Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Anne Terliği ...yemeyen varmı ? (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Geldiği yer: avustralyalıların bumerangının atasıdır, yüksek yüzdeyle hedefi vurur, vuramazsa sahibine geri döner



İçeriği : Radyoaktif madde icermeyen, kimyasal sonuçlar oluşturmayan, sadece ıisa süreli noktasal fiziki acılar veren, yerden 50 santim ile 185 santim yüksekliginde uçma kabiliyeti olan, maliyeti ucuz, satısı-alısı yasal olan, ayağa giyilen ev esyasi görünümlü olduğu icin ayrıca ruhsat gerektirmeyen kullanımı kolay silah 1400 metre mesafeden nokta atışı yapabilen silahlari yaratan insanların geçmislerinde olduklarini düsündügüm ev esyasıdır
kılıçdan daha hızlı cekilir, ehlinin elinde isabet yüzdesi yüksektir; terbiye amaçlıyken aksiyon antrenmanı halini alır hayatımda gördüğüm ilk kırmızı renkteki tomahawk fuzesidir


Kullanımı: Anne terliği aslında james bontun 007 icin yaptığı bir silahtır bu silahin türk annelerinin eline ne zaman gectiği tam olarak bilinmemekle birlikte annelerin bunu james bonddan daha etkili kullandıkları asikardır


Şöyle ki;
anne, terliği fırlattıktan hemen sonra şu sözü sarfeder "getir o terligi cabuk!"( atacaksan niye istiyon istiyosan niye atıyo dimi )

eger annenin gercekten o terligi istedigini saniyorsaniz zaten o terligi yemeyi haketmissiniz demektir zira bu cümle tamamen kurbanı bir ikilemin içine sürüklemek icin söylenmiştir siz kızgın bir anneye silahini teslim etmekle, istedigini yapmayarak anneyi daha daha cok kızdırmak arasinda bir secim yapmaya zorlanirken pattt! ikinci terligi yersiniz
ve anne son psikolojik darbeyi indirir;
getir dedim sana o terlikleri!!!
terligin verdigi zarar yasadığınız psikolojik çöküntüye oranla bir hiÇtir




BakaLım o terLikten zamanında yemeyen varmı ?:a26::a26::a26:

__________________
peng1kl.gif
penguenbenimyapm2kw1.gif
 

bozkurt_44

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
63
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
benim babam sinir hastası olmasına rağmen 6 kardeşten bir tek beni yine 1 kez dövmüştür.ama anacım elleri dert görmesin babama rahmet okuturdu terlik maşa vs çeşitli alet ve edevatlarla hakkımdan gelirdi ama haklıydı baya yaramazdım
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
benim babam sinir hastası olmasına rağmen 6 kardeşten bir tek beni yine 1 kez dövmüştür.ama anacım elleri dert görmesin babama rahmet okuturdu terlik maşa vs çeşitli alet ve edevatlarla hakkımdan gelirdi ama haklıydı baya yaramazdım

Maşa deyince aklıma geldi annem derdi rahmetli alırsam maşayı bulursun köşeyi ONLARIN VURDUĞU YERDE GÜLLER BİTERMİŞ :a21::a21:
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
ben çok yedim annemden terlik kçükken ama baş edemzdi zavallım ne etsin
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,197
Tepki puanı
3,566
Puanları
163
Yaş
46
ah hafize annem, babamdan hiç yemedim ama annemden yediğimiz sopaların haddi hesabı yok.canı sağolsun ama ben bu konuda hem anneme hemde babam kırgınımdır.anneme vurduğu için babamada izin verdiği için.bir çok kişi bunu tebesümle anlatır ama ben tebessüm ederek bakmıyorum.çünkü hiç yaramaz çocuklar değildik.annem şimdi itiraf ediyor.babama,babaanneme veya birilerine kızar hıncını bizden alırdı.benim psilokojimi ergenlik döneminde çok bozmuştur bu dayak olayı.
ben anne olunca çocuğumu dövmücem dediğimde hadi canım demişlerdi.hamd olsun ne ben ne eşim 1 tokat bile atmadık şimdiye kadar.1 bardak kırıldı diye çocuğunu dövenler var.varsın bardaklar kırılsın ama o masum yüreklerin kalbi kırılmasın.
 

huzunlu_gurbet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
1,098
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
belçika
ah hafize annem, babamdan hiç yemedim ama annemden yediğimiz sopaların haddi hesabı yok.canı sağolsun ama ben bu konuda hem anneme hemde babam kırgınımdır.anneme vurduğu için babamada izin verdiği için.bir çok kişi bunu tebesümle anlatır ama ben tebessüm ederek bakmıyorum.çünkü hiç yaramaz çocuklar değildik.annem şimdi itiraf ediyor.babama,babaanneme veya birilerine kızar hıncını bizden alırdı.benim psilokojimi ergenlik döneminde çok bozmuştur bu dayak olayı.
ben anne olunca çocuğumu dövmücem dediğimde hadi canım demişlerdi.hamd olsun ne ben ne eşim 1 tokat bile atmadık şimdiye kadar.1 bardak kırıldı diye çocuğunu dövenler var.varsın bardaklar kırılsın ama o masum yüreklerin kalbi kırılmasın.
1 bardak kırıldı diye çocuğunu dövenler var.varsın bardaklar kırılsın ama o masum yüreklerin kalbi kırılmasın.[/ ne guzel soyledion ablacigim ALLAH senden razi olsunn selam ve dua ile...
 

meddoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Mar 2009
Mesajlar
95
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
terlik yemeden olmaz :)))
Bende yedim tabii annem haksiz degildi :))
bi gun oturuyo bende yine bisiyler yapiyorum o da kave iciyo :)))))))
terlik diye fincan gel Allahtan bacagima geldi bacagimza kirildi :))) tabii bana bisi olmadi... tehtit ediyodum babama soylicem seni diye yada istedigim olucak :))))

Yani az degildim bende, haksiz yere dovmeler tabii iyi degil,hakli olduklari icin ve kimi yalnislarin omamasi icn oluyo...
Sevgili annemcigim benim herseyimsin tabii babamda...
Rabbim basimizdan eksik etmesin onlari.... amin amin amin
Vefat etmiser icin.... fatiha
 

-Burcu-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eyl 2008
Mesajlar
2,493
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
hafize anne bir ahtan benden bende ergenliğimde dahil olmak uzere lise sona kadar annem tarafından epey bir yedim bir kere hiç unutmam 10 yaşındayım ciğer yemek istemeyişimin ve sokağa cıkmak isteyişimin acısı cok fena cıktı sen baba tarafına benziyorsun deyip yada babam abime kızdıgında annem gelir beni o kızmanın bedelini ödetirdi yine hiç unutmam annem beni hırpalarken babamdan beni kurtarmasını istedğim zamanlarda babamın kanepesinde sessizce oturusunu gözyaşlarımı tutamıyorum şuanda
Rabbime binlerce şükür cok agır bir ameliyatım ve arkasaından universiteyi kazanıp uzaklara gitmem annemle aramızda daha önce hiç yaşamadıgımız o guzel gunleri yaşatmaya başlamıstır şuanda harika bir annekız ilişkisi var keşke anneme ihityacım oldugu ergenlikte ve cocukluk dönemlerimde yanımda olsaydı
olsun bunada şükür diyorum
 

NDYZLF

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2009
Mesajlar
960
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
44
Hafize kardeşim açmış olduğunuz konu için teşekkürler...
Ben kesinlikle çocuğun eğitiminde dayağı doğru bulmuyorum .Açmış olduğunuz konuya bağlantılı olarak
çocuğumuza dayak atmalı mıyız? ben bunu konuyu araştırdım.
Bilgi amaçlı sunuyorum.
Selam ve dua ile...





Merhametsizlik, İslam'ın umumî yasaklarından biridir. Bu sadece çocuk veya insanlar hakkında değil, hayvanlar yani "her ruh taşıyan" mahlûk hakkında yasaklanmıştır. Bu zîruh, hayvan da olsa, kâfir de olsa fark etmez: "Herhangi bir zîruha (ruh ve hayat sahihine) kim işkence yapar, sonra da tövbe etmeden ölürse, kıyamet günü, Allah da ona işkence yapar.(1) Müslümana rahîm (merhametli) olmak, kerim olmak tavsiye edilir:

"(Halka) merhametli olmayan kimseye (Hak tarafından) rahmet edilmez.”(2) "Rahmet ve şefkat sahiplerine Rahman olan Allah rahmet eder; arz ehline rahmet edin ki (müşfik olun ki) semâ ehli de size rahmet etsin.(3) "Merhamet ancak şakî olanlardan alınmıştır.”(4)

Hz. Peygamber (a.s.) çocuklara karşı gösterilmesi gereken şefkate ayrıca ağırlık verir: "Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.”(5) "Çocuklarınızı çok öpün, zira her öpücük için size cennette bir derece verilir, melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.”(6) diye çocukları sevmeye teşvik eden Hz. Peygamber (a.s.), torunlarından birini öperken, orada bulunanlardan birisi, "Benim on çocuğum var, hiçbirini de öpmedim" diyerek Hz. Peygamberin (a.s.m) davranışını yadırgadığını ifade eder. Resulullah'tan aldığı cevap şu olur: "Şefkatli olmayana merhamet edilmez.(7) Bir başka rivayetin bildirdiğine göre, bir grup bedevi, "Çocuklarınızı öper misiniz?" diye Hz. Peygamber'den (a.s.m) sorar. "Evet!" cevabını alan bedeviler "Fakat biz Allah'a andolsun öpmeyiz!" deyince Resulullah'm (a.s.) onlara cevabı şu olur: Allah kalplerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?(8)

Hz. Enes, her yönüyle, her davranışıyla insanlara en iyi örneği sunan Hz. Peygamber'i "Çocuklara karşı insanların en müşfiği" olarak tavsif eder.(9)

Tedib

Çocuğu gaddarlığa karşı koruma meselesinde İslam'ın hassasiyeti bilhassa tedible ilgili olarak koyduğu kaidelerde kendini göstermektedir. Çünkü, çocuğu en ziyade ezen husus, tedib ve terbiye maksadıyla takınılan sert ve merhametsiz tavırdır.

Tedib, lügat olarak, edeb verme manasına gelir. Umumiyetle, âdab ve davranışlarla ilgili olarak cemiyetin iyi saydığı şeyleri öğretme, kötü saydığı şeylerden de koruma faaliyetidir. Bu maksatla yapılacak her çeşit talim, müdahale, tedbir, ceza, azar birer tedib faaliyetidir. Her tedib bir terbiye vasıtasıdır. Çocuğun anlayışına, işlediği hatanın cinsine ve derecesine göre tatbik edilecek çeşitli tedib şekilleri vardır. "Va'z ve nasihat, Allah'ın nasihatıyla korkutma (vaîd), tehdit, dövme, hapsetme, ikram, hediye, ihsan, (çeşitli şekillerde) iyilik etme," hepsi tedibin çeşitlerine girer.(10)

İslam alimleri, Hz. Peygamber'in (a.s.) "Herkese derecesine göre davranın.”(11) "Akılları nisbetinde ikabda bulunun”(12) hadisini, çocukların tedibi mevzuunda, "Kendi aklınıza göre değil, onların aklına uygun düşecek ceza ile cezalandırın”(13) şeklinde anlayarak tedib edilecek çocuğun iyice tanınmasını, çocuğun umumî durumuna göre, bunlardan birinin tercih edilmesini prensip kabul ederler.

Tedib vasıtaları arasında, dayağın yer alma keyfiyetini, "terbiyede dayağın kaldırılması" fantazisine meyleden Batı kaynaklı günümüz esprisi, "çocuğa kötü muamele, işkence kapısı’nın açılması" olarak değerlendirebileceğini göz önüne alarak, bu mevzuda İslam'ın görüşünü belirtmek gerekecektir:

a. Her şeyden önce, gerek dünyevî, gerek uhrevî meselelerde kişinin terbiyesinde, onun, ümit ve korku arasında (beynerrecâ vel havf) tutulması mühim bir esastır. Kur'an daima cennet ve cehennemi yan yana zikreder, Allah'ın rahmeti ile ümit verirken, adalet ve cezasıyla, gadab ve celaliyle de korkutur.

b. Çocuk terbiyesinde ümitle birlikte korku da yer almalıdır. Çocuk için korkunun en müşahhas, en uyarıcı temsilcisi "dayak"tır. Hz. Peygamber (a.s.m), çok sıkı kayıtlarla dövmeye müsaade etmesine rağmen, deyneğin korkutucu, caydırıcı tesirinden istifade edilmesi için onun evde, "herkesin göreceği şekilde asılı tutulmasını" tavsiye etmiştir.(14) Gazali, muallimlere: "Tediblerin büyük kısmını korkutarak, dayak ve tedibi de azaltarak" yapmalarını tavsiye eder.(15)

c. Hz. Peygamber (a.s.m), "küçük çocukların" dövülmesini yasaklar: "Henüz tıfıl olan çocuklarınızı dövmeyin.”(16) Buradaki tıfıl kelimesi "doğum-buluğ arasındaki çocuk" mânâsına gelirse de, "doğum-temyiz arasındaki çocuk”(17) mânâsına da gelmektedir ve hadiste bu ikinci mânâda kullanılmıştır; zira belli yaşlardan sonra, belli kayıtlarla dayağa izin verildiğine dair rivayetler de mevcuttur. Aliyyü'l-Kaari, çocuğun altı yaşından önce sadece dil ve ihsanla tedib edilmesi gerektiği, dövmek suretiyle tedibe altı yaşından sonra tevessül edilebileceğini söyler.(18) Şu halde, hadisten "temyiz yaşından önce dövmenin yasaklandığı" anlaşılmıştır.

d. Hadiste dayağa namazla ilgili olarak ruhsat verilmektedir: "Çocuklar yedi yaşına basınca namazı emredin, öğretin; on yaşına basınca da kılmadığı takdirde (alıştırmak için) dövün.” Alimler daha küçük yaşta dayağın fayda değil zarar vereceğini ifade ederler. Hatta başta Beyhakî olmak üzere bazı âlimler "dayağın sadece vacip olan bir fiile icbar için caiz olacağı" düşüncesine dayanarak, buluğa kadar hiçbir şey vâcib olmadığı için bu yaşa kadar, hiçbir surette dövülmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.(19) Fakat muhtar ve makbul görüş bu değildir.

e. Alimler dayağın münhasıran tedib maksadıyla olması gereğine işaret ederler. Öfke ve hıncını teskin etmek, işkence ve eziyette bulunmak maksadıyla olan dayak helâl değildir. Çocuğun kasıtsız, unutarak yaptığı fiilleri sebebiyle dövülmesi de haramdır.(20)

f. Vurulacak miktar üzerinde de durulur. Hz. Peygamber (a.s.), Muallim Mirdas'a: "Sakın üçten fazla vurmayasın; aksi takdirde Allah sana kısas tatbik eder" buyurur.(21) Bu konuda âlimler çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Her halükarda "hadd" maksadıyla olmayan tedib için olan dövmeler, on darbeyi geçmeyecek ve yaralayıcı olmayacak.(22) Kaabisi, henüz buluğ çağına yaklaşmayan çocukların hafif dövülmesi ve üç darbeden fazla vurulmaması gerektiğini söyler.(23) Buluğa yaklaşanlara da en fazla on darbe tecviz edilir. Alimlerin ekseriyeti bu görüşü iltizam eder.(24)

g. Vurulacak nahiye de tahdit edilmiştir. Yüze vurmak kesinlikle yasaklanmıştır.(25) Hayvanın bile yüzüne vurmak dinen yasaktır.(26) Bazı alimler bütün vuruşların aynı mahalle olmasını da hoş karşılamazlar.(27) Kaabisî en uygun mahallin ayak altı olacağını söyler.(28)

ğ. Alimler, hadislere dayanarak kullanılacak vasıta üzerinde de dururlar. Tahta, deynek, kamçı gibi yaralayıcı şeyler de yasaktır. Elle, bükülü mendille veya ince çubukla dövmeye müsaade edilmiştir. Aksi takdirde, yasağın dışına çıkıldığı için, ortaya çıkacak durumlardan döven kimse hukuken sorumludur.(29) Hukuku tecavüz ettiği için uhrevî sorumluluğu da olacaktır.

Hülasa görüldüğü üzere, dayak tedib maksadıyla tecviz edilmiş olmasına rağmen, çeşitli kayıtlarla son derece sınırlandırılmıştır. Bu kayıtlara her zaman riayetin mümkün olmayacağını göz önüne alan İmâm-ı Şafii, Zeynü'd-Dîn el-Irâkî gibi diğer bazı alimler "dayak caiz olmakla beraber terki efdaldir, daha iyidir" neticesine varmışlardır.(30)

Alimleri bu hükme götüren Hz. Peygamber (a.s.m)'in şahsi tutumunu da burada belirtmemizde, mevzumuzun aydınlanması açısından zaruret var: Hz. Ayşe, Resulullah'm ne kadınlarından, ne de hizmetçilerinden kimseyi dövmediğini, eliyle hiçbir şeye (bu niyetle) vurmadığını kesin bir dille ifade eder. Sahabeden, Hz. Peygamber'e (a.s.) yakınlığıyla meşhur Hz. Enes de Aleyhissalatu vesselam'a (hazerde ve seferde) on yıl hizmet ettiğini, işlerinin her defasında Resulullah'ın arzu ettiği şekilde olmadığını, buna rağmen kendisine bir defacık ne vurduğunu, ne sebbettiğini, ne azarladığını, ne surat astığını ne de ayıpladığını, hatta bir kere olsun "of be" demediğini, yaptıkları arasında hoşuna gitmeyen için "Ne fena yapmışsın" demediğini veya yapılan bir şey için "Bunu niye böyle yaptın?", yapılmayan şey için de "Onu niye yapmadın?" diye hesaba çekmediğini, kazara hanımlarından biri, "Keşke şöyle yapsaydın" diye müdahale edecek olsa "Bırakın çocuğu, o Allah'ın murad ettiğinden başka bir şey yapmamıştır" dediğini anlatmaktadır.(31)

Dipnotlar:

1- Müsned-i Ahmed 2, 92;

2- Buhari, Edeb 18; Ebu Davud Edeb 66

3- Ebu Davud Edeb 66

4- Tirmizi Birr 16

5- Hakim, El-Müstedrek 1, 62

6- Müsnedu İmam-ı Zeyd İbn-i ali s. 505

7- Buhari, Edeb 18

8- İbnu Mace, Edeb 3

9- Bezzar

10- Münavi

11- Ebu Davud Edeb 22

12- Suyuti, Camius-Sağir, 4, 299

13- Münavi

14- Taberani

15- Gazali

16- Deylemi

17- İbnu Manzur

18- Kaari, Şerhu Aynul İlm 1, 418

19- Ebu Davud

20- Şevkani, Neylül Etvar

21- Münavi

22- Estrüşeni

23- Abd İbnu Humeyd

24- Kaabisi

25- İbnu Haldun, Mukaddime

26- Müslim

27- Ebu Davud

28- Razi

29- Kaabisi

30- Razi

31- Razi

Bk. Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, Prof. Dr. İbrahim Canan
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
ah hafize annem, babamdan hiç yemedim ama annemden yediğimiz sopaların haddi hesabı yok.canı sağolsun ama ben bu konuda hem anneme hemde babam kırgınımdır.anneme vurduğu için babamada izin verdiği için.bir çok kişi bunu tebesümle anlatır ama ben tebessüm ederek bakmıyorum.çünkü hiç yaramaz çocuklar değildik.annem şimdi itiraf ediyor.babama,babaanneme veya birilerine kızar hıncını bizden alırdı.benim psilokojimi ergenlik döneminde çok bozmuştur bu dayak olayı.
ben anne olunca çocuğumu dövmücem dediğimde hadi canım demişlerdi.hamd olsun ne ben ne eşim 1 tokat bile atmadık şimdiye kadar.1 bardak kırıldı diye çocuğunu dövenler var.varsın bardaklar kırılsın ama o masum yüreklerin kalbi kırılmasın.

NURU SECDECİM sana hak veriyorum ben gerçekten birkere hariç o da babamdanda annemdende bir arkadaşımın yüzünden dayak yedim onu unutamam birdaha hiç ama kendi çocuklarımı da dövmeden büyüttüm yalnız ilk çocuklar büyüklerin yanında olunca ister istemez dayak yiyiyorlar çünki onlara kızıyorsun öfkeni çocuktan çıkarıyorsun şimdikiler gibi sözüm meclisten dışarı diller pabuç gibi çıkıyor saygı hiç yok sevgi nerde kalmış hala kendime kızıyorum oğlum kırk yaşında oldu neden neden diye kendime soruyorum değermiydi bazen yolda görüyorum saçından çekiyor birde tokat inanki o anda anneyi dövesim geliyor hiç kıyamam ya ama küçükken terlik miş neymiş işin espirisi :a21:
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Hafize kardeşim açmış olduğunuz konu için teşekkürler...
Ben kesinlikle çocuğun eğitiminde dayağı doğru bulmuyorum .Açmış olduğunuz konuya bağlantılı olarak
çocuğumuza dayak atmalı mıyız? ben bunu konuyu araştırdım.
Bilgi amaçlı sunuyorum.
Selam ve dua ile...





Merhametsizlik, İslam'ın umumî yasaklarından biridir. Bu sadece çocuk veya insanlar hakkında değil, hayvanlar yani "her ruh taşıyan" mahlûk hakkında yasaklanmıştır. Bu zîruh, hayvan da olsa, kâfir de olsa fark etmez: "Herhangi bir zîruha (ruh ve hayat sahihine) kim işkence yapar, sonra da tövbe etmeden ölürse, kıyamet günü, Allah da ona işkence yapar.(1) Müslümana rahîm (merhametli) olmak, kerim olmak tavsiye edilir:

"(Halka) merhametli olmayan kimseye (Hak tarafından) rahmet edilmez.”(2) "Rahmet ve şefkat sahiplerine Rahman olan Allah rahmet eder; arz ehline rahmet edin ki (müşfik olun ki) semâ ehli de size rahmet etsin.(3) "Merhamet ancak şakî olanlardan alınmıştır.”(4)

Hz. Peygamber (a.s.) çocuklara karşı gösterilmesi gereken şefkate ayrıca ağırlık verir: "Küçüklerimize şefkat etmeyen bizden değildir.”(5) "Çocuklarınızı çok öpün, zira her öpücük için size cennette bir derece verilir, melekler öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.”(6) diye çocukları sevmeye teşvik eden Hz. Peygamber (a.s.), torunlarından birini öperken, orada bulunanlardan birisi, "Benim on çocuğum var, hiçbirini de öpmedim" diyerek Hz. Peygamberin (a.s.m) davranışını yadırgadığını ifade eder. Resulullah'tan aldığı cevap şu olur: "Şefkatli olmayana merhamet edilmez.(7) Bir başka rivayetin bildirdiğine göre, bir grup bedevi, "Çocuklarınızı öper misiniz?" diye Hz. Peygamber'den (a.s.m) sorar. "Evet!" cevabını alan bedeviler "Fakat biz Allah'a andolsun öpmeyiz!" deyince Resulullah'm (a.s.) onlara cevabı şu olur: Allah kalplerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?(8)

Hz. Enes, her yönüyle, her davranışıyla insanlara en iyi örneği sunan Hz. Peygamber'i "Çocuklara karşı insanların en müşfiği" olarak tavsif eder.(9)

Tedib

Çocuğu gaddarlığa karşı koruma meselesinde İslam'ın hassasiyeti bilhassa tedible ilgili olarak koyduğu kaidelerde kendini göstermektedir. Çünkü, çocuğu en ziyade ezen husus, tedib ve terbiye maksadıyla takınılan sert ve merhametsiz tavırdır.

Tedib, lügat olarak, edeb verme manasına gelir. Umumiyetle, âdab ve davranışlarla ilgili olarak cemiyetin iyi saydığı şeyleri öğretme, kötü saydığı şeylerden de koruma faaliyetidir. Bu maksatla yapılacak her çeşit talim, müdahale, tedbir, ceza, azar birer tedib faaliyetidir. Her tedib bir terbiye vasıtasıdır. Çocuğun anlayışına, işlediği hatanın cinsine ve derecesine göre tatbik edilecek çeşitli tedib şekilleri vardır. "Va'z ve nasihat, Allah'ın nasihatıyla korkutma (vaîd), tehdit, dövme, hapsetme, ikram, hediye, ihsan, (çeşitli şekillerde) iyilik etme," hepsi tedibin çeşitlerine girer.(10)

İslam alimleri, Hz. Peygamber'in (a.s.) "Herkese derecesine göre davranın.”(11) "Akılları nisbetinde ikabda bulunun”(12) hadisini, çocukların tedibi mevzuunda, "Kendi aklınıza göre değil, onların aklına uygun düşecek ceza ile cezalandırın”(13) şeklinde anlayarak tedib edilecek çocuğun iyice tanınmasını, çocuğun umumî durumuna göre, bunlardan birinin tercih edilmesini prensip kabul ederler.

Tedib vasıtaları arasında, dayağın yer alma keyfiyetini, "terbiyede dayağın kaldırılması" fantazisine meyleden Batı kaynaklı günümüz esprisi, "çocuğa kötü muamele, işkence kapısı’nın açılması" olarak değerlendirebileceğini göz önüne alarak, bu mevzuda İslam'ın görüşünü belirtmek gerekecektir:

a. Her şeyden önce, gerek dünyevî, gerek uhrevî meselelerde kişinin terbiyesinde, onun, ümit ve korku arasında (beynerrecâ vel havf) tutulması mühim bir esastır. Kur'an daima cennet ve cehennemi yan yana zikreder, Allah'ın rahmeti ile ümit verirken, adalet ve cezasıyla, gadab ve celaliyle de korkutur.

b. Çocuk terbiyesinde ümitle birlikte korku da yer almalıdır. Çocuk için korkunun en müşahhas, en uyarıcı temsilcisi "dayak"tır. Hz. Peygamber (a.s.m), çok sıkı kayıtlarla dövmeye müsaade etmesine rağmen, deyneğin korkutucu, caydırıcı tesirinden istifade edilmesi için onun evde, "herkesin göreceği şekilde asılı tutulmasını" tavsiye etmiştir.(14) Gazali, muallimlere: "Tediblerin büyük kısmını korkutarak, dayak ve tedibi de azaltarak" yapmalarını tavsiye eder.(15)

c. Hz. Peygamber (a.s.m), "küçük çocukların" dövülmesini yasaklar: "Henüz tıfıl olan çocuklarınızı dövmeyin.”(16) Buradaki tıfıl kelimesi "doğum-buluğ arasındaki çocuk" mânâsına gelirse de, "doğum-temyiz arasındaki çocuk”(17) mânâsına da gelmektedir ve hadiste bu ikinci mânâda kullanılmıştır; zira belli yaşlardan sonra, belli kayıtlarla dayağa izin verildiğine dair rivayetler de mevcuttur. Aliyyü'l-Kaari, çocuğun altı yaşından önce sadece dil ve ihsanla tedib edilmesi gerektiği, dövmek suretiyle tedibe altı yaşından sonra tevessül edilebileceğini söyler.(18) Şu halde, hadisten "temyiz yaşından önce dövmenin yasaklandığı" anlaşılmıştır.

d. Hadiste dayağa namazla ilgili olarak ruhsat verilmektedir: "Çocuklar yedi yaşına basınca namazı emredin, öğretin; on yaşına basınca da kılmadığı takdirde (alıştırmak için) dövün.” Alimler daha küçük yaşta dayağın fayda değil zarar vereceğini ifade ederler. Hatta başta Beyhakî olmak üzere bazı âlimler "dayağın sadece vacip olan bir fiile icbar için caiz olacağı" düşüncesine dayanarak, buluğa kadar hiçbir şey vâcib olmadığı için bu yaşa kadar, hiçbir surette dövülmemesi gerektiğini ileri sürmüştür.(19) Fakat muhtar ve makbul görüş bu değildir.

e. Alimler dayağın münhasıran tedib maksadıyla olması gereğine işaret ederler. Öfke ve hıncını teskin etmek, işkence ve eziyette bulunmak maksadıyla olan dayak helâl değildir. Çocuğun kasıtsız, unutarak yaptığı fiilleri sebebiyle dövülmesi de haramdır.(20)

f. Vurulacak miktar üzerinde de durulur. Hz. Peygamber (a.s.), Muallim Mirdas'a: "Sakın üçten fazla vurmayasın; aksi takdirde Allah sana kısas tatbik eder" buyurur.(21) Bu konuda âlimler çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Her halükarda "hadd" maksadıyla olmayan tedib için olan dövmeler, on darbeyi geçmeyecek ve yaralayıcı olmayacak.(22) Kaabisi, henüz buluğ çağına yaklaşmayan çocukların hafif dövülmesi ve üç darbeden fazla vurulmaması gerektiğini söyler.(23) Buluğa yaklaşanlara da en fazla on darbe tecviz edilir. Alimlerin ekseriyeti bu görüşü iltizam eder.(24)

g. Vurulacak nahiye de tahdit edilmiştir. Yüze vurmak kesinlikle yasaklanmıştır.(25) Hayvanın bile yüzüne vurmak dinen yasaktır.(26) Bazı alimler bütün vuruşların aynı mahalle olmasını da hoş karşılamazlar.(27) Kaabisî en uygun mahallin ayak altı olacağını söyler.(28)

ğ. Alimler, hadislere dayanarak kullanılacak vasıta üzerinde de dururlar. Tahta, deynek, kamçı gibi yaralayıcı şeyler de yasaktır. Elle, bükülü mendille veya ince çubukla dövmeye müsaade edilmiştir. Aksi takdirde, yasağın dışına çıkıldığı için, ortaya çıkacak durumlardan döven kimse hukuken sorumludur.(29) Hukuku tecavüz ettiği için uhrevî sorumluluğu da olacaktır.

Hülasa görüldüğü üzere, dayak tedib maksadıyla tecviz edilmiş olmasına rağmen, çeşitli kayıtlarla son derece sınırlandırılmıştır. Bu kayıtlara her zaman riayetin mümkün olmayacağını göz önüne alan İmâm-ı Şafii, Zeynü'd-Dîn el-Irâkî gibi diğer bazı alimler "dayak caiz olmakla beraber terki efdaldir, daha iyidir" neticesine varmışlardır.(30)

Alimleri bu hükme götüren Hz. Peygamber (a.s.m)'in şahsi tutumunu da burada belirtmemizde, mevzumuzun aydınlanması açısından zaruret var: Hz. Ayşe, Resulullah'm ne kadınlarından, ne de hizmetçilerinden kimseyi dövmediğini, eliyle hiçbir şeye (bu niyetle) vurmadığını kesin bir dille ifade eder. Sahabeden, Hz. Peygamber'e (a.s.) yakınlığıyla meşhur Hz. Enes de Aleyhissalatu vesselam'a (hazerde ve seferde) on yıl hizmet ettiğini, işlerinin her defasında Resulullah'ın arzu ettiği şekilde olmadığını, buna rağmen kendisine bir defacık ne vurduğunu, ne sebbettiğini, ne azarladığını, ne surat astığını ne de ayıpladığını, hatta bir kere olsun "of be" demediğini, yaptıkları arasında hoşuna gitmeyen için "Ne fena yapmışsın" demediğini veya yapılan bir şey için "Bunu niye böyle yaptın?", yapılmayan şey için de "Onu niye yapmadın?" diye hesaba çekmediğini, kazara hanımlarından biri, "Keşke şöyle yapsaydın" diye müdahale edecek olsa "Bırakın çocuğu, o Allah'ın murad ettiğinden başka bir şey yapmamıştır" dediğini anlatmaktadır.(31)

Dipnotlar:

1- Müsned-i Ahmed 2, 92;

2- Buhari, Edeb 18; Ebu Davud Edeb 66

3- Ebu Davud Edeb 66

4- Tirmizi Birr 16

5- Hakim, El-Müstedrek 1, 62

6- Müsnedu İmam-ı Zeyd İbn-i ali s. 505

7- Buhari, Edeb 18

8- İbnu Mace, Edeb 3

9- Bezzar

10- Münavi

11- Ebu Davud Edeb 22

12- Suyuti, Camius-Sağir, 4, 299

13- Münavi

14- Taberani

15- Gazali

16- Deylemi

17- İbnu Manzur

18- Kaari, Şerhu Aynul İlm 1, 418

19- Ebu Davud

20- Şevkani, Neylül Etvar

21- Münavi

22- Estrüşeni

23- Abd İbnu Humeyd

24- Kaabisi

25- İbnu Haldun, Mukaddime

26- Müslim

27- Ebu Davud

28- Razi

29- Kaabisi

30- Razi

31- Razi

Bk. Allah’ın Çocuklara Bahşettiği Haklar, Prof. Dr. İbrahim Canan

ALLAH RAZI OLSUN GÜZE BİLGİLER aslında çocuğu döverek değile doğruyu yanlışı göstererek severek eğitmek
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
hafize anne bir ahtan benden bende ergenliğimde dahil olmak uzere lise sona kadar annem tarafından epey bir yedim bir kere hiç unutmam 10 yaşındayım ciğer yemek istemeyişimin ve sokağa cıkmak isteyişimin acısı cok fena cıktı sen baba tarafına benziyorsun deyip yada babam abime kızdıgında annem gelir beni o kızmanın bedelini ödetirdi yine hiç unutmam annem beni hırpalarken babamdan beni kurtarmasını istedğim zamanlarda babamın kanepesinde sessizce oturusunu gözyaşlarımı tutamıyorum şuanda
Rabbime binlerce şükür cok agır bir ameliyatım ve arkasaından universiteyi kazanıp uzaklara gitmem annemle aramızda daha önce hiç yaşamadıgımız o guzel gunleri yaşatmaya başlamıstır şuanda harika bir annekız ilişkisi var keşke anneme ihityacım oldugu ergenlikte ve cocukluk dönemlerimde yanımda olsaydı
olsun bunada şükür diyorum


acılar diniyor ama bellekte izi kalıyor o an anneninde belki kendine göre problemleri vardı bilemeyiz
 

-Burcu-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eyl 2008
Mesajlar
2,493
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
evet dediğiniz gibi acılar bitiyor ama belleğimde ve yaşantımda derin izler kaldı maaleesef anneminde sorunları belliydi zaten oda kabul eder (babamlara benzemem ve baba tarafıma acayip kızması)şimdi
dedğim gibi cok guzel bir anne kız ilişkimiz var Rabbim anneciğimi hiçbir zaman başımdan eksik etmesin Amin
 

huzurpınarı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
888
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
terlik yemeden olmuyo galiba ben bu tür durumlarda annemin cok kıymetli menekşelerinin arkasına geçerdim şimdi at bakalım derdim:)baya işe yarardı ama bunun dışında genelde tutturuyodu bazen çifte atardı biri bana biride suç ortağım abime:)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt