Hayat gizli bir bulmaca ve ben nedense o bulmacanın boş karelerini ya yanlış dolduruyorum ya da yanlış karelerinde geziniyorum.Hayatın tutunacak dalları var,elbet birisine asılırsın diyorlar.Oysa bilmiyorlar ki zayıflayan bu benle,bu kollarla,bu tükenmişliğimle nasıl asılabilirim ki o dallara artık?Kim nerden bilecek ki bir anka kuşu gibi defalarca küllerimden yeni ‘‘ben’’ler oluşturup,defalarca doğduğumu?
Çok fazla bir şey bilmek istemiyorum artık,Öğrendikçe anlamsızlaşmaya başlıyor sanki her şey.Büyümemek lazımmış hep çocuk kalmak,onun verdiği saflığı taşımak daha gerçekçi,daha güzel geliyor bana.Artık kolay kolay güvenemiyor insan,sevemiyor da.Kolay kolay gülemiyorsun da.Çocuksu duyguların o saflığının yerini,anlamsız kaygılar,koşuşturmacalar,kaygılar,yalanlar,belirsizlikler alıyor.şimdilerde yaygınmış maskeli balolar,yapmacık,yalancı dünyalar.Aklıma B.Halafov’un yazısı geldi.Belki ben de onun gibi maskeli baloların kurallarından,komedilerinden nefret ettiğim için yalnızım.Yalancı bir dünyayı kabul edemeyişim,maskeler takmak istemeyişimdir yalnızlığımın nedeni.Artık güne çocukluğumdaki gibi gülüşlerle ya da gördüğüm bir kabusun etkisiyle ağlamaklı da kalkamıyorum.Şimdi her sabah güne değişik ümitlerle,biriktirdiğim ‘‘keşke’’lerle,pişmanlıklarla başlıyorum.Hayata karşı yorgun beklentiler içindeyim. İçimde koca bir yalnızlık büyütüyorum.Ve kendime sorular soruyorum,cevabını hayatın uçsuz bucaksız derinliklerinde aradığım.
‘‘Keşke’’ler içeren zaman dilimleri hayatın okunması zor kitabında yaşanmış sayılır mıydı acaba?
Hayatın verdiği acıların da panzehiri var mıdır?Acının panzehiri de mi acıdan elde edilir?
Varolmak mı yoksa bir şeylerin yokluğu mu içimi bu kadar acıtan,beni bu kadar yoran?
Ve birgün ölüm çalacaksa kapımı,benim bu hayata yenilmişliklerim neden?
Neyse Hayat,daha fazla yüreğimin,ruhumun gölgelerine sığınmasın istedim kelimelerim.
Sana olan sitemlerim için beni bağışla HAYAT.
Sığınağım yok ki beni anlayacak!Anlıyor musun beni HAYAT?
HAYIR !
AN-LA-MI-YOR-SUN…!
ALINTIDIR....
Çok fazla bir şey bilmek istemiyorum artık,Öğrendikçe anlamsızlaşmaya başlıyor sanki her şey.Büyümemek lazımmış hep çocuk kalmak,onun verdiği saflığı taşımak daha gerçekçi,daha güzel geliyor bana.Artık kolay kolay güvenemiyor insan,sevemiyor da.Kolay kolay gülemiyorsun da.Çocuksu duyguların o saflığının yerini,anlamsız kaygılar,koşuşturmacalar,kaygılar,yalanlar,belirsizlikler alıyor.şimdilerde yaygınmış maskeli balolar,yapmacık,yalancı dünyalar.Aklıma B.Halafov’un yazısı geldi.Belki ben de onun gibi maskeli baloların kurallarından,komedilerinden nefret ettiğim için yalnızım.Yalancı bir dünyayı kabul edemeyişim,maskeler takmak istemeyişimdir yalnızlığımın nedeni.Artık güne çocukluğumdaki gibi gülüşlerle ya da gördüğüm bir kabusun etkisiyle ağlamaklı da kalkamıyorum.Şimdi her sabah güne değişik ümitlerle,biriktirdiğim ‘‘keşke’’lerle,pişmanlıklarla başlıyorum.Hayata karşı yorgun beklentiler içindeyim. İçimde koca bir yalnızlık büyütüyorum.Ve kendime sorular soruyorum,cevabını hayatın uçsuz bucaksız derinliklerinde aradığım.
‘‘Keşke’’ler içeren zaman dilimleri hayatın okunması zor kitabında yaşanmış sayılır mıydı acaba?
Hayatın verdiği acıların da panzehiri var mıdır?Acının panzehiri de mi acıdan elde edilir?
Varolmak mı yoksa bir şeylerin yokluğu mu içimi bu kadar acıtan,beni bu kadar yoran?
Ve birgün ölüm çalacaksa kapımı,benim bu hayata yenilmişliklerim neden?
Neyse Hayat,daha fazla yüreğimin,ruhumun gölgelerine sığınmasın istedim kelimelerim.
Sana olan sitemlerim için beni bağışla HAYAT.
Sığınağım yok ki beni anlayacak!Anlıyor musun beni HAYAT?
HAYIR !
AN-LA-MI-YOR-SUN…!
ALINTIDIR....