Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ashab-ı Uhdud…Büyülenmiş Hayatlar... (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ashab-ı Uhdud…

Aziz ve Celil olan Allah’ın Kerim ve Hakim olan Kur’an’ında tüm zamanların müminlerine sunduğu önemli bir kıssa… Kulluk sınavının zorlu serüveni bu öyküde resmediliyor… Önce Kur’an olaya kısaca değiniyor, sonra Rasulullah (sav) tafsil ediyor…

“Kahrolası Ashabı Uhdud! Tutuşturucu yakıt dolu o ateş. Hani kendileri ateş hendeğinin etrafında oturmuşlardı ve müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.” (Buruc:4-7)

Muvahhid bir cemaatin Hendekçilerin ateş dolu çukurlarında nasıl bir işkenceye maruz kaldıklarını gözler önüne seriyor… İmanın ateşle testi… Sonuçta akidenin ateşe galebesini görüyoruz…

Şimdi Peygamber (sav) in dilinden bu hakikatin akışını takip ediyoruz:

Hz. Süheyb (ra) den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

"Sizden öncekiler arasında (Rablık iddiasında bulunan) bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz yaşlanınca Kral'a:

"Ben artık yaşlandım. Bana bir genç gönder de sihir yapmayı öğreteyim!" dedi.

Kral da öğretmesi için ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde (muvahhid) bir râhip bulunmaktaydı. Bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık sihirbaza gittikçe, râhibe uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu. Bir gün “Niçin geç kalıyorsun?” diye sihirbaz delikanlıyı dövünce genç durumu râhibe şikayet etti. Rahip ona:

"Eğer sihirbazdan dövecek diye korkarsan: "Ailem beni oyaladı!" de; ailenden korkacak olursan, "Beni sihirbaz oyaladı" de!" diye tembihte bulundu.

Genç bu halde devam eder iken, insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı. Kendi kendine: "Bugün “Sihirbaz mı yoksa rahip mi daha üstün!" bileceğim diye kendi kendine mırıldandı. Bir taş aldı ve: "Allahım! Eğer râhibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür de insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına devam ettiler. Delikanlı râhibe gelip durumu anlattı. Rahib ona:

"Evet! Bugün sen benden daha üstünsün! Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin. Sen büyük belalarla sınanacaksın. İmtihana maruz kalınca sakın benim yerimi söyleme!" dedi.

Genç anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı. Kralın o sıralarda kör olmuş yakın dostlarından biri bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti. Ve:

"Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi senindir" dedi. Delikanlı:

"Ben kimseyi tedavi edemem, tedavi eden Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim. O da şifa verecek!" dedi.

Adam derhal iman etti, Allah da ona şifa verdi. Adam bundan sonra kralın yanına geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral:

"Gözünü sana kim iade etti?" diye sordu.

"Rabbim!" dedi. Kral:

"Senin benden başka bir Rabbin mi var?" dedi. Adam:

"Benim de senin de Rabbimiz Allah'tır!" cevabını verdi.

Kral onu yakalatıp işkence ettirdi. O kadar ki, gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini sağlayan gencin yerini de gösterdi. Genç te oraya getirildi. Kral ona:

"Delikanlı, senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!" dedi. Delikanlı:

"Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah'tır!" dedi.

Kral onu da tevkif ettirip işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da râhibin yerini haber verdi. Bunun üzerine râhip getirildi. Ona: "Dininden dön!" denildi. O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra delikanlı getirildi. Ona da: "Dininden dön!" denildi. O da direndi. Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti.

"Bunu falan dağa götürün, tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman tekrar dininden dönmesini talep edin; dönerse ne âla, aksi takdirde dağdan aşağı atın!" dedi.

Gittiler onu dağa çıkardılar. Delikanlı:

"Allahım! Beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!" dedi. Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi de düştüler. Genç yürüyerek kralın yanına geldi. Kral:

"Yanındakiler ne oldu?" dedi.

"Allah, beni onların elinden kurtardı" cevabını verdi.

Kral, onu adamlarından diğer bazılarına teslim etti ve:

"Bunu bir gemiye götürün. Denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse ne âla, değilse onu denize atın!" dedi. Söylendiği şekilde adamları onu götürdüler. Delikanlı orada:

"Allahım! Beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!" diye dua etti.

Derhal gemileri alabora olarak boğuldular. Çocuk yine yürüyerek hükümdara geldi. Kral:

"Arkadaşlarıma ne oldu?" diye sordu. Genç:

"Allah, beni onların elinden kurtardı" dedi. Sonra Kral'a:

"Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremesin!" dedi. Kral:

"Neymiş onlar” dedi. Genç:

"İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni de bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştir ve: "Gencin Rabbinin adıyla" dersin. Sonra oku bana atarsın. İşte böyle yaparsan beni öldürürsün!" dedi. Kral, hemen halkı bir düzlükte topladı. Genci bir kütüğe astı. Sadağından bir ok aldı. Oku yayının ortasına yerleştirdi. Sonra: "Gencin Rabbinin adıyla!" dedi ve oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve Allah'ın rahmetine kavuşup öldü. Halk:

"Gencin Rabbine iman ettik!" dediler. Sonra krala gelindi ve:

"Ne emredersiniz? Vallahi korktuğunuz başınıza geldi. Halk, gencin Rabbine iman etti!" denildi. Kral; Hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti. Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı. Kral:

"Kim dininden dönmezse hendeklere atın!" diye emir verdi.

Emri yerine getirdiler. Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi. Kadın oraya düşmekten çekinmişti,

Çocuğu; "Anneciğim sabret. zira sen hak üzeresin!" dedi." (Müslim)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bu tarihi tabloda karşımızda rububiyet iddiasında bulunan bir kral ve onun tağuti sistemini ayakta tutmaya çalışan bir sihirbaz bulunuyor… Zaten hep böyle olmadı mı? Kitleleri büyüleyen sihirbazlar eliyle zulüm düzenleri işlemedi mi?

“Ben sizin en yüce rabbinizim” iddiası ile ortaya çıkan Firavun da iktidarını sihirbazlara borçlu idi… Rejim girdikçe sihirbazlara sarılıyordu…

“(İleri gelenler): “Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler” (dediler.)

“Sihirbazlar firavuna gelip dediler ki: “Eğer üstün gelen biz olursak herhalde bize bir karşılık, ödül var değil mi?”

“Evet” dedi. “O zaman siz en yakılarım kılınanlardan olacaksınız.” (Araf:112-114
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Nedir bu sihir?

Gerçeği tersyüz ederek insanlara yanlışı doğru kabul ettirme sanatı… Bir anlam da zulmü adalet, köleliği özgürlük, şerri hayır, batılı hak gösterme becerisi… Bu bazen baskı, bazen de yanıltma ile dayatılan bir operasyondur. Artık statükonun devamı için devrede olan düzenbaz ve hilebazdan geçilmez olur…

Büyüklenenler (müstekbirler) büyülenen kitleler üzerinden saltanatlarını ustalıkla sürdürmüşlerdir, hep…

Büyülenen kitleler tepkisiz, hipnotize edilen gençlik haliyle duyarsızdır…

Güce tapınan hannasların, siyasi dessasların hile, desise, düzen, dümen ve dolapları toplumsal bilinci felç ediyor…

Resmi ideolojilerin büyüsünden kurtulamayan genç beyinler bir gün geliyor kendileri de büyücü olup çıkıveriyorlar… Efsunlu zihinler statükodan merhamet dileniyor, zorbalardan adalet umuyorlar…

“Dile benden ne dilersen” diyen egemen güçler habire vaatlerde bulunuyorlar… Toplumun ilgisini çekecek “geleceğin” pembe tablolarını çiziyorlar… İktidar, imtiyaz, iltimas, ihtikar kapıları sonuna kadar açılıyor… Yeter ki sistemin büyüsü bozulmasın… Lambadan çıkan cinle buluşan insanlar fırsatçılık, çıkarcılık, hesapçılık dendi mi her biri bir cin gibi…

Propagandanın, reklamın, medyanın gücüne karşı artık kim durabilir ki? Sihirli kutunun girmediği mekan kaldı mı?

Diplomalı cambazların, çok okumuş cadılar eliyle uyuşturulan yığınlar sömürülmeye hazır bir ruh hali ile zaten kaderine dünden razı…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Modern zamanların manipülasyonu çok daha bozucu ve yıkıcı… Aydın, entelektüel, akademisyen, sanatçıda bu büyünün figüranı olmuşsa, sonucu varın siz hesap ediniz…

Sahnelenen büyülerin, sergilenen sihir senaryolarının haddi-hesabı yok… Profan, pagan, popülist, pozitivist, politik büyüler mi dersiniz? Yoksa seküler, liberal, rasyonel, hümaniter olanını mı ararsınız? Olmadı, deneysel, yasal, toplumsal, geleneksel, küresel olanı mı istersiniz? Sihirbazların cirit attığı, sihrin prim yaptığı bir dünyadayız…

Saz, söz, ses, sanat, spor, sinema, sermaye, siyaset sanki her şey sihirbazlara çalışıyor… Herkes baş sihirbazın kontrolünde…

Sanal dünyanın sihri zaten her şeyi silip- süpürüyor… Düşler, hisler, hayaller, hafakanlar insan havsalası duruyor… Ortada bireysel ve toplumsal bir narsizm (kendini aşırı beğenme) var…

Mitolojiden, efsanelerden henüz kurtulamayan insanlar ütopyaya sürüklendi…

Gün büyücülerin günü…

Gün geldi din de büyünün aracı haline getirildi… Büyüleri bozmak için gönderilen din, büyücülerin malzemesi oldu… Üfürükçü, medyum, mecnun ve meczuplar piyasayı tuttu… Resmi ideolojinin “ılımlı din” söylemi hangi amaca yönelik?

Medya üzerinden sürdürülen illüzyonizmin sarsıcı etkilerine maruz kalan kitleler, marazi bir ruh halini yaşıyorlar…

Emperyalist medyanın gündemleri ile büyülenenler etraflarında ne olup-bittiğini göremeyecek ölçüde büyük bir körlük içerisindedirler…

Bugün Hollywood dünyanın en güçlü sihir üssüdür… Paranın, şiddetin, şehvetin, uyuşturucunun, her türlü müptezelliğin, edepsizliğin sergilendiği sektör…

Pantegon’dan “ABD’nin yenilmezliği” büyüsü dünyaya aşılanıyor… Beyaz Saray Dünya Siyasal Sihirler Merkezi… Şimdiki zamanlarda en etkili sihirli formül ise: Demokrasi, Özgürlük ve İnsan Hakları…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Samiri altun buzağı ile yeniden sahne aldı… İnsanlık komünizmin büyüsünden geçte olsa uyandı, fakat kapitalizmin altun buzağısı hala göz kamaştırıyor… Modernizmin sahte cenneti cinnet içermesine rağmen ne kadarda müşteri buluyor…

Görsel ve işitsel şölenler çağdaş Nadr b. Haris’lere çağrışım yapıyor…

Meşin yuvarlağın peşinde koşan gençliğin cezbedar halini görünce; futbolun sadece futbol olmadığını, “fena fil futbol” olduğunu insan daha iyi anlıyor… Siz buna “fena fil politika”yı da ekleyebilirsiniz…

Peki ya, klavyenin, kumandanın, kameranın büyüsüne kapılanlara ne dersiniz?

Moda, marka, model, makam, mülk her birinin büyüleyici bir etkisinin olduğunu kim yok sayabilir? Zamanla talepler tutkuya, tutkular tutsaklığa dönüşüyor…

Büyümenin büyüsüne kapılanlar, başarının büyüsüne kilitlenenler “benlik zindanı”nda çürümeye yüz tutuyorlar..

Sonuçta, kazananlar hep büyücüler ve onların arkasına gizlenen güç odakları…

Kaybedenler ise büyülenenler oluyor…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Peki, bu hep böyle mi devam edecek? Hayır!

O halde bu büyü nasıl bozulacak?

Sorumuzun cevabını yukarıda geçen Ashab-ı Uhdud kıssasında buluyoruz:

Kralın zorunlu formel eğitime tabi tuttuğu delikanlı, devletin bekası için sihirbaza teslim ediliyor… Yeni kuşakların zihni resmi ideoloji ile ipotek altında… Düzene uygun yontulmuş kafalar yetiştirmenin yolu büyücülerden geçiyor…

Bu büyücüler hayatın her alanında ve her anında ortaya çıkabilirler… Okul, kışla, mabed, kurum, kuruluş, sendika, parti, medya, Pazar, kamusal, özel, tüzel, kurumsal, sanal, yerel, ulusal, küresel, sosyal, siyasal, STK, legal, illegal gibi ortamlar büyücülerin mesai alanı ve araçlarıdır…

İşte oyunu bozan, nesillere karşı sorumluluk bilinci ile hareket eden muvahhid bir rahip… Delikanlıya tebliğde bulunuyor, onu tevhidi bir eğitime tabi tutuyor…

Kendi alternatif eğitim ortamlarını oluşturan bilge kişiler yeni kuşakları bilinçlendirerek onlar üzerindeki büyüyü bozabilirler…

Büyülenmeye karşı çıkış yolu bağnazlıktan uzak bilgilenme ve bilinçlenmedir… Büyüyü bozacak olan basirettir… Çünkü; yanlışa, yalana yönlendirilen gençliği doğru adreslere çağırmak lazım… Gençlik yanlış duraklarda bekliyor, bulanık sulardan besleniyor… Cahiliyenin memesinden emen yavrular zaten sersem ve sefil…

İnsanımızı, tevhid, bilgi, bilinç, ahlak, onur, adalet, özgürlük, salih amel, takva, rahmet, güzel, doğru, iyi, hayır ve hak ile buluşturacak adresler göstermeliyiz… Bunun tedris, tahsil talim ve terbiyesini gerçekleştirecek ortamlar zaruret arz ediyor…

Bu kapsamda her imkan kullanılmalı, her fırsat değerlendirilmelidir… Yoksa ülkeyi saran bu yangın nasıl söndürülebilir? Toplumsal sorumluluğun vebali nasıl taşınabilir?

Bu yolda atılacak her adım kutsaldır… Her teşebbüs azizdir… Her çaba takdire şayandır… Ev okulu, aile okulu, ana okulu, özel okul, dershane, etüd merkezi, mescid, medrese, cami, yurt, pansiyon, kurs, öğrenci evi, kitap evi, çay evi, kültür merkezi, kamp, izci kulübü, spor kulübü, vakıf, dernek, dergah, sendika, platform, kampus, anfi, stüdyo, sahne, salon, sohbet, ders, seminer…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Yani insana İslam’la buluşma fırsatı sağlayan her zemin anlamlıdır ve mutlaka aranmalıdır…

Bunun içinde öncelikle “sera”dan kurtulup “saha”ya inmek lazım… Tribünlerde “seyirci olma”yı sonlandırıp “alanda bulunmak” kaçınılmaz bir sorumluluktur… Bu sayede İslami bilinçle yetişen gençlik, toplumsal sorunlara duyarsız kalmayacaktır… Öyküdeki delikanlı misali, halkı tehdit eden canavarlara karşı koymayı göze alabilecektir…

Hatta öyle ki, toplumun hidayeti ve hakikatle yüzleşebilmesi için kendilerini bile feda etmekten çekinmezler…

Şayet, şehadet büyüleri bozup kitlesel dirilişe vesile olacaksa gözlerini kırpmadan buna koşacaklardır… Onlar bir üst değerin bekası için kendinden vazgeçme becerisine sahiptirler…

Zaten tarih boyunca şer güçlerin toplumlar üzerindeki büyüsünü bozan şehitlerin kanı, alimlerin mürekkebi, muttakilerin gözyaşı, mücahidlerin teri değil midir?

Kıssadaki genç toplumsal büyüyü hangi cümle ile bozuyor?

“Bismillahi Rabbil ğulam- Delikanlının Rabbinin ismi ile”

Tabi ki, bu cümlenin altına kanı ile imza attıktan sonra…

O, “daha çok yaşayarak hizmet ederim” hesaplarına girmedi, vahye şahitliğini bir an önce tamamlamak istedi…

Sahi, şimdi biz büyücülere karşı vahye şahitliğimizi nasıl sürdüreceğiz?

Tabii ki, Kitab ve hikmetle… Tıpkı asa-yı Musa misali…

İsa’ca bir nefesle…

Davudi bir sesle…

Meryem’ce bir sukütla…

İbrahimi bir haykırışla…

Muhammedi bir soluk ve sözle…

Şimdi büyülü bir dünyadan besmeleli bir hayata “Bismillah” diyelim…

Ramazan KAYAN
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Yani insana İslam’la buluşma fırsatı sağlayan her zemin anlamlıdır ve mutlaka aranmalıdır…

Bunun içinde öncelikle “sera”dan kurtulup “saha”ya inmek lazım… Tribünlerde “seyirci olma”yı sonlandırıp “alanda bulunmak” kaçınılmaz bir sorumluluktur… Bu sayede İslami bilinçle yetişen gençlik, toplumsal sorunlara duyarsız kalmayacaktır… Öyküdeki delikanlı misali, halkı tehdit eden canavarlara karşı koymayı göze alabilecektir…

Hatta öyle ki, toplumun hidayeti ve hakikatle yüzleşebilmesi için kendilerini bile feda etmekten çekinmezler…

Şayet, şehadet büyüleri bozup kitlesel dirilişe vesile olacaksa gözlerini kırpmadan buna koşacaklardır… Onlar bir üst değerin bekası için kendinden vazgeçme becerisine sahiptirler…

Zaten tarih boyunca şer güçlerin toplumlar üzerindeki büyüsünü bozan şehitlerin kanı, alimlerin mürekkebi, muttakilerin gözyaşı, mücahidlerin teri değil midir?

Kıssadaki genç toplumsal büyüyü hangi cümle ile bozuyor?

“Bismillahi Rabbil ğulam- Delikanlının Rabbinin ismi ile”

Tabi ki, bu cümlenin altına kanı ile imza attıktan sonra…

O, “daha çok yaşayarak hizmet ederim” hesaplarına girmedi, vahye şahitliğini bir an önce tamamlamak istedi…

Sahi, şimdi biz büyücülere karşı vahye şahitliğimizi nasıl sürdüreceğiz?

Tabii ki, Kitab ve hikmetle… Tıpkı asa-yı Musa misali…

İsa’ca bir nefesle…

Davudi bir sesle…

Meryem’ce bir sukütla…

İbrahimi bir haykırışla…

Muhammedi bir soluk ve sözle…

Şimdi büyülü bir dünyadan besmeleli bir hayata “Bismillah” diyelim…
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm değerli abimiz.
Tarihin ibretli bir kesitini aktaran paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, emeğinize sağlık. Akide mücadelesinin çağımızın tağuti sistemlerinde de aynen devam ettiğini, bu değerli paylaşım vesilesiyle günümüzle kıyas ediyoruz.. Sistemin şaşa'a ve debdebesinde, Rabbimiz tüm inananları yardımıyla kuvvetlendirsin, her birine zaferler ihsan eylesin inşallah.
Cuma'nız mübarek olsun, Rabbimize emanet olunuz.
Selam ve Dua ile.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Selamün Aleyküm değerli abimiz.

Tarihin ibretli bir kesitini aktaran paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun, emeğinize sağlık. Akide mücadelesinin çağımızın tağuti sistemlerinde de aynen devam ettiğini, bu değerli paylaşım vesilesiyle günümüzle kıyas ediyoruz.. Sistemin şaşa'a ve debdebesinde, Rabbimiz tüm inananları yardımıyla kuvvetlendirsin, her birine zaferler ihsan eylesin inşallah.
Cuma'nız mübarek olsun, Rabbimize emanet olunuz.
Selam ve Dua ile.
....ESSELAM GÖNÜLDAŞ...DEĞERLİ VE FAYDALI YORUMUNUZ İÇİN ALLAHCC RAZI OLSUN...Alllahcc yr ve yardımcınız olsun....Allahcceemanet olasın...BESMELE...SELAM...DUA...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bunun içinde öncelikle “sera”dan kurtulup “saha”ya inmek lazım… Tribünlerde “seyirci olma”yı sonlandırıp “alanda bulunmak” kaçınılmaz bir sorumluluktur… Bu sayede İslami bilinçle yetişen gençlik, toplumsal sorunlara duyarsız kalmayacaktır… Öyküdeki delikanlı misali, halkı tehdit eden canavarlara karşı koymayı göze alabilecektir…

Hatta öyle ki, toplumun hidayeti ve hakikatle yüzleşebilmesi için kendilerini bile feda etmekten çekinmezler…

Şayet, şehadet büyüleri bozup kitlesel dirilişe vesile olacaksa gözlerini kırpmadan buna koşacaklardır… Onlar bir üst değerin bekası için kendinden vazgeçme becerisine sahiptirler…

Zaten tarih boyunca şer güçlerin toplumlar üzerindeki büyüsünü bozan şehitlerin kanı, alimlerin mürekkebi, muttakilerin gözyaşı, mücahidlerin teri değil midir?

Kıssadaki genç toplumsal büyüyü hangi cümle ile bozuyor?

“Bismillahi Rabbil ğulam- Delikanlının Rabbinin ismi ile”

Tabi ki, bu cümlenin altına kanı ile imza attıktan sonra…

O, “daha çok yaşayarak hizmet ederim” hesaplarına girmedi, vahye şahitliğini bir an önce tamamlamak istedi…

Sahi, şimdi biz büyücülere karşı vahye şahitliğimizi nasıl sürdüreceğiz?

Tabii ki, Kitab ve hikmetle… Tıpkı asa-yı Musa misali…

İsa’ca bir nefesle…

Davudi bir sesle…

Meryem’ce bir sukütla…

İbrahimi bir haykırışla…

Muhammedi bir soluk ve sözle…

Şimdi büyülü bir dünyadan besmeleli bir hayata “Bismillah” diyelim…
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Tarih boyunca şer güçlerin toplumlar üzerindeki büyüsünü bozan şehitlerin kanı, alimlerin mürekkebi, muttakilerin gözyaşı, mücahidlerin teridir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ben teşekkür ederim...
Rabbimize emanetsin inşaALLAH...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt