Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Annelerin Destani. (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
Annelerin destani.

Sicim gibi yagmurla gözlerin bulutlandi,
Yanagindan süzüldü inciler tane tane,
Bir milyon kitap yandi, hangi zafer(!) kutlandi?
Bin dört yüz doksan yedi... Tarihlere bak anne!
Seni böyle aglatip, yüregini yakan ne? ...

El-Hamra Sarayi'ndan, yükselen feryat ile,
Endülüs tarihlere aci bir sayfa ekler.
Gözü yasli annenin, nedir çektigi çile?
Güllerin kucaginda vurulan kelebekler!
Zulme seyirci kalan insanlik neyi bekler?

Vandal ruhu hortlamis, yakip yikiyor gene.
Eli kinali gelin! Yok ki kaçacak yerin.
Üç tarafin deryadir, bir tarafin Prene...
Dilinden dua düsmez, derdin ummandan derin.
Çile, gözyasi ve kan, bu mu senin kaderin?

Geçmisten gelecege akip giden zamanda,
Endülüs Melekleri, bir rüyaydi gördügüm.
Zil, sal ve gülden önce, akla geldigin anda,
Sevgili annelere hecelerle ördügüm,
Destaniniz yazilsa çözülür mü kördügüm?

Insanlik tarihinde Endülüs ilk degildi,
Son da olmadi elbet, geldigimiz güne dek.
Yavrun yasasin diye kaç kez basin egildi?
Elinde karakalem, kaç ferman yazdi felek?
Halbuki sen nelere, nasil katlandin melek?

Leke düsmez sanina! Gece uykunda bile,
Dokuz ay yük tasidin, görmeden baharini.
Gizlenmis umutlarin varamazken menzile,
Feda ettin geçmisi, bugünü ve yarini.
Çekmeyen bilemez ki, dogum sancilarini!

Ilâhi adaletten, Cennet sana hediye...
Nurdan ruhanî varlik, sanma ki senden üstün!
Kutsal emanet olan yavrun büyüsün diye,
Günler ve gecelerin uykusuz geçti bütün,
Gülden nazik bedene, hayat verirken sütün.

Ateslense bebegin arsa gider adagin.
Agit düser diline, yürekleri daglayan!
Alev almis tenine, degdikçe gül dudagin,
Sanki yeniden dogar hastalanmis aglayan,
Bebegin alnindaki elin billûr çaglayan! ...

Naksedilmis heceler, senin kader yazinda,
''Uykusuz kalsin! '' demis, görünmeyen bu nakis.
Uzun kis geceleri, zemheri ayazinda,
Simsicak kucaginla, sevgi dolu bir bakis,
Isitirken yavrunu, yaza döndü karakis.

Nice yillar yapisti sefaletin pençesi,
Yoksulluk günlerinde, sanki hayattan biktin.
Umudun yakarisa ses vermezken nefesi,
''Yavruma ne yedirsem? '' diyerek sen ayiktin.
Bilir misin sen melek, sen nelere layiktin?

Elmasin sahi gelse yildiz konsa tacina,
''Sönük kaldim! '' diyerek gizli bir hüzün duyar.
Kizil Deniz incisi dag olsa yamacina.
Sana layik olan gül, aransa diyar diyar;
Irem Bagi'nin gülü, elindeyse bahtiyar...

Layik olur mu sence, Hicaz tepelerine,
Saray kurulsa sana; inci mercan isiyle,
Altin kusak islense kubbenin her yerine,
Ay isigi altinda Günes'e gidisiyle,
Mavi damarli mermer, yakut ve fildisiyle!

Evrende peçelenmis Ülker'in yedi kizi,
Nedime inse sana, ilâhî ahenginden.
Burç altinda çift duran güneyin Akyildiz'i,
Kandil olsa gecene, safir zümrüt renginden,
Nur yagdirsa simana, süzülerek enginden.

Retinaya ilk düsen, akla yerlesen yüzün,
Bir ömür zihinlerden silinmiyormus meger.
''Bayram eder! dediler, sona erecek hüzün! ''
Peri kizin mirasi, paha biçilmez deger,
Sebâ'nin yakut tahti sana sunulsa eger!

Ihtisamli El-Hamra gülleri büyü ile,
Ayagina serilse yüregini kanatir!
Bir zümrüdüankanin efsunlu tüyü ile,
Bir ceylan derisinde sirmalansa her satir,
Ey melek! Hangi destan, seni nasil anlatir?

Nasil anlatir seni, ''Anne! '' derken yanan dil?
Safaklarin tülünden perdelenmis simani.
Günes dogarken bile gökte yanan tek kandil,
Venüs'ün semadaki benzersiz enfes tani,
Seni anlatamiyor, meleklerin destani...

Destanlar yanik anne, Nemrudî ates düstü.
Yanginlar hiç sönmedi su tasirken ebabil.
Zalimlerin hisimi, masumlara üsüstü.
Çoktan yerle bir oldu, dehsetine mukabil,
Nemli zindanlariyla, kizil kuleli Babil...

Endülüs melekleri, bugün bile agliyor.
Zulüm sayfalarindan, ders almayan insanlik,
Ne oldu ki ufuklar gene zulmet sagliyor?
Mahserin melekleri yere inse bir anlik.
Annelerin safagi, neden hâlâ karanlik?

Sayisiz günes düstü kara toprak bagrina.
Tomurcuk güller soldu, göremeden bahari.
Sagir sultan duymusken, dünya suskun çagrina.
Hiç kimse anlamadi ruhundaki hasari.
Acem kehribarindan, gül yüzler daha sari...

Terlemekle donuyor; bir yanip, bir üsüyor!
Nur semavi bedenler kapan doyumsuz aga,
Kaderinden habersiz anlamadan düsüyor,
Barisin melekleri, birer birer tuzaga!
Dönüs hayali uçmus, yildizlardan uzaga.

Acili tarihlerde, sayfa kanla yazilmis.
Bin bir agit yakildi, giden dönmüyor geri.
Kara humma pusuda, siper derin kazilmis.
Yemen mi daha öte, Fîzan mi daha beri?
Düstügü yeri yakar, her ayrilik haberi!

Ne bir mektubu geldi, ne giden geri döndü;
Savasin pençeleri, teslim aldikça çagi.
Iki günlük gelinler, tüten ocaklar söndü!
Alev alev yandikça dünyanin dört bucagi,
Sevgili annelerin bos kaldikça kucagi!

Istirabin, gözyasin... Ne diner, ne yavaslar.
Kimi zaman Balkanlar, kimi zaman Yemen'di,
Gidip de dönülmeyen, genç can yutan savaslar;
Yavrularin boynuna doladikça kemendi,
Arsa yükselen feryat: Senin ''Yavrum! ... '' demendi.
...
''Gizli ithaf nakseden kalemin sussun sair,
Boynu bükük misrada hece yas baglamasin!
Neyi anlatabildin benim çileme dair? ...
Uzak dursun savaslar, nefreti saglamasin.
Adil bir dünya kurun... Anneler aglamasin! ''


IRFAN YILMAZ
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt