediği gibi tasvir eden bir sistemdir. Batı´nın İslam medeniyetinden daha güçlü ve gelişmiş olduğunu ispatlamak için uğraşır. Bunu başarmak için kafalarında bir İslam düşüncesi oluştururlar. Oluşturulan İslam görüntüsü zamanla bizim zihinlerimizi de işgal eder ve batı modernizminin tırmandığı zirveye ulaşmak için sahip olduğumuz değerlerin üstünü çiziverir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Yenilmişlik duygusunun hakim olduğu İslam medeniyetinin bu duyguya karşı üretebildiği tek şey muhafazakarlıktır. Batı kapitalizmin saldırganlığı karşısında sosyal yapısını muhafaza etme gayretleri, son üç asırdır İslam medeniyetinin durağanlaşmasının temel sebebidir. Batı modernizminin etkili saldırıları karşısında medeniyet birikimlerini harekete geçiremeyen Müslüman ulema sınıfı, savunma refleksleri geliştirmekten öteye gidememiştir. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Çünkü batıdan gelen saldırı o kadar etkili olmuştur ki, toplumsal yapıyı aşırı derecede yıpratmayı başarmıştır. Tahrip olan toplumsal yapı günü kurtarmaya yönelik reçetelerle yamalı bir hal almıştır. Bu saldırılar yüzünden tahrip olan toplumsal yapı, İslam dışı düşünceleri de beraberinde getirmiştir. Zihni dünyasının değişmesiyle birlikte yenilmişliği kabul eden İslam medeniyetinin dominant unsuru Osmanlı Devleti, fiili olarakta çökmekten kendini kurtaramamıştır.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Batı kapitalizmini esas alan ve büyük oranda tahrip olmuş toplumsal yapının içerisinde yaşamaktayız. Son üç asırdır İslami olan her şeye uzağız. Batı ile olan ilişkimiz mahcubiyetten öteye gidememektedir. Batının kavramları ve değer yargısını insanlığın ulaşabileceği son nokta olarak görmekteyiz. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Özellikle son asırda İslami kavram ve değerleri günümüz batının ürettiği kavram ve kurumlarla açıklamaya çalışıyoruz. Bütünüyle farklı bir birikimin ürettiği batının kavram ve kurumlarını merkeze alarak islamı anlamaya çalışmak bizi bocalatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. [/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Sahip olduğumuz enerjiyi kendi kavram ve kurumlarımızı yeniden inşa etmek için harcamalıyız. Şu aşamada yapabileceğimiz tek şey inanmak ve çalışmaktır.[/FONT][FONT="]
[/FONT][FONT="]Muhammet Esiroğlu/AGD Nisan 2010[/FONT][FONT="][/FONT]