Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ASHAB-I UHDUD KUNDAKTA KONUŞAN BEBEKLER... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Hz.Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor:

"Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Üç kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır.



Bunlar:

Hz.İsa, İbnu Meryem (Aleyhisselam), Cüreyc'in arkadaşı.



Hz.Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: "Üç kişi dışında hiç kimse beşikte iken konuşmamıştır. Bunlar: Hz.İsa, İbnu Meryem (Aleyhisselam), Cüreyc'in arkadaşı.



Cüreyc, kendini ibadete vermiş abid bir kuldu. Bir manastıra çekilmiş orada ibadetle meşguldü. Derken bir gün annesi yanına geldi, o namaz kılıyordu.



"Ey Cüreyc! (Yanıma gel, seninle konuşacağım! Ben annenim)" diye seslendi. Cüreyc: "Allahım! Annem ve namazım (hangisini tercih edeyim?)" diye düşündü. Namazına devama karar verdi.



Annesi çağırmasını (her defasında üç kere olmak üzere) üç gün tekrarladı. (Cevap alamayınca) üçüncü çağırmasının sonunda:



"Allah'ım, kötü kadınların yüzünü göstermedikçe canını alma!" diye bedduada bulundu. Beni İsrail, aralarında Cüreyc ve O’nun ibadetini konuşuyorlardı. O diyarda güzelliğiyle herkesin dilinde olan zaniye bir kadın vardı.



"Dilerseniz ben O’nu fitneye atarım" dedi. Gidip Cüreyc'e sataştı. Ancak Cüreyc ona iltifat etmedi.



Kadın bir çobana gitti. Bu çoban Cüreyc'in manastırının dibinde barınak bulmuş birisiydi. Kadın onunla zina yaptı ve hamile kaldı. Çocuğu doğurunca:



"Bu çocuk Cüreyc'ten" dedi. Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc'i manastırından çıkarıp manastırı yıktılar, (hakaretler ettiler), kendisini de dövmeye başladılar, (linç edeceklerdi).Cüreyc onlara:

"Derdiniz ne? diye sordu.

"Şu fahişe ile zina yaptın ve senden bir çocuk doğurdu" dediler. Cüreyc:

"Bırakın beni namazımı kılayım!" dedi. Bıraktılar ve namazını kıldı. Namazı bitince çocuğun yanına gitti, karnına karnına dürttü ve:



"Ey çocuk! Baban kim?" diye sordu. Çocuk: "Falanca çoban!" dedi.Bunun üzerine halk Cüreyc'e gelip O’nu öpüp okşadı ve: "Senin manastırını altından yapacağız!" dedi. Cüreyc ise:



"Hayır! Eskiden olduğu gibi kerpiçten yapın!" dedi. Onlar da yaptılar.

(Buhari, Enbiya 50 Amel fı's-Sal Müslim Birr7,8,(2550).)



TALUT VE CALUT KISSASI

Mısır ile Filistin arasında yerleşmiş bulunan Amalika'nın başında İmlik Oğulları’ndan Calut adında zorba bir hükümdar bulunuyormuş. Bunlar İsrail Oğulları’ na galip gelmişler, vatanlarının birçoğunu zaptederek çocuklarını, hatta şehzadelerinden dört yüz kırk kişiyi esir edip götürmüşler, kalanlara vergiler bağlamışlar ve Tevrat’larını bile almışlar. Bu sırada İsrail Oğulları’ nın bir Peygamberi yokmuş. Nihayet Allah (Celle Celalühu)'a yalvarmışlar Allah (Celle Celalühu) bunlara Peygamber sülalesinden kalma tek bir kadından bir çocuk vermiş ve buna Peygamberlik ihsan etmiş.(1)



İsrail Oğulları; İmlik Oğulları’ ndan ve Calut’dan intikam almak, zafer kazanmak ümidiyle savaşmak arzusuna kapılmışlar.



İsrail Oğulları peygamberlerinden; kendilerine bir hükümdar tayin etmesini istediler. Bunun üzerine, iyi bir asker olan Talut hükümdar olarak tayin edildi. O zamanlar hükümdarlık Yahuda kabilesinde idi, Talut’da bu kabileden olmadığı için, Talut'un Hükümdarlığına itiraz ettiler. "Biz Yahuda kabilesi olarak Hükümdarlığa herkesten daha fazla layığız, bizim dışımızda bir kişiye nasıl verilir" dediler. Burada da İsrail Oğulları’nın itirazcılığı ve Peygamberlerine karşı geldiklerini görmekteyiz.



Peygamberleri onlara şöyle dedi: "Allah (Celle Celalühu) Talut'u sizin üzerinize hükümdar yapmıştır. O’na bilgide, beceride ve kuvvette sizden fazla bir üstünlük vermiştir. Şüphesiz ki Allah (Celle Celalühu); mülkünü dilediğine verir."(2)



Hükümdar olan Talut, Calut ile savaşmak için büyük bir ordu hazırlar. Ordusu ve etrafı ile yola çıktı. Allah (Celle Celalühu) şöyle buyurmaktadır:



"Talut ordusunu harekete geçirip sefere çıkınca şöyle dedi: Allah sizi, bir ırmakla imtihan edecektir. İmdi O’nun suyundan içen benden sayılmayacak; sadece avucuyla aldığı miktar muaf olmak üzere, kim O’nun suyunu tatmazsa o da benden sayılacaktır. Derken onların pek azı hariç, varır varmaz ondan içtiler.



Talut ile yanındaki müminler ırmağı geçince o vakit beri yanda kalanlar, bugün bizim Calut ve ordusuna karşı duracak takatımız yoktur dediler. Ölümden sonra diriltilip Allah'ın huzuruna çıkacaklarını bilenler ise şöyle dediler:



Nice küçük topluluklar var ki, Allah'ın izniyle büyük cemaatlere galip gelmiştir. Doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir."(3)



Talut ordusuyla beraber düşmanın üzerine yürüdü. Ordusunun asker sayısı seksen bini buluyordu. Talut askerlerinden disiplin ve emre itaat etmelerini; aynı zamanda sabretmelerini de tavsiye ediyordu. Bu arada orduda yılgınlık ve bezginlikte baş göstermişti. Bu yılgınlığı gören Talut ordusuna istirahat verdi. İstirahat verdikleri yerin yakınlarından bir nehir geçmekteydi. Talut ordusuna:



"Allah (Celle Celalühu) yakınımızda bulunan nehirle bizleri imtihan edecektir. Sabreder de, emre itaat ederseniz "...Doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir."(4) Ayeti kerimesini hatırlattı ve bu ırmaktan ancak bir avuç içmeye müsaade edildi. Bir avuçtan fazla içenler Allah (Celle Celalühu)'ın emrine itaat etmemiş olacak; dolayısiyle de imtihanı kaybetmiş olacaksınız.



Orduda bir kıpırdanma oldu, daha önce orduda disiplinsiz ve bezginlik gösterenler homurdanmaya başladı; bunca yol yürüdükten sonra... Bu yorgunlukla önümüze bir ırmak çıkıyor bizler bu ırmaktan doyasıya su içemeyecek miyiz... Bizim su içmemizle ırmağın suyumu tükenecek?...



Bu arada orduda bulunan gerçek iman sahipleri, Allah ve elçilerine itaati şiar edinmiş müminler:

Allah (Celle Celalühu) hiç bir şeyi boşuna yapmamıştır. Bize hükümdar olarak Talut'u gönderdiyse, Talut'da böyle emrediyorsa, bu emir Talut'un değil Allah (Celle Celalühu)'ın emridir; itaat etmemiz gerekir. Aksi halde isyan edenlerden olmak istemeyiz. Bu düşüncede olanların sayısı, ordunun geneli içinde son derece azınlıktaydı.



Talut bu ahvalde ordusuna tekrar hareket emri verdi, zaten çok yakınlarında olan ırmağa kısa bir yürüyüşle ulaştılar. Irmağa ulaşan ordu, çekirge sürüsü gibi ırmağa saldırdı. Talut, gerçek iman sahipleriyle beraber üzülerek bu manzarayı seyrediyordu. İsyankarlar, işin boyutunu o derece saygısızlaştırdılar ki; Talut ve gerçek iman sahipleriyle alay etmeye başladılar. Kendileri doyasıya içtiler hayvanlarını suladılar ve geri çekildiler.



Bütün bu olanları sessizce ve sabırla bir kenarda seyreden gerçek müminler de ırmağın kenarına gelerek, müsaade edildiği üzere avuçlarını ırmağa daldırıp bir avuç dolusu su aldılar ve içtiler. Müminler bu suyu içer içmez bir anda susuzlukları bir anda geçti, sanki bu uzun yolu kendileri yürümemiş de yeni sefere çıkacaklarmış gibi bir güç geldi vücutlarına. Cesaretleri artı, içerlerinde korku ve benzeri endişelerden eser kalmadı. Emre itaat ve sabrettiler,kazandılar.



Talut ordusuna tekrar hareket emri verdi; hareketle beraber, o emre isyan edip bol su içenlerin kalplerini bir korku ve yılgınlık kapladı. Sanki hiç su içmemişler gibi susadılar, dediler ki:



Calut'un ordusu sayı olarak bizlerden çok fazladır, hem de yakın geçmişte bizleri çok ağır bir yenilgiye uğratmıştı, bizler bir daha aynı duruma düşmeyeceğiz. Bu düşüncede olanların ileri gelenleri durumu Talut'a anlatmak için huzura geldiler.



-Bizler, bu şartlar altında Calut gibi bir savaşçıyla ve ordusuyla savaşamayız. Geçmişte yaşadığımız yenilgiyi tekrar yaşamak istemiyoruz, dediler. Calut; Allah (Celle Celalühu)'ın yardımının kendileriyle beraber olduğunu ve kesin olarak zaferin kendilerinin olduğunu anlattı. Fakat bu isyankarların, bunu anlayacak durumları yoktu. Talut bütün anlatmalarına rağmen, bir sonuç alamayacağını anlayınca;

-Geri dönmek isteyenler ayrılsın, dedi. Ordunun ezici bir çoğunluğu ayrıldı.

-Allah (Celle Celalühu)'a itaat edenler peşimden gelsin, dedi. Irmaktan bir avuç su içenler, Talut’la beraber yola koyuldular.



Talut bu bir avuç inanana, "...Nice küçük topluluklar var ki, Allah'ın izniyle, büyük cemaatlere galip gelmiştir..."(5) dedi. Talut’la beraber savaşa katılanların sayısı hakkında yapılan rivayetlerde, müminlerin sayısının üç yüz on üç olduğu haber verilmiştir. Bedir savaşında da, müminlerin sayısının üç yüz on üç olması çok anlamlıdır. Bunun bir tesadüf olmadığı, ilahi bir tecelli olduğu ve bu sayıda bazı hikmetler olduğu muhakkaktır. Nihayet iki ordu karşı karşıya gelir.



"Talut'un beraberinde ki müminler ise Calut ile ordusuna karşı çıkınca dediler ki: Ya Rabbena, üstümüze gürül gürül sabır yağdır. Ayaklarımıza sebat ver ve kafir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle."(6)



Savaş başladı, Calut ve ordusu zaferden son derece emindi karşılarına bir avuç savaşçı vardı, bu güvenin de verdiği rahatlıkla savaşa başlayan Calut ordusu kısa zamanda durumun böyle olmadığını gördü. Müminler de inançlarından aldıkları güçle korkusuzca düşmana saldırıyorlardı, nerede ise savaşın seyrini çevirecek duruma gelmişlerdi. Calut işin ciddiyetinin farkına varmakta gecikmedi, bu bir avuç savaşçıyı alaya almakla hata ettiğini anlamıştı; böyle devam ederse ordusu mağlup olacaktı, bu durumu düzeltmek için, Talut'a bir teklifte bulundu:



-Benimle teke tek savaşacak bir savaşçı çıksın, eğer ben onu yenersem zafer bizim olacak. Yok eğer ben yenilirsem zafer sizin olacak, dedi. Calut’un bu teklifi yapmaktaki gayesi, silahşörlüğüne son derece güveniyordu, bu konudaki şöhreti de bütün yer yüzüne yayılmıştı.



Talut ordusuna, Calut’la savaşacak ve kazanacak savaşçıya kendi kızını vereceğini ayrıca yüksek bir rütbe ile de mükafatlandıracağını vaat etti. Buna rağmen kimse çıkmadı. Aynı teklifi bir kaç defa tekrarladı sonunda genç, güçlü kuvvetli bir delikanlı ortaya çıktı ve:



-Calut’la ben savaşacağım, dedi. Bu genç yiğit Hz.Davut (Aleyhisselam)' un ta kendisi idi. Hz. Davut (Aleyhisselam)'la, Calut amansız mücadeleye tutuştular. Kısa zaman sonra Hz. Davut yerden aldığı bir taşı Calut'un üzerine fırlattı, taş Calut'un başına isabet etti, Calut taşın tesiriyle yere yıkıldı, Hz.Davut bunu fırsat bilerek Calut'un sırtına oturdu ve kellesini vücudundan ayırdı.



"Deken Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davut Calut'u öldürdü, Allah O’na hükümdarlık ve hikmet verdi ve dilediği bir çok şey öğreti. Eğer Allah bazı insanların şerrini bazıları ile önlemeseydi dünyadaki nizam bozulurdu. Lakin Allah alemlere büyük bir lütuf ve inayet sahibidir."(7) Bu manzarayı gören Calut'un ordusu dağıldı, zafer Allah (Celle Celalühu)'ın yardımıyla Talut ve az sayıda inanmış müminin oldu.

Bu kıssa bizlere çok önemli mesajlar vermektedir. Bir defa zafere ulaşmak için üç meselenin bir arada olması gerekir.



İnanmak; "...Nice küçük topluluklar var ki, Allah'ın izniyle büyük cemaatlere galip gelmiştir..."(8) ayetinin sırrına ermek. İhlasla zaferin Allah (Celle Celalühu)'tan geldiğine ve dünyevi güçlerin hiç bir ehemmiyeti olmadığına inanmak.



İtaat; Allah (Celle Celalühu)'a ve O’nun emriyle hükmeden komutana şartlar ne olursa olsun itaat edilecek. Bu öyle bir itaat ki, şüpheye ve tereddüde yer yok. Emir büyük yerden; su, bir avuçsa bir avuç aksini uygulamak olmaz.

Sabır; Bütün zorluk, sıkıntı, darlık ve eziyetlere karşı sabırlı olmak. "...Doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir..."(9) Ayetinin sırrına erenler zafere ulaşanlardır.



Bugün için yaşadığımız meselelerin temelinde; Allah (Celle Celalühu)' a inanmak, emre itaat ve sabır konularında isyan ve inançsız bir yaşam sürmemizdir. Talut ve inanmış ordusuna ve Bedir ehl'inin imanı, ihlasını yakalamanın mümkünü yok, bırakın yakalamayı o ihlas yolunda yürüyebilsek istediğimiz hedefe ulaşmamız hiç de zor olmayacak. Dünya üç yüz on üç sayısının manevi sırlarını ve kahramanlarını bekliyor...



DİPNOTLAR

1. Elmalı Hamdi Hak Dili Kur'an Dili, Clt.2 S.139

2. İbn-i Kesir Mütercim B.Karlığa Clt.3 S.979

3. Bakara suresi, Ayet 249

4. " " " 249

5. " " " 249

6. " " " 250

7. " " " 251

8. " " " 249

9. " " " 249
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt